Karar yazarı Mehmet Ocaktan, olağanüstü hâl (OHAL) uygulaması kapsamında çıkarılan son Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) Fethullahçı Terör Örgütü, (FETÖ) ile mücadeleye zarar vereceğini söyledi. Ocaktan, "Her tarafa çekilmeye müsait muğlak KHK’larla kafaları karıştırmanın bir manası yok" dedi.
Ocaktan'ın "Bu KHK FETÖ ile mücadeleye zarar verebilir" başlığıyla (27 Aralık 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Her vesileyle altını kalın çizgilerle çizdiğimiz bir gerçek var ki, FETÖ ile mücadele Türkiye için hayati bir öneme sahiptir. Çünkü 15 Temmuz’da yaşanan ihanet ülkemizi bir beka sorunu ile karşı karşıya bırakmıştır. Dolayısıyla FETÖ ile mücadelenin birtakım ihmallere ve savsaklamalara tahammülü olmadığı gibi, mücadeleyi sulandıracak her türlü girişimden uzak tutulması da elzemdir.
Aslında bu mücadele, FETÖ ele başlarının yurt dışına kaçmaları önlenemediği için işin başında eksik başlamış bir mücadeledir. İhanetin esas babalarını belki de hiçbir zaman yargılayamayacağız. Çünkü kaçanlardan bir tek kişinin bile şu ana kadar iadesini sağlayabilmiş değiliz. Kimse “Ne yapalım ne ABD, ne de Avrupa kaçakları iade ekmiyor” gibi bir mazeretle teselli bulmaya çalışmamalıdır. Unutmayalım, devletin kurumları tam da bugünler için vardır. Dışişleri diplomasisi düzgün işleyen, uluslararası hukuki normlara riayet konusunda kendisine güvenen her devletin, bu darbecileri ve ele başlarını geri getirememesi mümkün değildir.
***
Eğer içeride hukuk anlamında elimiz güçlü olursa, darbeciler dünyanın hangi ülkesinde nasıl bir ine girerse girsinler devletin uluslararası ilişkiler kabiliyeti, hukuk ve demokrasi gücü onları inlerinden çıkarır ve Türkiye’ye getirir. Şu ana kadar bu gerçekleştirilememişse, kim ne derse desin bunun adı başarısızlıktır.
Bu yüzden son çıkan tartışmalı Kanun Hükmünde Kararname’nin, FETÖ ile mücadeleyi zaafa uğratmasından endişe ediyorum. Evet, esas itibariyle bu KHK 15 Temmuz darbe girişimine direnen sivilleri korumak üzere çıkarıldı. Buna kimsenin itirazı olamaz, çünkü onlar bu ülkenin bekası için canlarını ortaya koydular ve kahramanca mücadele ettiler. Bu yüzden de her türlü takdiri hak ediyorlar. Bu çerçevede KHK’da yer alan ifade göre: “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişilerin, bu nedenle ‘hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu’ olmayacak.”
Evet bu KHK esas amacı itibariyle doğrudur, ancak “Darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler” ibaresi kafaları karıştıracak niteliktedir. Her ne kadar AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, “Bu düzenleme o gece canı pahasına ülkesini çıplak elleriyle savunanların hukukunu korumak için yapıldı” ifadesini kullanmış olsa da, yargı KHK’daki bu muğlaklığı daha geniş kapsamlı kullanacaktır. Çünkü yargı sonradan yapılan bu açıklamaları değil, KHK’daki ifadeyi esas almak zorundadır.
Yapısal anlamda sorunlu bir KHK ile karşı karşıya olduğumuz muhakkak. Ayrıca hiç gerekli olmadığı halde, bu muğlak ifade Türkiye’nin hukuksal görünümü konusunda negatif bir algı oluşturma riski de taşımaktadır. Daha da önemlisi, bu KHK FETÖ ele başlarının iadesini istediğimiz ülkelerin kafasını karıştırabilir.
İşte tam da bu yüzden bu KHK yeniden yazılmalıdır. İktidar da gerçek amacın 15 Temmuz olduğunu açıkladığına göre, belirsizlik acilen ortadan kaldırılmalıdır. Ayrıca bu vesileyle belirtmek gerekiyor ki, Türkiye bu KHK düzeninden normalleşmeye geçerek, işlerini kanunlarla yürütme sürecine geri dönmelidir.
***
Unutmayalım, Türkiye’nin 15 Temmuz ihaneti konusunda bir tek hedefi vardır; ihanete karışan, planlayan ve fiili ortaklık içinde olan herkesin yargı önüne çıkartılmasıdır, buna yurt dışına kaçan ele başları da dahil...
Öyleyse, her tarafa çekilmeye müsait muğlak KHK’larla kafaları karıştırmanın bir manası yok. Eğer amacımız bağcıyı dövmek değil, üzüm yemekse hedef bellidir.