Politika

Cemil Çiçek: Herkes terörle arasına net bir mesafe koymalı

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, dokunulmazlık tartışmalarına da değindi

19 Eylül 2012 23:20

 

Türkiye’nin öncelikli sorununun terör olduğunu dile getiren Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek, herkesin terörle arasına net bir mesafe koyması gerektiğini belirtti. "Dokunulmazlık suç işlemenin zırhı olmamalı” diyen Çiçek, OHAL ve sıkıyönetim konularına temkinli yaklaşarak "eskiden yaşananlardan ders çıkartılmalı" dedi.
 
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek, A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün’ün gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. 
 

‘Türkiye'nin öncelikli sorunu terördür’

 
"Maalesef son zamanlarda üst üste bu acıları yaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde yaptığım bir basın toplantısında dedim ki; Türkiye’nin uzun zamandan beri birinci gündemi esas itibariyle güvenlik sorunudur, terör sorunudur. Bazen gazete manşetlerinde, haberlerde başka konular öne çıkmış olsa bile, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve bizim ülkeyi yönetenlerin gündeminde terör olmuştur, olmaktadır, öyle anlaşılıyor ki, bu yakın çevremizdeki gelişmeler, uluslararası işbirliği noktasındaki zaaflar, zafiyetler ya da isteksizlikler daha uzunca bir süre dünyanın da gündeminde bu terör olgusunu tutacaktır. Başka yerlerde de var, bizde de var tarzında konuyu önemsememek, umursamamak anlamında söylemiyorum. Ama uğraştığımız konunun ne kadar can yakıcı ve ne kadar dış boyutları olduğunu ve dünyada da bir bela niteliğinde bir sorun olduğunu söylemek içindir. Bu belayı def etmenin, Türkiye’nin gündeminden arka sıralara gerçekten düşürmenin yolu Herkesin üzerine düşeni yapmasıdır. Terörle mücadele konusunda birçok temenniler, söylemler olabilir, ama bu söylemlerin arkasına olumlu örnekleri koymak gerekir. Sadece söylem safhasında kalırsa bunun bir anlamı olmaz. "
 

‘Herkes terörle arasına net mesafe koymalı’

 
"Evvela bu şiddetin durması lazım. İki, herkesin terörle arasındaki mesafeyi çok net ortaya koyması lazım, yani siz terör karşı olma noktasın olma konusunda mazeret üretirseniz ben bu tarafta olacağım ama, bu tarafla birlikte hareket edeceğim fakat gibi şartlı bir kısım cümleler ortaya koyarak çağrıda bulunursanız bunun bir anlamı olmaz. Hepimizin şunda ittifak etmesi lazım; cebir ve şiddet asla kabul edilemez Buna kesinlikle herkesin bir tavır koyması lazım. Bu tavır konulduğu sürece bir kısım çıkış yolları da bulunabilir, birlikte çözüm yollarını da bulabiliriz. Belli bir süreden beri, bir taratan bu akan kan dursun, öte taraftan da başka çağrılar var. Demin söylediğim, belli kesimlerle ilgili olarak, terör örgütü ile aranıza mesafe koyun. Nerede durduğunuzu söyleyin. Ben daha evvelki açıklamalarımda da dedim, Herkes nerede durduğunu açıkça ortaya koysun saffını belirlesin. Bu noktada halen bir sıkıntı var. Bu sıkıntılar acıları artırıyor. Birlikte konuşma, birlikte çözüm bulma imkânlarını ortadan kaldırıyor. Bu bulunamadığı için yeni bir kısım sıkıntılar, problemler; siyasi, hukuki problemler de çıkarmaya devam ediyor. Evvela bunu bir görmek lazım." 
 

‘Çözüm için herkes samimi olmalı’

 
"Bu ülkenin bir iç hukuku var, bir de bizimde benimsediğimiz bir uluslararası hukuk var. Uluslararası hukuktaki kural şudur. Bir ülkenin problemleri vardır, o problemlerden rahatsız olanlar vardır. Rahatsız olanlar bunu dile getirebilirler Hükümetten, devletten talepleri olur, Buna karşılık bir kısım demokratik talep şekillerini ortaya koyabilirler. Protestosu olur, miting yapar. Hiçbir zaman cebir ve şiddeti övemez. Cebir ve şiddet yoluyla hak talebinde bulunamaz. Türkiye’deki sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Ben şunları isterim diyor, tamam, isteniyor,  ama bunlar yapılmazsa ben savcıyı kurşunlayacağım, olmazsa ben intihar bombacılarını masum insanların arasına salacağım. Bu birlikte hareket etme olmuyor, bu çağrı muhatabını bulamaz. Bu tehdit kokan bir şey olur. Onun için her şeyden evvel bu akan kan dursun isteniliyorsa bu cebir ve şiddete karşı Herkesin amasız, fakatsız samimi bir tavır içerisinde olması lazım."
 

'Dokunulmazlık suç işlemenin zırhı olmamalı'

 
"Dokunulmazlık konusu bir siyasi karardır. Siyasi karar verme noktasında bulunanları da zorda bırakmamak, onu da zorlamamak lazım. İki taraflı. Dokunulmazlığın kalkması hadisesi mecliste istisnadır. Hep dönem sonlarına bırakılıyor, seçilemezse zaten kendiliğinden kalkmış oluyor. Ama öbür tarafta da dokunulmazlık suç işlemenin zırhı olmamalıdır. Milletvekili olarak nerde duracağımızı bilememiz lazım. Nerede kiminle beraber olacağımızı bilememiz lazım. İnsanların yüreği yanarken, insanların kanını dökmüş insanlarla siz görüntüler verirseniz savcıların yapacağı bir şey yok. Böyle bir noktada savcılar görmezden gel denilemez. Dokunulmazlığın kardırılması arzu ettiğim bir şey değil ama milletvekillerimiz de dokunulmazlığın kalkması konusunda bir sıkıntıyı meclisin önüne getirmemelidir." 
 

'Eskiden yaşananlardan ders çıkartılmalı'

 
"OHAL; yürürlükteki anayasaya göre bir olağanüstü yönetim şeklidir. OHAL ve sıkıyönetim anayasal bir kurumdur ama geride yaşanmış tecrübelerden iyi ders çıkarmak gerekir. Olur olmaz, buna hükümet karar verecek, öyle olursa böyle olur diyemem. Ama bu türlü olağanüstü yönetim şekilleri bu sorunun çözümünde ne getirecek ne götürecek Türkiye bunun tecrübesini de geçmişte iyi yaşadı. Bu tartışmalar suhulet içersinde yapılırsa birbirimizi anlamak kolaylaşır." 
 

‘Verilen mesajlar bir yere bağlanmalı’

 
"Ben meclis başkanı olarak yapmadım, Cemil Çiçek olarak yaptım Meclis başkanlarının bu manada icrai bir yetkisi yok. Ben sadece geçmişte de bugün de bu gelişmeleri yakinen takip eden bir insan olarak, evvela bu ülkenin bir vatandaşıyım ben, siyasi kimliğimizden sıfatımızdan öte. Sayın genel başkanların geriye dönük açıklamalarına bakarsanız kim bu konuda ne söyleyecekse, ne teklif  getirecekse bunlar söylensin tarzında geriye dönük açıklamaları var. Aşağı yukarı tüm parti liderlerimizin var. Üzücü olaylardan sonra her defasında bir ve beraber olalım mesajları var. Bu mesajların bir yere bağlanması lazım, ben de o manada bir çağrı yaptım. Evvela bir analiz yaptık, Terör denilen olgunun özelliği nedir. Daha çok 11 maddelik mutabakat metni ile ilgili bir değerlendirme söz konusu oldu. Halbuki ondan evvel benim 45 dakikaya yakın terör meselesi ile ilgili izahatlarım var. Terörün nitelikleri, partiler üzeri bir mesele olduğu, milli bir mesele olduğu, konunun böyle ele alınması gerektiği, mevsimlik bir mücadele ile terörün sonlanamayacağı, hap cinsinden tek bir çözümle, al bu hapı yut ağrı kesilsin cinsinden kolaycı bir çözümün olmadığı, hükümetleri aşan bir boyutunun olduğu, ama tüm bunlardan öte kesinlikle uluslararası politikanın bir parçası olduğunu ifade ettim." 
 

‘Teröre karşı ortak mücadele verilmeli’

 
"Bugün dünyada birçok ülke teröre muhatap, sadece biz değiliz. Bir ortak tecrübe oluşmuş. İyi kötü başarı elde eden ülkeler terörle mücadelede neler yapmışlar, onlardan bahisle herkesin bir tavır alması yerini belirlemesi gerekli. Bu herkes için geçerli, şahıslar içinde, partiler içinde, medya için de geçerli. Tamam bizim güvenlik güçlerimizin, polisimizin, jandarmamızın işidir demek olmaz. Sivil toplum kuruluşlarına meslek örgütlerine varıncaya kadar teröre karşı bir ortak tavır alınması lazım. İnsanlara şu ya da bu şekilde bu belaya destek veriyor olabilir. Bunun iyice aydınlatılması lazım, ona karşı birlikte mücadele verilmesi lazım.  
 
Partilerimiz diyebilir ki, bir ortak komisyon kuralım, nitekim bu tür talepler oldu, karşı talepler oldu. Ama iş havada kaldı neticelenmedi İş neticelenmedi. Yaşanan olaylar birlikte bir çözüm noktasına doğru da bizi mecbur kılıyor. Bunun için de ben kinci defa şöyle bir şey söyledim, terör konusu Meclisin gündemin gelecek, ne zaman gelecek. 17 Ekim’den evvel gelecektir. Çünkü hudut ötesi operasyonlara imkân veren teskerenin uzatılması için 17 Ekim’den evvel mecliste konuşulup karar bağlanması gerekiyor. Dolayısıyla meclis açılır açılmaz önemli gündem maddelerinden bir tanesini biz bu vesile ile konuşacağız. Demek ki bu konu mecliste konuşulacağına göre bugüne kadar olup bitenlerden herkes bir ders çıkararak, bir tedbirler manzumesi halinde bu takdim meclis çatısı altında yapılabilirse, bu defa böyle bir müzakere yöntemini götürebilirsek belki ortak noktaları bulup herkes bundan gerekli istifadeleri sağlar. Değilse terörle mücadele; sen yaptın ben yapmadım, sen yapamadın, ben bunu yaptım diye geriye dönük bir tartışma başlatmış oluruz. Bunu geleceği tanzim anlamında bu tartışma yapılacaksa faydalı olur, değilse bu bir suçlama konusu olur, bundan da bir netice çıkmaz. "