Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisi milletvekili Emine Demirbüken-Wegner, AB’nin Türkiye ile üyelik müzakerelerini askıya alması çağrılarına katılmadığını belirterek, “Ben bu sürecin devam etmesi gerektiğine inanıyorum” dedi.
Başbakan Angela Merkel liderliğindeki CDU’nun, Berlin Eyalet Meclisi üyesi olan Demirbüken-Wegner, DW Türkçe’nin “Berlin Canlı” adlı programına katılarak, gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.
Türkiye’deki referandum sonucunun ardından Avrupa’daki bazı siyasetçilerin AB’nin Türkiye ile üyelik müzakerelerini durdurması çağrısı yapmasını değerlendiren Demirbüken-Wegner, bu görüşe katılmadığını vurguladı.
Alman hükümetinin de, Türkiye ile müzakerelerin askıya alınması yönünde bir kararı olmadığını vurgulayan ve gelişmelerin izlenmesi gerektiğini ifade eden Demirbüken-Wegner, “Ben bu sürecin devam etmesi gerektiğine inanıyorum zira önemli. Türkiye şartları, koşulları yerine getirdiğinde AB’den asla ayrılmaması gerektiğine inanıyorum. Bu yolun doğru yol olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu.
Ankara-Berlin hattına gerilim
“Türkiye ile Almanya arasında siyasi gerilimin tırmandığı bir dönemde Türkiye kökenli milletvekilleri için Almanya’da siyaset yapmak zorlaştı mı? Öneminizin artığını düşünüyor musunuz?” sorusunu Demirbüken-Wegner şöyle yanıtladı:
“Biz Türk ya da göçmen kökenli siyasiler aslında önemli köprüleriz diye düşünüyorum. Sağduyulu olmak zorundayız, sakin olmak zorundayız, soğukkanlı olarak sorunlara inmeliyiz, heyecan, panik yaratmak tam tersine topluma iyi gelmeyecektir. Dolaysıyla sağduyulu olaya yaklaşıp bu durumu artıya çevirmemiz lazım. Bu eksiklikleri görüp doğru adımları atmalıyız. Doğru kararları vermek, verilmesini sağlamaktır ya da bunun için parti içerisinde ya da mecliste çoğulcu kanadı sağlayabilmektir. Bu anlamda görevimizin çok önemli olduğuna inanıyorum, ağır olduğunu biliyorum. Şans olduğumuza inanıyorum. Bu şansı bizler iyi kullanamazsak o zaman bulunduğumuz mevkiyi hak etmediğimizi düşünüyorum.”
Tartışmalara yol açan MİT raporu
Türk istihbaratının, Fethullah Gülen yapılanmasının Almanya’daki faaliyetleri konusunda hazırladığı ve Şubat ayında Alman tarafına verdiği gizli raporda, kendi adına yer verilmesiyle ilgili olarak Demirbüken-Wegner, “Bu absürd bir durum, bunun ötesinde yorum yok” demekle yetindi.
Alman basınında ayrıntıları yer alan rapordaki isim listesinde, Sosyal Demokrat Parti (SPD) milletvekili Michelle Müntefering ile CDU milletvekili Demirbüken-Wegner’in adlarının yer alması Alman kamuoyunda büyük tepki toplamış, skandal haftalarca tartışılmıştı.
Referandum sürecinde, Türkiye’nin Almanya’daki Türkler üzerinde etki kurma çabalarını yoğun bir şekilde tartışan Alman medyasında son günlerdeki en önemli konu ise çifte vatandaşlık.
“Çifte vatandaşlığı sonuna kadar savunacağım”
CDU milletvekili Demirbüken-Wegner, Almanya’da Türk vatandaşlarına zaten sınırlı bir çerçevede tanınan çifte vatandaşlık hakkının tamamen kaldırılması önerileriyle ilgili olarak, “Çifte vatandaşlıkla ilgili 20-25 yıldır pozisyonum belli. O pozisyonumdan halen taviz vermeyen bir insanım. Çifte vatandaşlığı da sonuna kadar savunacağım” açıklamasını yaptı.
Türkiye’deki Anayasa değişikliği referandumunda, Almanya'da Evet oyu verenlerin oranının yüksek olması nedeniyle başlayan uyum tartışmalarını değerlendiren Demirbüken-Wegner, şu noktalara dikkat çekti:
“İnsanlar demokratik hakkını kullanabilir, oyunu da verebilir ama bütün bunlardan bağımsız olarak Almanya’daki göçmen asıllı insanların uyumu hangi noktada? Bunun şüphesiz tartışılması gerekiyor. Hükümetlerin nerede eksiklikleri var? Neden bu insanlara ulaşamadık? Niye bu insanların taleplerine belki doğru cevaplar veremedik. Şüphesiz ki bunların irdelenmesi gerekiyor.”
“Savaş veren bir Türk kökenli milletvekiliyim”
Almanya’daki bazı uzmanların, Türkiye kökenli genç nesillerin geleneklerine daha çok bağlı olduğu ve yüzlerinin daha çok Türkiye’ye dönük olduğu şeklindeki yorumlarını değerlendiren CDU milletvekili , “Geleneklere bağlı olmak kötü bir şey değil. Tam tersine bir insan geldiği noktayı, göçmen asıllı, göçmen tarihine sahip olduğunu bilmeli” görüşünü kaydetti.
“Ben geleneklerimizin, dilimizin, dinimizin, kültürümüzün erozyona uğramaması için savaş veren bir Türk kökenli milletvekiliyim” diyen Demirbüken-Wegner, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bir insan aileden aldığı değerleri ne kadar sağlam alırsa içinde bulunduğu toplumda, diasporada bu değerlerle birlikte değişik değerleri kendi içinde özümsemekte o kadar başarılı olur. Ama eğer içinde yaşanan toplumun değerleri kabul edilmez ise o zaman bir sorun var. O zaman köprüler kurulamamış demektir. Tabii okuldan başlamak, eğitimden başlamak gerekir. Bu çocukların dünyalarına inebilmek gerekir. Türk kültürünün, dilinin ve dininin bu toplumda bir yerinin, saygınlığını ve kabulünün olduğunu biz siyasiler kabul etmeli ve buna yönelik siyaset üretmeliyiz, kararlar almak zorundayız. Tartışmayı bu bağlamda yaparsak çok daha sağlıklı olacağına inanıyorum.”
"AfD'yi frenlemek gerekiyor”
Almanya’da Eylül ayında yapılacak genel seçimler öncesinde, sağcı popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin yürüttüğü göçmen karşıtı propagandayı değerlendiren CDU’lu Demirbüken-Wegner, AfD’nin frenlenmesi için CDU olarak ellerinden geleni yapacaklarını vurguladı.
Emine-Demirbüken, “Büyütmemek gerek, küçümsememek de gerek ama sağlıklı bir şekilde üstlerine gitmek gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.
© Deutsche Welle Türkçe
Değer Akal / Berlin