Julian Lyod Weber, tanınmış bestecilerin çello için bestelediği çalışmaları bir aya getirmiş. Albümün sürprizi, Gitar Konçertosu'yla tanınan Rodrigo. Ünlü besteciye, 1980 yılında Çello Konçertosu'nu sipariş edense bizzat Julian Llyod Weber. Çello sevenler için bir başka önemli fırsat, Maria Kliegel'in albümü. Radikal gazetesinden Serhan Bali çello sevenler için yazdı.
Maria Kliegel (solda),Carmen, Sevil Berberi gibi ünlü eserlerden aranjmanlar çalıyor. Elf Şövalyesi albümüyle tanıdığımız Joel Fredericksen (üstte) İstanbul’da bir konser verecek.
‘Rodrigo sadece gitar için yazmıştır’ ezberini bozacak bir albüm hediye etti Julian Lloyd Webber geçenlerde. ‘Romantik Çello Konçertoları’ adlı Sony etiketli kayıt, Webber’in Rodrigo, Delius ve Lalo’nun çello konçertoları icralarını içeriyor. ‘Rodrigo’nun çello konçertosu’ndan bahsedebilmeyi bu ünlü İngiliz çelliste borçluyuz zira eseri, 1980 yılında bu büyük İspanyol melodi ustasına yazdıran ta kendisi. ‘Concierto de Aranjuez’ türünden bir başyapıt beklentisi içine girmeyin çünkü ‘Concierto como un divertimento’ adlı bu konçerto öyle insanı alıp götüren ezgilerle dolup taşan bir eser değil. Ama çello için çok güç pasajlarla dolu kadansa sahip, esrarengiz bir atmosfer taşıyan ikinci bölüm, yer yer ‘new age’ çağrışımları da uyandıran, bence tanınması gereken ilginç bir ‘adagio’. Bu atmosferin oluşmasında ksilofon ve çelesta başrolde. Delius’un tek bölümden oluşan konçertosu, klasik konçerto kalıbından uzak bir yapıya sahip, adeta çellonun bir orkestra üyesi olarak solo görevi üstlendiği uzun bir senfonik şiir gibi. Konçerto türünün en belirgin özelliği olan ‘karşıtlık’ ögesine yer yok bu eserde; İngilizlere özgü pastoral bir senfonik eser dinliyormuşuz hissi uyandırıyor. Webber’in kayıt boyunca lezzetine varılan harika tonuna ve teknik hâkimiyetine diyecek yok.
Julian Lloyd Webber’inkine ‘harika’ dersek Maria Kliegel’in tonu için hangi sıfat kalır geriye acaba? Türk çellistler tarafından da çok sevilen bu Alman müzisyen yıllardır Naxos için birbirinden başarılı kayıtların altına imza atar. Piyanist Nina Tichman eşliğinde virtüozo çello eserleri bir araya getirdiği albümünde, her yerde duyamayacağınız çok değişik eserler yer alıyor. Örneğin Buxton Orr’un ‘Bir Carmen Fantezisi’, Castelnuovo-Tedesco’nun ‘Rossini’nin ‘Sevil Berberi’ operasından Figaro Çeşitlemeleri’, Cassado’nun ‘Lamento de Boabdil’, Kliegel’in kusursuz çellistliğiyle hayat öpücüğü kondurduğu ilginç aranjmanlar arasında. ‘Aranjman’ demişken, Dvorak’ın keman için Sonatina’sının Oscar Hartweig tarafından çelloya uyarlanmış halini de unutmamalı. Kliegel; tıpkı İdil Biret ve Jenö Jando gibi, Naxos’un görece ucuz fiyatı sayesinde milyonlarca eve sokmayı başardığı ‘gizli devler’ arasında yer alıyor. Sanatçının ustalıkla ürettiği muhteşem tonun, bir zamanlar efsanevi çellist Maurice Gendron’a ait olan ve bu yüzden ‘Ex Gendron’ adıyla bilinen 1693 yapımı Stradivarius çelloya ait olduğunu da notlarımıza ekleyelim. Çello tınısından hoşlananların edinmeleri gereken bir albüm bu, kayıt kalitesi de mükemmel.
Paganini’nin kaprisleri
Thomas Zehetmair, yeri geldi mi J.S.Bach yeri geldi mi Heinz Holliger yorumlayan, geniş repertuvara sahip bir kemancıdır. Sıranın Paganini’ye geldiğini düşünmüş olacak ki, geçenlerde İtalyan kemancı-bestecinin tüm kaprislerini sıraladığı yeni bir kaydı yayımlandı ECM’den. Paganini’nin kaprislerinin uzun zamandır yeni kayıtlarını dinleyemiyorken iki kayıt birden sökün etti. Şlomo Mintz’in efsanevi DG kaydı da yeniden basıldı. Zehetmair’in canlı, enerjik yorumlarının bu solo minyatürlere ilgiyi canlandırması muhtemel ama keman öğrencilerinin okulda terleyerek üstesinden gelmeye çalıştıkları bu ‘etüdleri’ ardı ardına dinlemek, sıradan müziksevere hitap eder mi? Zehetmair’in kayıt kitapçığındaki söyleşisinde altını çizdiği ‘sirk etkisi’ni parçalarda yeteri kadar duyurabilirseniz sanırım dinleyeni müzik setinin başından kaldırmamayı becerirsiniz. Normalde kaprisleri bir oturuşta tamamlayamayan benim gibi bir dinleyiciyi de epeyi bir süre koltuğunda oturtmayı başardı Zehetmair. Kaprisleri en iyi yorumlayanların başında gelen Şlomo Mintz’in efsanevi DG kaydının yeniden basıldığı bir zamana denk düştü bu çalışma ama Mintz’in kaydının bulunmadığı ülkemizde Zehetmair’inki hazır buralara gelmişken alınmalı kanımca.
16. yüzyıl bestecileri
‘Diminuito’, Rönesans müziğinin özgün buluşlarından biri. Ana melodiyi eserin ilerleyen mezürlerinde daha hızlı bir tempo ve daha kısa ritmik değerlerle süslemelere tabi tutmak anlamına geliyor. Bu terimi yeni albümünde gündeme getiren ise, seçkin lavtacı Rolf Lislevand. Aranjmanların da kendisine ait olduğu, ismini terimin kendisinden alan ECM etiketli yeni albümünde Lislevand, kalabalık bir ekiple 16. yüzyıl bestecilerin çalgısal eserlerine yoğunlaşmış. Ortaçağ ve Rönesans dönemlerinden kalma müzik el yazmalarının, tempo ve dinamik imlerinden yoksun oluşu nedeniyle, yorumcuya hayli geniş bir serbestiyet sağladığı bilinir. Lislevand da kendisine tanınan bu özgürlüğü, çoğunluğu ortaçağ enstrümanlarından oluşan grubu için aranjmanlar yapmak suretiyle değerlendiriyor. Kimileyin lavtasıyla solo dinliyoruz Lislevand’ı, kimileyin diğer çalgılarla birlikte, günümüz ‘jam session’larını andıran doğaçlamaların içinde buluyoruz. Bu dönemin müziklerini sevenler için yeni kapılar açacak son derece güzel ve özenli bir albüm.
Konserden önce albüm
19 Ocak’ta Akbank Sanat sahnesinde izleyeceğimiz Joel Frederiksen, kendisini ‘koloratur basso profondo’ olarak tanımlıyor. Hayli derinlere inebilen, güzel bir renge sahip, sağlıklı bir ses. Onu önce Harmonia Mundi’den çıkan ‘The Elfin Knight’ albümünde seslendirdiği balad ve danslardaki yorumlarıyla tanıyıp hayran oldum. Frederiksen bu kaydında yalnız değil. Sesini kullanmanın yanı sıra lavtasını alıyor eline ve topluluğu Ensembe Phoenix Munich’i yönetiyor. ‘The Elfin Knight’taki repertuvar, Rönesans İngiltere’si. ‘Go from my window’ adlı baladıyla albümdeki tek tanıdık besteci olan Dowland’ın dışında albüm anonim parçalardan oluşuyor.
Frederiksen’in Türkiye’de ‘O felice morire’ (Harmonia Mundi) adlı bir başka albümü daha bulunuyor. Bu kayıtta, Caccini sayesinde solo şarkıların revaç bulmaya başladığı Rönesans’ın sonunda, 1600’lerin Floransa’sında bestelenen aryalar ve madrigaller yer alıyor. Bütün halinde değerlendirildiğinde daha tekdüze seyreden bir albüm ‘O felice morire’. Frederiksen’in İtalyanca diksiyonu da yetersiz. Bu yetenekli şancının lezzetine varmak isteyeceklerin öncelikle ‘The Elfin Knight’ı edinmelerinde yarar var.