Gündem

'Bu yıl ki Yüksek Askeri Şura'ya, temditli generaller olayı damgasını vuracak'

Abdülkadir Selvi: Dünyanın hiçbir demokrasisinde seçilmiş başbakan ile askeri bürokratın oyu bir olmaz

24 Temmuz 2012 13:38

Abdülkadir Selvi
(YeniŞafak, 24 Temmuz 2012)

 

YAŞ'ta temdit sorunu

 

Geçen yıl ki Yüksek Askeri Şura toplantısına, komutanların istifa resti damgasını vurmuştu.

Genelkurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanının istifası, eski Türkiye'de olsa iktidar devrilir, hükümet gider ama istifa eden komutanlar rütbelerini parlatarak koltuklarına geri dönerdi. Böylece askeri vesayet bir kez daha konumunu pekiştirmiş, sivillere dersini vermiş olurdu.

Darbeci Cemal Gürsel, darbe yapacağından korktuğu Hava Kuvvetleri Komutanı İrfan Tansel'i görevden alarak dış göreve göndermeye kalkışmış, havalanan jetler Tansel'i, Edirne sınırından çevirip koltuğuna oturtmuştu.

Yeni Türkiye'de ise, Genelkurmay Başkanı Koşaner ve kuvvet komutanları istifa etti ama bir deprem yaşanmadı. Jetler değil, 'Güle güle demokrasisi' devreye girdi. 5 buçuk saat içerisinde yeni komutanlar göreve başladı.

Geçen yılki istifa olayı bize güçlü sivil iradenin ve sivil Cumhurbaşkanlığı'nın ne denli önemli olduğunu hatırlattı. Birilerinin Çankaya'yı neden kale olarak gördüklerini daha iyi anlama fırsatı verdi.

Burada açık yüreklilikle kaydedilmesi gereken bir nokta var.

Necdet Özel demokrasi açısından tarihi bir görev ifa etti. Nasıl ki, Hilmi Özkök, Ayışığı, Sarıkız ve Balyoz darbe planlarının olduğu dönemde, darbeye geçit vermediyse, Özel Paşa da, 'Demokrasinin askeri' olarak bu sürece damgasını vurdu.

Geçen yıl, şura kararları Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Ahmet Sever tarafından açıklanırken, temdit işleminin 'Bir defaya mahsus olmak üzere' yapıldığı ifade edilmişti.

Bu yıl ki Yüksek Askeri Şura'ya, temditli generaller olayı damgasını vuracak.

Demokrasinin derinleşmesi ve askeri vesayet kurumlarının tasfiyesi açısından YAŞ'ı tartışmamız gerekiyor.

YAŞ'ta Genelkurmay Başkanı ile Başbakan'ın eşit seviyede olduğu oturma düzeni değişti. Sivil irade tek başına başkanlık ediyor, YAŞ toplantısına. Ancak bu yeterli değil. Hala Başbakan'ın oyu ile şura üyesi bir orgeneralin oyu eşit. İçeride oylama yapılıyor, evet diyen askerler bir blok, hayır diyen iki el. Başbakan ve Milli Savunma Bakanı.

Ama sonuç askerin istediği yönde çıkıyor.

Dünyanın hiçbir demokrasisinde seçilmiş başbakan ile askeri bürokratın oyu bir olmaz.

Sistem içerisinde MGK, Bakanlar Kurulu, TBMM ve Yüksek Askeri Şura şeklinde düzenlenen, eşdeğer vesayet kurumları sistemine son vermemiz gerekiyor. Ayrıca Yüksek Askeri Şura'nın terfi ve emeklilikle ilgili işlemleri YAŞ Kanunu'na aykırı. Çünkü 17.07.1972 tarih ve 1612 Sayılı, ' Yüksek Askeri Şuranın Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun.'

Askeri stratejik konseptin görüşülmesi ve silahlı kuvvetlerin ana program ve hedeflerinin ele alınmasını öngörüyor. Yasada terfiler yok. Ama bunu delmek için, 926 sayısı TSK Personel Yasası'nın 121. Maddesi uygulanıyor.

Şura kararları Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmadan yürürlüğe girmiyor ama bu hüküm Şura'nın kendi yasasında yok.

Bu tür boşluklardan yararlanan Gürbüz Kaya, Halil Helvacıoğlu ve Abdullah Gavremoğlu terfi için Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne başvurmuştu.

Meclis'te görüşülecek olan demokratikleşme ağırlıklı 4.paket kapsamında Yüksek Askeri Şura, 27 Mayıs 1960 darbesinden önce olduğu gibi istişari bir organ olarak yeniden düzenlenmeli.

Çok önemli bir nokta.

Cumhurbaşkanı Gül, son kez imzaladığını açıkladığına göre, bu yıl ki şurada TSK'yı, 'temdit' ipoteğinden kurtarmak gerekiyor.

Şu anda 68 tutuklu general ve amiral var. Her şura tutuklu generallerin, 'Temdit ipoteği' ile başlamamalı. Bu sorunu önümüzdeki şuralara taşımanın anlamı yoktur.

Sadece şura kararları nedeniyle temdit işlemleri dikkatimizi çekiyor ama uzatma işlemi nedeniyle TSK'da 301 olması gereken general sayısı 361.

Uzatmalar, generallik sıraları gelenlerin emekliliğine yol açtığı için, başlı başına bir adaletsizlik nedeni.

Benim asıl tartışmaya açmak istediğim nokta bu değil.

Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki general dağılımına baktığımızda Jandarma'ya tek bir orgeneral kadrosunun ayrılmadığı görülüyor.

Peki Jandarma TSK'nın bir parçası değil mi? Hep karacılar mı yönetecek orayı. Efendim orası kuvvet komutanlığı değilmiş. Geçiniz onu.

İşin püf noktası ise Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda, iki kuvvete de 2 orgeneral-oramiral kadrosu tahsis edilmiş. Biri kuvvet komutanı. Diğeri ise mecburen getirmek durumunda olunacak, alternatifi olmayan orgeneral.

Bu şurada Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki 2 olan orgeneral/oramiral sayısının artırılması gerekiyor. Sivil irade birini tercih etme zorunda bırakılmamalı. Sayı artmalı ki, hükümet onunla değil, öbürüyle çalışmak isteyebilmeli.