Kültür-Sanat

"Çelişki’'yi okudum ve bitirdim bu sabah; Onat Kutlar'a saygıla"

"Artık bu yazı da burada bitti sanırım"

26 Haziran 2017 20:17

*Ercan Kesal / Birgün Pazar

‘’Neyin gerçek neyin hayal olduğunu karıştırdığımız anlar olur. O anlar çoğu zaman rüya ile sanrı arasında kalır. Ben bunu daha önce mi görmüştüm yoksa rüyamda mı ya da bu olay gerçekten yaşanmış mıydı aldatmacası. Aslında hepsi de yaşamımızın birer ânı. Düş zannettiğimiz ne varsa gerçeğin bir parçası. Düşlerden azade bir gerçek mümkün değil, tıpkı gerçeklerden bağımsız düş görülemeyeceği gibi. Düşlerimize giren her şey gerçek hayatın biçimsiz birer parçasıysa madem, onlar da gerçeğin içindedir. Ayıramayız.’’

"Çelişki’’ yi okudum ve bitirdim bu sabah, güneş doğmak üzere. İçimde tarif edemediğim bir sızı var. Fakat, daha çok bir keder sanki. Ben bu duyguyu tanıyorum. Yapmak isteyip de yapamadıklarımız ya da yapabileceğimiz halde yapmadıklarımız yüzünden başımıza gelenler için, içimden çıkmayan bir keder bu. Ama evet, Barış haklı, ‘’düşlerden azade bir gerçek mümkün değil ve gerçeklerden bağımsız bir düş göremediğimiz’’ için, ben bu kederle yaşamaya devam edeceğim hep anlaşılan.

‘’Çelişki’’yi okudum ve bitirdim bu sabah. Haziran ayındayız. Yaz epey gecikti bu kez ama sıkı geldi. Kalkıp yürüsem biraz bahçede diye düşünüyorum. Vazgeçiyorum sonra. Dışarıda garip bir sessizlik var. Sitenin güvenlik görevlisi, bir sigara yakmış sessizce geziniyor. Yaprakları odamın camına kadar sarkan ağacın gövdesinde pinekleyen kedi, bir an silkinip etrafına bakınıyor. Dış kapıya uzanan taşlık yolda ihtimal uzak bir yola gidecek gençten bir kadın valizini tıkırdatarak geçip gidiyor önümden.

Bu kitabı unutmalıyım şimdilik. Ama pek mümkün değil galiba. Kalkıp dolanıyorum bir süre. Sonra yine oturuyorum tüm anılarımın suç ortağı eski masama.

‘’Çelişki’’yi okudum ve bitirdim bu sabah, içimde derin bir iç çekişle. Yan odadan oğlumun sesi geliyor. ‘’Bitsin artık şu okul, uyumak istiyorum.’’ Az sonra, uykusuz başlarını camlara dayamış küçük çocukları, düzenimizin ve TEOG’un makbul mekteplerine taşıyayacak olan yolların kralı okul servislerinden biri daha yanaşacak sitenin park yerine ve yeni yolcularını alacak itinayla. Barış’ın yazdıkları geliyor aklıma: ‘’Tarihi soruları çalanlar değil, notu kırık olanlar yazacak.’’ Bu iyi! Demek bizim evden de tarihi değiştirecek biri çıkıyor!

‘’Çelişki’’yi okudum ve bitirdim bu sabah. İçimde derin bir iç çekişle. Barış’ın belli ki ruh arkadaşlarına göndermek için yazdığı mektuplardan birini almıştım ve bundan sonra hiç almamış gibi, hiç okumamış gibi yapamayacaktım.

‘’Öte tarafta hiçbir şey olmamış gibi gülüyoruz, bağırıyoruz, âşık oluyoruz ya da ufacık şeylere darılıyoruz. Bir yanda her gün Âdem gibi toprağın tüm renklerinden ana kuzuları kefenlerde anadan üryan... Bir yanda gecekondu, bir yanda saraylar, şehrin ışıkları, çınlayan kahkahalar, kimsenin yazmadığı tuluat, akıp giden bir hayat...’’

‘’Çelişki’’yi okudum ve bitirdim bu sabah, içimde derin bir iç çekişle. Haklısın Barış, birazdan ben de katılacağım küçük ünlülerin dünyasına: konsantre bilgileriyle, yumuşacık elleriyle ve ağlak yazılarıyla‘’ hayatı sürüklemekte olanların hizasına yazdıracağım ismimi. Canım sıkkın. Bu roman nerden çıktı şimdi. Faili belli, faili meçhul ölüleriyle yaşamaya alıştırılmış bir ülkenin ağaçtan, sokaktan, caddede yürüyenden, yanyana durandan, yaşlıdan, gençten korkan bir iktidarının coğrafyasında… İçimde cam kırıkları. Barış hınzırca konuşuyoır bir yandan: ‘’Umudun mu kırıldı? Abartıyosun!.. İncinmiştir o, Kırılsa yerinde duramazdın.’’

‘’Çelişki’’yi okuyup bitirdim bu sabah. Epey kalabalığım ve haliyle gürültülü buralar. Önümden resmi geçit yapıp gitti bir sürü insan. Birçoğu da hâlâ burada, odamdalar. Bilemedim ne yapacağımı ve her zamanki gibi içime kapandım ben de. Barış hınzırca uyarıyor: ‘’Hayatı değiştirecek olanlar sıradan ve sahici insanlar olmalı. Dünyayı değiştirmek için biraraya gelmesi gerekenler içine kapanır.’’ ’’Çelişki’’ bu! E, doğru söylüyor.

Şimdi yanıbaşımda İstavris’in adamları, İzmir’in yazlıkçıları, Girit mübadilleri var. Eski solcu Zamansız Metin, Gizem ya da Çisem, abisi Görkem ve bir de Savaş tabii ki. Savaş tek başına değil işin kötüsü, öteki beniyle birlikte. Biraz kavgalılar. Öyle ya en yakınımızdaki ve bizi en çok bilenle daha iyi kavga ederiz. En çok yaralanacağımız yerleri en yakınımızdakiler bilir çünkü. Ben, bir başkası değil midir zaten Barış!

‘’Delilikle normallik, düş ile gerçek içiçedir. Birini diğerine kayırmak o yüzden gereksizdir. Delileri içeri tıkan normaller de, sözde deliliğini kutsayan egosantrikler de aynı sahte dünyanın içinde. Bizim başı sonu belli olmadan yalan yanlış hatırladıklarımız bile onlardan daha gerçek ve onlardan daha sade... Rüyalarımız bile... ‘’

‘’Çelişki’’yi okudum ve bitirdim bu sabah. İçimde Cemal Süreya’nın kuşları. Havalı, esrik, fırlama ve canımı yakan bir dille yazmış Barış. ‘’Kafamdan atamadığım soruları yüzüme vurmaya ne kadar da’’ meraklıymışsın be kardeşim…

‘’Her şey zıddıyla kaimdir. Savaşı bilmeyen sulh istemeyecek, derdi çekmeyen devayı bilmeyecek, hiç esir düşmemiş özgürlüğüne sahip çıkmayacak, sevgisizliği tatmayan sevgiyi anlamayacak... Gece olmadan gün, içimde bir sen olmadan da bir ben olmayacak.(…) Öfkenin içinde beklenti vardır. Azalarak biten, zamanla yiten şeylerden kork. Bu denli şevkle bağırıyorsa bir insan, bil ki içinde bitmeyen bir şeyler vardır.’’

‘’Çelişki’’yi okuyup bitirdim bu sabah, içimde bitmeyen bir şeylerin olduğunu bilerek.

Artık sabah oldu. Caddenin artan gürültüsü şehrin tüm karmaşasını şimdiden dayatıyor. İzmir kıyıları kadim yazlıkçılarıyla, boynuna asılı ip gözlükleriyle sakince konuşan iyi adamları, Baran ve Hüseyin adındaki Kürt işçileri, Gizem ya da Çisem, Çisem’in ağabeyi Görkem, Pelin Abla, Taylan Abi, Naciye Teyze ve diğer kahramanlarıyla yeni bir güne başlamışlardır çoktan.

Sehpaya uzanıp bir bardak su içiyorum yavaşça, ağzımda kitaptan kalan pası silmek için belki de. Güne başlamalıyım artık. Dışarda eski solcuların, Zamansız Metin'lerin, Hafızasız Nurettin'lerin hizalandığı bir dünya beni bekliyor. Bardaktan biraz su damlamış masama. Yavaşça siliyorum eski tahta masamı. Bir an! Bir an acıyla kıvranıyorum. Küçük bir kıymık, tırnağımın arasına girmiş. Acıyla uğunuyorum. Küçücük bir şey ama nasıl bu kadar acıtıyor beni. Ah, kıymık! Barış’ın içimde bıraktığı sızının tarifini bulup seviniyorum sonra. Küçük ve canımızı çok yakan bir kıymık gibi yazılmış ‘’Çelişki.’’ Eski yazı masamı yavaşça sıvazlıyorum.

"Çelişki’’yi okudum ve bitirdim bu sabah. Bitmeyen çelişkilerim ve içimde dinmeyen bir sızıyla karışacağım hayata…

Artık bu yazı da burada bitti sanırım.*

*O. Kutlar’a saygıyla

Bu yazı Birgün gazetesinin Pazar ekinden alınmıştır