18 Aralık 2013 18:53
Türkiye'yi sarsan rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan yaklaşık 36 saat sonra hükümetten ilk resmi açıklama geldi. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Sabırla bekleyeceğiz, ancak hükümetimiz bu süreçte siyasi anlamda bazı çalışmaları da yapacaktır" dedi. Arınç, hükümetin yolsuzluğa karşı duruşunun değişmediğini belirttiği konuşmasında, "Burada siyasi bir amaç olabilir mi? Siyasi bir noktada bakma hakkımız var. 3-4 gün öncesinden başlayarak, 4-5 ay öncesine kadar, bu tür bir suçlamayla karşı karşıya gelecekleri bazı insanların dile getiriliyordu. Bazı insanlar Twitter’dan 'Güler mi ağlar mı' diyerek işareti vermişlerdi. Yeni fark ediyoruz" dedi. Oğulları gözaltında sorgulanan İçişleri, Çevre ve Şehircilik ve Ekonomi bakanlarının durumu için "Bu bakan arkadaşlarımız siyaseten 'Bana müsaade' diyebilirler veya Başbakanımız bunu isteyebilir. Ne yapılacağını Sayın Başbakan açıklayacak" diyen Arınç, Fethullah Gülen cemaatine önemli göndermeler yaptı. "Eğer söz konusu olan başındaki insansa (Gülen) onu ne kadar sevdiğimizi söylemiştim. Sözlerimden cemaati hedef aldığım anlaşılamaz. Onlar kendilerini hedef yaparsa onu bilemeyiz" ifadelerini kullandı. Arınç, "kararı yargının vereceğini, bunu sabırla beklediklerini" vurguladı, ancak "hükümeti yıpratmak için psikolojik harekât yürüten devlet içindeki yuvalanmaları ortaya çıkarmanın da boyunlarının borcu olduğunu" söyledi.
Arınç hükümet adına yaptığı açıklamada, psikolojik harp ile karşı karşıya kaldıklarını belirterek, "Soruşturmanın gizlilği esastır demiştim, ancak yayınlanmayan pek çok şeyden haberdar olduk. Bakanlar hakkında fezleke yazılacağı, UYAP’a bilgi vermeden operasyon yapıldığı gelen bilgiler arasında" dedi.
Hükümet, rüşvet ve yolsuzluk soruşturması ile ilgili sessizliğini bozdu. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Başbakanlık’ta rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili basın toplantısı düzenledi.
Bülent Arınç’ın basın açıklamasından satırbaşları şöyle:
Önemli bir operasyon kapsamında sizlere bilgi sunmak istedim. Bugün öğleden sonra başbakanımızın başkanlığında bir araya geldik. Olayı elimizdeki bilgiler kapsamında değerlendirdik. Bir an önce bir açıklama yapılmasında zaruret bulunduğunu düşündük.Yakinen takip ediyorsunuz, dün sabah erken saatlerde İstanbul merkezli, 28 adrese yapılan baskınlarla 52 kişi gözaltına alındı. İş adamları ve fatih belediye başkanımız da dahil olmak üzere, üç bakanımız emniyete götürüldü. 51 kişinin sorgusuna başlanıldığı öğrenildiği.
Celal Kara’nın yürüttüğü rüşvet yolsuzluk operasyonuyla ilgili iki yeni savcı da görevlendirildi. Dört bakanımızın, bir belediye başkanımız vardır, bazı bakan arkadaşlarımızın çocukları isimleriyle bahsedilmektedir, bürokratlar vardır. İnşaat firmalarının isimlerinden bahsedilmektedir. Rüşvet gibi yolsuzluk gibi kara para aklaması gibi. Türkiye’yi derinden sarsan bu üç ayaklı operasyonla ilgili olarak bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Başsavcı Çolakkadı tarafından bir basın açıklaması yapıldı. Şunu söylemek istiyorum. Soruşturmaların kapsamı, şüpheli sayısının çokluğu, nazara alınarak, delillerin toplanıp soruşturma için önceden beri uygulandığı gibi bu soruşturmaya yardım etmek üzere de iki cumhuriyet savcısı daha görevlendirilmiştir.
Yeni görevlendirilen savcılar memurlar ve kamu görevlilerinin memur suçları soruşturma bürosunda görevli olup önceden beri memur olup soruşturmayı yürütmektedirler. Yargı mercileri iç düzenlemeler çerçevesinde hakikatlerin ortaya çıkarılması için çalışamakta olup diyerek yaptığı işleri anlatıyor başsavcı. Rutin bir işlemdir.
Bu sırada Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından açıklama yapıldı. Basında yer alan emniyet personelinin yerlerinin değiştirilmesiyle ilgili şu açıklama yapılmıştır. Haklarındaki görevi kötüye kullanma iddialarıyla ilgili yerleri değiştirilmiştir. Bu da basına aksetmişti.
Üçüncü bir açıklama HSYK tarafından yapıldı. Burada da Cumhuriyet Başsavcılığı'nın görevleri anlatılıyor. Yani terörle mücadele kanunun 10. maddesine bakanlar hariç, yetki ve görevlerinin tespitine ilişkin, o yer cumhuriyet başsavcısına ait olup kurumumuzun bir yetkisi bulunmamaktadır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da savcıların görevlerinin başında olduğu, gözaltı sürelerinin dolmadan ifadelerinin alınması için iki savcının daha görevlendirildiğini söylüyorlar.
Son açıklama Ankara Valiliği'nden yapılmış. Validen izin almışlar isim vermemişler başlıklı haberlerinin yalan olduğunu ifade ediyor. Bu haberlerin başka illerden gelen polis amir ve memurlarının il valileriyle görüşmeleri mümkün değildir deniyor. Çıkan haberlerin yalan ve maksatlı olduğunu ifade ediyorlar.
Buna bir adli operasyon, yargı süreci başladığını da ifade etmeliyim. Bu konuda hükümetimizin görüşü 11 yıldan bu yana değişmemiştir. Partimiz henüz kurulma aşamasındayken, biz siyasetin yozlaştığı bir noktadaydık. Siyasetçilerin yolsuzluklarla ilişkileri konuşuluyor ve başarılı sayılmıyordu. Bu 3Y yolsuzluklar, yasaklardı. Bizi güvenle destekleyen halkımız bizi desteklemiş ve onaylamıştır.
Geldiğimizden bu yana mafya ve çete örgütleri yargının önüne çıkarılmıştır. Pek çoğu dağıtılmıştır. Resmi kayıtlarda sayısının 55 olduğunu biliyoruz. Elbette kararları hakimler savcılar vermektedir. Yakalanmalar gözaltılar yargı süreci içinde değerlendirilmektedir. Bizim görevimiz nedir? Geçmişte olmayan tek şeydir. Siyasi irademiz güçlüdür. Yolsuzuk yapanların kökünü kazımak üzere dimdik ayakta durmuştur.
Bugüne kadar yapılanları şerefle anlatan hükümetimizin yolsuzluktan yana tavır almasını hiç kimse beklemesin. Bunu şu sözlerimle tamamlayayım, eğer bir rüşvet kara para aklama söz konusu ise bunu yargı en iyi şekilde aydınlatmalıdır. Başka olaylarda yargının yanında yer tutan hükümetimiz, bu konda da da yargı sürecinin her zaman arkasında duracaktır.
İsimler kim olursa olsun, o kişilere ne kadar yakın olursa olsun, geçmişte veya bugün hükümetimizle ne kadar iyi ilişkilerde bulunduğu farkedilsin, bizim nazarımızda herkes nötrdür. Yargı sürecinin vereceği karara her zaman saygılı olacağız. Engelleyecek bir çabanın içinde olmayacağız. Yargı bilmeli ki, her konuda desteği yargımızın arkasında olacaktır.
Hükümet üyelerinin isimlerinin geçtiği, yakın ilişkide olduğu gibi iddialar bizi ilgilendirmiyor. Bu iddiaların gerçekliği kısa zamanda ortaya çıkarılmalıdır. Bu konuda muhalefete bir cümle söylemek istiyorum. Elbette hükümeti eleştirmek, yıpratılmasını istemek, önümüzdeki mahalli seçimlere kırık bir şekilde gitmesini istemek, bu olay sebebiyle tersine döndürmek isteyebilirler. Muhalefetin meşru hakları vardır. Bu olay bugüne kadar cereyan etmiş pek çok olayda olduğu gibi dikkatle takip edilmelidir. Ama peşin hükümle karar vermek, masumiyet ilkesini bertaraf etmek, henüz ispatlanmış hiçbir şey yokken, basına ve internet medyasına servisle vakit geçiriliyorken, peşin hüküm vermesinler. Bu yolsuzluk iddiasının süratla araştırmasını isteyebilirler, hükümetin tavır almasını isteyebilirler. Ama ne bakanlarla, ne de kişilerle ilgili peşin hükümle suçlama noktasına gitmek, hükümeti sorumlu tutmak doğru bir davranış olamaz. İnsaflı olsunlar.
Biz hükümet olarak daha dosyada neler olduğunu bilmiyoruz. Bize bunları getirin deme imkanından da mahrumuz. Onlara konulan altyazılar, iş adamların, sanatçıları suçlayacak bir psikolojik savaşın içine sokmak hukuki değildir. Adli yargıyı etkilemek de suçtur.
Bize düşen sabırla ama bir an önce de yargının elindeki delillerle, adil yargılama süreci sonunda da burada ne var, kim neyle suçlanıyor, deliller yeterli midir bu konuda bir karar verilmesidir.
Bir soruşturma süreci var. Gizlidir ama bu sürece uyulmuyor. Ne muhalefet ne basın ne de siyasetçiler uyuyorlar. Lütfen insanları karalamayın. Bir insan kesin hükümle mahkum oluncaya kadar masum sayılır. Bu hukuk herkes içindir. Adalet herkes için yol göstericidir. Bizim beklediğimiz yargı sürecinin şeffaf süratle gerçekleştirilmesidir.
Bu olayların bugün gerçekleşiyor olması ne anlama geliyor? Siyasi bir maksat olabilir mi? Müsaade ederseniz bu meseleye bakma hakkımız var. Çünkü üç dört gün öncesinden, dört beş ay öncesine kadar bu tür suçlamalarla bazı insanların karşı karşıya gelecekleri yazılıyordu. Emniyetten insanlar, güler mi ağlar mı, barış mı derken, İçişleri Bakanımızın oğluyla ilgili işaretleri vermişler.
Artık her şey bitti, savaşacağız. Herkes için kötü olacak. Şunlar bunlar tutuklanacaklardan, kasetler, fotoğraflar servise konacak tehditlerini biz de duyuyoruz. Bu kadar alçalabileceğini bazılarının, gerçekten düşünmemiştik. Saflığımıza verin. Bir tarafta meşhur bir sanatçıyla evli olan bir iş adamı diyelim, TOKİ’yle ilgili arazilerin şirketlere peşkeş çekildiği iddialar var, haksız kazanç temin ettikleri var. Birbirinden farklı isimlerin bir araya getirilmesinin amacı ne olabilir? Böyle bir şey görülmüş değil. 14 aylık bir dinlemeyle bu işin şimdi sonçlandığı söyleniyorsa, aslında 6 ay önce dinlemenin kesildiği bugünün beklendiğini de duyduk.
Bu işin planlayıcısını, ne amaçla yaptıklarını az çok biliyoruz. Belki zamanı geldiğinde açıklayabileceğiz. Bu kadar kişi aynı yerde olmamışlar, niçin birini bir ay önce, iki ay önce, sabahın beşinde evlerine baskınlar yaparak bu işleri başlatıyorsunuz?
İkincisi nedir, bu işi yapanlar diyelim ki emniyetteki şube müdürleridir. Bir üstüne haber vermesi istenir. Arkadaşlar şube müdürünün başlattığı operasyondan başındaki müdürün, İstanbul Emniyet Müdürünün, Ankara Emniyet Müdür habersizdir. Haber verselerdi önlem alırlardı diyebilirsiniz. Arkadaşlar bir görev ifade ediliyor. En azından bir operasyon yapılacak. İsimleri gizli tutabilirsiniz. Bir içişleri bakanının, oğlunun gözaltına alındığını basından duyması kadar acıklı bir şey olabilir mi?
Bazılarının görev yerleri değiştirilmiştir. Soruşturmanın gizliliği esastır demiştim, şu anda yayınlanmayan tek şeyden haberdar olduk. Bakanlar hakkında fezleke tanzim edileceği, UYAP’a bilgi vermeden gerçekleştirildiği de iddiaların içinde. Psikolojik harple karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim. Bunun amacı ne olabilir? Hükümetimizin yıpratılması.
Önce gezi ile şimdi de bu tür olaylarla kamuoyu üzerinde yıpratma kampanyası olduğu çok açık şekilde görülüyor. ANAP için yapılanlardan farklı bir tarafı yoktur. Ancak bilgili hazır olan bir hükümet o tarihte söz konusu değildir.
Başbakan ile birlikte hükümetimizin yıpratılması, birilerine göre yandaş candaş isimleriyle küçük düşürülmeye çalışılan gazeteler gazetecilere yönelik tehditler at başı gitmektedir. İş adamlarına tehditler yağmaktadır. Çocuklarıyla ilgili, montaj da olsa yayınlayabileceklerini söylemektedirler.
Bunları yerel seçimler ve seçimlere yönelik, yapıldığını bir komplo teorisi olarak söylemiyorum. Bundan uzağız. Unutmayın üç çeyrekte yüzde 4’ün üzerinde büyüme gösteren bir Türkiye ekonomisi, yabancı yatırımları cazibe merkezi olarak çeken Türkiye ekonomisi, yolsuzlukların başını alıp gittiği imajıyla karalamak noktasına getirilmek amaçlanmış olabilir.
Ortada bir iddia var. Kimlerin ismi geçiyorsa, hükümetimizle ilgili olanlarından hiç ilgisi olmayanlara kadar bu iddialar sonuna kadar araştırılmalıdır. Nereye kadar varacaksa, kim hakkında deliller varsa, kim hüküm giyecekse bizi ilgilendirmiyor. Biz yolsuzluklara karşı savaş vermiş bir hükümetiz.
Bu operasyon niçin bu zamanda bu eksikliklerle yapılıyor? Bazılarının daha olabileceği tehditler olarak savruluyor. Düşünün hükümeti yıpratmak için. Bizim en çok başarıyla gerçekleştirdiğimiz yolsuzluklarla ilgili kamuoyunun gözünden düşürmek için olduğunu biliyoruz. Bu işi yapanları bulacağız. Devlet içinde kümelenmiş bir örgüt söz konusu ise bunları ortaya çıkarmak boynumuzun borcu olsun.
Halkbank Genel Müdürü de bunların içinde. Bazı siyasi çalışmaların olabileceğini söylediniz. Zaten bir kabine revizyonu bekleniyordu, yakın zamanda kabine revizyonu bekleyebilir miyiz?
Son rakamlarla verdiğim konuyu Adalet Bakanlığımızdan aldık. Orada 52 kişi, sadece birisinin eşi serbest bırakılmış. Onun dışında 51 kişinin sorgulamasının yapılacağının bilgisini aldık. Kabine revizyonu. 15 günü geçti Bakanlar Kurulu yapmadığımız için. Son toplantıdan sonra aday olacak bakanlarımız olursa ayrılacak mı, devam edecek mi? YSK bakanların istifasına gerek yok dedi. Biz de istifa etmeleri gerekir demiştik. Ben sayın başbakanımızla o gün konuşmuştum. Kendisi de ocak ayından itibaren aday olarak çalışacaklarını, bakanlıktan ayrılacaklarını söyledi. Belki aralık sonu diye konuşmuş olabilirim. Şimdi ne düşünecek, nasıl karar verecek başbakanımızdan öğreneceğiz.
Bakanların istifa etmesi gerekir mi?Bazı şube müdürlerinin görevden alındığını söylediniz. İsmi geçen bazı bakanların görevden alınması yada istifa etmesi gerekir mi? Görevden alınan 5 Şube Müdürü var. Görevi kötüye kullanmaktan dolayı görevden alındıklarını belirttiniz. Mali şube, terör ve asayiş şube müdürlerinin görevden alınma sebepleri nedir? Siz hükümet olarak herhangi bir müdahalede bulunulmayacağıı söylediniz. Gerek ek savcıların görevlendirilmesi, görevden alınmaların bir müdahale gibi algılanıyor?
Doğrusu hayret ediyorum. Kişiliğinize saygım olmasa farklı düşüneceğim. Yani emniyetle özel görevli arkadaş gibi soruyorsunuz. Siz emniyet genel müdürlüğünün açıklamasını okudum. Gerek görmüştür. O mu gitti, bu mu gitti. Buna cevap vermek noktasında değilim. İkincisi bakanlar ne yapacak diye soruyorsunuz. Yakında görürsünüz. Bu konuyla ilgili kararı Başbakan verecek.
Turan Çolakkadı, yani bu işin en üstünde olan insan diyor ki, ama üç ayrı mesele var, memur olanlar da var, ona göre yargılama yapılıp yapılmaması konusunda iki tane savcı daha görevlendirildi diyor.
Bu operasyonun hükümeti yıpratmak için olduğunu belirttiniz. Devlet içerisinde bir örgütten bahsettiniz. Varsa. Bununla ilgili bir operasyon mu var? Soruşturmanın emniyet müdürlerinin, savcının adli kolluk görevlileri görevden alınarak zayıflatıldığını düşünüyor musunuz? Soruşturmanın görevden alınmalar nedeniyle zayıflatıldığını düşünüyor musunuz?
MİT’te, Emniyet Genel Müdürlüğü de bu konularda çalışma yaparlar. Biz emniyetçilerin, bunu alıp oraya onu alıp buraya getirmek değil. Buna benzer operasyonları değil, yani maksadın araştırılması için bir yapı varsa bunu ortaya çıkarmaktır. Bir ilin emniyet müdürü yapılacak işten haberdar değilse, özellikle bu yollar kesilmişse bu ne amaçla yapılmıştır? Bu yola niçin gidilmiştir diye araştırma yapılmasına ihtiyaç var.
Soruşturmanın 14 ay sürdüğü, bu süre zarfında başbakanın dahi usulsüz olarak dinlendiği iddiası var. Siz bir zirveye katıldınız. Buna ilişkin somut bir olgu var mıdır?
Bir zirve yapmış da değiliz. Bir taraftan muhalefet basın kamuoyu bir açıklama bekliyor. İlgili bakanları başbakanımız davet etti. Duyumlarımız ve elimizdeki bilgileri değerlendirdik. Yasa dışı dinlemeler araştırılacaktır. Başbakanın kendi ofisindeki ve evindeki böceklerle ilgili daha evvel açıklama yapmıştı.
Çocukları sebebiyle soruşturmada ismi geçen bakanlar, istifa taleplerini ilettiler mi?
Toplantıda bu konuda ne konuşulduğunu söylemem. Ama yapılacak bir işlem varsa, biz sayın bakanlarımızı seviyoruz. Masum olduklarına inanıyoruz. Bir suça karışmışlarsa, çocukları konusunda onların da bir dahli varsa onları koruyacağımız anlamına gelmez. Ama siyaseten bize müsaade diyebilirler, başbakanımızın böyle bir talebi olabilir. Ne yapacaklarını yakın zamanda görürüz.
Bir banka genel müdürünün evinde ve bakan çocuğunun evinde çıkan para miktarını ölçülü buluyor musunuz? Açıkladığınız kesimden bir cemaati anlayabilir miyiz?
Beş kere beş 25 elde var Ayten. Bu kadar laf söyledikten sonra siz cemaat mi var derseniz, cemaatle karşı karşıya getirecek bir anlam yüklemek doğru değildir. Cemaat temiz olduğunu, hizmetler yaptığını, başındaki insan söz konusu ise ona olan sevgimizin ne kadar büyük olduğunu her yerde söylemiş bir insanız. Eğer bir alçaklık söz konusu ise onlara hamletmek doğru olmaz. Bu sözlerimle cemaati hedef aldığım anlaşılamaz ama onlar kendilerini hedef yaparsa bilemeyiz.
Başbakan Yardımcısı Arınç, sorunun İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler ve Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan ile ilgili kısmını cevaplamayınca, bir sonraki soruyu soran gazeteci aynı soruyu tekrarlayacağını söyledi. Arınç'ın bu gazeteciye de soruyu tekrarlamamasını söylemesinin ardından, üçüncü gazetecinin de aynı soruyu yöneltmesinin ardından Arınç, bakan oğlu ve genel müdürün evinde bulunan para miktarıyla ilgili açıklama yaptı.
Gerçeklik noktasını henüz bilmiyorum. Sorumsuz ve sınırsız bir alandır. Soruşturmanın gizliliği esas ise, savcı bey bana bunları göster deme imkanımız yoksa. Bunların internette dolaşması çok çirkin bir şey. Ben bu konularda hassasiyetim bellidir ama bir veri olarak sorarsanız gerçekliğinden bile emin değilim. Para kutuları bahsediliyor, özellikle kamu bankası Genel Müdürü’nün evinde olduğu söyleniyor. Bir kısım görüntülerin yayınlandığı iddia ediliyor.
Bir genel müdürün aldığı maaş belli. Bütün mevduatı getirmiş değildir herhalde. Siz böyle deyince aklıma Sinan Aygün geliyor. Burada bir para sayma makinesi, mizansen midir, gerçek midir bilemiyoruz. Bu görüntülerin gerçek olup olmadığını anlayalım. İnsanlar haysiyetleriyle yaşarlar, umarım yanlış çıkar. Doğruysa da bunun karşılığı neyse olsun ve kamu vicdanı teselli olsun.
© Tüm hakları saklıdır.