Gündem
Deutsche Welle

BZ: Basın özgürlüğü kesilirse demokrasi boğulur

Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün 2016 dünya basın özgürlüğü raporu, Alman politikacı Lindner’in Mesut Özil açıklaması ve Merkel’in “feminist değilim“ yanıtı basında geniş yer buldu.

27 Nisan 2017 01:02

Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün 2016 yılı raporu, basın özgürlüğünün demokrasilerde de gerilediği tespitinde bulunuyor. Sıralamada son 12 yılda 57 basamak gerileyen Türkiye, 180 ülke arasından 155'inci sıraya düştü. Berliner Zeitung basın özgürlüğünü genel bakış açısından değerlendiriyor:

"Basın özgürlüğüne karşı indirilen her darbe, her türlü sansür, özgür medya kuruluşlarını sindirme çabaları aynı zamanda demokratik toplumun bizzat kendisine yapılmış suikast anlamı taşır. Basın özgürlüğü demokratik toplumun oksijenidir; oksijeni kesilirse demokrasi nefessiz kalarak boğulur. Dünya çapında basın özgürlüğünün durumu iyi değil; Almanya’da da durum iyi değil. Basın özgürlüğü Almanya’da devlet müdahalelerinden çok anayasa gereğince kendisine verilen yükümlülükleri unutan ve daha ziyade eğlence kültürü olarak algılanan bir gazetecilik anlayışının tehdidi altında.”

Münchner Merkur gazetesinden seçtiğimiz yorum da Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün basın özgürlüğü raporuna ilişkin:

“Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün raporu alarm sinyalleri veriyor. Dünya çapında otoriterliğe öyle bir yönelim var ki, bu otoriter yapılar geleneksel demokrasilerden sayılan Trump’ın Amerikası’nda bile basın özgürlüğünü zedeliyor. Araştırılan 180 ülkenin üçte ikisinde durumun kötüye gitmiş olduğu saptanıyor. Polonya’da muhafazakâr-milliyetçi hükümetin çıkarttığı yeni bir medya yasası ile devlet medyası tek sesli hale getiriliyor. Macaristan basın özgürlüğü sıralamasında Nijer ve Moğolistan’ın yanında, utanılacak 71.ci sırada yerini alıyor. Bu nedenle Macaristan Başbakanı Viktor Orban Brüksel’e gelip mağdur rolünü oynamasın. Macaristan’ın da imzaladığı AB Temel Haklar Şartı’nda yönlendirilmiş demokrasi diye bir şey yer almıyor.”

Alman Hür demokrat Parti (FDP) lideri Christian Lindner Almanya'daki çifte vatandaşlık tartışmalarına dair açıklamalarda bulundu ve Almanya’da bir kimlik sorunu olduğunu söyledi. Bu kapsamda Lindner, milli takım oyuncusu Mesut Özil'in de milli marşı söylemesi gerektiğini belirtti. Badische Zeitung Lindner’in açıklamalarını yorumunda eleştirel bir biçimde irdeliyor:

"Lindner, "Almanya’da yaşayan (göçmenler) buraya entegre olmalı ve her şeyden önce de demokrasiye, kuvvetler ayrılığına, düşünce özgürlüğüne sahip çıkmalı” diyor. Buraya kadar kusursuz bir görüş. Pekiyi ama bir marşın dizelerini okumanın bununla ne ilgisi olabilir? Aslına bakılırsa hiç! Başkaları milli marşı seslendirirken, birileri eğer arzu ediyorsa sakız da çiğneyebilir. Bunun böyle olduğunu tabi Hür Demokrat Parti lideri de biliyor. Bundan dolayı eleştiriler yükselir yükselmez çark etti. Alman milliyetçileri için verilen bu mesaj çoktan yayılmıştı zaten. Şimdi kimi seçmen Hür Demokrat Parti'nin (FDP) milliyetçi-muhafazakâr kesimleri ilgilendiren konularla da alakadar olmak istediği mesajını almış olsa gerek. Onun için Lindner aydınlanmış liberal rolünü yeniden oynayabilir. Zira kamuoyu araştırmaları da bu konuda ona şimdilik hak veriyor.”

Politika ve ekonomiye yön veren kadınların Berlin'deki Women20 Diyalog Forumu sona erdi. Kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesi amacıyla düzenlenen foruma Donald Trump'ın kızı ve danışmanı Ivanka Trump da katıldı. Etkinlik sırasında Almanya Başbakanı Angela Merkel'e yöneltilen "feminist misiniz” sorusu üzerine Merkel feminist olmadığını açıkladı. Der Tagesspiegel gazetesi Merkel'in bu yanıtını yorum köşesine taşımış:

"İktidar sahibi bir kadın olarak Merkel'in açıkça kadın hakları yönünde görüş bildirmek istememesi bazı korkulardan kaynaklanan bir çekimserlik olarak algılanabilir. Sanki onun bir kadın başbakan oluşu bile yaşlı beyefendilerin yer aldığı Hıristiyan Birlik partileri ve tabandaki seçmen açısından yeteri kadar nahoş bir durummuş hissine kapılıyor insan. Onun bu konuda açıkça görüş belirtmemesi aslında Merkel'in kişiliğine yansıyan feminizmin büyük başarısında bir eksiklik anlamına da geliyor. Yani dünyanın en güçlü kadını bile bu konuda açıkça görüş belirtemiyor, aksine, kadın oluşu onu sınırlıyor.”

©Deutsche Welle Türkçe

ÇA/GA

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle