Fotoğraf: Doğan Akın/T24
23 Temmuz 2017 23:49
"Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" iddiasıyla tutuklanan Cumhuriyet gazetesinin yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki dava, gözaltılardan 9 ay, iddianamenin hazırlanmasından 3 ay sonra bugün başladı. 12'si tutuklu 19 kişinin yargılandığı davanın ilk duruşması, "Sansürün kaldırılışı" ve "Basın Bayramı" olarak kutlanan 24 Temmuz'da görüldü.
Bugünkü (24 Temmuz 2017) duruşmada Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, köşe yazarı Kadri Gürsel ve gazetenin çizeri Musa Kart iddianamedeki suçlamaları cevaplandırdı. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ise, jandarmanın savunma evrakına el koyması dolayısıyla iddianameye cevaplarını yarın verecek. İstanbul Adliyesi 27'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmalar, cuma gününe dek devam edecek.
Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç, Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Almanya'da bulunan gazetenin eski yayın yönetmeni Can Dündar, Cumhuriyet Gazetesi Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Cumhuriyet Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay, gazetenin okur temsilcisi Güray Öz, gazetenin çizeri Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Önder Çelik ve Bülent Utku, Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu üyesi avukat M. Kemal Güngör, Cumhuriyet muhabiri Ahmet Şık ve gazetenin köşe yazarlarından Hakan Kara, Aydın Engin ile Hikmet Çetinkaya'nın de aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında, Türk Ceza Kanunu'ndaki 'anayasal düzene karşı suçlar' ve Terörle Mücadele Kanunu'nun ceza artırımını öngören düzenlemesi kapsamında 7,5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezaları isteniyor.
Cumhuriyet davası için IFJ, EFJ, IPI, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, PEN gibi çok sayıda uluslararası gazeteci ve yazar örgütlerinin temsilcileri Türkiye’ye geldi. CHP, HDP, Haziran Hareketi, EMEP, Halkevleri, DİSK gibi birçok parti ve partili ile sivil toplum örgütü de adliye önünde yer aldı.
Duruşmayı izlemek üzere adliyeye gelen bazı isimler şöyle:
Ömer Laçiner, Ümit Kıvanç, Oğuz Güven, Turgay Olcayto, Tuğçe Tatari, Aslı Kazan, Selma Gürkan, Şükran Soner, Nebil Özgentürk, Nilgün Cerrahoğlu, Hasip Kaplan, Mahmut Tanal, Yaman Akdeniz, Mustafa Kuleli, Dilek Dündar, Kemal Can, Ertuğrul Mavioğlu, Banu Güven, Selin Ongun, Barış Yarkadaş, Filiz Kerestecioğlu, Erdem Gül, Aslı Gül, Osman Kavala, Tayfun Atay, Utku Çakırözer, Mine Söğüt, Metin Yener, Orhan Bursalı, Aylin Kotil, Gülsün Bilgehan, Barçın Yinanç, Elif Ilgaz, Vivet Kanetti, Aslı Aydıntaşbaş, Miyase İlknur, Ali Şeker, Garo Paylan, Emin Çapa, Zafer Arapgirli, Özlem Yüzak, Pelin Cengiz, Ayşegül Tezören, Zeynep Oral, Gürsel Tekin, Şanar Yurdatapan, Melike Demirağ, Ceyda Karan, Nevin Sungur, Kanat Atkaya, Nilay Örnek, Aslı Uluşahin, Seray Şahiner, Tevfik Kızgınkaya, Cenk Başlamış, Yıldız Yazıcıoğlu, Şükran Soner, Semra Kardeşoğlu, İskender Özturanlı, Ceren Sözeri, Ali Sirmen, Altan Öymen, Fatih Polat, İlhan Cihaner, Hakan Tahmaz, Kübra Akalın, Gökhan Tan, Hilmi Hacaloğlu, Beliz Özkan, Mehmet Yalçın.
Çok sayıda basın örgütünün "katılım" çağrısı yaptığı duruşma için ayrılan salonun yalnızca '150' kişilik olması dikkati çekti. Duruşma salonu önünde bulunan yetkililer, İstanbul Çağlayan Adliyesi'nin en büyük salonunun 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne ait olduğunu belirtti.
İddianamenin tamamı için tıklayın.
Kadri Gürsel: Operasyon, tutuklanıp gazetecilik yapamaz hâle getirilmem için kullanıldı
Cumhuriyet soruşturması kapsamında 267 gündür tutuklu bulunan gazeteci Kadri Gürsel, 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen davada yaptığı savunmada "Cumhuriyet’e karşı operasyon, benim de tutuklanarak yazamaz ve konuşamaz, velhasıl gazetecilik yapamaz hale getirilmem için bir fırsat olarak kullanıldı ve bu, birilerinin aklına son anda geldi" dedi.
Gürsel, savunmasının devamında şunları kaydetti:
"Dava dosyası incelendiğinde, kumpas davalarından birinde, hakkında iki müebbet hapis cezası talebiyle FETÖ şüphelisi olarak yargılanan savcı Murat İnam’ın bu davanın ben hariç tüm şüphelileri hakkında 30 Ekim 2016 tarihinde yakalama ve gözaltına alma kararı çıkarttığı görülüyor. Hakkımdaki gözaltına alma kararı ise diğer arkadaşlarımın gözaltına alındıklarının duyulmasından, Cumhuriyet’e operasyonun haber olmasından sonra, 31 Ekim 2016 tarihinde çıkarılıyor. Cumhuriyet’e karşı operasyon, benim de tutuklanarak yazamaz ve konuşamaz, velhasıl gazetecilik yapamaz hale getirilmem için bir fırsat olarak kullanıldı ve bu, birilerinin aklına son anda geldi."
TIKLAYIN - Kadri Gürsel'in savunmasının tam metni
Soruşturma kapsamında 259 gündür tutuklu bulunan Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay da savunmasında bilirkişinin "faaliyetlerine" odaklandı.
"Bilirkişi Ünal Aldemir, Cumhuriyet Gazetesi manşetinin ‘darbecilerin ihanet konuşması’ kısmını raporunda kesmiş" diyen Atalay, sözlerine şöyle devam etti:
"Bilirkişimizin Twitter hesabından paylaştığı üç örnek tweeti de aktarırsam, sanırım bir fikir edinmek mümkün olacaktır. Bilirkişimiz; 17 Mayıs 2017'de, "Reisin korumaları Amerika'nın göbeğinde PKK'lı teröristleri haşat ediyor ve dünya güzelleşiyor" paylaşımında bulunmuş. 4 Haziran 2017'de AKP İstanbul İl Başkanı Selim Temurci’nin şehit ailesi ziyaret fotoğraflarını paylaşmış. 5 Haziran 2017'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir fotoğrafını “Reis yine derin bakmış” yazısıyla birlikte tweetlemiş."
TIKLAYIN - Akın Atalay'ın savunmasının tam metni
Cumhuriyet soruşturması kapsamında 267 gündür tutuklu bulunan çizer Musa Kart, 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen davada yaptığı savunmada “Yıllar önce, Fethullah Gülen’in devletteki örgütlenmesine dikkat çeken karikatürler çizdim. Ne yazık ki ve de ne komik ki o yıllarda Gülen’in sağ kolu konumundaki insanların tanıklığıyla bugün yargılanıyorum” ifadelerini kullandı.
İddianamede savcının sıklıkla “manipülasyon” iddiasında bulunmasına tepki gösteren Kart savunmasında “Bir arkadaşımız daha ByLock’un olmadığı tarihte bir ByLock kullanıcısıyla irtibat kurmuş, kurabilmiş! Evine parke döşeten arkadaşımız ise parkecinin bir diğer müşterisi FETÖ’cü olduğundan FETÖ’cü sayılmış!.. Ben de 3 günlük Bodrum tatili için, gazetelerde tam sayfa ilanları yayınlanan, herkesin bildiği bir seyahat şirketini aramışım. Bu arama, terör örgütüyle irtibat sayılarak, önüme suç kanıtı olarak konulmuş. Bodrum’da deniz manzaralı bir odada 3 gün kalmayı umarken, Silivri’de beton manzaralı hücrede 9 ay kaldım. Yaşadıklarım bir rezervasyon hatası diye geçiştirilebilecek gibi değil!..” dedi.
TIKLAYIN- Musa Kart'ın savunmasının tam metni
20.23 - Musa Kart: Bu ülkede insanların kulakları, “Eeeyy!” diye başlayan cümlelere aşinadır... Ben de savunmamı, “Eeeyy Vicdan!..” diyerek noktalamak istiyorum.
20.13 - Musa Kart: 35 yıllık karikatüristim akıl almaz iddialarla suçlanıyorum. Suçlamayı aynen iade ediyorum. Bir karikatüristi terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmakla suçlamak sadece karikatüriste değil bu ülkeye kötülüktür. Bu iddianame üzerine espri yapabilirdim ancak yapmıyorum. Çünkü nezaket çerçevesinde mizah yapanlar bilir ki düşene vurulmaz.”
20.11 - Musa Kart: Çalmadık, çırpmadık. Evimizden ayakkabı kutularına tıkıştırılmış dolarlar çıkmadı
20:10 - Musa Kart'ın esprili savunmasına salon gülünce başkan, 'İçinizden gülün' diye uyardı.
20.09 - Musa Kart: "Bu iddianameye göre: Gazetemize, silahlı terör örgütü FETÖ/PDY, “adeta” el koymuş, gazetemiz bir terör örgütünün “adeta” savunucusu olmuş. Ortada somut delil yok, örgüt üyeliği yok, ama “adeta” bir örgüt var ve bu örgütün işlediği “adeta” suçlar. Bu durumda bizler de 9 aydır Silivri’de “adeta” tutukluyuz!
Bir arkadaşımız daha ByLock’un olmadığı tarihte bir ByLock kullanıcısıyla irtibat kurmuş, kurabilmiş. Evine parke döşeten arkadaşımız ise parkecinin bir diğer müşterisi FETÖ’cü olduğundan FETÖ’cü sayılmış. Ben de üç günlük Bodrum tatili için, gazetelerde tam sayfa ilanları yayınlanan, herkesin bildiği bir seyahat şirketini aramışım. Bu arama, terör örgütüyle irtibat sayılarak, önüme suç kanıtı olarak konulmuş. Bodrum’da deniz manzaralı bir odada 3 gün kalmayı umarken, Silivri’de beton manzaralı hücrede 9 ay kaldım. Yaşadıklarım bir rezervasyon hatası diye geçiştirilebilecek gibi değil!"
20:08 - Ergenler yeni kelimeleri akranlarına anlatmayı severler. Ergen bilirkişimizin kelimesi de manipülasyon
20:02 - Musa Kart: Karikatürle şiddete dayalı örgütlerin yan yana gelmesi eşyanın tabiatına aykırıdır
20:00 - Musa Kart'ın savunmasına geçildi.
19:45 - Atalay, üye hâkimin "Editöryel bağımsızlık nereye kadar" sorusuna "Editöryel bağımsızlık Cumhuriyet'te mutlak ilkedir" diye yanıt verdi. Ardından aynı üye hâkim Atalay'a "PKK, FETÖ ve DHKP-C'yi terör örgütü olarak görüyor musunuz" sorusunu yöneltti. Atalay soruyu yanıtlarken "Bu provokatif bir soru ve kamuoyuna başka türlü yansıtılacak bir soru olarak görüyorum ama şu cevapla yetinsinler:Bütün hayatım boyunca siyasi amaçlı bile olsa şiddet eylemlerine karşı çıkmış biriyim. Şiddet ve terör kitabımda yazmaz." ifadelerini kullandı.
19:40 - Akın Atalay'dan mahkeme başkanına: Siz bana Atatürkçülüğü öğretemezsiniz, dinlenen tanıklar da öğretemezler
19:35 - Heyet başkanından Akın Atalay'a: İddianame ve ifadelere göre Kurtlar Vadisi Pusu'daki Polat Alemdar'a benziyorsunuz
19:30 - Duruşma yeniden başladı
19: 24 - İstanbul Çağlayan'da görülen Cumhuriyet Davası'nda Atalay'ın ifadesinden sonra ara verildi. Aranın ardından Atalay soruları cevaplayacak.
19:23 - Akın Atalay savunmasını İlhan Selçuk'un sözleriyle bitirdi: Herkes kendi heykelini yontar
19.07 - Akın Atalay: Bu zorlu dönemde bunun bir diyeti vardı. Onurumuzla ve gururla ödüyoruz.
19.05 - Cumhuriyet'in heykelini İ.Selçuk, U.Mumcu, M.Aksoy, B.Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Onat Kutlar’lar hayatları pahasına yonttular. Bizler burada yargılanan Cumhuriyet’çiler, bu nadide heykelin sıradaki nöbetçileriyiz.
19.00 - Akın Atalay: Biz, bugünün muktediri öyle olmasını istediği için aylardır tutukluyuz.Esareti kabul etmeyiz, onurumuzdan,haysiyetimizden vazgeçmeyiz
18.58 - Akın Atalay: Savcılığın hakkımızda istediği araştırmalarda sonuç hep lehimize ama savcı iddianameye koymamış.
18.31- Akın Atalay: Gazetenin günlük satış ortalaması ile aylık satış ortalaması arasında çelişki var.Basın İlan Kurumu aylık tirajı 1 milyon eksik yazmış. Matematikteki dört işlemi bilen herkes, gazetenin tirajıyla ilgili iddiaların da nasıl çürüdüğünü görür!..
18.31 - Akın Atalay: Gazetenin günlük satış ortalaması ile aylık satış ortalaması arasında çelişki var.Basın İlan Kurumu aylık tirajı 1milyon eksik yazmış
18.24 - Akın Atalay: Aydınlık Gazete ve Vatan Partisi'ndekilerin 7 yazısının yeri iddianame sayfaları değil çöp kutusudur. Cevap vermeyi zul sayarım.
18:20 - Verilen aranın ardından Akın Atalay savunmasına devam ediyor:
“Oda TV ve Ergenekon dönemlerinden bu yana değişen pek bir şey yok. Yapılanlar aynı, yalnızca yapanlar değişmiş.”
17.45 - Duruşmaya ara verildi.
17.20 - Atalay: Bylock ile ilgili tüm iddiaları yanıtladım. Mutlu oldunuz mu? Tatmin oldunuz mu? Siz kendi konuşmalarınızı böyle açıklayabilir misiniz? Cumhuriyet'in 92'nci kuruluş yıldönümü için arayan gazetecinin telefonunu açıp 49 saniye konuşmam suç delili.
17.15 - Atalay: Tam 6,5 yıl önce evimi yaptırıp ödeme yaptığım bir parkecinin oğlu üzerinden "fanstastik"çe suçlandım.
17.10 - Atalay: Bedel karşıligi yapılan işlem bile şüpheli işlem olarak önümüze getiriliyor. FETÖ ile ilgili olduğu söylenen Kaynak Medya’dan 2014-16 arası 8 işlemde toplam 41 bin TL reklam almışız Evet 41.000-TL değilse de 37.000-TL’si doğru. Ama son on yılda Yeni Şafak'ta 309, Sabah'ta 286, Star'da 177, Akşam'da 138, Hürriyet'te 154.Habertürk'te 64, Türkiye'de 148, Yeni Akit’te 44, Milli Gazete'de 75 kez yayınlanmış Bank Asya reklamı.
17:05 - Aynı zaman diliminde Cumhuriyet’te ise 5 kez, evet sadece 5 kez yayınlanmış. Bu durumda bizim yayımladığımız reklam nedeniyle FETÖ/PDY irtibatı iltisakı değerlendirmesi yapılıyorsa, diğer gazetelerin aralarındaki ilişkiyi tanımlamak için kullanılacak kelime bulmak epey güç olacaktır.
17.00 - Atalay: Bank Asya reklamlarından Cumhuriyet'in aldığı gelirle diğer gazeteleri karşılaştırıyor. Yeni Şafak, Aksam gibi gazetelerde yüzlerce kez Bank Asya reklamı yayınlanırken Cumhuriyet'te 5 kez yayınlanmış. Kaynak Medya A.Ş'den 3 yılda 8 işlemde 37.000TL'lik reklam alınmıştır. 10 yılda Yeni Şafak 309, Star gazetesi 177 işlem var. Cihan Haber Ajansı'na yapılan ödemenin sebebi 2015'teki iki genel seçim sonuçlarının satın alınmasıdır. Bu hizmeti tüm kanallar almıştır. MASAK raporunda 6 yılda 9 şüpheli işlem tanımlanmış, toplam değeri cironun binde biri bile değil.
16:50 - Atalay: Yine de tek tek açıklayacağım.Cihan Haber Ajansı'ndan ajans hizmeti satın alındı ve Kaynak Reklam A.Ş'den 37 bin TL reklam geliri elde edildi. Ama aynı 10 yıllık süreçte Yeni Şafak 309 kez, Sabah 286, Yeni Akit 44 kez Bank Asya reklamı aldı. 2014'te "Özgür basın susturulamaz, gazetecilere özgürlük" isimli ilanı basmak için alınan para da şüpheli işlem sayılmış. Ülkedeki tüm medya kuruluşları gibi 2015'teki iki seçimde Cihan Haber Ajansı'ndan hizmet aldık ve bedelini ödedik.
14:48 - Atalay: Bu şirketle başka bir ilişkim de olmadı. Mahkeme gerek duyarsa Kanal D, CNN Türk, Habertürk, Show TV, Star TV, Fox TV, Hürriyet gibi medya kuruluşlarına yazı yazarak 2015'teki seçimlerde Cihan Haber Ajansı'nden hizmet alıp almadıklarını ve ne kadar ödediklerini sorabilir. Feza Gazetecilik "Özgür Basın susturulamaz" ilanı vermiş. Bu ilanın bedeli almamış olsaydık belki o zaman kuşku duyulabilirdi.
16:45 - Atalay: Duruşma yeniden başladı. Akın Atalay savunmasına devam ediyor.
15:30 - Duruşmaya bir saat "yemek" arası verildi.
15:15 - Atalay: Savcılığın atadığı ‘İletişim ve Bilişim Uzmanı’ Ünal Aldemir bilirkişi listesinde yok. Bu kişi 2011’de üniversiteyi bitirmiş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ‘Reis’ diye söz eden paylaşımlar yapan, TİKA, SETA gibi kurumlarda gönüllü çalışmış Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nde okutman olarak görevlendirilmiş biri.
15:00 - Atalay: Bilirkişi Ünal Aldemir, Cumhuriyet Gazetesi manşetinin ‘darbecilerin ihanet konuşması’ kısmını raporunda kesmiş. Savcı bilirkişi manipülasyonu.
14:50 - Atalay: Dosyada iki iddianame var. Basına bir gün önce sunulan ile size sunulan farklı. Haber yapınca bilirkişi raporu iddianameden çıkarıldı. Cumhuriyet dosyasındaki bilirkişilerden birinin ismi dosyada gizlenmiş. Gizli bilirkişilik hukukta yok ama savcıda var.
14.25 - Atalay: Yenigün A.Ş. borca batık degildir. Güveni kötüye kullanma suçu için ahlaken, mesleki olarak batık olmak gerekir. Kimseye kapı kulu olmadık.
14.15 - Atalay: Bizim gazetemizde editöryal bağımsızlık vardır ve patronlar yazı işlerine, köşe yazılarına karışmaz.
14.02 - Atalay: İddianamede yayın politikasının değiştiği yönünde değerlendirmelere yer veriliyor. Savcılığın bununla ilgilenmesi abes. Gazetelerin içeriğini ve yayın politikasını denetlemek savcıların görevi de değildir, haddi de değildir.
14:00 - Atalay: İddianamede yayın politikasının değiştiği yönünde değerlendirmelere yer veriliyor. Savcılığın bununla ilgilenmesi abes.. Savcılığın bununla ilgilenmesi abes. Gazetelerin içeriğini ve yayın politikasını denetlemek savcıların görevi de değildir, haddi de değild
13:45 - Atalay: Eski yönetimden 5 kişiden 2'si yeniden seçim yapılacak toplantı öncesinde istifa edip üçü de mazeretsiz katılmamıştır. Bu seçime istifa edip katılmayan iki kişi, (aleyhte tanıklar) sonra toplantı yeter sayısı yok diye sonradan başvuruda bulunmuştur.
13:30 - Atalay: Soruşturmayı yapan Savcı Murat İnam hakkında FETÖ üyeliğinden iki müebbet hapisle açılan dava sürüyor; ama hala görevdeler. Yayın politikasında laiklik ilkesi bulunan kadim bir gazeteye FETÖ suçlaması yapan Savcı, FETÖ'den sanık. Cumhuriyet'in boyun eğeceğini, ödün vereceğini düşünenler varsa yanılıyorlar. Bizi baskıyla korkutamazlar. Devlet içinde yuvalanmış çetelerle gazetenin ilişkisi yoktur.
13:25 - Atalay: Cumhuriyet Gazetesine yönelik soruşturma tam bir hukuk cinayetidir. İki amaç var: Cumhuriyet gazetesini susturmak ya da teslim almak, korkusuzca yazmaya devam edeceklere mesaj vermek. Bizi baskı, tehditle korkutamazlar. Örgütlerle ve devlet içinde yuvalanmış çetelerle gazetenin ilişkisi yoktur. Tek faaliyeti gazeteciliktir. Bu gazetenin adını Atatürk vermiştir. Yazarları bedel ödemiştir, katledilmiştir. Direncimizi kıramazlar. Bu operasyona maruz kalan, teslim alınmak, direnci kırılmak, pes ettirilmek istenen gazete öyle sıradan bir gazete değildir son nefesimize kadar gazetecilik mesleğine,etik ilkelere, onurlu geçmişe leke sürdürmeyeceğiz. Boyun eğmeyeceğiz.
13:22 - Atalay: Bu gazete Cumhuriyet'tir ve bu gazete bir gazetecilik anıtıdır! Son nefesimizi verinceye dek dik duracağız. Bu gazetenin köklerinde, tarihinde ve hatta genlerinde bağımsızlık ve özgürlük tutkusu vardır. Soruşturma ve kovuşturma sürecine bakılınca, bu yargılamanın akla mantığa ne kadar aykırı olduğu görülecektir. Bu haksızlığı yapanlar, asıl onlar çok korkuyorlar. Cumhuriyet korkmaz, teslim olmaz, pes etmez.
13:20 - Atalay: 31 yıllık avukatım ilk kez bir duruşmaya kravatsız geldim, çünkü geçen hafta kravatları topladılar. Savunmada kullanacağım kitapları sakıncalı diyerek getirmeme izin vermediler. 'Suç Örgütleri' isimli kitabı savunmamda kullanacaktım ama izin verilmedi. Bu dava Cumhuriyet'e ve gazeteciliğe saldırıdır.
13. 15 - Aranın ardından Akın Atalay savunmasına başladı.
13:01 - Duruşmaya 15 dakika ara verildi.
13:00 - Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Erdem Gül, "Salonun tıka basa olduğunu" vurgulayarak davayı takip eden tüm gazetecilere teşekkür etti.
12.50 - Savcı, Kadri Gürsel'e iddianamede olmayan unsurlardan soru sordu.
12.45 - Mahkeme Başkanı, Kadri Gürsel'e yayın danışmanı ile basın danışmanı arasındaki farkı sordu. Mahkeme Başkanı'nın sorusu salonda gülüşmelere neden oldu.
12:41 - Gürsel: Kadri Gürsel savunmasını bitirdi. Gürsel beraat istedi.
12:34 - Gürsel: İddianamedeki isnatların dayanaklarını anlatıyor. Vakıftaki imza yetkim, köşe yazım. Bu iddialar gerçek dışıdır. Birincisi, Bylock kullanıcısı kişilerle iletişim kurduğum gerçek dışıdır. Dayanaktan yoksundur, HTS kayıtları incelenince 112 kişiden 102’si ile olduğu iddia ediliyor. 17’si beni tek taraflı aramış. 85’i mesaj atmış. 85 kişi bana bir defaya mahsus bir ya da iki mesaj atmış. 17 kişi de beni aramıştır. Ben iletişim kurmadım, onlar iletişim kurmak istemiş ama ben kurmamışım. Benimle irtibat kurmaya çalışmalarının nedeni bağımsız bir gazeteci olmamdan kaynaklandığına inanıyorum.
12:30 - Gürsel: 112 kişiden sadece sekizi ile karşılıklı iletişimim var. 5’i Bylock kullanıcısı. Mesleğim sebebiyle konuştum. Bunu bilmem mümkün değildir. İki kişiyi ben aramışım. Bir defaya mahsus olmak üzere. Biri Ahmet Altan, babasının vefatı sebebiyle aradım. Açmadı. Mümtazer Türköne'yi de bir kez aradım, saldırıya uğramıştı, geçmiş olsun diye aradım
12:25 - Gürsel: İddia makamı hakkımdaki HTS kayıtlarını inceleme gereğini duymamış mıdır? cevapsız smsler, bir defaya mahsus telefonlar, bunları iddia makamı teşhis etmemişse görevini ihmal etmiştir, bunları bilerek kullandıysa görevini kötüye kullanmıştır
12:11 - Gürsel: Emniyetin bu iftirasına iddia makamı yer vermemiştir. İmza sirküleri, iddia makamı tarafından değerlendirilmiş midir. Dolayısıyla şirketin ne 1. Ne de 2. İmza yetkilileri arasındayım.
12:10 - Gürsel: 2007 yılında köşe yazarlığına başladım. Bugüne kadar iktidarı eleştirmem sebebiyle hiç dava açılmamış, soruşturma başlatılmamıştır. Görüşlerimi olgulara dayandırdım. Tutukluluğum cezaya dönüşmüş ise bu görüşlerimin ne kadar haklı olduğunu gösterir. Yazıyı kaleme almamın sebebi Bulgaristan bakanının sigara paketini Varşova’da kendisinden alması ve sigarayı bırakması için söz verdirmesidir. Masak rapolarında da adım geçmemektedir. Ancak iddianamede aksi belirtiliyor.
12:15 - Gürsel: Yayın politikası değişikliği ve terör örgütlerine yönelik yayınlar sebebiyle iddia makamı beni suçluyor. Yenigün Haber Ajansı’nda 1. derece imza yetkisine hiçbir zaman sahip olmadım. Bu nasıl iddianamede yer alır? Bir de Cumhuriyet Vakfı başkanı ilan edilmişim. Bu hatalar masum bir dalgınlıkla açıklanamaz. Kriminalize edilmeye çalışılan bir vakıf vardır. Delil de uydurulmamış. Bu sadece bana yapılmamış. Fezlekede Akın Atalay, Bülent Utku, Güray Öz ve bir kişi daha saydı, bu kişilerin de vakıf başkanı olduğu yazıyor.
12:06 - Mahkeme Başkanı, iki büyük salondan birinde duruşmanın görüldüğünü ve böyle devam edeceğini söyledi. Ama salonun yetersiz kaldığı açık.
12:05 - Kadri Gürsel'in savunması başladı. Gürsel, sözlerine "Bu iddiaların tamamı gerçek dışıdır" diyerek başladı.
11:50 - Av. Yıldız İmrek, duruşmada yargılanan kişi başına 3 avukat sınırlamasının savunma hakkının kısıtlanması anlamına geldiğini söyledi.
11:42 - Cumhuriyet avukatlarından Abbas Yalçın, soruşturma aşamasından itibaren yapılan hukuksuzlukları sıraladı ve "Bu hikayade ne vicdan ne hak ne de hukuk var" dedi.
11:40 - Savunma için ilk söz Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu'ya verildi. Ancak savunma metninin içinde bulunduğu evraklara jandarma el koyduğu için savunmasını yarın yapacak.
11:32 - 'Cumhuriyet'çilerin kimlik tespiti bitti. İddianamenin özeti okunarak duruşma devam ediyor.
11:30 - Duruşma salonunda bir askerin silahlı olarak bulunmasına avukatlar itiraz etti.
11:29 - Ahmet Şık'a 'Çocuğunuz var mı' diye soruldu. Şık "Gurur duyduğum bir kızım var" diye cevap verdi. Şık malvarlığına ilişkin sorulan soruyu ise "tek dikili ağacım kızım" diye yanıtladı.
11:05 - Duruşma kimlik tespitleriyle başladı.
11:00 - Duruşma salonuna getirilen Kadri Gürsel'in oğluna sarılmasına izin verilmedi.
10:56 - Prof. Yaman Akdeniz, yaşananlarla ilgili olarak "Adliyede bile adalete erişemiyoruz" dedi.
10:48 - Güvenlik görevlileri, tutuklu Cumhuriyetçilerin duruşması için ayrılan 150 kişilik salonun dolduğunu ifade etti. Gazeteciler, duruşma salonuna alınmamalarını alkışlarla protesto etti.
10:37 - Cumhuriyet.com.tr Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güven, çalışma arkadaşlarının yargılanacağı duruşmaya alınmayı beklerken...
10:23 - Mahkeme salonuna alınmayan gazeteciler sarı basın kartını gösterdi.
10:00 - Önder Çelik'in eşi mahkeme salonu önünde oluşan arbede sırasında "Tutuklu eşlerini alın" diye bağırdı.
Hasan Cemal: Cumhuriyet'i yıkamazsınız!
09:50 - Cumhuriyet davası Çağlayan'da: 'Hemen şimdi adalet' sloganıyla balonlar gökyüzüne bırakıldı.
09: 42 - Dışarıdaki Gazeteciler İnisiyatifi adına basın açıklamasını Candan Yıldız okudu. "Biz gazeteciler, sansürün kaldırılmasını yıllardır bayram diye kutluyoruz" diyen Yıldız, açıklamaya şöyle devam etti:
Bu davada 19 gazeteci yargılanıyor. İddianameye bakarsanız terör örgütüne yardım ve yataklıkla suçlanıyor. İddianamede tam 660 kez "haber" ifadesi geçiyor. Çizerlerin karikatürleri, gazetecilerin "haberleri" terör diye sunuluyor. Darbenin siyasi ayağı gizlenirken, gazetecilere aba altından sopa gösteriliyor bu dava ile. Bugün burada olmama sebebimizi sevgili Ahmet Şık Oda Tv davasında söylemişti; "Bu baskı ve zulümden çocuklarımızın düşlerini gerçek kılacak bir hayat çıkaracağız" Hiç kimse endişe etmesin, gazetecilik kazanacak. Bu ülkenin fikri hür, vicdanı hür gazetecileri hakikatin peşinden gidecek. Gazetecilikten asla vazgeçmeyeceğiz. Tutuklu gazeteciler serbest bırakılsın. Kahrolsun istibdat."
09: 37 - CHP İl Başkanı Cemal Canpolat da burada kısa bir konuşma yaptı.
Enis Berberoğlu'nun tutuklanması sonrası başlatılan "adalet yürüyüşü"ne değinen Canpolat, "Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu bu içi boş iddianame için de 25 gün yürüdü. Cumhuriyet her dönem saldırılarla karşı karşıya kalmıştır. Laikliğe sahip çıkıldığı her dönem saldırılara uğramıştır. Bunun son olmasını diliyorum" diye konuştu.
09:33 - Avrupa Parlamentosu adına konuşan SPD'li Arne Liets "Bizler dayanışma için buradayız. Deniz Yücel için de adalet diliyoruz" dedi.
Liets'in ardından Avrupa Parlamentosu (AP) Yeşiller Grubu Eş BaşkanıRebecca Harms söz aldı. "Ahmet içeride olduğu için aslında özel nedenlerle buradayım. Basın özgürlüğü demokrasinin temelidir" diyen Harms, şunları söyledi:
"Ayrıca sizler, burada olanlar bizim kahramanlarımızsınız. Sizlerden cesaret alıyoruz. Bu Türkiye'nin bütün vatandaşlarına iyi şanslar diliyorum. Ayrıca Türkiye'deki demokrasi sorunu bütün dünyanın sorunudur. Tekrar dayanışma dileklerimi iletiyorum."
09:30 - CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, "Tam 9 aydır Cumhuriyet'i susturmaya yönelik operasyon sürüyor. Bu davanın tüm muhalifleri kapsadığını görüyoruz. Cumhuriyet çalışanları sorgusuz, sualsiz ve iddianamesiz uzun süre cezaevinde kaldılar" hatırlatmasında bulundu. "İktidar, FETÖ ile ilişkisini gizlemek için Cumhuriyet'i hedef aldı ve içi bomboş bir iddianame hazırladı. Bir iddaname hazırlandı ve bu iddianame bir balondur" dedi. Barış Yarkadaş sözlerinin ardından elindeki balonu patlattı.
09:22 - Uluslararası Basın Enstitüsü Medya ve İletişim Direktörü Steven Ellis, "Bugün bu davaya, uluslararası dayanışma mesajımızı iletmek için geldik. Burada Sınır Tanımayan Muhabirler, Basın ve Medya Özgürlüğü işin Avrupa Merkezi ve Uluslararası Yayıncılar Birliği'ni temsil ediyoruz. Burada aynı zamanda Türkiye hükümetine mesaj vermek istiyoruz. Muhalefeti susturmayı ve hesap vermekten kaçınmak için açılan davalar sonuçsuz kalacaktır. Bu dava, gazeteciliği bir suç haline getirmek için. Bu dava 17 gazeteci ve yöneticinin kaderinden çok daha fazlasına karar verecek. Bu dava bu ülkede demokrasinin bir yeri olup olmadığını gösterecek. Biz işini yaptığı için hapiste olan her gazeteci için mücadelemize devam edeceğiz" dedi.
Doğan Akın: "Bizans" uzun bu topraklarda, izan kısa...
09:16 - Filiz Kerestecioğlu da basın açıklamasında konuştu. "Bu son dönemde hayatımız boyunca yaşamadığımız kadar, ne için orada olduğunu bile bilmeden yaşadığımız dönemlere girdik. Bu arkadaşlarımız ki, içinde benim meslektaşlarım, avukat arkadaşlarımız da var. Sadece Cumhuriyet'te çalıştıkları için hapse girdiler" diyen Kerestecioğlu, "Bildiğiniz gibi bu ülkede gazeteciler terörist, siyasetçiler terörist, kadınlar terörist, sadece iktidar yanlıları terörist değil. Böyle bir ülkede adaleti aramak gerçekten zor" ifadesini kullandı.
Kerestecioğlu sözlerinin devamında şunları kaydetti;
Faşizme karşı birlikte, omuz omuza olmak hepimizin görevidir.
Kerestecioğlu'ndan sonra söz alan Umut Oran, "İfade özgürlüğü haktır ve bütün uluslar bu özgürlüğe saygı duymak zorundadır. Demokrasinin iki ayağı vardır; biri düşünce özgürlüğü, diğeri haber alma özgürlüğüdür. Bu millet bu özgürlüklerin askıya alınmasını hak etmiyor" dedi.
Oran'ın açıklamasının ardından İstanbul Adliyesi önünde toplanan grup "Susma haykır, faşizme hayır" sloganı attı.
09:14 - Çağlayan'dan İstanbul Adliyesi'ne yürüyen TGS'liler basın açıklamasının yapılacağı alana geldi.
09:00 - HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, CHP İstanbul milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Barış Yarkadaş ile Sosyalist Enternasyonel Başkan Yardımcısı Umut Oran da basın açıklamasına katılanlar arasında.
08:51 - Duruşma öncesi "Dışarıdaki Gazeteciler" öncülüğünde bir basın açıklaması yapılacak.
Kimler yargılanıyor?
Tutuklu bulunan 12 Cumhuriyet gazetesi çalışanının duruşması Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görülecek. Davaya İstanbul 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi bakıyor.
Cumhuriyet çalışanları 267 gündür Silivri Cezaevi’nde tutuklu. Cumhuriyet gazetesi muhabiri Ahmet Şık 206, muhasebe biriminde çalışanı Yusuf Emre İper ise 108 gündür aynı cezaevinde tutuklu bulunuyor.
Gazete çalışanlarına yönelik iddianame, tutuklamalardan 156 gün sonra hazırlandı. Gazeteye yönelik soruşturmayı başlatan, ancak daha sonra hakkında ‘FETÖ’ davası açılan Murat İnam’ın imzasının yer almadığı iddianameyi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekinci ve Cumhuriyet Savcısı Yasemin Baba imzaladı.
İddianamede, Can Dündar, Mehmet Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay’ın, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” suçundan ayrı ayrı 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik’in “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 11.5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya’nın da “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 9.5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını istedi.
Ahmet Şık’ın ise “PKK ve DHKP/C” silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek” suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Cumhuriyet gazetesine yönelik ilk operasyon 31 Ekim 2016 pazartesi günü sabah saatlerinde başladı. Sabah saatlerinde Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ile yazar ve yöneticler gözaltına alındı. Bir süre sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık Anonim Şirketi (Cumhuriyet gazetesini çıkaran şirket) ve gazetenin imtiyaz sahibi konusundaki Cumhuriyet Vakfı yöneticileri hakkında, PKK/KCK ve FETÖ/PDY Terör örgütlerine müzahir olduklarına, 02/04/2013 tarih ve 2013/4 sayılı yönetim kurulu toplantısında alınan vakıf üyeliğine seçim kararının usulsüz olduğuna, 15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre öncesinde darbeyi meşrulaştırıcı yayınlar yapıldığına dair iddia ve tespitler üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca ‘FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’ suçlarından bir kısım şüpheliler hakkında 18/08/2016 tarihinde soruşturma başlatılmıştır.”
Cumhuriyet gazetesine açılan soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savıcısı Murat İnam’ın 2 Kasım 2016’da Selam Tevhid soruşturmasında kumpas kurduğu iddiası ile ‘FETÖ’ye üye olmaktan’ yargılandığı ortaya çıktı.
Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bu durumu ‘talihsizlik’ diye niteledi ve “Olmaması daha doğrudur. Keşke böyle bir görevlendirme yapılmamış olsaydı daha iyi olurdu, daha da doğru olurdu” dedi.
Bugünkü duruşma öncesi Gazete Duvar’a konuşan Cumhuriyet’in avukatlarından Abbas Yalçın, savcılık tarafından hazırlanan iddianameyi , “Çok özensiz ve kasıtlı yanlışlarla dolu” diye eleştirirken şu bilgileri verdi:
“Müvekillerimizi hiçbir şekilde bağlantıları olmayan terör örgütleri ile ilişkilendirme çabası var. Yıllar önce yaptıkları telefon görüşmeleri ve hiçbir problem taşımayan para trafiklerinin tamamını büyük bir problem varmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Açıkçası gazeteye hiç olmayan bir suçlamayı yönelten, bunun için de elinden geldiği çabayı gösteren ama hiçbir şekilde de başarılı olmayan bir iddianameyle karşı karşıyayız.”
Gazetenin yazar ve yöneticileri, ‘kaçma şüphesi’ nedeniyle tutuklandı. Tutuklamalar yaşanırken hakkında yakalama kararı olan gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay yurt dışından Türkiye’ye döndü ve Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alındı.
Avukat Yalçın, müvekillerinin hiç tereddüt etmeden ifade vermeye gittiklerini belirterek şunları söyledi:
“Müvekillerimizi zaten evlerinden aldılar. Evlerinde bulamadıklarını ise telefonla çağırdılar. O tarihte bile yurt dışında olan Akın Atalay da kalkıp kendisi geldi. Hiçbir müvekillimizin, hiçbir zaman kaçma şüphesi olmadı. Buna rağmen tutukluluğa ilişkin 9 aydır yapılan tüm talepler ‘kaçma şüphesi ve delilleri yok etme’ gerekçesiyle reddedilerek arkadaşlarımız cezaevinde tutuklu bulunuyor. Bu dosya ilk gününden itibaren tüm avukatlara gizli ve kısıtlı oldu. Dosyaya gizlilik kararı getirilerek avukatlara da kısıtlılık kararı getirdiler. Dosyadan gözaltı kararları da dahil olmak üzere bir tek evrak bile alamadık. Dolayısıyla müvekillerimizin bu dosyadan hiçbir şeyi karartma ihtimalleri ve kaçma şüpheleri de yoktu. Gerçeğe aykırı bir şekilde böylece müvekillerimizi tutukladılar. Umudumuz bir an önce bu hukuksuzluğun son bulup müvekillerimizin bir an önce tahliye edilmesi.”
Tutuklamaların ardından birçok sanatçı, siyasetçi, gazeteci ve okur merkezi Şişli’de bulunan Cumhuriyet gazetesinin önünde toplanarak kararı protesto etti. Tutuklamalardan en çok etkilenenler ise Cumhuriyet gazetesi çalışanları oldu. Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya yaşadıklarını, “Korkmadık, kaldığımız yerden devam ettik” diyerek şöyle anlatıyor, “Korkmadığımızı, aynı şekilde gazeteciliği sürdürdüğümüzü herkese gösterdik. Tutuklu gazeteci arkadaşlarımız için daha da iyi bir gazete yapmak üzere işimize dört elle sarılıyoruz. Böylece içerideki gazeteci arkadaşlarımız da daha dik bir şekilde durabilir. Gazetemizin çalışanları bu süreç içerisinde herhangi bir korku yaşamadı. Muhabiri ve editörleri kadar bizler de yöneticiler olarak her gün elimize gelen haberin sadece gerçek olup olmadığına bakıyoruz. Bunun dışında hiçbir kritere bakmıyor, ‘bu haberi yayınlarsak Ankara, AKP kızar mı’ demiyoruz. Haber doğru ve yorum gerçekse onu aynı şekliyle gazetemizde yayınlıyoruz.”
Cumhurbaşkanı "Öyle bırakmam onu" demişti
Cumhuriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün 26 Kasım 2015'te tutuklanmasına gerekçe gösterilen MİT TIR'ları haberi, gazetede 29 Mayıs 2015 günü "İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar" başlığıyla yayımlanmıştı.
Haberde, Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait tırlarla Suriye'deki gruplara silah ve cihatçı sevk edildiği iddia edilmiş, kanıt olarak da savcılık dosyasından alındığını belirtilen görüntüler verilmişti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet'te bu haberin yayımlanmasından iki gün sonra, 31 Mayıs 2015 günü TRT canlı yayınında TIR'lar konusunun gündeme getirilmesini 'casusluk faaliyeti' olarak niteleyerek "Bu casusluk faaliyetinin içine o gazete de girmiştir. Haberi yapan bedelini ağır ödeyecek" demiş ve davanın açıldığını duyurmuştu.
Erdoğan programda "Bu olay Bayırbucak Türkmenleriyle alakalı bir konu. Hep şunu ifade etmişimdir: Özellikle insani yardım noktasında şu anda Milli İstihbarat Teşkilatımız Bayırbucak Türkmenlerine bu desteği vermektedir. Kimden aldın bu rakamları? Paralel yapı. MİT'e yönelik atılan o iftiralar bir ajan bir casusluk faaliyetidir ve bu gazete de bunların arasına girmiştir. Avukatlarıma talimatı verdim hemen davayı açtım. Burada hakikaten samimi dürüst olan, onlara verdiğimiz eğitimi çok samimi olarak açıklarlar. Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu. Üst akıl böyle bir talimat veriyor. DAİŞ'ten bahsettiler, terör örgütlerinden bahsettiler. Bayırbucak Türkmenleriyle ilgili bizim desteğimizin olmadığını iddia ediyorlar. Ahmet Davutoğlu Bey'in, benim defaatle yaptığımız toplantılar var. Lojistik yardımlarımızı, verdiğimiz eğitimleri açıklarlar. Biz onları yalnız bırakmamanın ötesinde, sıkıntıda olanların bir kısmını ülkemize çektik, tekrar daha sonra gönderdik. Bu konuda bize muhalif olan siyasilerden, bunu bilenler de vardır. Biz zalim Esed'in eline bunları bırakamayız. Elimizden gelen desteği vermeye devam edeceğiz. Ben davamı da açtım. Bunların derdi Türkiyenin imajına gölge düşürmek. Bunu özel haber olarak yapan kişi de bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu" diye konuşmuştu.
© Tüm hakları saklıdır.