Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, “Laiklik bizim için vazgeçilmez bir kırmızı çizgidir. Atatürk partimizin kırmızı çizgisidir. Laiklik zannedildiğinin aksine dini yok eden değil, dini koruyan bir kurumdur” dedi.
Gazeteci Lale Özan Arslan’ın Youtube kanalında gündeme ilişkin açıklamalar yapan Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş, özetle şunları söyledi:
"Atatürk partimizin kırmızı çizgisidir"
“Laiklik bizim için vazgeçilmez bir kırmızı çizgidir. Atatürk partimizin kırmızı çizgisidir. Laiklik zannedildiğinin aksine dini yok eden değil, dini koruyan bir kurumdur. Laiklik dini de insanları da koruyan bir kurumdur aksi halde hepimizin anlayışına göre bir din çıkar ortaya ve IŞID orada kafa keser, 'ben Müslümanım' der, ben de burada, 'kardeşim manyak mısınız, ne yapıyorsunuz' derim. Ben de bunu din adına söylerim, o da onu din adına söyler. Böyle bir din algısı oluşmasın diye Mustafa Kemal Paşa laikliği getirmiş ve buna sınırlar çizmiştir. Dini de koruyan kurum laiklik kurumudur. Dolayısıyla laiklik bizim için hiçbir zaman taviz veremeyeceğimiz peşinden gitmemiz gerektiğine inandığımız bir anlayıştır. Bunun dışındaki bir anlayış da dünyanın hiçbir coğrafyada kabul görmeyecektir. Bugün İran’da yaşanan da bunun bir yansımasıdır. Atatürk'ün kurduğu düzen hem bu coğrafyadaki ülkelere hem de bütün dünyaya örnek bir düzendir.
"Bu iradeye, bu otoriteye devlet deniyor"
Size samimiyetle söylüyorum Türkiye'de hayat pahalı falan değil, bizde para yok. Bulgar geliyor hayat ucuz, savaştan kaçmış Suriyeli geliyor burada hayat ona ucuz, Afgan geliyor hayat ona ucuz ama burada yaşayan Türk'e hayat pahalı. Problem bizim paramızın olmayışı. O zaman piyasaya müdahaleci bir irade lazım. Bu iradeye, bu otoriteye devlet deniyor. Devlet piyasayı, vatandaşı destekleyecek. Devlet vatandaşın cebinde para olmasını sağlayacak, bu parayı vatandaşına verecek. Nasıl verecek? Mesela tarıma destek vermesi lazım. Nasıl destekleyecek? Köprüye geçiş garantisi vermeyecek, çiftçiye alım garantisi verecek.
"Ekonomiyi çözmenin yöntemi, yolu bu adaletsizliği ortadan kaldırmaktır"
Trilyon dolara varan özelleştirmeler yapıldı, fabrikalarımız şunlarımız her şeyimiz kapatıldı, satıldı. İşte devlet bunları yapmayacak. Mesela geçenlerde Fırat nehrine siyanür sızmış. Herkes buna tepki gösterdi elbette ben de gösterdim. Ama hiç kimse olaya şuradan bakmadı; Fırat nehrine siyanür niye sızıyor? Bu siyanür altın madeninden sızan siyanür. Peki ‘bu altın madenini kim işletiyor’ dendi mi? Bu altın madenini Kanadalı firmalarla bugün beşli çete olarak anılan ya da ellili çete olarak anılan neyse yandaş belli insanlar işletiyor. Kanadalıya, Hollandalıya, Amerikalıya, bilmem nereliye bizim madenlerimiz altını, toryumu, boru her şeyimiz peşkeş çekiliyor. İşte devlet bu kaynakları vatandaşının lehine kullanacak ve vatandaşına para verecek. Ekonomiyi çözmenin yöntemi, yolu bu adaletsizliği ortadan kaldırmaktır.” (ANKA)