Kamuoyunda terörle mücadelede ‘operasyon yetkisi ve dokunulmazlık zırhı’ tartışmalarına neden olan 17 maddelik ‘Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik ‘öngören kanun tasarısında CHP’den hükümete ‘ek önerilerle’ destek gelirken HDP’nin muhalefet şerhi düştü.
TBMM Milli Savunma Komisyonu’ndan geçen ve Genel Kurul'da kısa sürede görüşülecek tasarıya CHP; Ankara ve İstanbul’da patlayan bombaların istihbarat zafiyeti olduğuna dikkat çekti ve söz konusu zafiyetin giderilmesi için 1 Ocak 2012 tarihinde MİT’e bağlanan, GES Komutanlığı olarak bilinen istihbarat biriminin tekrar TSK’ya bağlanmasını istedi. HDP komisyona sunduğu muhalefet şerhte, “Tasarı askeri vesayeti kaldırdığını iddia eden Hükümet’in yeniden vesayet altına girdiğinin açık bir kanıtıdır” denildi. “Vekil dokunulmazlığının kaldırıldığı bir dönemde askere dokunulmazlık getirilmesi halktan yana değil tanktan yana bir siyaset güdüldüğünün açık bir göstergesidir” deniler muhalefet şerhte, 2010 yılında kaldırılan EMASYA protokolünün yeniden hayata geçeceği belirtildi.
CHP’de askere yasal zırh getiren düzenleme Milli Savunma Komisyonu’nun üyeleri Dursun Çiçek, Yaşar Tüzün ve Birol Ertem tarafından olumlu oy verildi. İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise karşı çıkıyor.
CHP’nin hükümet tasarısına ilişkin talepleri içeren ek görüşleri şöyle:
Terörle Mücadelede görev yapan TSK Birimlerinin büyük bir cari istihbarat ihtiyacı olduğu açıktır. Bu bağlamda; Ankara ve İstanbul’da patlayan bombaların istihbarat zafiyetinden kaynaklandığı bilinmektedir. Söz konusu zafiyetin giderilmesi için 01.01.2012 tarihinde MİT’e bağlanan, GES Komutanlığı olarak bilinen istihbarat biriminin tekrar TSK’ya bağlanması gerekli görülmektedir.
AKP İktiranın başlangıcından itibaren askeri vesayetle mücadele örtüsü altında TSK’nın yasal yetkilerinin elinden alınmış ve demokratikleşme söylemiyle kamuoyunda algı yaratılmıştır. Ancak gelinen noktada EMASYA Protokolü iptal edilmiş, iç hizmet kanunundaki yetki maddeleri değiştirilmiş, başta terörle mücadele olmak üzere TSK bünyesinde başarı ile hizmet eden her rütbeden binlerce asker görevinden alıkonulmuş, kumpas davalarıyla mağdur edilmiştir.
Bu tasarı ile yapılmak istenen esas maksat TSK’nın elinden alınan yetkilerinin iade edildiği görüntüsü altında, aslen terörle mücadelede karşılaşılabilecek olumsuzlukların siyasi sorumluluğundan kaçma ve bunları TSK’ya fatura etme gizli amacının olduğu değerlendirilmektedir.
Astsubaylarımızın, Uzman Jandarmalarımızın, Uzman Erbaşlarımızın, Kararname Mağdurlarının (Re-sen emekli), askeri sivil memurların, Adi Malül Asker Emeklilerinin, Muharip Gazilerin ve köy korucularının özlük hakları için verdikleri adalet mücadelesini görmek ve bu konuda uğradıkları haksızlıkları da ortadan kaldırmak olmalıydı. Mehmetçiğin bu sorunlarını çözmek bu yasal düzenlemenin içine dahil edilmelidir.
Tam teşekküllü hastaneden “sağlam raporu” alarak orduya giren personel, yıllar sonra görevin koşullarının da etkisi ile sağlıkların kaybetmekte ve “TSK'da görev yapamaz raporu” ile emekli edilmektedirler. TSK dışında sağlık nedeniyle resen emekli edilen başka kamu görevlisi yoktur. Bu personel, durumdaki emsallerinin derece ve kademesine ulaşamadıkları için mağdur olmaktadır. Bu personelin de vazife malülleri gibi emsallerinin bulundukları derece ve kademeyi geçmemek kaydı ile yükselmelerinin sağlanması ya da asgari bir üst dereceden emekliye ayrılmaları adaletin gereği olarak sağlanmalıdır.
Ülkemizde birçok kez 'Af Yasası' çıkarılarak katiller, hırsızlar, her türlü suç işleyenler affedilmiş olmasına rağmen çok basit askeri disiplin kapsamına giren suçlardan ceza alan TSK personeline af getirilmediği için mağduriyetleri devam etmektedir. Sivil memurlara uygulanan sicil affının askeri personele de uygulanması eşitlik gereğidir.
Yüce Meclisimizin gündeme alması gereken bir diğer konu ise “kararname mağdurları “ diye de bildiğimiz ordudan re-sen emekli edilenlerin mağduriyetlerinin giderilmesidir.
HDP İstanbul Milletvekili Erdal Ataş tarafından komisyona sunulan muhalefet şerhi şöyle:
“Çözüm süreci” sırasında askeri operasyonlar için Vali'den izin alınması zorunluluğu getirilmişti. “Çözüm süreci” bittikten sonra ise operasyonlara izin vermeyen valiler suçlanmış, valilerin yüzlerce operasyona izin vermediği gerekçesiyle kentlerin silah deposuna çevrildiği iddiaları gündeme getirilmiş ve valilerin operasyon taleplerine izin vermedikleri basında sıkça yer almıştı.
Valilerin operasyonlara müdahil olmaları nedeniyle ordu ve ile mülki idare arasındaki en büyük çatışma Nusaybin’deki sokağa çıkma yasağı sırasında ortaya çıktı. JÖH ve PÖH birimlerinin kullandığı bir takım sosyal medya hesaplardan Mardin Valisi’ni istifaya davet eden mesajlar yazılmıştı. Şimdi getirilen tasarının genel gerekçesinde “operasyonların sadece bir il ile sınırlı olamayabileceği” gerekçesiyle bu yetki doğrudan Genelkurmay’a verilmektedir.
Tasarı askeri vesayeti kaldırdığını iddia eden Hükümet’in yeniden vesayet altına girdiğinin açık bir kanıtıdır. Aynı şekilde vekil dokunulmazlığının kaldırıldığı bir dönemde askere dokunulmazlık getirilmesi halktan yana değil tanktan yana bir siyaset güdüldüğünün açık bir göstergesidir. 7 haziran sonrası Şırnak, Cizre, Nusaybin,İdil, Silopi ve Yüksekova’ya giren Ordu oralarda yaptıklarının hesabını mahşere bırakmış olacaktır. Sadece Kürt kentlerinde değil Türkiye’nin herhangi bir yerindeki toplumsal bir olayda askerin sahaya inmesine izin veren bir kanun tasarısı Gezi, Ceratepe gibi kendi yaşam alanlarını savunan demokratik tepkilere karşı da askere hem operasyon yetkisi verecek hem de bu operasyonlardan dolayı askeri dokunulmazlık zırhına büründürerek toplumsal muhalefet paletle ezilmiş olacaktır.
Bu kanun tasarısı aynı zamanda 2010 yılında iptal edilen EMASYA protokolünün yeniden uygulanacağı anlamına gelmektedir. “Darbeye zemin hazırlıyor” diye eleştirilen EMASYA protokolü her ne kadar 2010 yılında iptal edilmiş olsa da, de facto olarak Şırnak, Sur, Cizre, Nusaybin, İdil, Silopi ve Yüksekova gib ilçelerde pratikte uygulanmaya konmuştu. JÖH ve PÖH gruplarının ortak operasyonlarında çekilen ve sosyal medyada paylaşılan fotoğraflar fiili olarak bu yetkinin askerde olduğunun açık kanıtı gibiydi.
EMASYA protokolünün gerekçelerinden biri toplumsal olaylarının birden fazla ili etkilediği haller”di. Bu gerekçe bugünkü kanun tasarısının genel gerekçesinde aynen duruyor. Genel gerekçede, terör olayların birden çok ili etkilemesi durumunda (bu birden fazla Vali’yi ilgilendireceği anlamına geliyor) tüm yetkiyi Genelkurmay’a vererek askeri vesayetin yeniden dolaşıma sokmuş bulunuyor.
Kanun tasarısı 28 Şubat’ın darbe ruhunu yeniden güncelleyerek askeri vesayeti kaldırma şiarıyla uzunca bir zaman halktan oy toplayan AKP hükümetinin bizatihi kendisi şimdi askeri bir vesayetin sultası altına girdiği anlamına gelmektedir. Komisyonda kabul edilen bu yasa tasarısı “darbe mekaniği”ne yasal bir zemin sunarak demokratik parlamenter rejimi vesayet altına alan bir içeriğe sahiptir.