Nazım Alpman*
Cemal Süreya 6 Temmuz 1976’da yazdığı “Ölüleri Seviyorlar” başlıklı yazısında “Ülkemizde sanatçının durumu gerçekten ilginç. Yaşadığı sürece ilgilenilmiyor, ölür ölmez göklere çıkartılıyor” diyor.
Örnek olarak da Orhan Veli’yi gösteriyor:
“Orhan Veli Kanık ölümünün hemen ilk haftası içinde herkesçe benimsenmiştir.”
Cemal Süreya, Orhan Veli’nin kısa yaşamı içinde ona karşı ne kadar “ilkel” davranıldığını şöyle anlatıyor:
“Yıllarca onun girişimlerine dudak bükenlerin, onunla eğlenenlerin, o girişimi değerlendirmeleri, içlerine sindirmeleri için bir hafta çok kısa bir süre değil mi acaba?”
Aslında bu “yeni” olan her şeye karşı muhafazakâr toplumların geleneksel kadersizliği!..
Bugün Orhan Veli’nin doğum günü… 13 Nisan 1914’te Beykoz’un Yalıköy Mahallesinde İshak Ağa Yokuşu’ndaki 9 numaralı ahşap evde dünyaya geldi.
Babası Mehmet Veli Bey annesiyse Beykozlu Hacı Ahmet Bey’in kızı Fatma Nigar Hanımdır. Şairin nüfus tezkeresindeki adı Ahmet Orhan olup soyadı kanunu öncesinde Orhan Veli olarak tanındı.
Orhan Veli fiziki olarak bu dünyada sadece 36 yıl kaldı. Günümüzde şiirlerini elden ele dolaşan kitaplarında okuyan gençlerin ona olan sevgi ve ilgisine bakarak şöyle denilebilir:
-Genç şair Orhan Veli 36 yaşını sürüyor!
Aziz Nesin bir anma konuşmasında “Ölenler yaşlanmadığı için” demişti:
-Şimdi onların bana abi demesi lazım!
Orhan Veli “eski” ile köprüleri atarak şiire yeni sayfalar açmıştı. Hece, aruz ölçülerini kullanmayı reddetti. Kafiyeyi ilkel, mecaz, teşbih, mübalağa gibi edebi sanatları “gereksiz” bulduğunu açıkladı.
Böyle olunca da Cemal Süreya’nın yukarıda yazdıkları ortaya çıktı. Orhan Veli’nin şiirlerine dudak büküldü, onu ciddiye almayanlar çoğunluğu oluşturdu.
Yenilikçi tavrı nedeniyle ona karşı “en şefkatli” yaklaşan babası Veli Bey idi:
-Oğlum doğru dürüst şiirler yazsana!
Şairin sonradan çok ünlenen “Boğaziçi’nde bir garip/Orhan Veli’yim/Veli’nin oğluyum/Tarifsiz kederler içindeyim” dizeleriyle başlayan şiiri yayınlandığında Veli Bey çok sinirli biçimde eve geliyor “Sana kaç kere söyledim, böyle şiirler yazma diye” elindeki dergiyi gösteriyor:
-Madem yazıyorsun, beni ne katıyorsun!
Bu özel bilgiyi şairin kız kardeşi Fürüzan Yolyapan, Beykoz Sözlü Tarihi için yaptığım söyleşi sırasında anlatmıştı.
Fürüzan Hanım o gün “Orhan Ağabeyimin pek çok şiiri Beykoz temalıdır” da demişti. Örnek olarak da “Gün Olur” şiirini vermişti:
-Balıkçıların kurutmak için serdiği ağları gösterip ‘bak Fırfır bu denizden yeni çıkmış ağ kokusudur’ demişti.
Kıvırcık saçları nedeniyle kız kardeşine Fürüzan yerine Fırfır dermiş Orhan Veli.
Orhan Veli ile ilgili her zaman konuşup anlatılacak pek çok şey vardır. Onun zengin dili, genç kalemi, hınzır bakışı, dalga geçişi, hüzünlendiren, coşkuya boğan dizeleri... Şiirleriyle tanışan genç nesillerle yaşamaya devam ediyor Beykozlu şair. Bir kez daha onu saygı ve sevgiyle anıyoruz:
-Bugün 13 Nisan günlerden Orhan Veli!
***
Dalgacı Mahmut
İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.
Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir baş düşünürüm başımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne haltedeceğimi bilemem.
*(BirGün - 13 Nisan 2015)