HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, medyanın partisinin yerel seçim çalışmalarına yer vermediğini belirterek “Bugün yaptığımız çalışmalar, mitingler ve etkinlikler hiçbir şekilde medyada yer almazken bizi gösteren tek bir televizyon var. O da Tayyip TV. Çünkü bütün mitinglerinde bizlerin sinevizyonunu göstermekten başka, bizim sesimizi görüntümüzü halka izletmekten başka hiçbir şey yapmıyorlar” dedi.
Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye ile müzakerelerin askıya alınmasını öneren raporu kabul etmesiyle ilgili olarak hükümeti eleştiren Buldan, “Avrupa Birliği’ne girişin yolları elbette ki demokratikleşmeden geçer. Demokrasiyi yok ederseniz, demokratik siyaset yapanları cezaevine koyarsanız, barış isteyenleri cezalandırırsanız, işte o zaman Avrupa Birliği’nin kapılarını kapatmış olursunuz” değerlendirmesinde bulundu.
Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit koşullarını protesto etmek için Hakkâri Milletvekile Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi eyleminin 127. günü geride bıraktığını ifade eden Buldan, “Bu ülkeyi yönetenler, hükümet kendi çıkardığı yasaları bile uygulamamaktadır” diye konuştu.
Seçim çalışmaları kapsamında, dün, Mersin’in Akdeniz ilçesinde düzenlenen mitingde katılan HDP Eş Genel Başkanı Buldan şu ifadeleri kullandı:
"İradenize saygısızlık yaptılar"
Akdeniz ilçesi bu halkın iradesine saygı duymayan, halkın iradesini ipotek altına alan ve sizin oylarınızla seçilen Sevgili Fazıl Türk ve Yüksel Mutlu’yu uzaklaştıran anlayışa gereken dersi verecektir. Onların bıraktığı bayrağı yeni seçeceğiniz eş başkanlar alacak ve bu bayrağı layığıyla taşıyacaktır. Onlar sizin iradenize saygısızlık yaptılar. Hukuksuzlukla seçimde, sandıkta alamadıklarını gasp ederek, belediyeye kayyım atayarak sizin iradenizi teslim almaya çalıştılar. Onlar zannettiler ki Fazıl Türk ve Yüksel Mutlu arkadaşlarımız görevden alınırsa, Akdeniz’de HDP bir daha bir araya gelemez. Onlar zannettiler ki adaylık sürecinde Alaaddin Erdoğan yoldaşımızı veto edersek, HDP bir daha bir araya gelemez. Binlerce Fazıl Türk, binlerce Yüksel Mutlu ve binlerce Alaaddin Erdoğan var. İşte o kayyımlar sadece sizin iradenize saygısızlık yapmakla yetinmediler.
"AKP ve MHP’ye iyi bir ders verilecek"
Özellikle Mersin açısından ifade etmek istediğim bir şey var. Akdeniz Belediyesi’nde HDP’nin rengi, sesi, görüntüsü hiçbir zaman yok olmayacak. 31 Mart tarihinde de halkımız HDP etrafında kenetlenerek sandıkta AKP ve MHP’ye iyi bir ders verecek, bunu biliyoruz. Bizler burada en yüksek oyla hem kayyıma hem de AKP hükümetine büyük bir ders vereceğiz. 31 Mart tarihi, onlara vereceğimiz dersin tarihi olacak. Akdeniz halkı bir kez daha tarih yazacak. Bir kez daha destan yazacak. Bunu biliyoruz, size güveniyoruz, size inanıyoruz.
"Mersin’de oylarımız demokrasi güç birliğinedir"
Ancak Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde aday çıkarmadık. Bunu da halkımızın geleceği için demokratik güç birliği adayından yana olduğumuzu her fırsatta söyledik, bir kez daha söylüyoruz: Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde demokrasi güç birliği adayına oy vermenizi istiyoruz. Siz kim olduğunu çok iyi biliyorsunuz, söylemeye gerek bile duymuyoruz.
"Halk krizlerden bıktı"
AKP iktidarından kurtulmanın, AKP’ye ders vermenin artık zamanı gelmiştir. Bu ülkeyi 17 yıldır yönetmelerine rağmen bu ülkeye barışın, huzurun, adaletin, özgürlüklerin gelmesine yönelik tek bir katkıları olmadı. Bu ülkeyi her seçim döneminde bir yığın vaatle uçuracağız demelerine rağmen bu ülkeyi uçurumun kenarına getirdiler. Ekonomik krizden, sosyal krizden, siyasi krizden, toplumsal krizden halkımız artık bıktı. Bu kentte tarımcılığı ve hayvancılığı bitirdiler, esnafımız, işçimiz iflasın eşiğine geldi. Mersin halkının AKP’nin bu kentte yaptıklarına bakarak oylarını kullanmasını istiyoruz.
"Erdoğan her yerde HDP'den bahsediyor"
Evet, bugün Türkiye’de büyük bir ekonomik kriz var. Bu krizle birlikte aslında Türkiye halklarının AKP’ye büyük bir ders vereceğine yürekten inanıyoruz. Bugün kendi iktidarlarını korumak için, kendi koltuklarını korumak için, kendi yandaşlarına, müteahhitlerine Türkiye'nin her yerinde arsaları peşkeş çekenler, parsel parsel satanlar şunu bilsinler ki artık halkımızın onların yalanlarına karnı tok. Ancak şunu da görüyoruz, artık yaptıkları mitinglerde insanlara vaat edecek hiçbir şeyleri kalmamış. Söyleyecek tek bir kelimeleri dahi yok. O yüzden de Tayyip Bey gittiği her yerde bütün mitinglerde sadece ve sadece HDP’den bahsediyor. HDP’nin milletvekillerinden, HDP’nin Eş Genel Başkanlarından bahsediyor.
"Bizi ve çalışmalarımızı tek bir televizyon veriyor: Tayyip TV"
Bugün yaptığımız çalışmalar, mitingler ve etkinlikler hiçbir şekilde medyada yer almazken bizi gösteren tek bir televizyon var. O da Tayyip TV. Çünkü bütün mitinglerinde bizlerin sinevizyonunu göstermekten başka, bizim sesimizi görüntümüzü halka izletmekten başka hiçbir şey yapmıyorlar. Ama şunu bilsinler ve görsünler ki halkımız her yerde, her koşulda, her türlü engellemeye rağmen HDP’yi hiçbir zaman sahipsiz bırakmadı, hiçbir zaman yalnız bırakmadı. Tıpkı bugün burada olduğu gibi, tıpkı Akdeniz gibi Mersin gibi.
"AKP ve MHP kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman olarak görüyor"
Sevgili halkımız 31 Mart tarihi elbette Türkiye açısından önemli bir seçim tarihidir. Bu seçimde özellikle AKP ve küçük ortağı olan MHP’nin diğer muhalefet partilerine karşı sadece ve sadece düşmanlık hukuku üzerinden yeni bir strateji başlattıklarını görüyoruz. Kendisi gibi düşünmeyeni, kendisine oy vermeyeni düşmanlıkla ifade eden, düşman şeklinde lanse eden bir iktidar var karşımızda. Ancak Türkiye halklarının da AKP’ye ve onun zihniyetine, onun anlayışına vereceği bir ders var elbette. İşte bu ders 31 Mart tarihinde sandıklarda olacaktır. Biz gücümüzü halkımızdan alıyoruz, biz gücümüzü kadınlardan ve gençlerden alıyoruz. Biz biliyoruz ki kadınlar, gençlerimiz, halkımız, barış isteyen ve demokrasi isteyenler, özgürlüklerden yana olanlar her zaman bizlerin yanındadır.
"AB’ye girişin tek yolu demokratik yollarla çözüm süreçleri başlatmaktır"
Evet, bugün Türkiye’yi getirdikleri hale bakıyoruz. Bugün Türkiye’de adaletten, hukuktan, demokrasiden bahsetmek mümkün değil. İşte dün Avrupa Parlamentosu’nun, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne giriş müzakerelerini reddetmesini Türkiye’nin geldiği durumu değerlendirerek görmek istiyoruz. Avrupa Birliği’ne girişin yolları elbette ki demokratikleşmeden geçer. Demokrasiyi yok ederseniz, demokratik siyaset yapanları cezaevine koyarsanız, barış isteyenleri cezalandırırsanız, işte o zaman Avrupa Birliği’nin kapılarını kapatmış olursunuz. Avrupa Birliği’ne girişin tek yolu demokratik yollarla çözüm süreçlerinin başlamasıdır, demokratik adımların atılmasıdır; Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın serbest bırakılmasıdır.
Ama bugün yine özellikle Kürt sorununda, Alevi toplumunun sorunlarında, kadınların yaşadığı sorunlarda tek bir adım atılmazken, her gün yeni yeni suçların ortaya çıktığını görüyoruz. Gün oluyor Kürtlere düşman kesiliyor, gün oluyor Alevilere, gün oluyor kadınlarımıza düşman kesiliyor. Ancak biz her şeye rağmen bu ülkenin toplumsal barışının ve halklarının bir arada yaşamasının elbette mümkün olacağını biliyoruz. İşte bunun için yola çıktık, bunun için çalışıyor ve çaba sarf ediyoruz. Her şeye rağmen, bu yaklaşıma rağmen, bu ülkeye barışı da demokrasiyi de özgürlükleri de bizler getireceğiz; sizler getireceksiniz!
"Açlık grevleri kritik aşamadadır"
Sizlere Leyla Güven’i bir kez daha hatırlatmak isterim. Hakkari Milletvekilimiz, kadın yoldaşımız Sevgili Leyla Güven bugün 127 gündür bedenini açlığa yatırmış. Onunla birlikte birçok cezaevinde, parti temsilcilerimiz Sebahat Tuncel’in, Selma Irmak’ın ve dışarıda Dilek Öcalan’ın, Tayyip Temel, Murat Sarısaç ve Dersim Dağ’ın sürdürdüğü açlık grevleri devam etmektedir. Bugün bu açlık grevleri kritik bir aşamaya gelmiştir. Bu ülkeyi yönetenler, hükümet kendi çıkardığı yasaları bile uygulamamaktadır. Bedenini açlığa yatıran arkadaşlarımızın talebi meşru, haklı ve yasal bir taleptir. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması içindir.