MİHA -
8 Mart’ta yaşadığımız 6,0 şiddetindeki Elazığ depremi, İstanbullular’ın deprem korkusunu yeniden hortlattı. 17 Ağustos depreminde büyük hasar gören Avcılar’ın pek çok mahallesi bugün de risk altında. Avcılar halkı Belediye’nin ilgisizliğinden yakınıyor. Birol Körnes: “O büyük depremden sonra hiçbir şey değişmedi ve bizlere depremle yaşamayı öğrenin nutukları atılıyor.”
Türkiye’yi yasa boğan 17 Ağustos depreminde İstanbul’da en çok hasar gören ve en çok can kaybının yaşandığı ilçe Avcılar oldu. Depremin ardından Avcılar’da yapılan belirlemelere göre, 38 bina deprem anında yıkıldı. Resmi rakamlara göre ölü sayısı 246’yı buldu. Yine resmi olmayan rakamlara göre, yaklaşık 4 bin kişi çadırlarda yaşamaya başladı.
Yapılan araştırmalar ışığında bilim adamları, Avcılar’da aktif bir fay hattının olmadığı konusunda hemfikirler. Avcılar’daki yıkımın sebebi, zemin koşulları ve eğimli topografyasıyla açıklanıyor. Avcılar, kil, marn, kireçtaşı ardalanmasından oluşan neojen sedimanları üzerine kurulmuş. Kalınlığı birkaç yüz metreye çıkabilen bu neojen çökelleri, İstanbul’un kuzeyindeki veya Anadolu yakasındaki kayalara göre daha az sağlam bir zemin oluşturuyor. Tüm bunlar Avcılar’ı riskli bir bölge durumuna getiriyor.
Yapılan araştırmalara göre Avcılar’ın; Firizköy, Mustafa Kemal Paşa, Merkez, Ambarlı, Denizköşler, Cihangir, Gümüşpala mahalleleri risk altında.
Tüm bunların ışığında Avcılar halkının depremle ilgili düşüncelerine, korkularına, endişelerine tanıklık etmek istedik ve onlarla konuştuk.
'Ölenler öldükleriyle kaldı!'Olası bir depremde Avcılar’ın en riskli mahallelerinden biri olan Ambarlı’da oturan işçi emeklisi Hüslüm Kala, dayanıklı bir binada oturmasına rağmen bir takım endişelerinin olduğunu söylüyor. Çünkü Avcılar’ın olası bir depremde çok fazla etkileneceğini, bunun da ürkütücü olduğunu söylüyor: “Anlaşılıyor ki 17 Ağustos depreminde yaşadığımız acı olaylardan hiç ders çıkarmamışız. Ne yazık ki, o acıları tekrar yaşamamak için ne bizler, ne de belediyeler herhangi bir
önlem alıyoruz.”
Yine Ambarlı’da oturan, 1999 depreminden sonra evi büyük hasar görmüş, iki çocuk babası simitçi Mahmut Yıldız belediyeye şöyle sitem ediyor: “Belediye, halkı deprem konusunda çok fazla bilgilendirmiyor. Avcılar halkı olarak şu sıralar gündemdeki deprem senaryolarını büyük bir korku ve endişeyle izliyoruz.”
17 Ağustos depreminde birçok akrabasını ve komşusunu kaybetmiş olan Necati Çoban, yine riskli mahallelerden biri olan Denizköşler’de yaşıyor. 1999 depremini İstanbul’da yaşamış olan Çoban, o acı günleri şöyle anlatıyor: “Korkuların en büyüğünü o depremle yaşadım. Komşularımızı, ahbaplarımızı, akrabalarımızı kaybettik. Ama ne yazık ki ölenler öldükleriyle kaldı. Avcılar’da o günlerden beri hiçbir şey değişmedi. Böylesi tehlikeli bir bölgede belediyenin depremle ilgili önemli bir çalışmasının olmaması çok şaşırtıcı gerçekten.”
Depremzedelerin Belediye’ye açtığı davalar 11 yıldır sürüyor!Denizköşler sakini olan ev hanımı Neşe Koç, depremle yaşamanın zor olduğunu şu sözlerle özetliyor: “Evimin depreme dayanıklı olduğunu bilmeme rağmen deprem korkusunu içimden bir türlü atamıyorum.” Bunun sebebininse yaşamış olduğu yerin bir deprem bölgesi olması, belediyenin halkı depremle ilgili çok fazla bilgilendirmemesi olduğunu söylüyor.
1999 depreminin yarattığı hasarda evi yıkılanların hak mücadelesi devam ediyor. Bu konuda açılmış davalardan birine bakan Gümüşpala sakini Avukat Yüksel Hoş, konuyla ilgili, “Binaların inşa edilmesi sürecinde izin veren ve denetleyen kurum belediyelerdir. Belediyeler gerekli denetlemeleri yapmadıkları için binaların yıkılmasından sorumludurlar. Açılan davalar 11 yıldır sürmektedir. Bu nedenle depremzedelerin hukuken yaralarının sarıldığını söyleyemem,” diye konuştu.
'Deprem değil bina insanı öldürür'Geçimini balıkçılıkla sağlayan tek çocuk babası Ahmet Deykitli, Gümüşpala sakinlerinden biri. Deykitli depremin değil binaların insanları öldürdüğünü söylüyor. “Deprem ne kadar şiddetli olursa olsun, eğer binanız ve bulunduğunuz zemin sağlamsa hiçbir şey olmaz,” diyor ve ekliyor, “Depremle yaşamayı öğrenmeliyiz çünkü başka şansımız yok.”
Kısa bir zaman önce meydana gelen Elazığ depremi Merkez Mahallesi’nde mağazacılık yapan Birol Körnes’i derinden etkilemiş görünüyor. Körnes konuyla ilgili şunları söylüyor: “Elazığ’da yaşanan depremden sonra halimize şükreder olduk. Biz de belki deprem bölgesinde yaşıyoruz ama en azından evlerimiz kerpiçten değil.1999 depremini Avcılar’da yaşayan şanssız insanlardan biriyim. Birçok akrabamı, arkadaşımı depremde kaybettim. Bu kadar kayıp verildikten sonra artık ders alınacağını ve birçok şeyin düzeltilebileceğine inandım. Fakat o büyük depremden sonra hiçbir şey değişmedi ve bizlere depremle yaşamayı öğrenin nutukları atılıyor.”
Yazı ve Fotoğraflar: Ebülfez Demirdaş