CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişimi davasını takip eden CHP Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, bağımsız ve tarafsız bir yargının olmadığını söylerken, CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç da “Bu olayın en büyük azmettiricisi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dur. Biz bugün yargılananlar için de linç girişiminde bulunanlar için de bir gün adaletin lazım olduğunu en iyi bilenlerdeniz. Bunun için bu mücadelemiz devam edecektir ama bunun sorumlusu olanlar sadece içeride yargılananlar değildir” diye konuştu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik linç girişimine ilişkin davanın ikinci duruşması Çubuk 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Duruşmayı takip eden CHP heyeti adliye önünde açıklama yaptı.
TIKLAYIN - Kılıçdaroğlu’na linç girişimi davasında sanıklar kendilerini böyle savundu: Kurtulma amacıyla kolumu salladım, hiçbir şey hatırlamıyorum
"Bağımsız, tarafsız yargımız yok"
CHP Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek şunları söyledi:
“Bağımsız ve tarafsız bir yargımız yok. Çünkü artık hukuk devleti değiliz. Ülkemizin asıl sorunu, yargının bağımsız ve tarafsız olmaması ve yargının siyasallaşması. 83 milyonun can ve mal güvenliğinin, her şeyin güvencesi, demokrasinin güvencesi yargıdır ama bağımsız ve tarafsız bir yargıdır. İşte bunu kaybettik. Bağımsız ve tarafsız bir yargı olsa bu olayın arkasında planlayanlar, azmettirenler ortaya çıkar. Bu davalar ağır ceza mahkemesinde görülür. Bizler kararlıyız. Hiçbir haksız saldırı bize bir santim dahi geri adım attıramaz. Biz demokrasi ve adalet mücadelesi için her türlü bedeli ödemeye hazırız. İktidar olduktan sonra ilk yapacağımız iş bağımsız ve tarafsız yargıyı tesis etmektir.”
"En büyük azmettirici Soylu'dur"
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç da şöyle konuştu:
“Bu olayın en büyük azmettiricisi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dur. Süleyman Soylu, halkı kin ve nefret duygularıyla hareket etme dürtüsüyle teşvik eden konuşmalar yapmıştır. Şehitler bu ülkenin şehitleridir ve biz tavrımızı her yerde net olarak ortaya koyduk. Ancak Süleyman Soylu, bunu siyasete alet etmiştir ve toplumu ayrıştırmaya yöneltmiştir. Çubuk olayından önce şöyle seslenmiştir: ‘CHP il başkanlarını şehit cenazelerine sokmayın.’ Oysaki bu ülkede şehitler varsa bunu engellemesi gereken kendisidir, bu ülkede anneler şehit evlatlarının cenazesini önlerinde görüyor ve feryatları yankılanıyorsa bunu engellemesi gereken kişinin provokatör bir davranış içinde olmaması gerekiyor. Peki failleri aynı şekilde davranıyor mu? Ellerinde iki tane makineli tüfekle basında, sosyal medyada, İçişleri Bakanı’na hitaben ‘vur de vuralım, öldür de öldürelim’ diyen kişi hakkında ne yapmıştır?
Bu insanları kollayan, o insanlara linç girişimi yapan insanlara sahip çıkan, onları yaptıkları işten dolayı suçu öven bir tavır takınmıştır. İçişleri Bakanı’nın ve iktidarın başındaki insanların, şehit cenazelerimiz ile ilgili samimi olmayan davranış biçimlerini zaten biliyorduk ama içimizi yakan son olaylarla da gördük. Şehit cenazeleri orada dururken, pandemi döneminde kongrelerde boy göstermesi acı verici bir olaydır. Aynı kongrede bir şehit annesini siyasete malzeme yapmak bu insanlara yakışan bir tavırdır, ancak bu ülkemizde infial yaratmaktadır. Toplumu ayrıştırarak, linç olaylarına teşvik etmek, suçu ve suçluyu övmek o insanların arkasında durmak, şehidimize ve yakınlarına saygısızlık ekmek bu ülkeye yakışmıyor. Bu dava devam ediyor, bu dava devam ederken çok şey söylemek istemiyoruz.
Bu davadan çıkması gereken adalettir. Çünkü herkes yarın öbür gün söylediği bir fikirden dolayı sokak ortasında linç edilemeyeceğini hatta bunu İçişleri Bakanı yapsa dahi adaletin onun için de geçerli olduğunu herkesin görüyor olması gerekir. Biz bugün yargılananlar için de linç girişiminde bulunanlar için de bir gün adaletin lazım olduğunu en iyi bilenlerdeniz. Bunun için bu mücadelemiz devam edecektir ama bunun sorumlusu olanlar sadece içeride yargılananlar değildir.” (ANKA)