T24 - Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin Türkiye'nin hakkı olduğunu belirterek, bu hakkın gasp edilmemesini istedi.
Çağlayan, Uluslararası Bisküvi ve Şekerleme Fuarının açılışı için bulunduğu Almanya'nın Köln kentinde AA muhabirine açıklamalar yaptı.
Devlet Bakanı Çağlayan, AB üyeliği konusunda Almanya ve ve Fransa'nın Türkiye'ye karşı ciddi bir direnci olduğunu belirterek, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni AB'ye alarak Türkiye'nin önünün kesilmesine neden olduklarını söyledi.
Almanya ve Fransa'nın yapmış olduğu engellemelerin tamamen iç siyasete dönük olduğunu kaydeden Çağlayan, ''Neticede Almanya'daki işbaşındaki Merkel hükümeti, Hristiyan Demokrat Parti, dinci bir partidir. Merkel ya Türkleri sevmiyor, çok net söylüyorum. Benim için bu yönü biraz daha ağırlık basıyor. Yani Türklere karşı özel bir antipatisi olabilir. Sebebini bilmediğim bir şekilde. Öbür taraftan 3 milyon gibi bir çoğunluğa sahip insanlarımızı dikkate almıyor'' dedi.
Türk diasporasının dünyada çok önemli bir yere sahip olduğunu ifade eden Çağlayan, şöyle konuştu:
''Ancak çok güzel bir ifade vardır, 'Kontrolsüz güç, güç değildir' derler. Almanya'daki 3 milyon vatandaşımızın 800 bini sadece Alman vatandaşıdır. Eğer biz Alman vatandaşlığını çok daha fazla yapmış olsaydık. Çok daha fazla oy verip, vermiş olduğu oyun hesabını sorar bir yapıda olmuş olsaydık, inanın bugün bunları yapmaları mümkün olmazdı. Fransa'da 400 bin Ermeni yaşıyor neredeyse 400 binin tamamı Fransa vatandaşı. Aynı Fransa'da 500 bin Türk yaşıyor sadece 80 bini vatandaş. Bundan dolayı Ermeniler her zaman daha baskın oluyorlar. Bizim insanlarımızın şunu kafasına koyması lazım: Yaşadıkları ülkede mutlaka vatandaş olmaları gerekiyor. Mutlaka o ülkenin menfaatlerini de savunmaları gerekiyor. Ama bunu dillerinden, dinlerinden, benliklerinden, milliyetlerinden en ufak bir şekilde taviz vermeksizin, yani asimile olmadan yapmaları gerekiyor.''
AB karar vermeli
Avrupa Birliği'nin bir Hristiyan kulübü olup olmadığını sorgulaması gerektiğini de kaydeden Çağlayan, AB'nin bir Hristiyan kulübü olmaya devam etmeyi istemesi halinde bunu çok net ortaya koyması gerektiğini belirtti.
Çağlayan, şöyle konuştu:
''AB'nin, Türkiye'ye çok samimi, ciddi bir şekilde yaklaşması gerekiyor. 'Kardeşim ben seni almak istemiyorum' diyebilir. Bu da kabul edilebilir bir harekettir. Öbür türlü, 'ne oradasın ne buradasın ben seni kapıda bekleteceğim' gibi politikalarla bu işin nereye gittiğini herkes görüyor. Bu çifte standart tutumudur Avrupa'nın. Türkiye'yi bezdirmek mi istiyorlar, güçleri yetmez. Türkiye'yi bıktırmak mı istiyorlar, güçleri yetmez. Bu noktada inanın ki, Türkiye'nin AB'ye ihtiyacı yoktur, AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı fazlasıyla vardır. Bugün Avrupa üretemez hale gelmiştir. Avrupa'nın en yakın tedarik merkezi Türkiye'dir. Nüfusu yaşlanmıştır. Nüfusu artık bu saatten sonra bir şey yapamaz duruma gelmiştir. Şirketleri kapanacak duruma gelmiştir. Çünkü bırakacakları ikinci nüfusları yok.''
Gümrük birliği
Çağlayan, AB'nin Türkiye'ye vize konusunda eziyet çektirirken, Makedonya ve Karadağ gibi ülkelerin insanlarına vizesiz giriş imkanı tanıdıklarını, Türkiye'den sonra müzakere faslına giren Hırvatistan'ın müzakerelerini sonuçlandırmak üzere olduklarını dile getirerek, '' Bu mudur AB'nin felsefesi bu mudur serbestleşme. Bu çerçevede bunların yaptığını ne kul kabul eder ne Allah kabul eder'' dedi.
AB'nin bir an önce hukukun kurallarını yerine getirmesini ve Türk vatandaşlarına yaptığı ''zulme'' son vermesi gerektiğine vurgu yapan Çağlayan, ''Gümrük Birliği'ni AB'nin geçişi dediler, baktık ki hiç alakası yok. AB gider, istediği ülkelerle serbest ticaret anlaşması yapar, Türkiye buna taraf olamaz. Ve Türkiye haksız rekabete uğrar Meksika örneğinde olduğu gibi, Cezayir örneğinde olduğu gibi. Avrupalı onlarla serbest ticaret anlaşmasını yaptığı zaman, o ülkeler bizimle serbest ticaret anlaşması yapmaya ihtiyaç görmüyor. Çünkü, malını Avrupa'ya gönderiyor. A.TR belgesi alıyor benim ülkeme gümrüksüz girme hakkını elde ediyor. Yani bunların hepsi birikti bir noktaya kadar geldi. Yani bundan sonra çok daha fazla hassasiyetlerimizle oynamamaları gerekir diye düşünüyorum'' dedi.
''AB tam üyeliği bizim hakkımızdır, bu hakkın gasp edilmemesi gerekiyor'' diyen Çağlayan,
Türkiye'nin yaklaşık 50 yıldır bu konuda mücadele ettiğini belirtti.