Gündem

Cemal: Başbakan Dink davasında neden sessiz

Hasan Cemal yazısında, Dink davasında hükümetin neden sessiz kaldığını sorguladı.

28 Ekim 2010 03:00

T24 - Hrant Dink cinayetinin tetikçisi olarak yargılanan Ogün Samast’ın dosyası, taş atan çocuklar için çıkarılan yasaya ‘adam öldürme suçlarına’ ilişkin istisna konulmayınca Çocuk Mahkemesi’ne gönderildi. Gazeteci-yazar Hasan Cemal, Dink davasında hükümetin Dink davasından neden sessiz kaldığını sorgularken, "Genel çerçeve olumlu ama Rakel’in acı yüklü haykırışı yer almıyor bu genel çerçeve içinde" dedi.

Cemal'in Milliyet gazetesinde yayımlanan (28 Ekim 2010) yazısı şöyle:

The Economist dergisinin son sayısında Türkiye için çizdiği olumlu çerçeveye dünkü yazımda değindim.
Evet, genel çerçeve olumlu...
Ama bu yetmez!
Sadece genel çerçeveye bakarak resmin tamamını değerlendirmek olmaz çünkü.
Bu genel çerçevenin içinde Rakel’in çığlığı var mı?
Hayır yok.
Yakın tarihimizin en büyük siyasi cinayetlerinden biri olan Hrant Dink cinayeti konusunda sevgili Rakel’in acı yüklü haykırışı yer almıyor bu genel çerçeve içinde:
“Taş atan çocuklardan utanın! Bir insanı öldüren katille, taş attığı için hapis yatan çocuk bir tutulur mu? Böyle yasa çıkartılır mı?”
Bu genel çerçevenin içinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Hrant Dink cinayetinden dolayı Türkiye’yi mahkum ederken altını çizdiği şu sözler de yok:
“Devlet engelleyebileceği bir cinayeti engellemedi, koruyabileceği bir insanı korumadı.”
Hrant Dink davası çoktandır tam anlamıyla bir hukuk skandalına dönüştü. Yüreğinde birazcık adalet duygusu taşıyan herkesi isyan ettiren bir durumla karşı karşıyayız.
Başta Sayın Başbakan olmak üzere, eski deyişle hükümet erkanı bu hazin duruma niye sessiz kalıyor, söyler misiniz?..
Yazıktır! (*)
Olumlu genel çerçevenin içinde Ak Parti’nin faili meçhul cinayetler konusunda benimsediği olumsuz tutum da yok.
Muhalefetin Mecliste ‘faili meçhul’la ilgili olarak vermiş olduğu araştırma önergesi, bundan öncekilerde olduğu gibi bir kez daha Ak Parti’li milletvekilleri tarafından reddedildi.
‘Faili meçhul cinayetler’ karanlıkta kaldığı sürece, bu ülke demokrasi ve hukukun aydınlığına kavuşabilir mi?
Öyleyse neden?..
O zaman nerede kaldı, Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır meydanında Ape Musa’dan söz eden, benim de alkışladığım o dokunaklı konuşması?..
Sayın Başbakan;
Seçim meydanlarında söylenen yine hep o meydanlarda kalmaya mı devam edecek, söyler misiniz?..
Öte yandan, Cengiz Çandar’ın Radikal’deki güzel yazısında(23 Ekim, s.18) belirttiği gibi, özgürlükler yalnız ‘başörtüsü özgürlüğü’nden ibaret değil ki.
Evet, başörtüsüne özgürlük!
Ama Alevilerin zorunlu din dersleri ile, cemevleri ile ilgili haklı taleplerine de evet....
Kürtlerin kendi anadilleriyle, eğitimle ilgili hak taleplerine evet...
Kısacası:
Tüm mağdurlar için özgürlük!
Evet, The Economist dergisi son kapak konusunda Türkiye’yi işlerken ülkede genel gidişin iyiye doğru olduğunu belirtiyor.
Ben de katılıyorum buna.
Ama bununla yetinmek olmaz. Bu ülkede o kadar çok özgürlük mağduru var ki.
Örneğin üniversiteler ne kadar özgür?
Sekiz ayda pankart açan tam elli öğrenci tutuklanmış durumda...
Bunların  yerini genel çerçevenin içinde görmeden resmin tamamını değerlendirmek, ülkede ne olup bittiğini okuyabilmek mümkün değildir.
Özgürlük mağdurları arasında gazeteci milleti de var. Basın özgürlüğünün kolunu kanadını kıran o kadar çok davayla yüz yüzeyiz ki.
Bir şiir okuduğu için hapse düşen bir siyasetçinin Başbakanlık koltuğunda oturduğu bir ülkede yaşıyoruz. İfade özgürlüğü konusuna acaba zaman ayırabiliyor mu Tayyip Erdoğan?..
Öte yandan, örneğin KCK davası yerli yerine oturtulmadan, eleştirilmeden Türkiye’de demokrasi ve barışın geleceği kolay kestirilemez.
Çünkü Kürt sorunu çözülemez!
Kürt sorununun şiddet ve silahla bağını koparamayan bir Türkiye, demokrasi ve barış yolunda doğru dürüst yürüyemez.
Bu olmayınca, şunu bilin, gerçek istikrar da kapımızı çalmaz. Bir nokta gelir, yine patinaj yapmaya başlarız.
Bunu çok yaşadı Türkiye.
Onun içindir ki:
Genel çerçeve olumlu olmakla birlikte, bu ülkenin daha çok demokrasiye, daha çok hukuka her zamankinden daha çok ihtiyacı var.
Türkiye nereye gidiyor gerçeğinin dördüncü yazısı yarına... 

* Niye yazıktır sorusunun karşılığını merak edenler, T24.com.tr’de Aydın Engin’in “Yiğidim Aslanım... Canı sıkılıyor...” başlıklı insanın içini acıtan yazısıyla, Cengiz Çandar’ın dünkü Radikal’de,”Hrant ölçüdür” başlıklı yazısını  okuyabilirler.