08 Şubat 2021 13:27
T24 Haber Merkezi
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, yaptıkları ortak açıklamada, Türkiye'de zihniyet ve sistem sorunu olduğunu söyledi. Babacan,"Türkiye'de yönetim sistemi sorunu, ve yönetenlerin zihniyeti sorunu var. Sistem değişikliği ve zihniyet değişikliği şart. Bu zihniyet de topyekûn iktidar değişikliği olmadan mümkün olmayacak" ifadesini kullandı. Davutoğlu da, "Önce sistem değişimi, ardından da zihniyet değişikliği gerekiyor" ifadesini kullandı. İki lider, ana gündem maddelerinde "güçlendirilmiş parlamenter sistem" olduğunu söylerken, iki parti arasında çalışmaların devam edeceği vurgusunu yaptı.
DEVA lideri Babacan, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu'nu partisinin genel merkezinde ziyaret etti. Görüşmenin ardından Babacan ve Davutoğlu, ortak basın açıklaması düzenledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "yeni anayasa" açıklamasını değerlendiren Davutoğlu, "Gündem değiştirme çabasıdır, burada samimiyet görmüyoruz, iklim oluşturma çabası görmüyoruz" dedi. Babacan ise, "Mevcut anayasaya uymuyorsun, anayasayı değiştirmekle niye uğraşıyorsun?" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan için Twitter'da başlatılan 'Erdoğan'ın yanındayız' kampanyasına ilişkin konuşan Babacan, Boğaziçi, 'rektör istifa etsin', o cuma namazından sonra diyor ki, -hep cuma namazından sonra yapılıyor açıklama- 'Neredeyse cumhurbaşkanı istifa etsin diyecekler' diyor. Propaganda makinesinin düşmesine basıyor, 'Hedefte ben varım, herkes tertibini alsın diyor'. Bu oyunlara kimsenin kanmaması lazım, laf üretmeye çalışıyorlar hâlâ, bir an önce iş üretsinler" diye konuştu. Davutoğlu da aynı konu için, "Vali, iktidar partisinin değil, kamunun görevlisidir. Bu tür kampanyalara valilerin katılması da zaaftır. Cumhurbaşkanlığı makamı valiliğin desteğine ihtiyaç duyuyorsa kendilerini tartışmaya açmışlar demektir. Görevlerini yapmalarını isteyebilir, kendisine saygısı varsa beni destekleyin diyemez, demez" diye konuştu.
Davutoğlu'nun açıklamasından satır başları şöyle:
Son dönemde bütün partiler arasında yakın temasın artmış olması sevindirici. Ama iktidar partileri kendileri dışında kimseyle görüşmemekte ısrar ediyor. Diğer partiler arasında son derece artan bir görüşme trafiği var, memnuniyet duyuyoruz.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni eleştirmekle yetinmemiş, güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili bir çalışma yapmıştı heyetlerimiz, kamuoyuyla paylaşmıştık ve partilerden randevu talep etmiştik. DEVA Partisi yoğun bir kongre trafiği içindeydiler, çünkü Türkiye'de her an seçim kapıyı çalabilir. Bugün Genel Başkanı ağırladık, hem geçmiş olsun hem hayırlı olsun ziyaretinde bulundular. Bizim geçmiş olsun Covid değil, Selçuk Bey ve gazetecilere yönelik saldırılar nedeniyle bize geçmiş olsun dediler.
Görüşmemizde ana gündem maddemiz güçlendirilmiş parlamenter sistemdir. Genel Başkan da görüşlerini ve çalışmalarını lütfettiler, bundan sonra sadece bu konuda değil diğer alanlarda da Gelecek ve DEVA Partisi'nin daha sık görüşmesi ve ortak önerilerle kamuoyunun gündeme gelmesi konusunda mutabık kaldık, ikili bazda temaslar artacak.
(Yeni anayasa) Gündem değiştirme çabasıdır, burada samimiyet görmüyoruz, iklim oluşturma çabası görmüyoruz. Ülke gündeminin yasaklarla boğulduğu dönemde suni bir ümit uyandırmak isteniyor...
(Takvim gazetesi) iktidar yandaşı gazetenin, Türk basın ve ahlak tarihine büyük bir rezalet olarak geçecek baş sayfası. Bunu çerçeveletmek ve Erdoğan ve Bahçeli'ye göndermek lazım, mesulleri sizsiniz diye.
Gerçek gündem, kendi görüşlerini ifade eden ve toplantı gösteri yapan öğrencilere, kitleye terörist suçlamasında bulunarak terör kavramının içini boşaltmaktır. Bütün bu yaşananlar derin bir krizi ortaya koyuyor. Biz bütün partilerle temasımızı sürdüreceğiz.
(Dış politika) Bir vizyon ve zihniyet meselesidir. Bugün özellikle ABD Trump'tan Biden dönemine geçerken, bütün yatırımını Trump'a yapan bir dış politika anlaşının itibar argümanları olamaz. Avrupa bir gün düşman oluyor, Biden bir gün sohbet edeceği bir muhatap, diğer gün Türkiye'ye her an müdahale eden bir dış mihrak oluyor. Maalesef Türkiye, Erdoğan'ın psikolojisine uygun bir şekilde uluslararası ilişkilerde dalgalı bir seyir takip ediyor. Kaybeden Türkiye oluyor. İddialı ve itibarlı bir Türkiye inşa edecek altyapıya sahiptir Türkiye.
(Erdoğan'ın yanındayız kampanyası) Ülkenin Cumhurbaşkanının iki günde bir 'yanındayız' kampanyasıyla ayakta kalmaya çalışması en büyük zaaftır. Böyle bir destek kampanyasına ihtiyacı olmaz, görevini yapar, iki günde bir yanındayız kampanyaları yapılması zaaf göstergesidir. Niye sık sık yapılıyor, buna ihtiyaç var? Dikkatler başka yöne çekilmek isteniyor ve koruma saiki oluşturulmak isteniyor.
Vali iktidar partisinin değil, kamunun görevlisidir. Bu tür kampanyalara valilerin katılması da zaaftır. Cumhurbaşkanlığı makamı valiliğin desteğine ihtiyaç duyuyorsa kendilerini tartışmaya açmışlar demektir. Görevlerini yapmalarını isteyebilir, kendisine saygısı varsa beni destekleyin diyemez, demez. Bu liderlik zaafıdır. Önce sistem değişimi, ardından da zihniyet değişikliği gerekiyor, biz bunu yapacağız.
(Erdoğan'ın ve Soylu'nun LGBTİ+'ları hedef göstermesi) İktidar ve Cumhurbaşkanı bütün BOUN camiasının ortak meselesi olarak başlayan tepkiyi, toplumun bir kesimi tarafından olumsuz şekilde algılanacak düşüncesiyle bir gruba mahkum ettiriyor, herkesi onun içine sokuyor. Haklı taleplerin gözardı edilmesinin önünü açıyor. Biz Gelecek Partisi olarak aile değerlerini esas alan bir anlayışa sahibiz ama TC vatandaşları kanun önünde ve bu anlamda anayasa hakları bakımından hepsi birbirine eşittir, görüş beyan etmesi konusunda da baskı altına alamaz. İktidara düşen, o üniversitenin iklimi gözetilerek toplumsal barışı sağlayarak iç dokusunda tepkilere sebep vermektense makul bir çözümün yolunu arar.
Türkiye'nin acil bir hukuk reformuna, hukuku tahsis edecek hukuk yönetimine ihtiyaç vardır.
Arınç'ın açıklaması durumu doğru tasvir ediyor. Bu sebeple biz bazı yerlerde değiliz, bizim neden iktidarın içinde olmadığımızın tespiti Arınç'ın sözlerinde gizli.
TRT ve AA'nın tek görevi var bugünlerde, yolsuzluklar, yoksulluklar konusunda mazur gösterecek döküman arıyorlar. Bunu Japonya'da aramışlar, yanlış yapmışlar, Türkiye'nin Japonya'yla kıyaslanamayacağını herkes biliyor. Türkiye'nin enflasyon, işsizlik oranları Japonya'yla değil Afrika ülkelerini andırır hale geldi. Mardin'deydim, Seydişehir Pazarı'ndaydım, Yalıhöyük'teydim, kadınlar geride kalan pazar malzemelerini toplamaya çalışıyorlardı. Hepsinde feryat var. Birileri saraylarda bu feryatları duyamaz hale geldi, biz duyuyoruz. Bütün bunlar acziyet, tükenmişlik ve erken seçimin de işaretleridir, her zamankinden daha hazır olacağız.
Babacan'ın açıklamasından satır başları şöyle:
Bugün Gelecek Partisi Genel Merkezi'ne, Sayın Davutoğlu'na hem hayırlı olsun hem geçmiş olsun deme imkanı bulduk.
Türkiye'nin gidişatına baktığınız zaman hızlı 1990'lara dönüş var, hele ekonomi yönetimine baktığınız zaman 70'lere dönüş var.
2018'de partili Cumhurbaşkanlığı sistemi başladıktan sonra her alanda problemler hızla büyüyor. Ülkede artık hukukun üstünlüğü kavramı neredeyse kalmadı. Türkiye Cumhuriyeti, hukuk devleti niteliğini kaybediyor. Anayasanın bağlayıcı bir metin olarak kabul edilemediği ülkede hukukun üstünlüğünden bahsetmek mümkün değil.
Türkiye'de yönetim sistemi sorunu, ve yönetenlerin zihniyeti sorunu var. Sistem değişikliği ve zihniyet değişikliği şart. Bu zihniyet de topyekun iktidar değişikliği olmadan mümkün olmayacak.
Gelecek Partisi'nin güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili önemli bir çalışma var. Bizim de üzerinde çalıştığımız bir çalışma var, heyetlerimiz karşı karşıya gelerek ikili bazda istişare mekanizması oluşturmaya karar verdik.
Enflasyonun suçlusu kendileri değil gibi, yanlış para politikalarının sonucunda hem kur hem enflasyon arttığı halde, sorumlusu Erdoğan ve ortakları olduğu halde hayat pahalılığının suçlusu olarak marketleri gösteriyorlar. 2018'de de kuru soğan depoları basıldı, terörist ilan edildi. Aynı hikayeyi tekrar görüyoruz. Bir terörist bulacaksın, bazen bakkal, bazen BOUN öğrencileri... Haftanın terörist panosu var, ülkenin hiçbir sorununa çözüm bulamıyorlar. Ülkenin sorunlarına köklü çözüm üretmek için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Pek çok parti bu hazırlığın içinde. Bu taraftan ümit yok, unutacağız, ülkenin yarınlarıyla ilgili hazırlık yapmak zorundayız.
Bir insanın anadilini konuşması, bu dilin yaşatılması temel bir insan hakkı konusudur. Vatandaşlarımızın annelerinden emdikleri süt kadar inatla söylüyoruz. Kimse bunun üzerinden yayın, siyaset yaparak bu ülkeyi bölmeye kalkmasın.
(Dış politika) Şu anda bir dış politikadan söz etmek mümkün değil. Sadece Türkiye'nin dış ilişkiler kümesi var, politikası yok. Tek bir kişinin dürtüleriyle yürüyor, uzmanların saf dışı bırakıldığı, diplomatların önemli ölçüde saf dışı bırakıldığı bir dış ilişkiler seti var. Dış ilişkilerin, iç kamuoyunda elverişli bir şekilde kullanımı söz konusu, düşmanlar teröristler içeride bulunmazsa dışarıda bulunuyor. İç siyasette de vatan elden gidiyor, düşmanımız çok diyerek içerideki problemlerin üzeri örtülmeye çalışılıyor. Türkiye yalnızlaşmış bir ülke. yoksul, fakir ama mücadele eden bir Türkiye algısı yaratma çabası var. Bunların hiçbirini halkımız hak etmiyor.
Türkiye'de ne zaman bir siyasi partinin bayrağı, cumhurbaşkanı forsunun yanına kondu, devleti oluşturan omurganın sonu gelmiş oldu. Bir Cumhurbaşkanı şapkasını takıyor Valiye talimat veriyor, Genel Başkan şapkasını takıyor, İl Başkanı'na talimat veriyor. Herhangi bir vali, iktidar partisinin ilçe partisiyle toplantı yapıyor bunu gördük. Ülkedeki sistemin nereden nereye geldiğini görüyoruz. Sistem değişikliği ülkenin önemli ihtiyacı. Herhangi bir olayda Erdoğan'ın olayın hedefinde kendisi olduğuyla ilgili bir toplumsal algı oluşturduğu an biliyor ki kendi seçmeni etrafında konsolide oluyor. Seçmeni, problemlerin büyüdüğünü görse de 'Bana saldırıyorlar' dediğinde konsolidasyon oluşturabiliyor. BOUN diyor ki rektör istifa etsin, o diyor ki cuma namazından sonra, hep cuma namazından sonra yapılıyor, neredeyse cumhurbaşkanı istifa etsin diyecekler diyor. Propaganda makinesinin düşmesine basıyor, hedefte ben varım, herkes tertibini alsın diyor. Bu oyunlara kimsenin kanmaması lazım, laf üretmeye çalışıyorlar hâlâ, bir an önce iş üretsinler.
(Erdoğan'ın ve Soylu'nun LGBTİ+'ları hedef göstermesi) Bu bir iktidarın vatandaşlarına nasıl baktığıyla ilgili temel bir sorundur. Biz TC vatandaşı olan herkesin hayat tarzını olduğu gibi kabul ediyoruz. Türkiye'de anayasamızın gereği olarak aile kurumunun da güçlü olması gerektiğini savunuyoruz. Şu andaki hükümet, küçük gruplar hedefliyor kendisine ve o küçük gruplardan kendisine pek de destek vermeyecek grupları gözüne kestiriyor ve o grupları marjinalleştiriyor. Ülkedeki toplumsal yapı üzerinde ciddi çatlaklar oluşturuyor. Böyle bir zihniyet ülkenin birlik beraberliğini sağlayamaz. Adeta nefret tohumları ekiyor toplumun farklı kesimleri arasına. 'Bana oy gelmez' dediği kesimleri ötekileştirerek kendisine destek verenleri konsolide etmeye çalışıyor. İktidarın çoğulcu bir demokrasiye inanması lazım. Bunlarınki çoğunlukçu siyaset. Geri kalandan bana ne diyorlar.
(Berberoğlu) Anayasa mahkemesinin kararları herkes için bağlayıcıdır. Şunu üzülerek gördük ki AYM'nin gerekçeli kararında AYM bunu hatırlatma ihtiyacı hissetti. Bir ülkenin anayasası herkesi bağlıyorsa, yürütmeyi, yasamayı da bağlıyorsa Cumhurbaşkanı'nı da bağlar. Cumhurbaşkanı daha önce "Saygı duymuyorum, uymuyorum" ifadesini kullandı. "Alt mahkeme de uymayabilir" dedi. Artık böyle bir ülke hukukun üstünlüğünün gözetildiği bir ülke olamaz. Yapılması gereken, AYM'nin oy birliğiyle aldığı kararla vardığı noktanın derhal gecikmeksizin uygulanması gerekir. Aksi halde yeni anayasa çalışalım, konuşalım hakları olamaz. Mevcut anayasaya uymuyorsun, anayasayı değiştirmekle niye uğraşıyorsun? Bu zihniyet meselesi.
Arınç'ın ifadeleri samimi ifadeler, bu ülkenin gerçeklerini ortaya koyuyor. Sorun şu ki bugünkü iktidar gerçekleri duymak istemiyor. Bu ifadeler önemli fakat sonuçta ülke için ne yapacağız, sorunları nasıl çözeceğiz? Çözüm siyasetten geçiyor. O yüzden hep beraber çalışıyoruz.
AA'nın Japonya esnafı haberi, bir devlet ajansının ülke derlerinden koptuğunu gösteriyor, her yerde esnafın durumu kötü demeye getiriyorlar ama Japonya'daki esnafın sorunlarını hükümet gayet iyi biliyor bırakalım onlar ilgilensin. Bizim beklentimiz hükümetten ve basın kuruluşlarından beklentimiz bu ülkenin sorunlarıyla ilgilenmesi. Kendilerinin bundan sonraki dönemde meslek itibarlarını dikkate alsınlar, bu iktidar ilelebet devam etmeyecek. TRT ve AA'yı yönetenler gerçek anlamda gazetecilerse, meslek itibarlarını gözetsinler.
© Tüm hakları saklıdır.