Ekonomi

Cem Boyner: Yüzde 7 büyümek zorundayız

Boyner, 'Kendi kendine bırakılsaydı aslanlar gibi büyürdük. Yani zorla küçültülmüş bir ekonomidir 2012 ekonomisi' dedi

05 Kasım 2012 17:15

Cem Boyner, "Türkiye kendi haline bırakılsaydı aslanlar gibi büyürdü. 2012 ekonomisi zorla küçültüldü, yanlış diyemem. Cari açık hepimizi endişelendiriyor ama Türkiye her yıl yüzde 6-7 büyümezse kendimizi toparlayamayız" dedi.

A Haber'de yayınlanan ve Şelale Kadak'ın hazırlayıp sunduğu 'İş'te Hayat' programının bu pazarki konuğu Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner oldu. Boyner, programda, iki ay sonra TÜSİAD başkanlığı görevini bırakacak olan eşi Ümit Boyner'in kendi şirketlerinin vicdanı olduğunu ve şirkete dönmesini büyük bir heyecanla beklediklerini söyledi ve "TÜSİAD Başkanlığı ateşten gömlek mi bilmioyrum. Başkanlığı adam gibi yapmak lazım, yapınca da stresi var. Benim yaptığım dönemde bazı eleştirilerimden dönemin hükümeti de hoşlanmamıştı ama bilemiyorum Türkiye'nin belki de yakıcı problemleri daha azdı o yıllada" diye konuştu.

Cem Boyner, Türkiye'nin yılda yüzde 6-7 büyümezse kendini toparlayamayacağını, yüzde 3-5 büyümelerinin Türkiye'yi taşıyamayacağını ancak ekonomi yönetimini de başarılı bulduğunu söyledi...

Türkiye ekonomisinin çok tartışılan büyümesini siz nasıl buluyorsunuz?

Kendi kendine bırakılsaydı aslanlar gibi büyürdük. Yani zorla küçültülmüş bir ekonomidir 2012 ekonomisi. Yanlış mı? Çok da yanlış diyemeyeceğim. Cari açık tehdidi o kadar ciddi bir tehdit olarak çıktı ki ortaya soğutmak zorunda kaldılar buna diyecek bir şey bulamıyorum. Cari açık hepimizin asabını bozan, hele yabancı sermayeyi endişelendiren bir faktör. Ama Türkiye her yıl yüzde 6-7 büyümezse kendimizi toparlayamayız. Mutlaka büyümemiz gerekiyor, burada da açıkçası inşaatlar, hizmet ve turizm güzel de yeterli değil. İspanya'da da inşaat ve turizmdi, Yunanistan sadece turizmdi. Ama cari açığın belini kırmanın tek yolu ihracata dayalı endüstriler geliştirmek, kurmak ve ürün ihracatımızı arttırmak.

Burada atmamız gereken çok adım var, bunu yapmazsak tekrar büyüyemeyeceğiz, büyüyemezsek Türkiye toparlanamaz. Dolayısıyla Türkiye, tamam kabul bir süre cariye açık meselesini; ihracata dönük endüstrilerle ihracatı patlatana kadar, daha küçük kalkınma hızlarıyla gelişmeyi kabul etmek zorunda ama yüzde 3'ler yüzde 4'ler Türkiye'yi taşımaz.Yani çabuk bu işin içinden sıyrılıp tekrar gaza basıldığını görmek isteriz aslında.

Yüzde 7'lere mi gelmek gerek diyorsunuz?

Yüzde 7'lere oturmak zorundayız, mutlaka oralara oturmak zorundayız.

Peki siz ekonomi yönetimini nasıl buluyorsunuz?

Türkiye'nin en iyi yönetilen işi diye düşünüyorum. Herkes işinin başında, Türkiye'nin gerçeklerine çok hakimler diye düşünüyorum. Lehman krizi sonrası için aynı şeyi söyleyemem. O dönemde ekonomi iyi yönetilmedi. Dünyada o global krizdeyken, finans alemi krizde olmayıp da bu kadar küçülen, düwnya krizinden bu kadar çok etkilenen başak ülke yok. ABD krizin merkeziydi bizim kadar kötü bir küçülme yaşamadı. O dönemde çok tartışılır keşke IMF ile 1-1.5 yıllık bir anlaşma yapılabilseydi, Türkiye o krizi hissetmez, büyük bir işsizlik olmaz ve Türkiye patlar giderdi. Ama o dönemi aştıktan sonra şimdi gerçekten Türk ekonomisinin çok iyi çok dirayetli basiretli yönetildiğini düşünüyorum.

Siz, 'TÜSİAD Kanarya Sevenler Derneği değildir' cümlesiyle hafızalara kazınan eski başkansınız. Derneğe başkanlık etmek ateşten gömlek mi?

Ateşten gömlek mi yani bilmiyorum. TÜSİAD başkanlığı işte öyle bir şey. Yani adam gibi yapmak lazım. Adam gibi yapınca stresi var. Tarihe bakınca aslında hiçbir şey değişmiş değil. Hükümetler göreve başladıktan sonra, dernek 100 gün susar. Programın açıklanmasını bekler, uygulama icraat başladıktan sonra da uyarı ve tavsiyelerini yapar. İşte o noktada başlar gerginlikler artmaya. Tabi ben geçmiş ile ilgili konuşabilirim. 'Kanarya Sevenler Derneği değildir' sözünü savcının odasında ifade verdikten sonra söylemiştim basın mensuplarına. Çünkü o günün hükümeti hoşlanmamıştı bazı eleştirilerimden. Ama galiba 20 yıl öncesinden bahsediyoruz. Türkiye'nin bilemiyorum yakıcı problemleri daha mı azdı? Ankara'da bir espri anlayışı vardı. Bu tartışmalar lüzumundan fazla stres yaratmazdı. Sayın Demirel ve Sayın Özal ile bütün ilişkimizi sadece bu stres meydana getirmezdi. Espiriler de vardı, hoşgörü de vardı.