Yaşam

Cezaevinden mektupla yüklendi: Çalıştaylar, aşure göz boyamaymış

Kocaeli 1 No’lu F Tipi Cezaevinde ‘alevi dedesiyle’ görüşme talebine olumsuz yanıt alan B.Ö, kendisine yönelik uygulamaya mektupla yanıt verdi.

06 Ocak 2012 02:00


Hülya Karabağlı

T24/ ANKARA -

Kocaeli 1 No’lu F Tipi Cezaevinde ‘alevi dedesiyle’ görüşme talebine olumsuz yanıt alan B.Ö, kendisine yönelik uygulamaya mektupla yanıt verdi. “Hani kardeştik? İnancımız birdi.” Hükümetin Alevi açılımına dokundurdu ve “Çalıştay, kardeşiz, biriz şarkıları, özür dileme, aşureye katılma hepsi göz boyamaymış”.  “Anayasal hakkımızı çiğniyor, kendisini ulema yerine koyuyorlar” diyen B.Ö,  “Diğer inançların önderi, sürdürücüsü olan papaz ve haham talebi karşılanmaktadır”.

B.Ö’nün , ‘Alevi dedesi’ ile görüşme talebi, Savcılıkla,  Kocaeli Müftülüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında yapılan yazışma sonucunda “Alevilik sosyo-kültürel bir tasavvufi yapı” olarak tanımlanarak yerine getirilmedi.


'İnanç özgürlüğüm ve anayasam hakkım ihlal edildi'

Kaleme aldığı mektubundan B.Ö, “Bu mektubum ise inanç özgürlüğümün ve anayasal hakkımın ihlal edilmesi üzerine dedi ve öyküsünü anlattı: Bundan 7 ay önce 13 nisan 2011 tarihinde hapishane idaresine inancımın önderi olan dede ile din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde görüşme istediğimi beyan eden bir dilekçe ile başvuruda bulundum. (CİK yönetmeliğinde böyle bir hakkım söz konusu.) Çeşitli gerekçelerle bu talebimin karşılanmadığı gibi bir cevapta verilmedi. Israrım sonucunda diyanetin alevi inancı din olarak görülmediğinden talebimin karşılanmayacağına dair  20/09/2011 tarihli bir karar tarafıma tebliğ edildi.


‘Papaz ve haham talebi karşılanıyor’

Bu karar üzerine infaz hakimliğine itirazda bulundum. Aynı gün Adalet Bakanlığına dilekçe ile başvurarak, C.İ.K. yönetmeliği gereğince ve anayasal hakkım olan inancımın önderi dede ile görüşme talebimi yineledim. Çünkü diğer inançların önderi, sürdürücüsü olan papaz ve haham talebi karşılanmaktadır. Adalet Bakanlığı nihayet 2 ay sonra talebime ( ekte olan kararıyla) kısa bir cevap verdi. Kendi kararını diyanetin kararı ile de destekleyen ayrı bir kararı birlikte tarafıma iletti.
‘inancımı da önderimi de tanımıyor’

Sonuç, inancımı da, önderimi de tanımıyor. Talebimi karşılamıyor. Hani kardeştik? İnancımız birdi? Oysa Aleviliğin din olup olmadığını ne bakanlığa, ne diyanete, ne de başka bir kuruma din olup olmadığını sormadım, sormamda. Anayasada bir hak olan C.İ.K. yönetmeliğinde belirtilen din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde doğan hakkımı kullanmak istedim.  Milyonlarca Alevinin de vergisiyle bütçesi oluşan Adalet Bakanlığı ve Diyanet inancımızı yok sayıyor. Anayasal hakkımızı çiğniyor, kendisini ulema yerine koyuyor.


‘Çalıştaylar, kardeşiz,  aşureye katılma göz boyamaymış?'

Gördük ki çalıştaylar, kardeşiz, biriz şarkıları, özür dileme, cezaevi ziyaretleri, açılışları, aşureye katılmalar göz boyamaymış. Gerçek olan asimile etme, yok sayma,inkar etme politikasıymış. Ki inancımız aymazca siyasete malzeme yapılıyor. Çok somut bir şekilde göstermektedir.


CHP’den: Laik bir ülkede savcılık Diyanet’ten niye görüş alıyor

Alevi dedesine vize çıkmaması TBMM gündemine taşındı. Anayasa Komisyonu Üyesi CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz,  Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkında Kanunun bu tür görüşmelere yasak koymadığına dikkat çekerek,  “Hukuken açık hükümler bulunan bir konuda, laik bir ülkede Savcılığın Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan görüş almasının nedenleri nelerdir” dedi.

Önergenin gerekçesinde, din ve vicdan özgürlüğüne yönelik ihlallerinde her gün yeni bir örnek yaşandığına dikkat çeken Özgündüz,  tutuklu B.Ö’nün durumunu dikkat çekti ve “ Kocaeli 1 Nolu F Tipi Cezaevi yatan bir yurttaşımız, din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde bir Alevi dedesi ile görüşme talep etmiştir.

Bu talep, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 70/2. maddesi; “Hükümlünün, mensup bulunduğu dinin görevlilerince ziyaret edilmesine ve onlarla iletişim kurmasına, kurum güvenliğini tehlikeye düşürmemek koşuluyla izin verilir.” düzenlemesi ile açıkça yurttaşımızın talebinde hukuken bir sorun olmadığını hükme bağlamıştır.

Üstelik ülkemizin altına imza attığı ve Anayasanın 90. maddesine göre uygulanması zorunlu olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesinde temel insan haklarından biri sayılan “din ve vicdan özgürlüğü” kapsamında bu görüşmenin sağlanması gerekmektedir. Mevzuatta açık hükümler bulunmasına rağmen, Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Kocaeli Müftülüğü’nden görüş talep edilmesi ve konunun Diyanet İşleri Başkanlığı’na intikal ettirilmesi manidardır.

Karşılıklı yazışmalar sonucunda, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’ndan gelen yanıt ise farklı tartışmaların önünü açmaktadır. İlgili yanıta göre; “Alevilik sosyo-kültürel bir tasavvufi yapı” olarak tanımlanmış ve Savcılık bu karara dayanarak yurttaşımızın talebini reddetmiştir.

Özgündüz’ün Adalet Bakanına yönelttiği sorular şöyle: Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 70/2. maddesi gereği kişinin bu görüşmeyi yapmasında sakınca olmadığı halde, neden böyle bir engelleme yapılmıştır?

Hukuken açık hükümler bulunan bir konuda, laik bir ülkede Savcılığın Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan görüş almasının nedenleri nelerdir?

Yapılan işlem din ve vicdan özgürlüğü kapsamında ve taraf olduğumuz uluslararası insan hakları belgeleri açısından nasıl değerlendirilmelidir?