Gerçek Gridir'de bu hafta Suriye'de devam eden savaş; Trump'ın İsrail-Filistin gerginliğine yönelik kesin çözüm olarak nitelediği 'Yüzyılın Planı'; Elazığ depremi ile Türkiye'nin yeniden sıcak gündemine giren deprem gerçeği ve Çin'in Vuhan kentinden dünyaya yayılan Koronavirüs konuşuldu.
Seden Mestan'ın sorularını yorumlayan Prof. Tayfun Atay, Savaş, Deprem, Trump, Koronavirüs konularını "Mahşerin 4 Atlısı"na benzetti.
Savaşın artık dünyanın "yeni-normal"i olduğunu belirten Atay, "Ortadoğu'nun bir savaş tarlasına döndüğünü söylemek mümkün. Ama bunların arkaplanına baktığımızda bir ticari-ekonomik pratik karşımıza çıkıyor. Savaş nedir diye sorsak pek çok şey söyleyebiliriz ama aslında savaş bugün bir 'endüstri'dir. Silah endüstrisi varsa ortada, karşılığı olarak savaş da vardır. Üretilen silahın tüketim pazarıdır savaş. Böyle bir dünya sisteminde savaş elbette bizim 'normal'imiz olur ve bundan kaçış yoktur" dedi.
Ortadoğu'daki savaşın baş aktörlerinden ABD'nin politikalarına da değinen Atay, ABD Başkanı Donald Trump'ın 'Yüzyılın Planı' açıklamasını da eleştirerek, bunu Yüzyılın Planı değil, 'Yüzyılın şaklabanlığı' olarak niteledi. Dünyaca ünlü sosyolog ve dünya sistemi analisti Immanuel Wallerstein'ın Amerikan Gücünün Gerileyişi kitabını hatırlatan Atay, bunun Trump'ın sunduğu planı anlama açısından önemli bir kaynak olduğunu belirterek, "Kitapta, Amerikan düşüşünün kaçınılmaz olduğu, fakat asıl önemli olanın bu düşüşün bütün dünyaya zarar vererek olup olmayacağı sorusunda düğümlendiği kaydedilmekte. Suriye Savaşı'ndan bu yana son Trump Planı'na kadar yaşanan süreç izlendiğinde ABD düşüşünün dünyaya büyük zarar vererek gerçekleşmekte olduğu ortada" dedi.
Elazığ depremine de değinen Atay, Türkiye'nin özellikle son 18 yılında inşaat sektörünün ülke ekonomisine hakim olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: "1999 Marmara Depremi'nden sonra deprem çok ciddi şekilde tartışıldı. Paralar toplandı ve bütçeler oluşturuldu. Ama bunların şimdi nereye gittiğine yönelik bir soru sorulduğunda siyasi iktidarın olumsuz ve sert tepkilerini görüyoruz. Deprem riskine rağmen Türkiye'de iktidar, inşaata dayalı ekonomik işleyişi benimsedi. Dolayısıyla depremi ölümcül kılacak bir gidişat ekonomi-politik olarak benimsendi. Toprağı ve ormanları beton tarlasına dönüştüren inşaat kapitalizmi ve bunu dine referansla meşrulaştıran siyaset anlayışı 18 yıldır deprem riski karşısında deprem felaketine davetiye çıkaracak bir pratik sergiledi."
Seden Mestan'ın Çin'deki koronavirüs salgınının bir canlı hayvan pazarından yayılmasını hatırlatması üzerine ise Atay, insan türünün doğal-biyolojik canlı dünyasıyla kurduğu tahripkar ilişkiye değinerek hayvanların hem kesilip parçalanarak satıldığı, hem canlı canlı sergilendiği, hem de yasadışı hayvan ticareti yapılan bu pazarların böylesi hayvandan insana virüs sıçramalarını çok daha kolaylaştırdığının altını çizdi. "Bu pazarlar eskiden de vardı ama Çin gibi bir ülkede bugünkü insan nüfus baskısı ve turizm gibi yoğun küresel insan etkileşimi ile de birleşince elbette risk katsayısı çok arttı" diyen Atay, "Koronavirüs bu bakımdan, belki fantastik gelebilir ama hayvanların insandan, insanlığımızın onlara reva gördüğü yok edici muameleden intikamıdır" değerlendirmesinde bulundu.
Sonuçta depremin ölümcül sonuçlarının da savaşın kaçınılmazlığının da korona virüsü patlamasının da Trump'ın 'lunatik' (delice) politikalarının da insan-doğa ilişkisindeki çarpıklığa ve insani pratiklerimize kadar izinin sürülebileceğini belirten Atay, 'Mahşerin 4 Atlısı'nın din kitaplarına değil 'aynalara bakılarak' aranması gerektiğine vurgu yaptı!..