30 Nisan 2013 10:42
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Türkiye'den çıkacak PKK'lıların Kandil'e gideceğini ve bu noktada Barzani'ye önemli bir rol düştüğünü söyledi. Konuşmalarında "Irak Kürdistan'ı" dediğini hatırlatan Çelik, "Osmanlı döneminde haritada bile Kürdistan'dı. Bu tabuları aşalım, gerek yok. Türkiye'de geçmişte vardı ancak şimdi böyle bir tabu yok" şeklinde konuştu
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile bir araya geldi.
Çelik, Diyalog Ortadoğu Uluslararası Sivil Toplum Örgütü'nce Erbil'de düzenlenen toplantıda, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Çelik, Kürtlerin tamamının PKK'yı kendi temsilcisi olarak görmediğini söyledi.
PKK'nın terör örgütü olduğunu ve ona sempati duyan siyasi partinin bulunduğunu kaydeden Çelik, "Onlar bir kısım Kürtleri temsil ediyorlar ama Türkiye'deki bütün Kürtleri temsil etme vasfına sahip değiller, hakları da yok. Dolayısıyla şu anda bizim istihbarat teşkilatımızın PKK ile yaptığı görüşmeler, bir ırk ile yapılan, bir etnik unsurun temsilcileriyle yapılan görüşme olarak nitelendirilemez. Ben Kürdüm, PKK benim temsilcim değil, sempati de duymuyorum. PKK benim gibi düşünen insanların adına da konuşamaz" diye konuştu.
Geçmişte Türkiye'de bazı yanlış uygulamalar yapıldığını, bazı insanların ötekileştirildiğini ifade eden Çelik, "Biz, gayrimüslimler, aleviler adına demokratik açılımlar yapıyoruz, onlar adına eline silah alıp dağa çıkan birileri olduğu için yapmıyoruz. İnsanlık, demokrasi, İslamlık bunu gerektirdiği için yapıyoruz" ifadesini kullandı.
Türkiye'deki Kürtlerin haklarıyla PKK'yı eşdeğer görmenin yanlış olacağını sözlerine ekleyen Çelik, şunları söyledi:
"Geçmişte bizim devletimiz Kürtlerin varlığını inkar etti. Kürtlerin dilini inkar etti. AK Parti iktidarı olarak ret, inkar ve asimilasyon politikalarını ayağımızın altına aldık. Onun için Türkiye'de bundan dolayıdır ki Kürt nüfusunun önemli bir bölümü AK Parti'ye oy veriyor, 70'den fazla Kürt milletvekili var. Kürt vatandaşlarımızın makul, meşru, mantıklı taleplerini yerine getirdik, bundan sonra da getireceğiz. PKK ile ne konuşuluyor; biz diyoruz ki 'siz neden dağa çıktınız-' Diyorsunuz ki devlet bizim varlığımızı inkar ediyor. Şimdi etmiyor. Dediniz 'devlet bizim dilimizi kullanmaya müsaade etmiyor' şimdi ediyor. Dediniz 'düğünümüzde şarkımızı, türkümüzü çalamıyoruz.' şimdi buna engel bir şey yok. Dediniz ki 'radyo, televizyon ve gazete yayını yapamıyoruz' bunların hepsi ortadan kalktı. O zaman insanın canına kıymak niye. Biz diyoruz ki; sıkılı yumrukla el sıkışamazsınız. Bırakın, medeni insanlar konuşa konuşa anlaşırlar. En aykırı görüşlerinizi gelin söyleyin. Ama şiddet, terör ve insan canına kıymak yok."
Konuşmalarında "Irak Kürdistan'ı" dediğini hatırlatan Çelik, "Benim böyle bir derdim yok. Osmanlı döneminde haritada bile Kürdistan'dı. Bu tabuları aşalım, gerek yok. Türkiye'de geçmişte vardı ancak şimdi böyle bir tabu yok" şeklinde konuştu.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani'yi ziyaret ettiklerini anlatan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Heyetimizle birlikte sayın Mesut Barzani'yi ziyaret ettim. Kendisi Irak Kürdistan'ının lideridir, buranın başkanıdır. PKK'lıların en çok barındığı Kandil de buranın bir parçasıdır. Ben bunun Irak Kürdistan'ının arzuladığı bir tercih olduğu kanaatinde değilim. Çünkü geçmişte buraya çok zararları oldu. Türkiye'den çıkıp gelecekler de buraya gelecek. Dolayısıyla bu süreçte sayın Barzani'nin yapıcı bir rol üstleneceğine inanıyoruz. Türkiye ile Irak Kürdistan'ı arasında çok sıcak bir diyalog, ticaret, eğitim ve kültür aracılığıyla kurulan gönül köprüleri var. Bunun gereği neyse yapılması gerekiyor. Kardeşlik, lafta kalmamalı. Gerçekten derin, tarihi, kültürel bağlarla birbirimize bağlıysak, bunun gereğinin yapılması lazım. Sayın Mesut Barzani ve Neçirvan Barzani'nin Türkiye ile çok yakın bir diyalog içerisinde bulunarak, bu süreçte bu ateşin sönmesi için onların da üzerlerine düşen görev neyse onu yapacaklarına inanıyorum. Bu samimi kanaatimdir."
Abdullah Öcalan'ın Türkiye'de 45 bine yakın insanın hayatını kaybetmesine sebep olan bir örgütün başı olduğunu ifade eden Çelik, "Bizim Kürtleri tatmin, Türkleri de ikna etmemiz lazım. Çünkü daha güçlü ve kalabalık olanları ikna etmediğiniz zaman, daha az olanlar lehine, daha zayıf olanlar lehine düzenleme yapamazsınız. Abdullah Öcalan bile yapılan görüşmelerde kendisi için öyle özgürlük talep etmiş değil, ama PKK'lılar ve BDP'liler, Abdullah Öcalan'ın bunu duyacaklarını bildiği için yani onun adına, ona ne kadar bağlı olduklarını göstermek için bunu sık sık dile getiriyorlar. Bu da Türkiye'nin batısında müthiş bir rahatsızlığa sebep oluyor. Öcalan, öyle veya böyle Türkiye'de 45 bine yakın insanın hayatını kaybetmesine sebep olan bir örgütün başıdır. Dolayısıyla bunu kamuoyuna anlatamazsınız'' dedi.
AKP iktidarı öncesinde terörle mücadele etmek amacıyla binlerce köyün boşaltıldığını belirten Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bizden önce terörle mücadele etmek amacıyla binlerce köy boşaltılmıştı, insanlar perişan edilmişti. Bunların gidip kendi dertlerini anlatabilecekleri bir kapı yoktu. Biz bir kanun çıkardık. Terörle mücadele esnasında zarar gören vatandaşların zararlarını tanzim etmek için bir kanun çıkardık. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ağırlıklı olarak bugüne kadar yaklaşık 2 milyar dolar tazminat ödedik. Bu işin ekonomik tarafı. OHAL uygulaması ve faili meçhul cinayetler vardı. Bizim dönemimizde faili meçhul cinayet yoktur."
Türkiye'de anadilde eğitim dışında Kürtlerin şikayet ettiği kültürel bir meselenin kalmadığını kaydeden Çelik, şöyle konuştu:
"Öğrenciler isterse seçmeli olarak okulda Kürtçe öğrenebiliyor. İsterse, kursta öğrenebilir. Devlet televizyonu dahil yayında hiçbir engel yok. Devlet tiyatroları Kürtçe eserler sahneye koydu. Çocuğuna Suzan ismini koyabiliyordunuz, Zozan ismini koyamıyordunuz. Bütün bu rezillikler ortadan kalktı. Anadilde eğitimin dışında hiçbir problem kalmadı. Şu anda üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleri var. Şimdi biz bunların hangisini yaptıysak BDP ve PKK'yı memnun edemedik. Önce dediler ki 'Dağ fare doğurdu' sonra kapalı kapılar ardında kendi mensuplarına dediler ki, 'Bunlar kendiliğinden mi oluyor, biz vuruyoruz, bastırıyoruz, taviz koparıyoruz' dediler. Eğer silahla, adam öldürerek, kan dökerek, PKK'lıların kendi canını vermesi, kanını dökmesiyle olsaydı, 90'lı yıllarda olurdu. O dönemde her yıl 4 bin PKK'lı öldürülüyordu. Yaklaşık bin güvenlik görevlisi de hayatını kaybediyordu. O gün AK Parti gibi bir irade yoktu. Polis ve askere işi havale etmişlerdi. Biz öyle yapmadık. Bu işin ekonomik, kültürel, psikolojik, sosyolojik, dini boyutu var. Hepsiyle ilgili ne yapılması gerekiyorsa onu yaptık. PKK'nın hatırı için değil, insanlık bunu gerektirdiği için yaptık."
Irak'ta Kürtlerin federasyon kurması, özerk bir bölgeye sahip olması gerektiğini, çünkü Kürtlerin yüzde 90'ının burada yaşadığını belirten Çelik, şöyle dedi:
"Fakat Türkiye'de Kürtlerin 3'te 2'si doğuda değil batıda yaşıyor. En fazla Kürt'ün yaşadığı illerden birisi İstanbul'dur. Bütün Akdeniz ve Ege sahilleri, Kürtler buralarda yaşıyor. Diyelim ki bir bölge yaptığınız zaman oradakiler ne olacak. 3'te 2 Kürt Türkiye'nin doğusunda değil, batısında yaşıyor. Türkiye için demokratikleşme can simidi ve kurtarıcıdır, burası için federasyon. Biz Kürt meselesiyle PKK'yı özdeşleştirmiyoruz. Yalnız biz şunu söylüyoruz. Diyoruz ki; öldürdüğünüz yeter sizin ölmeniz de yeter. Siz de ölmeyin, başkasını da öldürmeyin. Kimin bir isteği varsa, bunu medeni insanlar gibi gelip söylesin. En aykırı görüşleri söylesin ama kavgasız, savaşsız, gözyaşı olmadan bunu yapsın. Bizim istediğimiz bu."
PKK'nın kendisi gibi düşünmeyen Kürtleri tehdit ettiğini ifade eden Çelik, "Ben Kürdüm, 7 yıl Milli Eğitim Bakanlığı yaptım. Türkiye'nin en büyük bakanlığıdır, devlet personelinin yüzde 40'ı orada çalışıyor. Biz sayın Başbakanın en yakınındaki insanlarız. Bugüne gelirken de hep istişare ile gelmişiz. Fakat PKK benim gibi insanları tehdit ediyor. Niye, ben senin gibi olmak zorunda mıyım kardeşim. PKK, maraza çıkarmayan Kürdü, Kürt kabul etmiyor. Özgürlük, demokrasi diyorsun. Sadece sana mı özgürlük, demokrasi. 'Bak elimde silah var' diye tehdit ediyor'' diye konuştu.
Bir gazetecinin, "Elinde silah olan PKK'lıların buraya gelmesi, burası için tehlike olmaz mı-" sorusu üzerine Çelik, şunları söyledi:
"Buradaki 4-5 bin kişiyi, biz mi buraya davet etmişiz. Siz kendi memleketinizi bunlara açmışsınız. Onlar yıllardır burada kalıyorlar, yıllardır silahlı olarak dağda dolaşıyorlar. Yıllardır burayı üs olarak kullanıp, gelip Türkiye'ye saldırıyorlar. Biz mi onlara buraya gelin dedik. Onlar burayı seçmişler. Elbette buradaki silahlı PKK'lı unsurlar, Irak Kürdistan'ı için de sizin için de bizim için de bölge için de tehdittir. Onlar buraya gelip silahlarıyla kıyamete kadar kalsınlar diye kimse istemiyor. Onlar burada silahlarını bıraksınlar. Türkiye'nin istediği budur. Bizim istediğimiz şey, silahların susturulması değil, bırakılmasıdır."
"Irak merkezi hükümetinin kaprisleri olmazsa bütün Irak ve Irak Kürdistan'ı ile bizim çok ileri münasebetlerimiz olur" diyen Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Maalesef, Maliki hükümeti Irak'ı çok kötü bir yere götürüyor. Biz burada heyetle beraber özel uçakla gelip, buradan Süleymaniye'ye de gidecektik. Fakat son dakikaya kadar ipe un serdiler. 'Dışişleri yetkilileri toplantıdadır' dediler. Ne kadar uzun sürdü bunların toplantısı 10 gün bitmedi. Son dakikaya kadar olmadı, tarifeli uçakla geldik. Bize resmen eziyet ettiler. Yani birçok münasebette maalesef engelleyici ve tıkayıcı Sayın Maliki'dir. Merkezi hükümetin mezhepçi bir yapıdan kurtulması lazım. Irak'ın bütünlüğünü sahiplenen bir hükümete Irak'ın ihtiyacı var. Ama Sayın Maliki'nin ben şahsen bu vizyona sahip olan bir başbakan olabileceğini düşünmüyorum. Türkiye de düşünmüyor. İnşallah Irak Cumhuriyeti adam akıllı bir hükümet bulur. Onlar da rahat eder, biz de rahat ederiz. Neticede biz tabi Irak'ın iç işlerine müdahale etme hakkını kendimizde bulmuyoruz. Ama biz dostlarımızın hiçbir zaman zarar görmesini istemiyoruz. Bizim birisine dost olmamıza bir başkasının engel olmasına da müsaade etmiyoruz. Merkezi hükümetin çıkardığı zorluklar var. Bu aşıldığı zaman herhalde iş çok daha iyi bir noktaya gelecektir."
Çelik, gazetecilerle yaptığı görüşmenin ardından kent merkezindeki tarihi Erbil Kalesi'ni gezdi. Kalede yürütülen restorasyon çalışmaları hakkında yetkililerden bilgi alan Çelik, daha sonra Erbil Valisi Nevzad Hadi ile görüştü.
Öte yandan Çelik, Işık Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nin açılış töreninde uçak siteminde bulundu.
Törene katılan Irak Başbakan Yardımcısı Dr. Nuri Şavez'e sitemde bulunmak istediğini belirten Çelik, "Buraya özel uçakla gelecektik. Maalesef Irak hükümeti bize resmen eziyet etti. Günlerce bizi oyaladı, izin vermedi. Size merkezi hükümeti şikayet ediyorum" ifadesini kullandı. Bunun üzerine Şavez de espirili biçimde, "Ben de şikayet ediyorum" diye cevap verdi.
© Tüm hakları saklıdır.