TÜSİAD ile Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından, “2050’ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim” başlıklı rapor kamuoyuna açıklandı. Demografik değişimler ve bu değişimlerin sosyal politika alanlarına etkilerini ele alan rapor üç temel başlık atında toplandı.
‘2050’ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim: Sosyal Güvenlik (Emeklilik) Sistemine’ ‘2050’ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim: İşgücü Piyasasına Bakış’ ‘2050’ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim: Sağlık Sistemine Bakış’ başlıkları altında hazırlanan raporda, 2050 yılına doğru nüfusla ilgili gelişmelerin işgücü, sağlık ve sosyal güvenlik (emeklilik) sistemlerine etkisine vurgu yapıldı.
Raporun Ankara yapılan tanıtım toplantısında konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner “Nüfusbilim göstergelerinin gündemin en üst noktasında olması gerekiyor” dedi.
Boyner, konuşmasında, nüfusbilimin gösterdiği yönü iyi okumamız gerektiğini belirterek , "Türkiye, demografik değişimlerin sunduğu fırsatlardan yararlanabilecek ve 21. yüzyılda her bakımdan gelişmiş bir ülke konumuna ulaşabilecek mi?" sorusunu yöneltti.
Boyner "Biz, ülkemizin demografik fırsat penceresinden yararlanmak için gerekli potansiyele sahip olduğuna ve 2050 yılı Türkiye’sinin ekonomik, demokratik ve sosyal gelişmişlik düzeyinin yüksek olabileceğine inanıyoruz” dedi.
Boyner: Kadın istihdamı geliştirilmeli
“Ancak bunu gerçekleştirebilmek için nüfusbilim göstergelerinin hükümetlerin, siyasi partilerin, üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının gündeminin en üst noktasında olması gerekiyor” diyen Boyner konuşmasını şöyle sürdürdü: “ İleriye dönük planları yaparken sayısal gerçekler kadar eğitimde, istihdamda, sağlıkta ve sosyal güvenlikte nitelikli politikaların neler olduğunu da iyi belirlememiz gerekiyor. Çünkü ülke olarak koyduğumuz hedeflerin altını doldurmamız ve hayata geçirmemiz, politikalarımızın nüfusbilim verilerini dikkate alarak planlanmasına bağlı. Unutmamamız gereken en önemli gerçek de şu: İnsana yatırım yapmayan bir ülkenin ekonomisi sayısal olarak ne kadar büyürse büyüsün birinci ligde gelişmiş bir ülke olmasına imkân yoktur.”
Boyner, izlenecek tüm politikalarda, şu an çok düşük düzeyde seyreden kadın istihdamının geliştirilmesine özel bir önem verilmesi gerektiğini de vurguladı.
Dr. Huque: 2050’de Türkiye nüfusu 100 milyona ulaşacak
UNFPA adına konuşan Dr. Zahidul A. Huque , 2011 yılında dünya nüfusunun 7 milyara ulaştığını belirterek, 7 milyarlık bir dünya hem bir fırsat hem de bir meydan okuma olduğunu ifade etti.
Huque, konuşmasına şöyle devam etti: “ Küresel dünya ve nüfustaki değişimler bireyleri, toplulukları, toplumları ve dünyayı dönüştürmektedir. Bugünkü ve gelecekteki nesillerin esenliği, nüfus dinamiklerine dikkat edilmesini gerektiriyor. Dünya fakirlik, ayrımcılık ve şiddet gibi sorunların üstesinden gelmeye çalışırken diğer yandan da elindeki büyük insan yeteneğini ve kapasitesini işler hale getirmeye çalışıyor, özellikle de kadınların ve gençlerin."
Türkiye'nin bugün, tarihinde yalnızca bir kere gerçekleşecek bir demografik dönüşüm sürecinden geçtiğini belirten Huque, 2050’de Türkiye nüfusunun 100 milyona ulaşacağının hesaplandığını vurguladı.
Değişen nüfus yapısının karşımıza hem fırsatlar hem de zorluklar çıkarmakta olduğunu söyleyen Huque, şunları ifade etti: "Türkiye’nin değişen nüfus süreçlerini gözlemlemek ve tanımlamak gelecekte izlenecek politikalarını, kalkınma, eğitim, işgücü, sağlık, çevre, nüfus hareketleri, kentleşme ve sosyal güvenlik politikalarını belirlemekte büyük önem taşımaktadır. Değişen demografik yapının mevcut yapılara ve hizmetlere nasıl uyum sağlayacağının ve bu dönüşümün ülke için nasıl bir kazanım haline getirilebileceğinin hesaplanması gerekmektedir."
Konuşmaların ardından “2050'ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim” kapsamındaki raporlar tanıtıldı.
Raporların yazarlar tarafından yapılan sunumlarında şu konular vurgulandı:
“2050’ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim: İşgücü Piyasasına Bakış” raporunda 2010-2050 dönemine ilişkin işgücüne katılım, istihdam ve işsizlikle ilgili öngörüler sunuldu. Raporda düşük, orta ve yüksek düzeyde üç farklı senaryo hazırlanırken, senaryolarda ekonomik büyüme oranlarına dikkat çekildi.
Buna göre 2023 ve 2050 öngörüleri şöyle:
Toplam işgücüne katılım oranı 2023’te düşük, orta ve yüksek senaryoda yüzde 50,9, yüzde 53,6 ve yüzde 55.4.
2050’de ise toplam işgücüne katılım oranı düşük, orta ve yüksek senaryolarda sırası ile yüzde 54,1, yüzde 62,5 ve yüzde 68,1.
2023’te toplam istihdam oranı düşük, orta ve yüksek senaryolarda sırası ile yüzde 44,8 yüzde 47,8
ve yüzde 49,9.
2050’de ise istihdam oranı düşük, orta ve yüksek senaryolarda sırası ile yüzde 47,6, yüzde 57,2 ve yüzde 63,5.
Söz konusu senaryolara göre büyümenin istihdam yaratma kapasitesini gösteren esneklik katsayısı 2010-2050 dönemi için ortalama olarak yüzde 40-50 aralığında.
İşsizlik oranları 2023’te düşük, orta ve yüksek senaryolarda sırası ile yüzde 12,1, yüzde 10,8 ve yüzde 10.
2050’de ise toplam işsizlik oranları düşük, orta ve yüksek senaryolarda sırası ile yüzde 12, yüzde 8,5 ve yüzde 6,7.
Bu üç senaryo içerisinde Senaryo-2’nin gerçekleşme olasılığının diğer iki senaryoya göre daha yüksek olduğu belirtilen raporda; politika önerileri olarak kadınların ve gençlerin istihdama katılımına dikkat çekildi. Buna göre, kadınların çalışma hayatına katılımını kolaylaştırıcı bir etken olan çocuk ve yaşlı bakım mekanizmaları ve okul öncesi eğitim yaygınlaştırılmalı.
Kadınların işgücüne katılım oranı yükseltilmeli
“2050’ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim: Sosyal Güvenlik (Emeklilik) Sistemine Bakış” raporunda; nüfus yaşlanmasının sosyal sigorta finansman dengelerine etkisi ele alındı.
Emeklilik yaşının kademeli olarak yükseltilmesi aktif-pasif sigortalı oranında bir iyileşme sağlasa da nüfus yaşlanması nedeniyle 2020’lerden itibaren bu iyileşmenin yavaş yavaş tersine döneceği ve sosyal güvenlik sistemi açıklarının büyüme riskinin doğacağı belirtildi.
Bununla birlikte, zaten yüksek olan prim oranlarını artırmanın, aylıkların seviyesini daha fazla düşürmenin veya 2008’de yükseltilmiş olan ve 2036 yılından itibaren 65 olacak emeklilik yaşını daha fazla yükseltmenin artık bir seçenek olamayacağı da belirtildi. Bu durumda raporun politika önerileri; giderleri düşürmeye çalışmaktan ziyade prim gelirlerini artırmaya odaklanıyor. Bu amaçla, işgücüne katılımı artırma ve kayıt dışılıkla ciddi biçimde mücadele gereği vurgulanıyor. Bu sebeple, özellikle kadınların işgücüne katılım oranının yükseltilmesinin öncelikli hedef olması gerektiğine vurgu yapılıyor.
Türkiye, 2040 yılından sonra 'yaşlı nüfus' kategorisine girecek
“2050’ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim: Sağlık Sistemine Bakış” raporunda, toplam nüfusunun yüzde 15'i yaşlı olan ülkelerin "yaşlı nüfus" olarak adlandırıldığı, Türkiye’nin ise ancak 2040 yılından sonra "yaşlı nüfus" kategorisine gireceği belirtildi. 2050’de nüfusun yüzde 17’sinin 65 yaş üstü nüfus olacağı vurgulandı. Nüfusun yaşlanmasına bağlı olarak ortaya çıkacak olan sorunlar Türkiye'nin daha önce karşılaşmadığı, alışılmadık sorunlar olacağı ve bunlar için yeni yöntemler geliştirilmesi gerektiği vurgulandı.
Ancak bu süre içinde kadın, anne-çocuk ve ergen nüfusun toplam nüfustaki payı bir miktar azalsa da sayısı artarak devam edeceğinden, sağlık politikalarında bu grupların önemini aynen sürdürmesi gerektiği belirtildi.
Sağlıkta nitelikli insan gücü, sağlık altyapısı, hizmet programları ve sağlık bütçesinin de nüfusbilim verilerine dayalı olarak planlanması belirtilerek “ Sağlık hizmetleri "hastalık odaklı" olmaktansa koruyucu ve sağlığı geliştirici hizmetlere ağırlık verilmelidir. Sağlıkta veri ve bilgi sistemlerinden, başta kronik hastalıklar olmak üzere, hastalık yönetim sürecinde yararlanılarak sağlık sisteminin performansı geliştirilmelidir. Sağlık hizmetlerinde etkililik sağlanmalı, kamu ve özel sektörde sağlık hizmeti sunumunda maliyet etkinliğe yönelik adımlar atılmalıdır” denildi.