Politika

'Bu ülkede nefes alan herkesi selamlıyorum'

AKP'nin 3. Olağan Kongresi'nde Erdoğan üçüncü kez genel başkanlığa seçildi.

03 Ekim 2009 03:00

T24- AKP 3. Olağan Kongresi'nde üçüncü kez Genel Başkanlığa seçilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kürt açılımıyla ilgili olarak birlik mesajları verirken "Kürt kardeşimin meselesi benim meselemdir. Bu ülkede nefes alan herkesi selamlıyorum" dedi. Merkez Karar ve Yönetim Kurulu'na tek listeyle seçim yapılan kongrede, Kürt açılımına ilişkin olarak hazırlanan rapor da delegelerin onayından geçirilmesiyle bu konudaki girişimler "parti kararı"na bağlanmış oldu.

ASKİ Spor Salonu'nunda yapılan AKP'nin 3. Olağan Kongresi için salona giden tüm bulvarlara Erdoğan’ın fotoğrafları asıldı. Yüzlerce polisin görev yaptığı kongreye Türkiye genelinden binlerce partili katıldı.




AKP'nin 3. Olağan Kongresi, Divan Başkanlığı'na Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın seçilmesiyle çalışmalarına başladı.

Erdoğan'ın 1362 delegenin oyunu alarak yeniden Genel Başkan seçildiği kongrede partinin üst yönetim organı olan 50 kişilik Merkez Karar ve Yönetim Kurulu için şu isimler oya sunuldu:

"Abdulkadir Aksu, Agah Kafkas, Ahmet Davutoğlu, Ahmet Edip Uğur, Ali Babacan, Beşir Atalay, Bülent Arınç, Bülent Gedikli, Cemil Çiçek, Asuman Erdoğan, Ayşe Böhürler, Ayşe Türkmenoğlu, Cemal Yılmazdemir, Çiğdem Özkal, Mazhar Bağlı, Edibe Sözen, Ekrem Erdem, Emine Çift, Fatma Selma Kotan, Haluk İpek, Hasan Ali Çelik, Hüseyin Çelik, Hayati Yazıcı, Hüseyin Tanrıverdi, İdris Naim Şahin, Kürşad Tüzmen, Lale Ersoy, Lokman Ayva, Said Yazıcıoğlu, Mahir Ünal, Mehmet Müezzinoğlu, Mehmet Oymak, Mutlu Alkan Kütüklüoğlu, Muzaffer Gülyurt, Necati Çetinkaya, Necdet Budak, Necla Hattapoğlu, Nükhet Hotar, Orhan Yeğin, Ömer Çelik, Öznur Çalık, Reha Denemeç, Sadık Badak, Salih Kapusuz, Sema Özdemir, Suat Kınıklıoğlu, Şükrü Ayalan, Tevhit Karakaya, Zelkif Kazdal, Zeynep Karahan Uslu."

KONGREDEN İLGİNÇ NOTLAR:

AKP KONGRESİNDEN FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP 3. Olagan Kongresi'nde Kürt açılımıyla ilgili birlik mesajları verdi, "Kürt kardeşimin meselesi benim meselemdir. Bu ülkede nefes alan herkesi selamlıyorum" dedi. Muhalefete de yüklenen Erdoğan, ''Türkiyeyi asıl bölen sizsiniz" diye konuştu.

Erdoğan'ın Konuşmasında öne çıkan bir diğer nokta bir zamanlar kendi partisinin tabanı için 'Türkiye'nin zencileri' benzetmesini yapan Başbakan'ın kullandığı bir cümle oldu. Cümle, ABD'de siyahların haklarını savunan ve dünya tarihine 'bir hayalim var' cümlesi ile başlayan konuşmasıyla geçen Martin Luther King'i hatırlattı.

Başbakan da konuşmasında ''Bizim anlatacak bir hikayemiz, bir rüyamız, bir hayalimiz var'' dedi.

Terörle mücadeleye devam diyen Erdoğan, ''Bizim terörle mücadeleden vazgeçmemiz, zaafiyet göstermemiz asla ve asla söz konusun değildir, olamaz. Açılım çabalarının sebebi terörün son bulması içindir'' dedi.


BAŞBAKAN ERDOĞAN PARTİLİLERE SESLENDİ:

İşte Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından önemli satır başları:

Karamsarlığa kapılmadım. Bir an bile başımı öne eğmedim. Pınarhisar Cezaevi’nde merhum Necip Fazıl’ın şiiri hislerime tercüman oluyordu.

“Dua, dua, eller karıncalanmış;

Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.

Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...

Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;

İplik ki, incecik, örer boşluğu”

Üsküdar’da söylediğimiz gibi bu şarkı burada bitmez ve o şarkı orada bitmedi. O şarkı kardeşlik türküsüne dönüştü. Söylenen o şarkı özgürlük marşına dönüştü. O şarkı bütün Türkiye’yi sardı. O şarkı umudun melodisi oldu. O şarkı gönülleri yürekleri birleştirdi. İşte o şarkı bugün burada, bu salonda ağabeylere şen coşku oldu, aşk oldu, sevda oldu.

Ben işte o şarkıyı bizimle birlikte söyleyen herkesi selamlıyorum. Bu harekete gönlünü veren, yüreğini ortaya koyan herkesi selamlıyorum. Türkiye’nin 81 vilayetini, tüm köylerimizi 72 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını, bu ülkede yaşayan nefes alan her bir kardeşimi selamlıyorum. Bugün bizi yalnız bırakmayan, dost ve kardeş ülkelerden gelen misafirleri selamlıyorum.

Bugün burada Türkiye’nin bütün bölgeleri var. Bugün burada Kızılırmak’ın Yeşilırmak’ın Sakarya’nın Dicle’nin Fırat’ın Seyhan’ın Ceyhan’ın Meriç’in Gediz’in Menderes’in çağıltısı var. Bu muhteşem salonda Ağrı’nın Süphan’ın Cudi’nin Munzur’un Erciyes’in Uludağ’ın yüceliği, ali cenaplığı var. Türkiye’nin bütün renkleri bugün bu salonda. Türkiye’yi Türkiye’yi yapan, bizi var eden, bizi millet haline getiren tüm kardeşler işte burada.

Şunun altını çiziyorum. Biz birlikte Türkiye’yiz. AKP 14 Ağustos 2001’de bizzat milletimizin kurduğu bir partidir. Bu parti, bu hareket ve bu kadro milletin rotasından başka rota tanımadı. Bundan sonra da tanımayacak. Bu partiye toplumdan kopuk olan elitler yön belirleyemez. Bu partiye milleti küçümseyerek bakan seçkinler rota çizemez. Bu partiye milletin hukukunu ayaklar altına alan çeteler sirayet edemez.

Üzerimizdeki emanet milletin emanetidir. Biz bu yükü yere düşürmedik. Biz bu emanete halel getirmedik. Bundan sonra da getirmeyecek. İktidardaki 7 yıl boyunca üzerimizdeki emaneti düşürmek isteyenler oldu. Bizi demokrasi yolundan ilerleme yolundan kalkınma yolundan alıkoymak isteyenler oldu. Tahriklerle, kirli senaryolarla Türkiye’yi karanlık mecralara sevk etmek isteyenler oldu. Hiçbirine boyun eğmedik, dik durduk, boynumuzu bükmedik, başımızı öne eğmedik. AKP’nin aklığına asla gölge düşürmedik.


3 Kasım 2002 millattır

3 Kasım 2002 bu ülke için bir milat olmuştur. 3 Kasım’dan sonra devlet millet kaynaşması köklü şekilde değişmiştir. Millet iradesinin seçimlerin dışında bir yolla değiştirilebileceğine inananlar, artık karşılarında milleti bulurlar. Demokrasinin ertelenebileceğini, zafiyete uğrayabileceğini düşünenler, karşılarında milleti bulurlar.

Hükümet politikalarının mafya eliyle, gizli senaryolarla şekilleneceğine inananlar karşılarında hukuku bulurlar, milleti bulurlar, AKP hükümetini bulurlar.

Hani İstiklal Marşı’nın şairi diyor ya: “Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki hak yoludur, dönme bilmez yürürüz”

AKP Türkiye’yi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün belirlediği muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmaya kararlıdır. Demokrasiden laiklikten ve hukuk devletinden taviz vermeden, devletimizi yüceltmeye devam edeceğiz.


İlkleri başardık

AKP yola çıkarken şunu söyledi. Biz millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geliyoruz dedi ve biz milletimizin efendisi değil, milletimizin hizmetkarıyız. Bu yolculuğumuzu da bu şekilde devam ettireceğiz. Çünkü biz her şeyin temeli insandır, siyasette insanların huzuru için yapılmalıdır diyerek siyasetin amacını yeniden belirledik.

Biz ilkleri başardık ülkemizde. Artık tüm partilerin, kurumların, tüm sistemin ancak ve ancak insanın huzuruna refahına odaklanması gerektiğine inanan bir siyasi anlayış iktidara geldi. Onun için milletimiz 16 ayda kurulduktan sonra AKP'yi iktidar yaptı.

Değerleri olmayan, idealleri olmayan, ahlaki amacı olmayan bir siyaset bizim kitabımızda yer bulamaz. AKP hizmet siyasetinin birlik siyasetinin insan odaklı siyasetin yegâne adresidir. Biz insanı yücelt ki devlet yücelsin diyerek bu yola çıktık. Önce insan sonra devlet önce devlet sonra insan değil. Siyasetle millet arsındaki, iktidarla halk arasındaki uçurumun her gün biraz daha büyümesine rıza gösteremezdik.

Siyaseti daha etnik bir kurum haline getirerek, devlet millet anlayışını yeniden tesis etmek önemli hedeflerimiz arasında yer aldı.

Yolsuzluklara göz yummadık, yummayacağız. AKP'de yozlaşma bekleyenler, beyhude beklerler. AKP'de yıpranma bekleyenler, yorgunluk, bıkkınlık, heyecansızlık bekleyenler beyhude beklerler. Meyve veren ağaç taşlanır. 7 yıl boyunca türlü iftiralara türlü karalama kampanyalarına maruz kaldık. Her birini aşmaya başardık. Bize hile yapanlar kendi hilelerine kapıldılar. Bize tuzak kuranlar, kendi tuzaklarına düştüler.


Aşık Veysel ve Yunus Emre'den dizeler

AKP, girdiği 4 seçimden birinci parti olarak çıkarak önce siyasette başlattı. Tüm kardeşlerime bir kez daha sesleniyorum. Kardeşlerim bizim yolumuz uzun, meşakkatli, bizim yolumuz zahmetli, hani Yunus Emre diyor ya “Bu yol uzundur, menzili çoktur, geçidi yoktur, derin sular var” Aşık Veysel’in dediği gibi “Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece” işte bu uzun yolu, bu zorlu yolu, sabırla dayanışma içinde, en önemlisi de heyecan içinde milletimizle el ele gönül gönüle yürüyeceğiz, yürümeye devam edeceğiz.

Bu partiden farklı beklentileri olanlar varsa, millete ve ülkeye hizmetin ötesinde hedefleri olanlar varsa, kusura bakmasınlar onlar bizimle yollarını ayırsınlar. Heyecanını coşkusunu, hizmet sevdasını yitirenler varsa, onlar kenara çekilsinler. Kendilerini yorgun hissedenler varsa, biraz mola versinler.

Biz büyük çilelerin içinden geldik. Yoksulun her zaman yanında olduk. Yoksullukla mücadelede her zaman ön safta olduk. Garip gurebanın, yolda kalmışların, dışlanmışların sesi, nefesi olmaya devam edeceğiz. 7 yıl boyunca her vatandaşımıza ulaşmaya, üşümüş elleri ısıtmaya, düşenlerin elinden tutup kaldırmaya gayret ettik. Bu hissiyatımızı kaybetmeyeceğiz. Şüphesiz ki yüzde yüz başaramadık, ama yolunda olduk.

Dilovası’ndan Kadıköy’e kadar yayılmış işçi kardeşimizin hakkı bizim omuzlarımızdadır. İstanbul’da Gazi Mahallesi’nin, Ankara’da Kuşçağız Mahallesi’nin hakkı bizim omuzlarımızdadır. Titreyen elleriyle kalem tutmaya çalışan kız çocuğunun hakkı bizim omuzlarındadır. Bir kap sıcak çorbaya muhtaç yaşlıların hakkı bizim omuzlarımızdadır. Omuzlarımızdaki yük ne kadar ağır olursa olsun, dertlere çare üretmek için gece gündüz koşturacağız.

Altı günde resmi toplantıların haricinde 32 ülke lideriyle bire bir görüşme yaptım. Hemen her hafta birkaç ülkenin temsilcilerinin Türkiyemizde ağırlıyoruz. Bizzat ben, dışişleri bakanım, bakanlarım her an diplomasi trafiğinin içindeyiz.

Suriye İsrail görüşmelerini, Balkanları Kafkasya’yı konuşuyoruz, nükleer silahsızlanmayı, su gıda sorunlarını konuşuyoruz. Aynı şekilde Türkiye’nin AB üyeliğini konuşuyoruz, TIR şoförlerinin karne sorununu büyük küçük her meseleyi konuşuyoruz.

Bizi çok gezmekle itham edenler, Türk dış politikasının yeni misyonuna dahi vakıf olamayacak kadar sürecin gerisinde kalmışlardır. Bakınız ben 81 vilayetin, 81’ine de en az 3 kere gittim. Bazı şehirlere 30 kez gitmişliğim var, 7 bölgemizi karış karış geziyor, eserlerimizi inceliyor, şantiyeleri kontrol ediyor, oralarda incelemeler yapıyorum. Temel atma törenlerine gitmiyorum, biz sadece verilen tarihte açılışa gidiyoruz, farkımız bu ve bununla da yetinmiyor ülke ülke dolaşıyor, Kıbrıs’ı AB’yi anlatıyorum.

Benim Avrupa’daki vatandaşım, Bulgaristan’daki Yunanistan’daki soydaşım, karşısında Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ını görünce mutlu oluyor. Buraya gelen halimizi hatırımızı soran ilk Türk Başbakan’ı sizsiniz dediler.

Meseleyi uçak otobüs araba harcırah meselesine kadar düşürenler, başlarını iki elinin arasına alıp Ankara’dan neden çıkamadıklarının muhasebelerini yapsınlar. Bizim teşviklerimiz sayesinde Sivas’ın ötesinde sadece birkaç ile gidip miting yapabildiler. Biz o siyasetçilerden değiliz.

Bizim zengin bir kültürümüz var, devlet geleneğimiz var, bizim aynı dili konuştuğumuz geniş bir ortak coğrafyamız var. Türkiye’nin dış politikası bekle-gör politikası olamaz, Türkiye’nin oradan oraya savrulan bir ülke olmasını kimse beklemesin. Türkiye haksızlıklara karşı susan bir ülke olamaz. Türkiye bugün gündem belirleyen, gündeme ağırlığını koyan, güçlü itibarlı saygın bir ülke konumuna yükselmiştir.

Türkiye AKP’nin etnik politikaları sayesinde, soğuk savaş döneminin o çatışma psikolojisinden çıkmış güvene dayalı bir dış politika izlemiştir. Bugün Türkiye bambaşka bir yerde duruyor. Biz tarihi bir misyonla hareket ettik. Biz Türkiye’nin tarihi zenginliğini anlayarak politika geliştiriyoruz. Biz tarihin bu kırılma noktasında, Türkiye’nin üslenmesi gereken bir rolü üstleniyoruz. Komşularla sıfır sorun politkamız sayesinde, yakın bölgelerle sorun alanlarımızı minimize ettik. Bu kısa zamanda meyvelerini vermeye başladı. Türkiye bölgesinin barış huzur merkezi oluyor. Şimdi pasif komşuluk ilişkisinden aktif işbirliği alanına geçtik. Komşularımızla ilişkileri güçlendirerek, etrafımızda huzur kuşağı oluşturuyoruz.

Eski duvarlar yerini, 21. yüzyılın yeni gerçeklerine bakmıştır. Türkiye’nin düzen kurucu bir aktör haline gelmesi, artık bir tercih meselesi değil, tarihi bir sorumluluktur. İzlediğimiz akılcı politikaların bir tane gayesi var. Türkiye’yi dünyada hak ettiği yere taşıyabilmek.

Hamasetle vatanı yüceltmenin mümkün olmadığını söyledik. Parti oy seçim gibi küçük siyasi hesaplarla bu ülkeyi küçültmeyin dedik. Bu yüzden “Sen Türkiye’sin büyük düşün” dedik. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, her yönüyle büyük ve güçlü Türkiye hepimiz için daha geniş, daha ferah bir Türkiye’dir. Büyük Türkiye’de merak etmeyin herkese yer vardır. İnsanımızın ufku geniş, vizyonu büyüktür.

Büyük Türkiye bölgesinin istikrar kaynağıdır. Korkutan değil Dışlayan değil kucaklayan, empoze eden değil empati yapan bir ülkedir. NATO Üyesi olan Türkiye, bölgesinde bir istikrar unsuru olmaya devam ediyor. G-20 üyesi Türkiye, küresel ekonomik sistemin yeniden inşasında önemli rol oynuyor. Pek çok girişime öncelik yapıyor. Türkiye’nin uluslar arası kurumlardaki etkinliğini açıkça ortaya konuyor.


'Bizim anlatacak bir rüyamız var'

Türkiye artık küresel siyasete katkı veren, yönünü tayin etmeye destek verir bir hale gelmiştir. Çünkü Türkiye’nin dünyaya söyleyecek sözümüz var. Çünkü bizim faslımız daha yeni başlıyor. Bizim anlatacak bir rüyamız bir hayalimiz var.

Biz evrensel adalet ilkesinin Gazze’den Afganistan’da Çin’den Afrika’ya Balkanlar’dan Latin Amerika’ya kadar tutarlı bir şekilde uygulanmasını istiyoruz. Gazze saldırısı başladığından itibaren, dünya kamuoyunun dikkatlerini bu meseleye çektik. Saldırıların tekrar durdurulmasını istedik. Türkiye’ye yakışan budur. AKP hükümetine yakışan işte budur. Bütün dünya bu katliama karşı kör sağır dilsiz kesilirken, biz her platformda cesaretle kararlılıkla mertçe dürüstçe karşı çıktık. Bugün de Gazze halkının yaralarının sarılması için, verilen sözler için takipçi olmaya devam edeceğiz.


'Utanmasalar gıdanın ilacın girişine bile müsaade etmeyecekler'

4.5 milyarlık taahhütte bulunulmasının üstünden 6 ay geçti. Ancak Gazze’deki trajedi devam ediyor. Gazze halkı çadırlarda yaşıyor. Verilen sözler tutulmadı. Gazze’ye inşaat malzemelerinin girişine izin verilmiyor. Bu mu insanlık, bu mu adalet. Kapılar açılmıyor. Utanmasalar gıdanın ilacın girişine bile müsaade etmeyecekler. Filistin sorunu, sadece bir tarafın talepleri esas alınarak çözülemez. İsrail’in istikrar talebi kadar, Filistin halkının özgürlük ve barış talebi de meşrudur. Bölge ve dünya barışının en büyük engellerden biri olan Filistin sorunun çözümü herkese eşit muameleyle mümkün olacaktır.

Aynı şekilde nükleer silahlar konusunda, dünya kamuoyunu her ülkeye adil davranmaya davet ediyoruz. Nükleer silahlar konusunda da egemen güçlerin her ülkeye eşit mesafede olmalarını istiyoruz. Adaletin gereği budur. Elbette İran’ın nükleer programını tartışıyoruz, telkinimizi de yapıyorum. Ancak gelin aynı şekilde İsrail’in elindeki nükleer silahları konuşalım. Gazze’ye atılan fosfor bombalarını da konuşalım. Aksi takdirde kamu vicdanı yara alacaktır. Adalet duygusu yıpranacaktır.

Türkiye tarihiyle tabiatıyla kültürüyle insanıyla en önemli cazibe merkezlerinden biri haline geliyor.

Biz, çözümsüzlüğün bir çözüm olarak dayatılmasını kabul edemeyiz. Çözümsüzlüğe terk edilmiş sorunlarla 21. yüzyılın güçlü bir ülkesi olamayız. Eski politikalarını devam ettirmek artık gerçekçi de değildir, doğruda değildir. Türkiye’nin menfaati değişimdedir. Ülkemizin menfaati değişimdedir ve bunun gayreti içindeyiz. Değişime direnenler ne ülkemizin ne de milletimizin menfaatlerini koruyamazlar.

Büyük bir devlete yakışan küçük bir mesele varsa, onu arkasında bırakmaktır. Kıbrıs’ta çözümden yana olan Türk tarafı oldu. Kıbrıs’ta çözüm adadaki iki tarafın eşitliğine ve iki ayrı halkın, iki devletin varlığına dayanacaktır. Uzlaşma bu zemin üzerinden sağlanacaktır.

Kimse Türkiye’ye yeni taleplerle gelmesin. Kıbrıs Türkü Türk milletinin ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye bugün yarın daima Kıbrıs Türk’ünün barışının en büyük temennisi olacaktır. Biz Kıbrıs meselesinde çözüm için gayret sarf ederken, birileri çıktı Kıbrıs’ı satıyorlar dedi. Bugün iftiralarının ithamlarının altında kaldılar. 7 yıllık iktidarımızda Allah aşkına söyler misiniz, izan sahibi olanlara sesleniyorum, Kıbrıs’ta satılan ne var? KKTC daha ileri mi gitti, daha geri mi gitti.

7 yıl önce bizi topa tutanlar, bugün gelinen noktayı görünce acaba haksızlık etmişiz diyebiliyorlar mı? Türkiye’nin hangi kronik sorununu gündeme getirsek, satmak gibi ihanet gibi bir üslup kullandılar. Şimdi size soruyorum Kıbrıs satıldı mı? Kıbrıs dün mü daha iyiydi bugün mü? Ben size bu sorunun cevabını rakamlarla vereyim. Akıl izan insaf sahibi olanlara sesleniyorum. 1997 – 2002 yılları arasındaki 5 yılda ülkemizden KKTC’ye yıllık ortalama 210 milyon dolar yardım gerçekleştirildi. 2002 yılında verilen yardım miktarı 377 milyon dolar seviyesinde. 2003 – 2009 arasında yıllık yardım ortalamasını 523 milyon dolara yükselttik. 2009’da sağladığımız yardım miktarı tam 815 milyon dolar oldu. KKTC ekonomisindeki gelişmenin sürekli ve kalıcı olması amacıyla yatırımlara teşvikler sağlanmıştır.

Turizmde son 28 yılda, 6 bin yatak kapasitesi artışı gerçekleştirilmişken, hükümetimizle 7 yılda ilave 20 bin yatak kapasitesi olmuştur.


'Biz birlikte Türkiye'yiz'


Parti'nin, 3. Büyük Kongre için çok anlamlı bir slogan belirlediğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Partimizi kurduğumuz andan itibaren gür bir sesle ifade ettiğimiz gibi, bugün de bütün yüreğimizle tüm Türkiye'ye, tüm dünyaya sesleniyoruz ve diyoruz ki: Biz, birlikte Türkiye'yiz.

Bu toprakları hep birlikte vatan kıldık. Bu topraklarda hep birlikte tek bir millet olduk. Çanakkale'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da omuz omuza bu toprakları savunduk, yan yana şehit düştük. Biz şehitlerimizle Türkiye'yiz, biz gazilerimizle Türkiye'yiz. Biz, türkülerimizle, şarkılarımızla, halayımız, horonumuz, zeybeğimizle Türkiye'yiz. Ortak kaderimizle Türkiye'yiz, ortak ideallerimizle, ortak geçmişimiz ve ortak geleceğimizle Türkiye'yiz. 72 milyon vatandaşımın her biri, bu ülkenin asli unsurudur, vazgeçilmez temel taşıdır, her biri bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır.

Şunu tüm samimiyetimle, bütün hasbiliğimle ifade ediyorum: Bu ülkenin tarihinden, Ahmet Yesevi'yi, Hacı Bektaş'ı, Pir Sultan'ı, Hacı Bayram Veli'yi çıkartmaya kalkarsanız, onları görmezden gelirseniz, onları yok sayarsanız, bu ülke öksüz kalır, yetim kalır, köksüz ve dayanaksız kalır.

Yunus Emre'siz bir Türkiye dilsiz kalır. Mevlana'sız bir Türkiye ruhsuz kalır. Sabahat Akkiraz'a kulak vermeyen, dinlemeyen Türkiye türküsüz kalır. Tatyos Efendi'yi yok sayan Türkiye'nin besteleri yarım kalır.


'Hoşçakalın İki Gözüm' diyen
Ahmet Kaya'ya vefa göstermeyen Türkiye'nin şarkıları eksik kalır


Cem Karaca bu ülkenin hasretini çektiği kadar, bu ülke de Cem Karaca'nın hasretini çekti. 'Hoşçakalın İki Gözüm' diyen Ahmet Kaya'ya vefa göstermeyen Türkiye'nin şarkıları eksik kalır.

Nasıl Mehmet Akif'siz bir Türkiye tahayyül edilemezse, Nazım Hikmet'siz bir Türkiye eksik sayılır.

Seversiniz sevmezsiniz, beğenirsiniz beğenmezsiniz, görüşlerini kabul edersiniz etmezsiniz ama Ahmedi Hani'siz, Bitlis'li Said-i Nursi'siz bir Türkiye'nin maneviyatı noksan kalır. Biz, bu ülkenin tüm renkleriyle, bütün çiçekleriyle, bütün kokularıyla, dağları, taşları, ırmaklarıyla Türkiye'yiz.”


“Kimsenin bu ülkede bir başkasını dışlamaya hakkı olmaz”


AKP'yi bir Türkiye partisi yapanın, bu kucaklayıcı tavrı olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, bu engin bakış açısıyla AKP'nin Türkiye'nin 7 coğrafi bölgesinde birinci parti olduğunu dile getirdi.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Mevlana'ya kulak verdik, 'Gel, ne olursan ol, yine gel' dedik. Hacı Bektaş Veli'ye kulak verdik, 'Bir olalım, iri olalım, diri olalım' dedik. Pir Sultan Abdal'a kulak verdik, 'gelin canlar bir olalım' dedik. Yunus'a kulak verdik, 'gelin tanış olalım' dedik.

Kimseyi Sünni olduğu için değil, kimseyi Alevi olduğu için değil, Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Tatar, Abhaza, Arap, Roman, Musevi, Rum, Ermeni olduğu için değil, herkesi insan olduğu için sevdik.

Biz bu terbiyeyi, biz bu adabı 'Yaradılanı severiz, Yaradandan ötürü' diyen Yunus'tan aldık. Biz bu terbiyeyi, Çanakkale'de düşmanına dahi kahve ikram edebilmeyi başarmış Mehmetçik'ten, şehitlerimizden, gazilerimizden aldık. Onun için kimsenin bu ülkede bir başkasını dışlamaya hakkı olamaz. Bu ülkenin hamurunda dışlamak yoktur. Bu ülkenin hamurunda ötekileştirmek yoktur. Geçmişte yanlışlarımız varsa, bunları bir tarafa koyalım. Bir milat, yeniden yola koyulalım.

Bu topraklar Anadolu'dur. Bu topraklar anaçtır, bu topraklar ana kucağı gibi herkese sevgiyle, şefkatle, merhametle kollarını açar. Bu topraklarda kimsenin bir başkasını ötekileştirmeye, dininden, mezhebinden, milliyetinden, etnik kimliğinden ötürü bir başkasını dışlamaya, hor görmeye hakkı olamaz.

Bu topraklarda hoş görülmeyen yegane şey, hoşgörüsüzlüktür. Tahammül edilmeyen yegane şey, tahammülsüzlüktür.

Biz, binlerce yıldan bu yana bu toprakların üzerinde yankılanan sese kulak veriyor, binlerce yıldan bu yana bu toprakları şekillendiren kardeşlik ruhunu benimsiyoruz. Bizim kitabımızda sınıf çatışmalarına yer yoktur. Bizim kitabımızda mezhep çatışmalarına yer yoktur. Bizim kitabımızda kavmiyetçi çatışmalara yer yoktur. Bizim kitabımızda memleketin bir bölgesini fazla, bir bölgesini eksik sevmek yazmaz. 780 bin kilometrekarenin tamamı bizim için aynı statüdedir. 72 milyon vatandaşımız bizim için aynı statüdedir, hepsi eşittir, hepsi birinci sınıf vatandaştır.”



“Gelin bu sorun alanlarını beraber çözelim”

Mutlak hürriyetin ve mutlak özgürlüğün tesisinin, ancak herkesin kendini emniyette hissetmesiyle mümkün olacağını belirten Başbakan Erdoğan, güvenliğin olmadığı yerde özgürlükten, hürriyetin olmadığı yerde de emniyetten söz edilemeyeceğini ifade etti.

Erdoğan, şunları söyledi:

“Bugüne kadar etnik ayrımcılık yapmadık, yapmıyoruz, yapmayacağız. Dinsel ayrımcılık yapmadık, yapmıyoruz, yapmayacağız. Bölgesel ayrımcılık yapmadık, yapmıyoruz, yapmayacağız.

Bütünleştirici, birleştirici, kaynaştırıcı bir siyaset istiyoruz. Bütünleşmiş, birleşmiş, kaynaşmış bir Türkiye istiyoruz. Bunu başarmak bizim elimizde. Bunu başarmak iktidarıyla, muhalefetimizle, anayasal kurumlarımızla, sivil toplum örgütlerimizle, sanatçılarımız, bilim adamlarımız, akademisyenlerimizle bizim elimizde.

Ne diyoruz biz, ne diyoruz, ey muhalefet? Hepiniz, gelin, ne diyecekseniz, açık ve net söyleyin. Bu sorunlar var mı ülkemizde? Sorun alanları var mı ülkemizde? Bu sorun alanlarını biz siyasiler ortadan kaldırmayacak mıyız? Kaldıracağız. Peki ne güne duruyorsunuz. Daha gecikelim mi? Eğer sizin iktidara gelmenizi bekliyorsanız, bu millet sizi iktidara getirmez ve getirmeyecektir. Ben öyle görüyorum. Çünkü, bu anlayışla vatandaşına yaklaşanları bu millet iktidara getirmez.

Gelin bu sorun alanlarını beraber çözelim. Bunları ortadan kaldıralım. Mesele, gelin üzümü beraber yiyelim ama derdiniz sizin bağcı dövmekse, benim milletim size bağcıyı dövdürmez. Onun için bu yolculuğu kararlı bir şekilde sürdüreceğiz, onu için durmak yok, yola devam diyoruz, devam edeceğiz.”


AKP'nin oy oranı

AKP'nin Türkiye'nin 81 vilayetinin 80'inden milletvekili çıkaran yegane parti olduğunu belirten Erdoğan, 22 Temmuz seçimlerinde AKP'nin oy oranının, Güneydoğu bölgesinde yüzde 51.7, Doğu Anadolu bölgesinde ise yüzde 54 olduğunu, AKP'nin her iki bölgede de oyların yarıdan fazlasını aldığını söyledi.

AKP'nin Doğu Anadolu'da toplam 57 milletvekilliğinin 43'ünü, Güneydoğu'da ise 54 milletvekilliğinin 37'sini kazandığını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Doğu Anadolu'da bağımsızlar 9, CHP 3, MHP ise sadece 2 milletvekili çıkardı. Güneydoğu'da ise bağımsızlar 13, CHP 3, MHP 1 milletvekili çıkarabildi. Aynı tablo, 29 Mart 2009 seçimlerinde de tekrar etti. Doğu ve Güneydoğu bölgemizde bulunan 23 ilimizde, AKP ortalama yüzde 40 oy oranına ulaşarak yine birinci parti oldu. Buna karşılık, AKP'nin bölgedeki en yakın takipçisi DTP ise yüzde 25 oy oranına ulaşabildi. CHP bölgeden yüzde 8, MHP ise yüzde 7 oy alabildi. Şimdi, bu tablo son derece önemli. Bu tablo şunu gösteriyor. Bu ülkenin batısı da, doğusu da, kuzeyi ve güneyi de AKP'ye umut bağlıyor, AKP'nin kendisini hayal kırıklığına uğratmadığına, uğratmayacağına inanıyor ve emaneti gönül huzuruyla AKP kadrolarına yüklüyor.

AKP'nin kadroları, Edirne'nin, Tekirdağ'ın, İstanbul'un, Kocaeli'nin, Yozgat'ın, Çankırı'nın, Çorum'un, Kırşehir'in sorunlarını çok iyi bildiği, çok iyi takip ettiği gibi, Diyarbakır'ın, Muş'un, Bitlis'in, Tunceli'nin, Şanlıurfa'nın, Mardin'in, Batman'ın, sorunlarını da çok iyi biliyor ve çok yakından takip ediyor.

AKP'nin kadroları, Aydın'ın, Muğla'nın, İzmir'in, Antalya'nın, Afyon'un, Rize'nin, Trabzon'un, Hatay'ın sakinleriyle iletişim kurabildiği kadar, Iğdır'ın, Ağrı'nın, Şırnak'ın, Hakkari'nin, Van'ın sakinleriyle, oralardaki vatandaşlarımızla da iletişim kurabiliyor, gönül köprüsünü oralarla da inşa edebiliyor. Ülkenin bir meselesi varsa, AKP'nin ona sırtını dönme seçeneği asla ve asla yok. Ülkemde kanayan bir yara varsa, AkP'nin ona ilgisiz kalma, alakasız kalma lüksü asla ve asla yok. Ülkemde yükselen bir talep varsa, AKP'nin ona karşı kör, sağır, dilsiz olma ihtimali yok.

Türk kardeşimin meselesi benim meselemdir. Kürt kardeşimin meselesi benim meselemdir.Alevi kardeşimin meselesi benim meselemdir. Azınlıkların meselesi, benim meselemdir. Bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı her bir kardeşimin meselesi benim meselemdir. İşte onun için 'milli birlik' diyoruz. İşte onun için 'demokratik açılım' diyoruz.”


“Onlar küçük olsun, ama benim olsun' derdindeler

Erdoğan meselenin “Sivas'ın doğusuna geçemeyen partilerin anlayabileceği, kavrayabileceği bir mesele olmadığını” belirterek, “Sivas'ın batısına geçemeyenler bu meseleye bizim kadar samimi yaklaşamaz” dedi.

Türkiye'nin belli illerinde, belli bölgelerinde varlık gösterebilenlerin, Türkiye'nin tamamına hitap edemeyenlerin, Türkiye'yi bir bütün olarak ele alamayanların bu sorunları çözemeyeceğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

“Onlar, 'Küçük olsun, ama benim olsun' derdindeler. Biz bunu yapamayız, yapmadık ve yapmayacağız. Tüm Türkiye'yi kucaklayamayanlar, Türkiye partisi olmaktan çıkıp bölge partisine dönüşenler, milletimizin hissiyatını bir bütün olarak algılayamazlar. Türkiye'yi zihinlerinde, siyasetlerinde, teşkilatlarında bölenler, bizi Türkiye'yi bölmekle itham edemezler. Bugün Türkiye'de birlik siyasetinin, bütünlük siyasetinin yegane adresi AKP'dir. 30 yıldır bu ülkenin ne batısında, ne de doğusunda annelerin feryadı duyulmadı.Evladını yitirmiş annenin ne hissettiği anlaşılmadı. Doğurduğu, emzirdiği, üzerine kol kanat gerip büyüttüğü yavrusu, al yıldızlı bayrağımıza sarılmış tabut içinde gelen annelerin acısı paylaşılmadı.”

Erdoğan, bir Anadolu türküsünün sözlerini okuyarak Türkiye'nin meselelerinin bu türkünün, ağıdın ve yakarışların karşılığını bulmak olduğunu ifade ederek, “Meydanlarda hamasetle bu iş çözülmüyor. Onun için diyoruz ki ne biliyorsan onu söyle. Hizmetkarın olalım, doğruları paylaşalım, beraber bunu ortadan kaldıralım diyoruz. Bildiğimizi, düşündüğümüzü dayatalım demiyoruz gel beraber yapalım diyoruz. Onun için de İçişleri Bakanımızın koordinasyonunda bugüne kadar çalıştık, çalışıyoruz. 11 Ağustosta partimizin grup toplantısında da ifade ettim.

Doğudaki anne ile batıdaki anne, gencecik yavrularının başında aynı Fatiha'yı, aynı Yasin'i okuyorsa, aynı ağıdı yakıyorsa, cemaat aynı kıbleye yöneliyorsa, buna rağmen bu acılar yaşanıyorsa, burada çok ama çok ciddi bir yanlış vardır. Herkes, çözümü devletten bekliyorsa, herkes çözümü siyasetten bekliyorsa, buna gözünü yummak, buna duyarsız kalmak akıl karı mıdır? Böyle bir yaklaşım, demokrasiden başka, siyasetten başka, hukuktan başka kapıların açılmasına seyirci kalmak demek değil midir?”


“Kimse AKP'ye ülkeyi bölüyorsun diyemez”

Erdoğan, Ak Parti'nin her meseleyi siyaset içinde, hukuk içinde, demokrasi içinde konuşulabileceğini, tartışılabileceğini, çözülebileceğini düşündüğünü ifade ederek,Türkiye'nin her sorunu hal yoluna koyabilecek bir donanıma, bir birikime ve bir özgüvene sahip olduğuna inandıklarını belirtti.

Son derece halis duygularla, son derece samimi hislerle, son derece hasbi niyetlerle yola çıktıklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Burada iki şey var. Bir hesabı olanlar var, iki hasbi olanlar var. Hesabı olanları milletim hesaba çekecek. Ama hasbi olanları da benim milletim her zaman olduğu gibi mükafatlandıracak.

Annelerin gözyaşını dindirmekten, babaların yürek sızısını gidermekten başka hiçbir gayemiz yok. Kimse Ak Parti'ye, Ak Parti iktidarına 'ülkeyi bölüyorsunuz' diyemez. Bunu diyenler Ak Parti'ye en büyük ithamı yapmış olur. Bu ülkeyi, 780 bin kilometre kare, 72 milyon vatandaşıyla birlikte arşınlayacaksın, metrekaresine kadar ulaşacaksınız. Dağ, taş demeyeceksin. Köydes projesiyle yolu olmayan, suyu olmayan yerlere ulaşacaksın, orada vatandaşınla kucaklaşacaksın. Ondan sonra da sen bölücü olacaksın, öyle mi? Kaç kere gittin acaba oralara? Tanır mısın acaba oranın yollarını? Hiç gittin mi, kucakladın mı, sarıldın mı, okşadın mı, derdin nedir sordun mu? Yok. Ama utanmadan, sıkılmadan bir de kalkacaksın, diyeceksin ki Türkiye'yi bölüyorlar. Türkiye'yi asıl bölen sizsiniz, siz. Sizin ta kendiniz bu ülkeyi yıllardır maalesef etnik ifadelerle böldünüz. Hiç bir zaman kucaklayamadınız. Ama biz Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Romanıyla istisnasız bütün vatandaşlarımı aynı şekilde kucaklıyor ve seviyoruz. Ayırmak yok. Etnik kimlikler alt kimliktir dedik. Bir de bizim üst kimliğimiz var. O da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığımızdır. Burada da birleşeceğiz. Ak Parti'li işte budur. Biz böyle biliyoruz, böyle yürüyeceğiz. Öyle mi Diyarbakırlı bacım?”

Erdoğan, salonda bulunan Diyarbakırlı kadınlara yönelerek, “Diyarbakır'daki bütün bacılarımıza bunları anlatıyor musunuz? Zılgıt o zaman zenginleşir. O zaman güç kazanır. Kapı kapı anlatacağız” diye konuştu.


'Yazılı davet isteyeceğim'


Bu süreci yılmadan, usanmadan devam ettireceklerini, parlamentoda önce milletvekillerince konuyu müzakere edeceklerini, daha sonra da bütün Türkiye'yi dolaşacaklarını belirten Erdoğan, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın iki aydır konuya ilişkin sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, düşünce grupları, yazılı ve görsel yayınların temsilcileri ve akademisyenlerle görüştüğünü anımsattı.

Erdoğan, şunları kaydetti:

“Havuzda şu anda bir şeyler birikti. Bu kongreden sonra MHP kararını açıkladığı için, ret cevabı verdiği için, gerek yok. CHP yazılı cevap vermediği için ben bir yazılı davet isteyeceğim. Verirler veya vermezler. Vermeleri halinde gideceğim, konuşacağım. Konuştuktan sonra da ona göre yolumuza devam edeceğiz. Biz bu konuda bağcıyla uğraşmıyoruz bizim tek derdimiz barışın, özgürlüğün, kardeşliğin markası olan üzümü yemek. Ve slogan atarak, iftira atarak, ağır ithamlarla süreci tahrik ederek açılımları baltalamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Cenaze törenlerinden, stad tribünlerine kadar neler yaptıklarını görüyorsunuz değil mi? Bu provokasyonları kimler ne için yapıyor, milletim biliyor. Futbolu dahi tahriklerine alet edecek kadar bu ülkenin kardeşliğinden haz etmiyorlar. Cenazelerimizde bizim slogan atılmaz. Bağırıp, çağrılmaz. Tekbir dahi getirilmez. Bunları biz bu işin ehli olanlardan öğrendik. Ama ehli olanlar musallanın başında söylemelerine rağmen onlar bakıyorsunuz kendilerine has sloganlarıyla, kendilerine has işaretleriyle, kendilerine siyasi rant devşirmenin gayreti içerisindeler. Ve maalesef cenaze namazında da durmazlar. Şehide saygın varsa gel görevini yap. Bırak slogan atmayı, bırak orada bu işin adabı içerisinde olmayan şeyleri yapmayı.”


“Kışkırtmalara prim vermeyiniz”

Bütün bu yaşanan olumsuzlukları sabırla karşıladıklarını, sabırla da karşılamaya devam ettiklerini ifade eden Erdoğan, hiç bir zaman kötüyü kendilerine örnek almayacaklarını, yapılan ayrımcılığı, haksızlığı onaylayan, suskunluk ve pişkinlik içerisinde olmayacaklarını vurguladı.

Erdoğan, şöyle devam etti:

“Stadlarda atılacak her gol kalemize atılacaktır. Orada atılacak her gol, bizi küme düşürecektir. Orada atılacak her gol, düşmanlığın, çatışmanın, ayrışmanın hanesine yazılacaktır. Gelin, kardeşlik adına, dostluk adına, birlik ve beraberliğimiz adına gol atalım. Zorlu bir süreçteyiz, zor bir dönemeçteyiz, sabır isteyen, soğukkanlılık isteyen, suhulet isteyen bir değişim sürecindeyiz.

Terör piyasasından nemalananlar, kirli oyunlarını sergilemeye devam edecekler. Biz o oyunları hep birlikte bozacağız, millet olarak, el ele, gönül gönüle bozacağız. Ve bu demokratik açılım sürecinde öncelikli terör sorunu var. Etnik unsurların sorunları var. Azınlıkların sorunları var. İşsizlik sorunları var. Ülkelerle olan sorunlarımız var. Aklınıza ne geliyorsa tüm sorun alanları bu açılım içerisinde yer alıyor. Aziz milletimizden rica ediyorum; kışkırtmalara, tahriklere, galeyana prim vermeyin, fitne ve fesadı aranızda barındırmayın. Bizim yolumuz barış yoludur, yolumuz kardeşlik yoludur.

Allah'ın izniyle, milletimizin hayır dualarıyla biz bu kardeşlik sürecini nihayete erdireceğiz. Göreceksiniz Türkiye kazanacak, Türkiye'nin 81 vilayeti birden kazanacak, 780 bin kilometrekare vatan toprağının her bir karışı, 72 milyon vatandaşımızın her biri kazanacak. Bizim samimiyetimizi sorgulayanları, bizim vatan ve millet sevgimizi istismar konusu haline getirenleri cemaziyelevvellerini aziz milletim de çok iyi biliyor. Bizim yaptıklarımız, bu ülkeye kazandırdıklarımız her şeyi açık ve net bir şekilde ortaya koyuyor. İşte TRT ŞEŞ, işte TRT TÜRK, işte TRT AVAZ. Şimdi tüm Ortadoğu'ya, Arap dünyasına seslenen TRT kuruluyor, o da yayına başlıyor. Nereden nereye. Güneydoğu'da Ak Parti iktidarı olağanüstü hali kaldırdı. Fakat şimdi bunu kimse konuşuyor mu? Bunları unutmayın. Dünyanın 26'ıncı ekonomisiydik şimdi 17'inci ekonomisiyiz. Yüzde 63 faizle devlet borçlanıyordu, şimdi tek haneli rakama indik. Faiz yüzde 30'du, dün açıklandı yüzde 5.27'ye geldik. Yüzde 30'dan buraya enflasyon canavarı ne olacak diyenler bunu konuşsunlar.”


“Kurtuluş Savaşımızın
hatırasını yücelten biz olduk"

Başbakan Erdoğan Türkiye'nin borcunun da yüzde 74'lerden yüzde 45'lere gerilediğini belirterek, bu oranın daha da aşağılara çekileceğini söyledi. Dünyanın en gelişmiş ülkesinde dahi işsizliğin yüzde 10 seviyesinde olduğunu, Avrupa'nın en güçlü ülkelerinden İspanya'da işsizlik oranının yüzde 19'lara dayandığını anlattı. Erdoğan, Türkiye'de işsizlik oranın yüzde 12 seviyesinde bulunduğunu belirtti.

Türklerin, bilinen en eski yazılı anıtlarının Moğolistan'daki Orhun Kitabeleri olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Onlara biz sahip çıktık, AKP iktidarı sahip çıktı. Moğolistan hükümetiyle işbirliği içinde o tarihi anıtları dünya mirasına biz kazandırdık. Müzeyi kurduk, 42 kilometrelik Karakurum-Orhun Kitabeleri yolunu yaptık. Makedonya'da Mustafa Paşa Camii'nin restorasyonunu bitirme aşamasına getirdik. Priştina'da Fatih Camii'ni biz restore ettik. Kosova'da, Murat Hüdavendigar Türbesi'ni restore ettik, yeniden gün yüzüne çıkarttık.

Kırım'da Zincirli Medrese ve Sultan Giray Han Türbesine biz sahip çıktık,restorasyonlarını yaptık, bitirdik. Konya'da Selimiye Külliyesi'ni, Beyşehir Eşrefoğlu Külliyesi'ni, Akşehir Ulu Camii'ne Sahip Ata Medrese ve Camisi'ni tamir ettiğimiz gibi; Bosna'da Drina Köprüsü, Trablusşam'da Mevlevihane, Şam'da Süleymaniye Külliyesi'ni biz yeniden inşa ediyoruz. Kudüs'te Mescid-i Aksa içindeki Kubbetüs Sahra'nın çinilerini biz yeniliyoruz. Yine Kudüs'te, Yusufiye Osmanlı mezarlığının çevre düzenlemesini de biz yaptık. Kırım'da, Kırım Tatarlarına bin konut inşa ediyoruz, Afganistan'da 50 den fazla okul, 11 hastane, 168 su kuyusu, köprü, yol, meslek lisesini de biz yapıyoruz.

İstanbul'a Fetih Müzesi'ni yaparken, Çanakkale'yi unutmadık, kendi kaderine terk edilmiş şehitliklerimizi, şehitlerimize yaraşan, Çanakkale ruhuna yaraşan şekilde yeniden düzenledik. Çanakkale'nin, o şehitliklerin, o buram buram tarih kokan, her karışı Mehmetçiğin kanıyla sulanmış toprakların eski halini bilirsiniz. 1973'te Gelibolu'yu Milli Park ilan ettiler, onun dışında da hiçbir şey yapmadılar. Geldik, 2003 yılından itibaren burası için 50 milyon TL harcadık. Bir de şimdi gidin görün. Mutlaka gidin. Çocuklarınızı yanınıza alın, eşinizi yanınıza alın, Çanakkale'ye, Gelibolu'ya, şehitliklere mutlaka gidin ve orada bir Fatiha okuyun.

1998-2002 yılları arasında Türkiye genelinde sadece ve sadece 46 eserin restorasyonu yapılabilmişti. Biz ise, 2002-2008 yılları arasında toplam 3 bin 363 adet tarihi eserimizin restorasyonunu gerçekleştirdik. Samsun'da, Polatlı'da, Amasya'da Kurtuluş Savaşımızın hatırasını yücelten biz olduk.”

Konuşmasında, ekonomiyle ilgili yaptıkları çalışmalara değinen Erdoğan, göreve geldiklerinde devletin yüzde 63 faizle borçlandığını, şu anda bu oranın tek haneli rakama düştüğünü, aynı şekilde enflasyonu yüzde 30'dan “yüzde 5.2 küsura” düşürdüklerini belirtti.

Erdoğan “(Enflasyon canavarı ne olacak?) diyenler bunu konuşsunlar. Aynı şekilde Türkiye'nin borcu yüzde 73'tü. Şimdi dünyadaki krize rağmen yüzde 45 civarında. Daha aşağılardaydı kriz nedeniyle biraz tırmandı.” diye konuştu.

Bazı çevrelerin “Türkiye'de işsizlik aldı başını gidiyor” şeklindeki iddialarını da değerlendiren Erdoğan, “İnsaf, ya ayıptır. Dünyanın en gelişmiş ülkesi Amerika'da şu anda işsizlik yüzde 10'a dayandı. İspanya'da yüzde 19'a dayandı. Biz yüzde 10.7'de aldık, şu anda yüzde 13, bütün bu krize rağmen. Vicdan sahibi olan bunu görür. Türkiye'de biz mücadelemizi, kavgamızı sağlam veriyoruz. Bak bankalar oralarda hep battı” şeklinde konuştu.

“Türkiye'nin borçlandığına” yönelik iddiaların bulunduğuna de işaret eden Erdoğan, “Adam diyor ki 'Türkiye şu kadar borçlandı'... Yok yok biz borcumuzu azalttık. Şu anda Amerika'nın borcu 1.5 trilyon dolar. Dünyada bu örnekler ortada” dedi.

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, şu anda TOKİ tarafından yaptırılan ve inşaatı devam eden konut sayısının 380 bini aştığını, yaklaşık 280 bin konutu da sahiplerine teslim ettiklerini anlattı.

Erdoğan, Türkiye'nin, dünyanın her yerinde iş adamlarıyla var olduğunu belirterek, şu anda yurt dışında iş yapan müteahhitler arasında Türkiye'nin Çin'den sonra ikinci sıraya yükseldiğini kaydetti.

Bunların durup dururken olmadığına dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:

“Türkiye'de kalmadık, ta Moğolistan'a gittik. Moğolistan'da Orhun Anıtları'nı müze haline getirdik. Orada havaalanı falan yoktu ha. Uçakla tarlaya indik. Baktık tarlada inekler otluyor. Uçağın geldiğini görünce kaçmaya başladılar ve ondan sonra adeta bir çöl safarisi yaptık. Yaklaşık 42 kilometre. Hani şimdi bu 'milliyetçilik' diyenler var ya, hiç oralara acaba gitmişler mi? Sadece bol bol nakarat yapmışlar. Biz yerine gitmişiz. 'Karakurum'dan Orhun Abideleri'ne kadar o bölgenin yolunu biz yapacağız' dedik. 42 kilometrelik yolu yaptık, açılışına gittik. Fakat açılışında Türkiye'deki bazı gelişmeler sebebiyle döndük. O zaman Başbakan Yardımcım Hayati Bey ve Milliyetçi Hareket Partisi'nden bir arkadaşımız yanında olmak üzere gidip o yolun açılışını yaptılar. Şimdi Karakurum-Orhun Abideleri arasına bu şekilde gidiliyor. Biz buyuz, milliyetçilik budur. Bunların dediği gibi kuru milliyetçilik değil, kafatası milliyetçiliği değil, hizmet milliyetçiliği, hizmet.”

Erdoğan, yurt içinde ve yurt dışında restore ettikleri medrese, türbe, cami, külliye ve köprü gibi eserlere işaret ederek, “Kudüs'teki Mescid-i Aksa içindeki Kubbet-üs Sahra'nın çinilerini biz yeniliyoruz. Yine Kudüs'te Yusufiye Osmanlı Mezarlığı'nın çevre düzenlemesini de biz yaptık” dedi.

Erdoğan, İstanbul'da Fetih Müzesi'ni yaparken Çanakkale'yi unutmadıklarını belirterek, “Çanakkale'de muhteşem bir müzeyi yapıyoruz, yapacağız. Şehitlerimize yaraşan, Çanakkale ruhuna yakışan bir şekilde yeniden düzenliyoruz” şeklinde konuştu.

IMF işini bir an önce bitirelim

İstanbul'da devam eden IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantısına da değinen Erdoğan, “13 ayda toplantının yapıldığı İstanbul Kongre Merkezi'ni 330 milyon TL'ye tamamladık. Tarihte ecdadımızın bu tür yapıtları vardır. Şimdi de biz yapıyoruz. 13 ay... Öyle 25 yıl evvel temelini at, ortada kalsın, yok böyle bir şey. Temelini attık, tarih verdik ve bitirttik. IMF, 'Biz bunun biteceğine inanmıyorduk. Hatta buradan alıp başka yere de götürmeyi düşündük' diyor. Bu ülkeyi tanıyın, onun için bir an önce bu IMF işini de bitirelim. Hiç müzakeresini yapmayacağız, hayırlı olsun deriz” diye konuştu.

Onaylanan açılım raporu: Terörün panzehiri demokrasi

Kongrede hükümet, açılım süreci için AKP tabanının onayını da aldı. Kongrede "açılım raporu" okundu ve oylandı. Delegelerin kabul ettiği raporda "Terörün panzehiri demokrasidir" denildi. Sürecin amacı "herkesin kendini eşit ve özgür vatandaş hissetmesini sağlamak" olarak açıklandı. Başbakan'ın danışmanı Hüseyin Çelik "Bu somut bir belge değil. Atılacak adımlar ilk olarak Meclis'e açıklanacak" dedi.

Kongrede merakla beklenen ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Adana Milletvekili Ömer Çelik tarafından hazınlanan demokratik açılım süreci komisyonunun hazırladığı rapor da okundu.

AKP Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam tarafından okunan rapor şöyle:

"Siyasi hayatımızın en güçlü grubu olan AK Parti, yıllardır üzeri örtülen, görmezden gelinen ve çözümü sürekli ertelenen meselelerin üzerine azim cesaret ve kararlılıkla gitmektedir. Hükümetimiz, milli irade tarafından kendisine yüklenen ülkeyi yönetme sorumluluğunun gereği olarak milli birlik ve beraberliğimizi üniter devlet yapımızı, cumhuriyetimizi ve demokrasimizi daha da kuvvetlendirmek amacıyla demokratik açılım süreci başlatmıştır.

AK Parti olarak demokratikleşmeyi, terörün, etnik milliyetçiliğin ve her türlü ve her türden ayrımcılığın panzehiri olarak görüyoruz. Hangi kökenden olursa olsun ve toprakların hangi köşesinde yaşarsa yaşasın herkesin kendini ülkemizin eşit ve özgür vatandaşları olarak hissetmesi temel amacımızdır. Vatandaşlarımızın taleplerini farklılıklara saygı temelinde birliğimizi ve dirliğimizi pekiştirmek üzere yerine getirmek, demokratik açılım sürecinin özünü oluşturmaktadır.

AK Parti farklılıklarımızı bir zaaf olarak değil, milletimizin zenginliği olarak görmektedir. Birlik ve kardeşliğimizi güçlendirmenin yolu farklılıkları yok saymaktan değil, saygı göstermekten geçiyor. Demokratik açılım sürecinin dünden bugüne bizi devlet ve millet olarak var eden değerleri daha da kuvvetlendireceğine olan inancımız tamdır. Bir milli birlik ve kardeşlik projesi olan demokratik açılım süreci demokrasimizin standartlarını yükseltecek, terörü insanımız ve devletimiz için bir tehdit olmaktan çıkaracaktır.

Milletimizin bu sürece verdiği destek en büyük gücümüzdür. AK Parti Büyük Kongresi olarak, birliğimizi ve dirliğimizi daha da güçlendirmeye ve farklılıklara saygı temelinde kardeşliğimizi artırmaya dönük olarak hükümetimiz tarafından başlatılan demokratik açılım sürecini desteklediğimizi beyan ediyoruz."

Çelik: Somut bir belge değil, somut adımlar Meclis'te atılacak

MKYK'ya giren Başbakan'ın danışmanı Hüseyin Çelik, "Amacımız AK Parti teşkilatının ve delgelerinin açılım sürecine desteğini teyit etmek" dedi. Oylanan metnin somut bir belge olarak algılanmamasını isteyen Çelik, somut adımların Meclis'te açıklanacağını söyledi.