Politika

'CHP dinî konularda derin bir cehalet içinde'

Mümtazer Türköne, CHP'nin dinle ilgili çalışma içerisinde olduğunu söyledi ve "Bu çaba sadece CHP'yi verimli alanlara taşımayacak; aynı zamanda siyaseti normalleştirecek" dedi.

06 Mart 2012 10:50

 

 
Mümtaz'er Türköne
(Zaman, 6 Mart 2012)
 

CHP, dinle barışabilir mi?

 
Kılıçdaroğlu, CHP ile din arasındaki ilişkiyi düzeltme çabası içinde. Doğru ve yerinde bir çaba.
 
CHP, kitle partisi olarak yükselmesini engelleyen ağır safralardan birinden, hatta en ağırından kurtulmaya çalışıyor. "Din düşmanlığı" ithamından. Başarırsa geniş kitlelerle iletişim kurabileceği frekansı yakalamış olacak. Gözünün önünden, halkın gerçeklerine ulaşmasını engelleyen kalın bir perde kalkacak. Neden? Çünkü dinle barışmak; hayatını o dinin rükünleri ve sembolleri arasında geçiren halkla oturup konuşmaya gerçekten başlamak demek.
 
Bu çaba sadece CHP'yi verimli alanlara taşımayacak; aynı zamanda siyaseti normalleştirecek. Vesayet kalktığına göre, vesayetin halkla devlet arasına mesafe koymak için kullandığı "din-siyaset" geriliminin de bir anlamı kalmadı. Adalet Partisi eskiden halkın teveccühünü kazanmak için kılı kırk yaran dikkatli ve ürkek bir üslupla dinî sembollere sahip çıkmaya çalışırdı. En küçük çabada bile "irtica" suçlaması ile karşılaşırdı. Bugün Başbakan "dindar nesiller yetiştirmek"ten bahsederken kimseden çıt çıkmıyor. AK Parti, dinî sembolleri rahatça kullanıyor. CHP'nin "dinle barışma projesi" bu haksız rekabeti önlemek için iddialı bir teşebbüs.
 
Ancak temel strateji yanlış. CHP sadece dine mesafeli değil; aynı zamanda dinî konularda derin bir cehalet içinde. "Devlet dinler karşısında tarafsız olmalı, din siyasete karışmamalı veya siyaset dini kullanmamalı" dediğiniz zaman, laiklik adına herkesin mutabık olabileceği bir çerçeve çizmiş oluyorsunuz. AK Parti Hükümeti'nin İslâm ülkelerine ihraç etmeye çalıştığı laiklik, tam da bu perspektife dayandığı için bu konuda bir sorun yok. Din ile siyaseti, kitapta yazdığı gibi ayıralım. Peki ya din ile toplumu? Laiklik adına din ile toplumu birbirinden ayırmamız mümkün mü?
 
"Din ferdin dünyasında saygın yerinde dursun" yaklaşımı, CHP'nin geleneksel olarak laiklik adına yapabildiği en olumlu yorumun sınırını ifade ediyor. Din bireyin meselesidir. Ve orada kalmalıdır. Kılıçdaroğlu'nun gelip dayandığı sınır da burası. Şöyle diyor: "İnsanın manevi dünyasına girip, ben senin maneviyatına karşıyım denilebilir mi? Bu algının bugünden yarına değişmesi çok zor ama bu algı değişecektir. CHP'li olmak demek her inançtan insanların değer yargılarına, inançlarına saygı duymak demektir."
 
CHP'nin anlaması gereken, dinle barışabilmek için bu yaklaşımın yeterli olmadığı. Din sadece bireyin manevi dünyasında başlayıp biten bir mesele değil. Sorular hayat kadar somut ve gerçek: Dinî inancı istikametinde örgütlenmek isteyenlerin hakları ne olacak? Dinî bir ideali, -siyasal alana değil ama- toplumsal alana egemen kılmak için çaba harcayanlara ne cevap vereceksiniz? Dinini başkasına öğretme ve öğrenme özgürlüğü sorunu nasıl çözülecek? Bu soruların karşılığı toplumda mevcut. İhtiyaç o kadar derin ve köklü ki, toplum bu sorulara kendince cevaplar bulmuş ve peşinden gidiyor. Ama hiçbiri hukuk düzeni içinde kendine bir yer edinebilmiş değil. Sonuç değişmiyor. Sadece CHP gibi partiler, bulunan çözümlerin ve fiilen işleyen süreçlerin dışında kalıyor.
 
İslâm'ın beş temel şartından dördü doğrudan toplum hayatına dair. Bu konuda hiçbir din İslâmiyet'ten farklı değil. Hıristiyanlığın "yedi günah"ı da böyle, Tevrat'ın "on emir"i de. Alevî inancının özünü oluşturan "eline, beline ve diline hakim olmak" düsturunu, bireyin kendi iç dünyası ile sınırlayabilir misiniz?
 
Bireyin inancına saygı gösterdiğiniz zaman, dinle ölçülü, mesafeli ve soğuk bir ilişki kurmuş olursunuz. Ama bu saygı bile, eninde sonunda toplum içinde yaşayan dinamik haline itiraz ettiğiniz zaman sorunlu bir ilişkiye dönüşür. Başörtüsü sorunu, bir inancın toplumsal tezahürüne dair bir sorun değil mi? Peki ya, inanç sahiplerinin kendi önceliklerine göre örgütlenmeleri, inisiyatifler geliştirmeleri, toplumsal alana müdahaleleri ne olacak? Soru muhayyel. Çünkü su akıp kendi mecraını zaten buluyor. CHP bugüne kadar akan suyun önünde setler oluşturmak dışında bir çaba göstermedi. Setler suyun tazyikine dayanamayıp yıkıldı. CHP şimdi bu akışa uyum sağlamaya çalışıyor.
 
Doğru, yerinde ve desteklenmesi gereken bir çaba. Birey için zaten sorun yok. CHP için çözüm, toplumdaki dinî tezahürlerle tanışmak ve sonra da barışmak.