16 Temmuz 2020 11:19
CHP kamuoyunda “çoklu baro düzenlemesi” olarak bilinen 7249 sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un iptali için bugün öğle saatlerinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Başvuru sonrası açıklama yapan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, “Milleti kutuplaştırmaya, ayrıştırmaya yönelik hükümlerin iptaline yöneliktir. Bu kanun 28 maddedir, biz bu 21 maddesinin iptalini talep ettik. Bu sık karşılaşılan bir durum değildir. 15 ve 18'inci maddelerin ilintili olduğu için 21 maddeyi içermektedir. Anayasa'nın 88'inci maddesi, iç tüzüğü işaret eder. İçtüzük çiğnenmiş ve komisyon toplanmıştır. Biz buna eylemli içtüzük ihlali diyoruz. Bunların yok hükmünde olduğunu biliyoruz. Bu nedenle eylemli içtüzük ihlali nedeniyle teklifin tümünün iptalini istedik." dedi.
Altay, "İkinci noktada da 15. Maddeye yönelik güçlü bir itirazımız var. Avukat sayısı 5 bin ve üstü olan yargı çevresinde 2 bin avukatın baro kurabilmesidir. Anayasa’nın 135. Maddesi barolarımızı kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olarak tanımlar. Baroların görevi salt meslek mensuplarının hakkını savunmak, korumak, meslek düzen ve disiplinini sağlamak, mesleği geliştirmek değildir. Baroların temel görevi hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmaktır. Tüm dünyada yargı çevrelerinde baroların örgütlenmesi yargı çevreleri esasına göredir. Bizim ülkemizde yargı çevresinden anlaşılan illerdir. Bu ilçeler de olabilirdi. Aynı yargı çevresinde iki baronun örneği yok." diye konuştu.
Altay, "Şimdi 2019 verilerine göre İstanbul’da 46 bin 52 avukatımız, Ankara’da 17 bin 598 avukatımız, İzmir’de 9 bin 612 avukatımız var. Bu şu demek; İstanbul’da 23 baro, Ankara’da 8, İzmir’de 4 baro kurulabilir. Barolar arası oluşacak ideolojik, ekonomik, siyasi rekabet düzeni disiplini ve meslek ahlakını ortadan kaldırır. Kimse kaldırmaz demesin Barolar arasında bir rekabetin oluşacağı çok açık, bu adliyeye başka bir yere çevirir. Ayrıca farklı dinsel, etnik, ideolojik, yaşam tarzı üzerinden oluşacak barolar adliyelerimizi çatışma ve ayrışma merkezlerine dönüştürür, bu da adli yargılama imkânını zaten ortadan kaldırır." düşüncesini dile getirdi.
Altay, "AK Parti Grup Başkanvekili şöyle bir laf etmişti; ‘Bir diğer eleştiri konusu komisyon sürecinde düzenleme geçerse barolar marjinalleşirmiş, zaten marjinal değil mi, daha ne kadar marjinal olacak. Bu kanun geçtiğinde PKK, FETÖ baro kuracaklarmış, kursunlar arkadaş' diyor. Ben bunu AK Parti’nin baktığı pencere bakımından yadırgamadım ama şu bakımdan yadırgadım: Sayın Bahçeli’nin bu konudaki yüksek hassasiyeti malumdur. Şu söze bir refleks göstermemesini gerçekten yadırgadım. Sayın Bahçeli PKK’nın ve FETÖ’nün baro kuracakları iddiasına karşılık ‘Kursunlar’ diyen AK Parti Grup Başkanvekili’nin beyanının arkasında mıdır? Kamuoyu da biz de merak ediyoruz." ifadesini kullandı.
Altay açıklamasında şunları kaydetti:
Avukatlık mesleğinin varlık sebebi olan adil yargılamanın güvencesi olma rolü de böylece işlevsizleşecektir. Yargının üç ayağı vardır. Hüküm, iddia, savunmadır bunlar, adil ve tarafsız yapılması imkânsızlaşacaktır. Bu da Anayasa’nın 135 başta olmak üzere 2., 9., 13., 36. Ve 138. Maddelerine çok açık aykırılık taşımaktadır, 15. Maddenin ve bununla ilişkili maddelerin iptalini bu sebeple istedik.
Üçüncü nokta daha var o da 18. madde. TBB’nin genel kurulunun temsil mekanizması yeniden düzenleniyor. TBB’nin illerden gelen delege sayıları değiştiriliyor. İllerden gelen 2 olan sayı 3’e çıkıyor. Orantısal olarak da her 300 üyeye bir delegelik hakkı 5000 bin üyeye çıkarılmak suretiyle İstanbul, Ankara, İzmir Barolarının TBB’deki temsil hakları gasp ediliyor. Üç baronun Türkiye’deki toplam avukatlarımızın yüzde 60’ı görev yapıyor. Bu düzenlemeyle avukatlarımızın yüzde 60’ı TBB’de yüzde 10’un altında bir temsil oranıyla temsil edilecektir.
Temsil mekanizmasının olmazsa olmazı adalettir. Burada çok büyük adaletsizlik var. Anayasa’nın 2, 13, 67 ve 137. Maddelerine açık aykırılık teşkil ettiği iddiasıyla Yüksek Mahkeme’ye getirdik. Geçmişte bu Yüce Mahkeme’nin aldığı kararlar var. Türk Eczacılar Birliği, Türk Tabipler Birliği, Türk Veteriner Hekimler Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği’nin temsilinde geçmişte kimi düzenlemeler yapıldı. Şimdi bu teklifteki 18. maddede olduğu gibi. Yüksek Mahkeme bunların hepsini bozdu.
Bu Yüksek Mahkeme’nin elinde geniş bir içtihat havuzu var. Ben buraya çok geldim ama ilk defa bu başvurumuzun kabul edileceğine dair yüzde yüzlük bir inançla buradan ayrılacağım.
Özetle; Tayyip Erdoğan’ın tek devlet, tek millet, tek vatan hep der de hiç de tek bıraktığı bir şey yok. Her şeyi böldü, her şeyi en az ikiye ayırdı. Ayıramadığı barolar vardı, yargının iddia makamıyla hüküm makamında zaten bir sorunu yok. Büyük çapta, hepsini tenzih ederim ama, Türkiye’de kamu vicdanını kanatan kararlarıyla yargının iddia makamı ve hüküm makamı zaten Tayyip Erdoğan’ın vesayetinde, basıncında şimdi diyor ki ‘Yargının iki ayağı bana yetmez, savunma makamını ya tahakküm altına alacağım, alamıyor, o zaman böleceğim’ diyor.
Nasıl geçmişte az inanlar, çok inanlar, Aleviler, Müslümanlar, Doğulular, Batılalar, başı açıklar, kapalılar diye toplumu böldüyse şimdi de baroları değişik şekillerde ayrıştırmak suretiyle kutuplaştırma politikasına devam edecek.
Bu teklif AYM’de de uygun görülürse adliyeye siyaset girecek. Mahkemeye fitne girecek, duruşma salonuna nifak girecek. Yüzde 100 mahkemenin başvurumuzu kabul edeceğine eminim ama bu başvurumuzu reddederlerse Erdoğan’ın bir sonraki adımı çoklu hukuk olacaktır. İşte o Türkiye’nin felaketidir. Kamuoyuna destek çağrısında bulunuyorum.
Erdoğan’ın oynadığı manav terazisi değildir. Erdoğan bir gün o terazinin kendisini de tartacağını unutuyor. Ayarı bozulmuş, hileli bir adalet terazisi yarın en çok Erdoğan’a zarar verecek. Erdoğan bunun da farkında değil.
Buraya gelmişken çok kısa güncel birkaç konuya değinmek istiyorum. Erdoğan dün düzeltti ya da kıvırdı ama şu lafı edince hepimizin tüyleri ürperdi: ‘Tek parti döneminde alınan bu karar (Ayasofya için söylüyor) tarihe ihanet olmanın yanında, hukuku da aykırıdır. Bugün alınan karar Fatih’in bedduasından kurtulmamızı sağlamıştır.’ 11 Temmuz’daydı bu konuşması.
Erdoğan 14 Temmuz’da bu lafından çark etti. Erdoğan’ın şunu bilmesi lazım. Atatürk’e hakaretin bedeli ağır olur. Türkiye’de 83 milyon bu cumhuriyeti Atatürk’e, silah arkadaşlarına ve şehitlerimize borçlu olduğunu bilir. Erdoğan’ın Atatürk’ü milletin gözünden silemeyeceği konusunda akıllanmamış olmasına şaşırdım. Ben sayın Devlet Bahçeli’nin Atatürk sevgisinden şüphe etmem ama ben sayın Bahçeli’nin Erdoğan’ın Atatürk’ü yönelik bu konuşmasına refleks göstermesini gerçekten beklerdim. Bahçeli’nin hem bu densiz konuşmaya hem de AK Parti Grup Başkanvekili’nin açıklamasına verecek iki çift lafının olmaması, olamaması bende bir hayal kırıklığı yarattı. Bahçeli’nin bu tutumunu da aziz milletimizin takdirine bırakıyorum.
Baroları bölen Erdoğan, şimdi de 15 Temmuz şehit ve gazilerini bölmek için yeni bir hamle başlattı. 'Şehit yakınlığı ve gazilik şerefinin manevi sırrına vakıf olmalarını diliyorum’ diyor. Erdoğan’dan hakkını isteyen, aziz milletimizin kesesinden bağışlarla toplanan 340 milyonun hesabını soranlara “Şehit yakınlığı ve gazilik şerefinin manevi sırrına vakıf olmamış” değil. Ötekileştirmediğin bir şehit yakınları ve gazilerimiz kalmıştı. Ama onlar senin bu uzağına gelmeyecekler.
Covid sürecinden de herkese verilen biner liranın şehit yakınlarına ve gazilerine verilmesini yeterli bulan bir Erdoğan var. Milletin şehit yakınları ve gaziler için toplanan paraların hesabını soruyoruz. 340 milyon nerede, para ne yapıldı?
“Son FETÖ’cü hukuk önünde hesap verene kadar yurt içinde ve yurt dışında mücadele sürecek” demiş. Ona da şunu hatırlatmak isteriz; ‘al papazı ver papazı’ diyordun. Adamlar papazı aldı ama sana papazı vermedi. Adil Öksüz nerede, zırhlı araç verdiğin Zekeriya Öz nerede?
Erdoğan’a bir gafletinden uyanmasını tavsiye ederim. 15 Temmuz’u Malazgirt’e, İstanbul’a ve Kurtuluş’a benzetmiş, Ezanlar susmayacak, bayrak inmeyecek eyvallah. Erdoğan sen kendi elinle devleti, devletin askerini, tankını, tüfeğini teröristlere verdin. Alparslan Malazgirt’te düşmanlarına ok ve yay vermedi. Fatih Sultan Mehmet düşmanlarına top vermedi. Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı’nı yaparken top, tüfek vermedi. Kendini Alpaslan’ın, Fatih Sultan Mehmet’in, Atatürk’ün yerine koymak için tarih oku, sonra FETÖ günahınla yüzleş. Sonra böyle konuşmalar istersen yap.
Kendisini her şeye ve herkese takıntılı görüyorum. Bu takıntısının Türkiye’ye çok zararı olacağına eminim.
Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmi Gazete’nde yayımlanarak yürürlüğe girdi.
11 Temmuz’da TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen ‘‘Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’’ ya da kamuoyunda bilinen adıyla ‘‘çoklu baro" düzenlemesi "paralel barolara" neden olacağı gerekçesiyle çok eleştirildi.
Yeni düzenleme 5.000’den fazla avukatın olduğu illerde 2.000’den fazla avukatın başvurusuyla yeni bir baro açılabilmesini mümkün kılıyor. 2020 istatistiklerine göre, Türkiye’de 5.000’den fazla üyesi olan üç baro var. İstanbul, Ankara ve İzmir baroları dışında 4.757 avukatın üye olduğu Antalya’da da kamu kurumlarında görev yapan avukatların katılımıyla yeni bir baro kurma sayısına erişebilecek.
Bu düzenleme avukat sayısı fazla olan baroların Türkiye Barolar Birliği’ndeki etkisini azaltacak.
İstanbul Barosu’nun delege sayısı 137’den 19’a, Ankara Barosu’nun delege sayısı 52’den 7’ya, İzmir Barosu’nun delege sayısı ise 29’dan 5’e düşerken 31 Aralık 2019 itibariyle 42 üyesi bulunan Tunceli Barosu, 49 üyesi bulunan Ardahan Barosu ve 89 üyesi bulunan Gümüşhane ile 4757 üyesi bulunan Antalya, 3757 üyesi bulunan Bursa Barosu ve 3059 üyesi bulunan Adana barosu aynı sayıda (dört) delege ile Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu’na katılabilecek.
© Tüm hakları saklıdır.