07 Ekim 2012 20:27
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Kanal 7'de Başkent Kulisi programında Suriye'deki gelişmeleri değerlendirdi. Tezkere eleştirlerine cevap veren Bozdağ, "Türkiye'ye çiçek atılmadı. Baktığınız zaman oradan bomba geldi. Bir ülkenin, kendisinin sınırları içine bir bomba düşer ve burada vatandaşları şehit olunca ne yapması gerekiyorsa, Türkiye olarak biz onu yaptık" dedi.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Meclis'te kabul edilen tezkerenin amacının savaşa karşı tedbir olduğunu belirterek, "İnşallah, Suriye yönetimi bir aymazlığın içerisine girmez. Bu tezkerenin verdiği mesajları doğru okur. Tezkereyi kullanmaya gerek kalmaz. Eğer doğru okumaz, bunu yanlış anlarsa, o zaman da yaptığının karşılığını elbette alacaktır" dedi.
Savaş uçağının düşürülmesi sonrası angajman kurallarının değiştirildiğini ve bundan sonra Türkiye'ye dönük her adım ve hareketin anında karşılık bulacağı şekilde bir kararlılık ortaya konulduğunu belirten Bozdağ, angajman kurallarının değiştirilmesinin doğrudan talimat anlamına geldiğini söyledi.
Bozdağ, "Orada bir hadise olduğu zaman, herhangi bir izne gerek kalmadan hareket etme yetkisi verir" dedi.
Gelinen noktada savaş ihtimalinin artıp artmadığına ilişkin soruya cevap veren Bozdağ, şunları kaydetti:
"Bu tezkere esasında bir savaş tezkeresi değil. Biz savaş olmasın diye esasında tezkereyi çıkardık. Tezkerenin esas amacı, Suriye yönetimine 'Türkiye-Suriye arasında bir savaşa neden olabilecek eylemleri yapma, adımları atma, fiillerin içerisine girme, girersen bunun karşılığını biz sana misliyle veririz, o yüzden sakın böyle bir yola tevessül eden, böyle bir yola adım atan bir anlayışın içine girme' diye savaşı önlemek için atılmış bir adımdır. Tabii bu yönüyle Suriye'ye bir ikazdır. Biz angajman kurallarını değiştirdik, ve gereği yapılıyor. Nasıl olsa kullanmaz, yapmaz diye bir anlayışa kapılırsa, çok büyük bir hata yapar."
Türkiye'ye dönük bir saldırı olursa, ilgili adımı atma konusunda Türkiye'nin tereddütü olmayacağını vurgulayan Bozdağ, şöyle devam etti:
"Biz diyoruz ki bundan sonra daha dikkatli olun. Türkiye'nin egemenlik haklarına dönük bir saldırıyı sakın yapmayın. Sakın bu yönde bir adımın atılmasına izin vermeyin. Ne tedbir alınması gerekiyorsa alın. Aksi takdirde bunun bir karşılığı olacaktır. Uluslararası hukuk çerçevesinde ne tedbir gerekiyorsa bunu aldık. Esasında bu anlamda tezkere savaşın çıkmaması için Türkiye tarafından atılmış ciddi bir adımdır. Umarız bu adımımız karşı taraftan doğru algılanır."
Tezkerenin çıkması sonrası Suriye yönetimin tavrını da değerlendiren Bozdağ, yapılan açıklamalarla sınırdan gelen haberlerin birbiriyle uyumlu olmadığını ifade ederek, şöyle konuştu:
"O yüzden biz Suriye'yi çok yakın takip ediyoruz. Her dakikasını, her anını oradaki olup biten her şeyi takip ediyoruz. Bu takibat çerçevesinde Suriye yönetiminin söyledikleri ile fiilleri ne kadar uyuyor, zaman içerisinde bunu her beraber göreceğiz. Bugüne kadar söyledikleri ile fiilleri maalesef birbirine uyum içerisinde olmadı. Ne söyledilerse bunları tutmadılar. Bu konuda bir yandan 10 kilometre haberleri yayılıyor. Ama öte yandan bakıyorsunuz hemen bu tarafa gelen bir bomba görüyorsunuz."
Bombanın düştüğü yer ile sınır arasında 10 kilometre civarında mesafe olduğunu hatırlatan Bozdağ, şunları belirtti:
"Burada bir açı sapması hesabı yapılmaz. 1 kilometre mesafedeki birisine atıyorsunuz, ama 10 kilometre mesafedeki bir yere düşüyor. Yani böyle bir şey olabilir mi? Bunu atanlar bu konunun uzmanları. Bunun eğitimini almış kişiler, bunları kullanıyor. Onun mesafesini, ona göre yapmaları gerekiyor. Ama şimdi bir bakıyorsunuz, Türkiye sınırında düşen noktayla karşı taraf arasında bu söylenenlerin doğruluğunu teyit eden durum ortaya çıkmıyor. Aksine tekzip edecek sonuçlar ortaya çıkıyor."
Suriye tarafından Türkiye'ye bir saldırı yapıldığını ve bu konuda tartışma olmadığına dikkati çeken Bozdağ, "O nedenle tedbirlerimizi aldık. Suriye yönetimi, o tedbirleri sadece gösteriş için alındığını düşünmesin. Sadece elimizde bir tezkere var, bir süstür veya Türkler bunu kullanmaz diye düşünmesin. İnşallah, Suriye yönetimi böyle bir aymazlığın içerisine girmez. Bu tezkerenin verdiği mesajları doğru okur. Tezkereyi kullanmaya gerek kalmaz. Eğer doğru okumaz, bunu yanlış anlarsa, o zaman da yaptığının karşılığını elbette alacaktır" dedi.
Tezkerenin, Suriye'nin kuzeyinde ordu kurduğu öne sürülen PYD'ye karşı gözdağı olup olmadığını ilişkin soruya da Bozdağ, şu yanıtı verdi:
"Bunu orada belli bir gruba haslederseniz yanlış yaparsanız. Bu tezkere, Suriye'ye dönük bir tezkeredir. Suriye'den Türkiye'nin güvenliğine dönük, egemenliğine, insanlarına dönük saldırıların olması halinde Türkiye'nin ne yapmak istediğini gösteren, uluslararası ve iç hukuk bakımından meşruiyeti tam olan bir tezkeredir. Biz burada olup biten her şeyi yakından takip edeceğiz, ve gerekenleri yapacağız. Bu noktada Türkiye'nin meşru haklarını kullanma noktasında bir alan açmaktadır. Bu alanı dileriz ki Türkiye kullanma gereği duymasın."
Tansu Çiller ve medya patronlarının 28 Şubat sürecinde tanık olarak dinlenmesi konusunda değerlendirmesi sorulan Bozdağ 1960, 1980 askeri darbeleri; 12 Mart ve 28 Şubat muhtıraları ve kendileri döneminde 27 Nisan bildirisi olduğunu hatırlattı. Darbe ve muhtıraların amacına ulaştığını, son bildirinin ise netice alamadığını belirten Bozdağ, kendileri döneminde de bu konuda teşebbüsler olduğunu, iddialar ortaya atıldığını, iddianameler tanzim edildiğini ve bunların cezai müeyyidelere dönüştüğünü anlattı.
Anayasa ile ilgili köklü değişiklikler yapıldığını ve ilk kez darbeleri yapanlarla ilgili Meclis'te komisyon kurulduğunu söyleyen Bozdağ, "Türkiye açısından büyük fotoğraf içinde tarihi bir dönüşümün somut göstergelerini oluşturuyor" dedi.
28 Şubat süreciyle ilgili herkesin konuştuğunu ifade eden Bozdağ, şunları söyledi: "O dönemi yaşamış birisi olarak bence, 28 Şubat'ın yapılmasıyla ilgili siyasilerin bir günahı yoktur. Siyasilere günah yüklemek isteyenler, darbecileri meşru göstermek isteyenlerdir. Esasında onlar bu işi bu kadar kötü yapmasalardı onlara gün doğmazdı. Onlar üzerine düşeni yapmadığı için, şöyle olduğu için, böyle olduğu için darbeciler gelip darbeyi yapmıştır. Yani siyasetçiler darbeyi meşru kılmıştır şeklinde bir yaklaşımı siyaset kurumu ve o dönemin aktörlerine yapılmış bir iftira olarak görüyorum.
Siyaset yapmayı, ülkeyi yönetenleri hizaya getirmeyi kendine vazife edinmiş bazı kişiler kendi görev alanlarının dışına çıkarak, birtakım şeyleri de çarpıtarak kendilerine bir meşruiyet zemini aramışlardır ama bu millet hiçbir zaman onlara o meşruiyet zeminini vermemiştir. Hiçbir darbe meşru değildir. Kendileri için uydurdukları meşruiyet zemininde de yok olup gitmişlerdir."
O dönemde medyanın 28 Şubat sürecine karşı tavır koymadığını vurgulayan Bozdağ, "Medya karşı durmuş olsaydı o zaman milli iradeden, seçilmiş iradeden yana tavır koyardı. Medyanın burada gönüllü bir desteği olduğunu görüyoruz" diye konuştu.
12 Mart 1971 muhtırasının Meclis'te okunduğunu ve vekillerin de dinlediğini anlatan Bozdağ, Meclis'in bunun yerine 2007'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı gibi tavrını koyması halinde her şeyin farklı olabileceğini dile getirdi.
28 Şubat sürecinde siyasetin istifa ederek seçim kararı alması halinde her şeyin başka olabileceğini dile getiren Bozdağ, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yayımlanan bildiriyi "herkes haddini bilecek" diyerek çöpe attıklarını anımsattı. Hukuku ve anayasayı katleden Anayasa Mahkemesi'ne de teslim olmadıklarını ve seçim kararı aldıklarını anlatan Bozdağ, demokrasiyi korumanın millet adına milletin temsilcilerinin öncelikli görevi olduğunu vurguladı.
Askerin ise böyle bir görevi olmadığını ifade eden Bozdağ, yapılan düzenlemelerin ardından AK Parti'nin Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması ya da darbelere meşruiyet sağlayan TSK iç hizmet kanunun 35. maddesinin kaldırılması konusunda bir çalışma yapmamasının hatırlatılması üzerine ise şunları söyledi:
"Bugün medya ve siyasetçilerin konuştuğu şeyler Türkiye'nin 10 yıl önce söyleyemediği şeylerdi. Bütün bunlar işin durmadığını gösteriyor. Çünkü bu birdenbire bitecek bir hadise değil. Bir yandan darbe dönemiyle yüzleşirken, öte yandan o dönemin anayasasıyla bu ülkeyi yönetmeye devam ediyoruz. Tüm bunlar bizim için de bir ayıptır. Bunları ortadan kaldırmak lazım. Anayasa için uzlaşma komisyonu çalışmaları devam ediyor.
Öte yandan 61. hükümet programına ve son yaptığımız kongrede 2023 siyaset vizyonunda hedeflerimiz arasında hukukumuzda yer alan antidemokratik hükümlerin ayıklanması konusunda milletimize taahhütlerimizi ortaya koyduk. Askeri iç hizmet kanunu 35. maddesi dahil, başkaca bu konularla irtibatlı maddeler de olmak üzere, bunlarla ilgili kapsamlı, köklü çalışmalar yapılıyor. Çalışmalar bittikten sonra detaylarını kamuoyuyla paylaşacağız ama şunu net söyleyebiliriz; hukukumuzun içinde ima yoluyla bile olsa hukuk dışı adımları, yapıları çıkarmak konusunda kararlıyız. Çünkü bunlarla hukuku da demokrasiyi de ayakta tutma imkanı yoktur.
24. dönem parlamentosu bu konularda da kamuoyunun takdirini toplayan adımlara sahne olacak.
Anayasa değişikliğinde yargı birliğini sağlama konusunda da zaten AK Parti olarak kararlıyız. Bir ülkede askeri ve sivil yargı demek 2 ayrı devlet demektir. Böyle bir şey olamaz. Bu fevkalade yanlış bir durumdur. Bu noktada yargı birliğini tesis edecek adımın atılmasını zaten çalışmalarımız içine koymuşuz. Yeni anayasa sürecinde de arkadaşlarımız zaten bizim görüşlerimizi uzlaşma komisyonuyla paylaşacaklar."
Anayasa çalışmalarını da değerlendiren Bozdağ, devletin değil milletin olan bir Anayasayı hayata geçirmek gerektiğini kaydetti. Uzlaşma Komisyonu'nun yeni anayasa için büyük bir fırsat olduğunu belirten Bozdağ, buradan bir karar çıkmadığı takdirde hangi partiyle anlaşılabilirse onunla yola devam etme amacında olduklarını dile getirdi.
"BDP ile anlaşacak mısınız" sorusu üzerine Bozdağ, sayının yetmemesi nedeniyle BDP ile yola çıkmanın mümkün olmadığını ancak bu partinin gelmesi halinde itiraz etmeyeceklerini belirtti.
Bozdağ, "Anayasayı değiştirecek nitelikte bir çoğunlukla işbirliği yapacağız. Eğer bir çoğunlukla ittifak yapamazsak o zaman milletimizle ittifak yapacağız. Seçimde milletimize bu durumu arz edecek ve yetkiyi talep edeceğiz. Milletimiz de yetkiyi verirse yeni anayasayı hayata geçirmenin yollarını arayacağız" dedi.
"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yollarını ayırıyor mu" sorusu yöneltilen Bozdağ, Gül ile Erdoğan arasında sorun çıkmasını temenni edenler olsa da hukuklarının bazı manşet ya da kişilerin bozamayacağı kadar kadim olduğunu anlattı.
Bozdağ, "Bu hukukun içinde kavga olmaz, istişare olur ve kardeşlik hukukunun kuralları yürür. Geçmişte de yürüdü, biliyorsunuz" diye konuşan Bozdağ, Cumhurbaşkanının sadece başkanlık sistemi tartışılırken doğru yaklaşımda bulunulmasını öneren bir yaklaşım içinde olduğunu belirtti.
Başkanlık sistemi ile parlamenter sistemin özelliklerinin yan yana konulması ve insanlara hangisini seçeceği sorulması durumunda Türk milletinin başkanlık sisteminin daha doğru olacağını söyleyeceğini vurgulayan Bozdağ, "Başlangıçta çok azdı ancak şu anda yüzde 34'ü aşan bir oran başkanlık sisteminin doğru olduğunu söyleyebiliyor anketlerde" ifadelerini kullandı.
© Tüm hakları saklıdır.