T24 Dış haberler | Metin Kaan Kurtuluş
Britanya Başbakanı Theresa May, Muhafazakar Parti liderliğine Brexit sebebiyle veda eden ikinci lider oldu. Başbakanlıktan da istifa edeceğini açıklayan May, yarın Boris Johnson'ın resmi olarak göreve gelmesiyle beraber '10 Numara'dan ayrılacak.
Dönemin Britanya Başbakanı David Cameron, 2016 yılında ülkesinin ve Avrupa’nın dinamiklerini temelinden sarsacak bir karar ile halkı ‘Brexit’ için sandık başına götürme kararı verdi. 23 Haziran 2016’da Britanya halkı sürpriz bir karar verince ülkelerini Avrupa Birliği’nden ayırma ve bugün bir yılan hikayesine dönen Brexit süreci başlamış oldu. Açık bir şekilde Avrupa Birliği’nde kalma taraftarı olan Cameron, halkın ayrılma kararının ardından süreci yeni bir başbakanın yürütmesi için istifa etmeye karar verdi.
Cameron’ın istifasının ardından dönemin İçişleri Bakanı May, Muhafazakar Parti’nin lideri olmak için adaylığını açıkladı. Britanya’nın siyasi sistemi sebebiyle dönemi bitmeden istifa eden Cameron’ın yerini kimin dolduracağına Muhafazakar Partililer karar verdi. Avam Kamarası üyeleri arasında yapılan oylamalar sonrasında son tura May ve Avam Kamarası Başkanı Andrea Leadsom kaldı. Parti tabanı son iki aday arasında bir seçim yapacakken Leadsom yarıştan çekilme kararı aldı ve Theresa May 11 Temmuz’da Muhafazakar Parti’nin yeni genel başkanı oldu. May, partinin liderliğini devraldıktan iki gün sonra geleneklere uygun biçimde Kraliçe II. Elizabeth tarafından yeni başbakan ilân edildi.
Britanya'yı AB'den ayıracağına söz vermişti
May, Brexit referandumuna giden süreçte Britanya’nın AB’de kalmasını destekleyen kampanyada yer aldı. Ancak May, desteklediği tarafın kaybetmesinin ardından Muhafazakar Parti liderliğine adaylığını açıkladığında halkın kararına saygı duyacağını, ikinci bir Brexit referandumu yapılmayacağını ve kuracağı hükümetin Britanya’nın AB’den ayrılığını sağlıklı bir şekilde gerçekleştireceğini söyledi. May, son vaadini gerçekleştiremeden “10 Numara”ya veda etti. Britanya, ilk olarak belirlenen ayrılık tarihi 29 Mart 2019’un üzerinden aylar geçmesine rağmen hâlâ Avrupa Birliği’nin bir üyesi.
Thatcher ile kıyaslandı
May, “10 Numara”yı devraldığında tecrübeli bir siyasetçiydi. Uzun yıllar Avam Kamarası’nda bulunan ve gölge bakanlık görevleri yapan May, Britanya’nın ikinci kadın başbakanı oldu. Bu sebepten dolayı May göreve geldiği ilk günlerde Britanya’nın en uzun süre görevde kalan ve ilk kadın başbakanı olan “Demir Leydi” lakaplı Margaret Thatcher ile sık sık kıyaslandı.
May, göreve gelir gelmez ilk iş büyük bir kabine değişikliğine gitti. Cameron’ın kabinesinde bulunan 9 bakan görevden alındı veya istifa etti.
Britanya’nın yeni başbakanı, görevi zorlayıcı bir dönemde, geleceğin ne getireceğini kimsenin bilmediği bir süreçte devraldı. Şu ana kadar hiçbir ülke Avrupa Birliği’nden ayrılmadı. Britanya da bu ayrılık sürecini deneyimleyen ilk ülke oldu. Bazı gazeteci ve uzmanlar AB’nin “Bizden ayrılmak isteyenlere bir örnek olsun” diye süreci zorlaştırdığını bile iddia ettiler. May, beklemediği zorluklarla karşılaştığı için süreç biraz gecikse de Lizbon Anlaşması’nın 50.maddesini, yazdığı bir mektup ile ülkesi için yürürlüğe soktu; Britanya resmi olarak AB ile “boşanma” sürecine böylece başladı.
İlk büyük darbe: 2017 genel seçimleri
May, görevinin ilk aylarında ülkenin Brexit’e odaklanması gerektiğini söylerken, kısa süre sonra duruşunu çevirerek erken seçim çağrısında bulundu. Bu noktada Muhafazakar Parti’nin mecliste sadece 17 koltukluk çoğunluğu bulunuyordu. Britanya basınına göre o dönemde yapılan anketler Muhafazakar Parti’nin bu çoğunluğu artırabileceğini söylüyordu. Parlamentoda erken seçim kararını neredeyse bütün partiler destekledi. Karar, Avam Kamarası’nda 522’ye 13 oy ile geçti.
Seçim süreci 22 Mayıs 2017’de Manchester’da bir Ariana Grande konserine yapılan bombalı saldırı ve 3 Haziran’da gerçekleştirilen Londra Köprüsü saldırısı sebebiyle 2 kez durduruldu. İki saldırıda toplam 30 kişi hayatını kaybetti.
Brexit sürecinde yapılan ilk genel seçim Muhafazakar Parti için büyük bir hayal kırıklığı, May’in de başbakanlıkta aldığı ilk sert darbe oldu. Muhafazakar Parti parlamentodaki çoğunluğu artırmak için girdiği seçimde elinde olan çoğunluğu da kaybetti. Muhafazakar Parti, 8 Haziran’da yapılan seçimde Jeremy Corbyn’in liderlik ettiği İşçi Partisi’nden sadece yüzde 2.4 fazla oy almayı başardı ve 13 koltuk kaybetti. Ana muhalefet konumundaki Brexit karşıtı İşçi Partisi’nin kazandığı 30 ek koltuk ellerini güçlendirdi.
May’in girdiği ilk seçimlerde çoğunluğu kaybetmesi parti içinden ve dışından istifa çağrılarına sebep oldu. Muhafazakar Parti ve May artık ne getireceğini bilmedikleri bir süreci parlamento kontrolüne de sahip olmadan yönetmek zorundaydı. May, istifa çağrılarına kulak asmayıp bir azınlık hükümeti kurdu, meclisteki yeterli çoğunluğa ulaşmak için de İrlanda Demokratik Birlik Partisi’nin desteğini aldı.
May Brexit sürecinin başında bölük bir partinin yönetimine gelmişti. Partinin bir bölümü Brexit’i desteklerken bir bölümü karşı çıkıyordu. Halkın kararının ardından Muhafazakar Parti tek bir amaçla çalışmaya başladı: Brexit’i gerçekleştirmek. Ancak 2017 genel seçiminden sonra partide tekrar kamplaşma başladı. Bir bölüm May’in Brexit’i gerçekleştirebileceğine inanmıyordu.
Kabinesi istikrar sağlayamadı
Seçimdeki başarısız sonuçların ardından May’in kabinesi de istikrar sağlayamadı. Peş peşe gelen skandallar ve fikir ayrılıkları sebebiyle birçok bakan görevini bıraktı.
İlerleyen zamanlarda muhalefet lideri Corbyn, May hükümetine karşı yaptığı baskıyı artırdı. May’in istifasına giden süreçte Corbyn May’i Suriye ve Yemen’deki tutumu sebebiyle eleştirdi ve Brexit için ikinci bir referandum yapılması çağrısında bulundu.
May bu gelişmelerin yanı sıra Brexit müzakerelerini sürdürüyordu. May’in ekibi ve Avrupa Birliği yönetiminin üreteceği anlaşma Avam Kamarası tarafından kabul edilirse ‘resmi Brexit anlaşması’ olarak yürürlüğe girecekti. Anlaşma ana hatlarıyla Brexit’ten sonra AB ile Britanya’nın ilişkilerini çiziyordu: Hangi anlaşmalar yürürlükte kalacak, göçmenlik nasıl işleyecek, ticaret nasıl olacak vs. gibi. May ve müzakere ekibi Kuzey İrlanda’nın ‘backstop’* problemine bir çözüm bulamadı.
Britanya lideri uzun süre birçok cephede mücadele etmeye devam etti. 4 Aralık 2018’de May hükümeti Parlamento tarafından itaatsizlikle suçlandı. May hükümeti, Parlamento’nun itaatsizlikle suçladığı ilk hükümet olarak tarihe geçti. Parlamento bu kararı hükümet sunulan Brexit anlaşması konusunda yasal tavsiye sunulmadığı için verdi. May’in sunduğu Brexit anlaşmasının kendisi için yarattığı sıkıntılar devam etti. 12 Aralık 2017’de May’in kendi partisi Theresa’nın başbakanlığı için güvenoyu oylaması yaptı. Aynı oylamayı muhalefet Avam Kamarası’nda yapmak istedi, ancak iktidar üyesinin çabasıyla güvenoyu yoklaması yapılması engellendi.
Brexit anlaşması üç defa reddedildi
15 Ocak 2019’da May hükümeti ve AB tarafından üretilen taslak anlaşma ilk kez Avam Kamarası’na sunuldu. Avamlar anlaşmayı tarihi bir fark ile reddetti. Anlaşmaya 202 Avam Kamarası üyesi evet derken 432’si hayır dedi. 230 oy farkı bir iktidarın Avam Kamarası’nda aldığı en büyük yenilgi oldu. Bu May’in üç defa reddedilecek Brexit anlaşmasının ilk taslağıydı. Bu yenilgi, May’in başbakanlığını salladı. Anlaşmanın ikinci taslağı 12 Mart’ta 149 oy fark daha sonra da May’in kabul edilmesi durumunda istifa edeceğini söylemesine rağmen 29 Mart’ta 58 oy farkla reddedildi.
Bu oylamalar sırasında Brexit önce 29 Mart’tan 12 Nisan’a, ardından da 31 Ekim’e ertelendi.
Anlaşmanın ikinci ve üçüncü defa reddedilmesinin ardından neredeyse bütün Britanya gazeteleri Muhafazakar Parti’nin içinde bir grubun May’e karşı örgütlendiğini ve istifa etmesini istediğini söyledi. May’e muhalefet ve iktidar üyeleri bu süreç içinde istifa çağrısında bulundu.
Avrupa Parlamentosu seçimleri için yapılan anketler Muhafazakar Parti için hüsran ve Nigel Farage’ın kurduğu aşırı sağcı Brexit Partisi için zafer gösteriyordu. Bu May’i deviren son darbe oldu. Birçok basın organının yayınladığı kulis haberlerine göre bakanlar May’e karşı ayaklandı.
May, 24 Mayıs’ta gözyaşları içinde görevinden istifa edeceğini açıkladı. Brexit çukurundan ülkesini çıkaramayan, aksine kendini daha da derinde bulan May 7 Haziran’da parti liderliğinden istifa etmişti. May yarın da başbakanlıktan istifa edip iki rütbesini de Boris Johnson’a teslim edecek.
Kendi partisinin desteğini kaybetmesi sonrası görevini bırakmaktan başka çaresi olmayan May, gözyaşları içinde gerçekleştirdiği veda konuşmasında “elinden gelenin en iyisini yaptığını” söyledi.
May, istifasını açıkladıktan sonra çoğu gazeteciye göre “iyi anılmak için” bazı bütçe girişimlerine destek verdi. Partisi, kötü yönetilen Brexit sürecinin mirasını AP seçimleri sonucunda da gördü. Muhafazakar Parti oyların sadece yüzde 9.1’ini alarak Britanya’nın AP’deki 5. partisi oldu. 2017 genel seçimine kıyasla yaklaşık yüzde 30 oy kaybetti.
May veda ederken, Britanya’ya menüde endişe ve umut var. Brexit yanlıları Johnson’ın gerekirse anlaşmasız Brexit’i gerçekleştireceğini bildiği için umutlu olsa da, birçok Britanyalı Johnson gibi tartışmalı bir figürün dünyanın en önemli koltuklarından birinde ne yapacağından endişe duyuyor. Johnson, bugüne kadar sayısız gafa imza attı.
Johnson kısa süre içinde ‘10 Numara’ya ve onun daimi sakini kedi Larry’nin yanına taşınacak. May sonrası Britanya’nın nasıl bir geleceği olduğunu bize ilk olarak Johnson’ın yaptığı kabine hamleleri gösterecek...