-Çağdaş ve dindar bir nesil olamıyor mu? ANKARA (A.A) - 06.02.2012 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Çağdaş bir nesil derken dindar bir nesil çağdaş olamıyor mu? Hem çağdaş hem dindar olunamıyor mu? Beyler, önce başınızı öne eğin de hem çağdaş hem dindar bir nesil nasıl yetiştirilirmiş onu bir düşünün'' dedi. Başbakan Erdoğan, Fatih Projesi'nin okullarda uygulamaya geçmesi dolayısıyla düzenlenen törende, ''Gencecik çocuklar, sakallarına, bıyıklarına, kılık kıyafetlerine bakılarak, üniversite kapılarından geri çevrildi'' diyerek, bir dönem kursların yasaklandığını, okulların kapatıldığını, Anadolu'nun, Trakya'nın evlatlarının üniversite okumalarının engellendiğini söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bırakın öğrencilerin kılık kıyafetini, annelerinin, babalarının fotoğraflarına bakarak, çocukları okul kapılarından döndürdüler. Köy enstitülerinde öğretmen, eğitmen formatladılar. Sonra onların eline öğrenci verip, öğrenci formatlattılar. Ayağımızda çarık yoktu, defter, kitap, silgi, kalem yoktu. Bırakın bilgisayarı, ışığında ders çalışacak elektrik, gaz lambasına koyacak yağımız yoktu. Bu ülkede nice çocuk, tabii şimdi yavrularımız bunu bilmez, ekmeğin içini silgi olarak kullandı, yaşlılarımız bunu iyi bilirler. Öyle ki bir tek kurşun kalemi kullanır, kullanır, şu kadarcık, bir parmak boğumuna kadar gelecek şekilde kullanacak durumdaydık. Bu günleri yaşadık. Okula tezek taşıdı analarımız, tezek dumanında ders dinledi çocuklarımız. Biz bu zulmü iliklerimize kadar yaşayan bir nesiliz. Böyle geldik bu günlere. Benim öğrenci arkadaşlarım, bizler 70-75 kişilik sınıflarda okuduk. Biz yine şanslıydık çünkü aynı dönemlerde 100-125 kişilik sınıflarda okuyanlar vardı. Bu zulmü, bu baskıyı, bu körlüğü meslek liselerinde, üniversite kapılarında, üniversite kampüslerinde yaşadık. Öğrenmenin ve öğretmenin önüne engeller koydular, aşılmaz duvarlar ördüler, geçilmez hendekler kazdılar. Şurada, Ankara'da, Mamak'taki işçi Ahmet amcanın çocuğunun hukuk fakültesine girmesinden, avukat, hakim, savcı olmasından rahatsız oldular. Öyle mi? Şurada, Saimekadın'da, evlere temizliğe giden Fatma teyzemin, Ayşe teyzemin çocuğu Siyasal Bilgiler Fakültesine girince bunlar rahatsız oldular. Altındağ'ın, Akdere'nin, Hasköy'ün, Sincan'ın, Şentepe'nin çocukları öğretmen olmasın, çocuk yetiştirmesin istediler. Keçiören'deki marangozun oğlu, Demetevler'deki terzinin kızı, Çankaya'daki kapıcının çocuğu bürokrat, teknokrat olmasın, sanatçı olmasın, gazeteci olmasın, torna tesviyecilikle yetinsin dediler. İşte biz buna isyan ediyoruz. Bir haftadır köşelerinde yazanlara sesleniyorum: Bu gençliğin tinerci olmasını mı istiyorsunuz? Siz bu gençliğin büyüklerine isyankar bir nesil mi olmasını istiyorsunuz? Siz bu gençliğin milli, manevi değerlerinden kopuk, hiçbir istikameti, meselesi olmayan bir nesil mi olmasını istiyorsunuz? Biz sizlerle burada anlaşamayız. Ama çağdaş bir nesil derken dindar bir nesil çağdaş olamıyor mu? Hem çağdaş hem dindar olunamıyor mu? Beyler, önce başınızı öne eğin de hem çağdaş hem dindar bir nesil nasıl yetiştirilirmiş onu bir düşünün. Dindar bir nesil özgürlüklere saygılıdır. Dindar bir nesil, farklı düşüncelere, farklı inanç gruplarına da saygılıdır. O terbiyeyi alarak yetişmiş bir nesiliz biz. Bu saygının nasıl gösterilmesi gerektiğini de bugüne kadar gösterdik, bundan sonra da gösteririz. Biz, bugün de hala işte bu zihniyeti yaşatan, bu zihniyeti taşıyan kafalara isyan ediyoruz. Biz, bugün, Anadolu'nun çocuklarının yürüyüşünden korkan, ürken, tedirgin olan zihniyete isyan ediyoruz. İkna odalarının mucitleri bugün kalkmış, bizi eleştiriyorlar. Kızlarımıza az mı çile çektirdiniz? İkna odalarına ses çıkarmayanlar, çıkaramayanlar, seslerini yükseltemeyenler bugün ön yargılarıyla bizi karalamaya çalışıyorlar. Biz bu kampanyaya boyun eğmeyiz. Biz bu art niyetli kampanyaya asla prim vermeyiz. Bu ülkenin tüm çocukları okuyacak. Bu ülkenin tüm çocukları en iyi eğitimi alacak, eğitimin en ileri imkanlarından sonuna kadar yararlanacak. Bunu engellemek isteyenler karşılarında bizi bulacak.'' -''İkna odalarını özleyenler beyhude bekleyecekler''- Dünyanın değişik ülkelerine öğrenci gönderdiklerini, lisans ve lisansüstü seviyelerinde hedefin yılda bin öğrencinin yurt dışına gönderilmesi olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, bunu AK Parti hükümetinin başlattığını ve uygulamanın devam edeceğini kaydetti. ''Bu ülkenin çocukları, ellerindeki tablet bilgisayarla dünyayı takip ederken, milli değerlerini, manevi değerlerini, tarihini, medeniyetini de en güzel şekilde öğrenecekler'' diyen Erdoğan, kim, neye, hangi bilgiye ulaşmak istiyorsa, kim çocuğunu nasıl yetiştirmek istiyorsa öyle yetiştireceğini ifade etti. Hiç kimsenin bilginin, eğitimin, kursun, kitapların, bilgisayarın, internetin, belli okulların, meslek liselerinin önüne set çekemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Aklı başında, eli vicdanında hiç kimse, okulları bilgisayarla, internetle, akıllı tahtayla donatan bir iktidarı, baskıcı, otoriter, tek tipçi olarak itham edemez. Bu çelişkidir, bu ön yargıdır, bu art niyettir. Burada bir kampanya olduğunu biz çok net olarak görüyoruz. İkna odalarını özleyenler beyhude bekleyecekler. Eski karanlık devirleri özleyenler, boşuna bekleyecekler. Demokrasiden geriye gidişi arzulayanlar, hayal kırıklığı yaşayacaklar. Bu ülkeye, bu millete karamsarlık, kötümserlik, korku pompalayanlar, karanlık kampanyalarla milletin zihnini bulandırmak isteyenler de her zaman olduğu gibi bugün de yarın da mahcup olacaklar. Biz bu kampanyalara boyun eğmedik. Şunu herkes bilsin ki biz bu yolda sadece ve sadece sizinle yürüyoruz, milletle yürüyoruz.'' -''75 milyonun emaneti''- Konuşmasının sonunda gençlere ve çocuklara ''Asla umutsuz, karamsar olmayın'' diye seslenen Başbakan Erdoğan, çok büyük ülkenin evlatları olduklarını unutmamalarını istedi. Erdoğan, şunları söyledi: ''Sizler, çok büyük bir medeniyetin varislerisiniz. Sizler tarihiyle, kültürüyle çok büyük, çok köklü, zengin bir ülkenin çocuklarısınız. Biz size yol açacağız, biz size imkan sunacağız, biz size güçlü bir ekonomi, ileri standartlarda bir demokrasi emanet edeceğiz. Ben inanıyorum ki sizler de bu emaneti çok daha yükseklere taşıyacaksınız. Şunu lütfen unutmayın: Bu akıllı tahtalar, bu tablet bilgisayarlar, bütün bu cihazlar, 75 milyonun sizlere emanetidir. 75 milyon ekmeğinden, aşından fedakarlık ederek sizlere bu imkanları sağlıyor. Bütün bu emanetlere gözünüz gibi bakmanızı sizlerden rica ediyorum. Bu imkanları en iyi şekilde değerlendirmenizi, en iyi eğitimi almanızı, yarının öğretmenleri olarak pırıl pırıl, apaydınlık nesiller yetiştirmenizi sizlerden rica ediyorum. Bütün bu imkanlar, annenizin ak sütü gibi sizlere helaldir. Bu imkanların hakkını vereceğinize, büyük Türkiye'ye sahip çıkacağınıza, genç nesilleri bu hissiyatla yetiştireceğinize yürekten inanıyorum.'' Fatih Projesi'nin ülkeye, millete, öğretmen ve öğrencilere hayırlı olmasını dileyen Başbakan Erdoğan, emeği geçenlere teşekkür ederek sözlerini tamamladı. Başbakan Erdoğan, konuşmasının ardından, Fatih Projesi kapsamında bazı öğretmen ve öğrencilere tablet bilgisayarları verdi. Daha sonra Sabahattin Zaim Anadolu Öğretmen Lisesinin sınıflarını dolaşan Erdoğan, Fatih Projesi'nin uygulamalarını bizzat yerinde gördü. Sınıfta ders anlatan öğretmenleri izleyen Erdoğan, zaman zaman öğretmen ve öğrencilere sorular yöneltti, espriler yaptı. Erdoğan, okulun ana sınıfını da ziyaret etti. Minik öğrenciler Başbakan Erdoğan'a kağıttan yaptıkları çiçekleri verdiler. Başbakan Erdoğan da ana sınıfı öğrencilerine oyuncak dağıttı. Başbakan Erdoğan'a ''Başbakan amca'' diye hitap eden öğrenciler, zaman zaman Erdoğan'ı güldürdü.