Çukurova Üniversitesi'nde fahri doktora unvanı alan yazar Yaşar Kemal: Karanlık içinde Türkiye, birbirimize düşmemiz kültürsüzlük.
Yazar Yaşar Kemal’e Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) tarafından törenle fahri doktora unvanı verildi.
Çukurova Üniversitesi Mithat Özsan Amfisi’nde gerçekleştirilen törende, konuşmaların ardından Yaşar Kemal’e verilecek fahri doktora unvanına ilişkin belge ve cübbe, iki öğretim görevlisi tarafından seremoni eşliğinde sahneye getirildi.
Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu, Yaşar Kemal’in Çukurova’yı dünyaya tanıtmanın yanında, bilinen roman tarzlarını aşan yeni bir etik anlayışla benzersiz bir roman dünyası kurduğunu belirterek, "Bu nedenle, Yaşar Kemal’e Türkiye’ye ve edebiyat dünyasına katkılarından dolayı üniversitemiz senatosu tarafından oy birliğiyle fahri doktora verilmesine karar verilmiştir" dedi.
Daha sonra Akınoğlu, Yaşar Kemal’e cübbesini giydirdi ve doktora belgesini verdi. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da Yaşar Kemal’e, üzerinde 1500’lü yılların Çukurova’sını anlatan ve romanlarındaki ortamı yansıtan bir minyatürün işlendiği porselen tabağı hediye etti. Akınoğlu da Günay’a aynı tabaktan hediye etti.
Yaşar Kemal, kişinin kendi toprağında onurlandırılmasının ödüllerin en değerlisi olduğunu ve törene katılan tüm yetkililere ve doğduğu Osmaniye’ye bağlı Hemite köyünden gelen arkadaşlarına teşekkür etti.
Çukurovalılığın bir yazar için çok önemli olduğunu ancak hayatında Adana’daki Ramazanoğlu Kitaplığı’nın da önemli yer tuttuğunu vurgulayan Yaşar Kemal, "O kitaplıkta çok okudum, birkaç yıl boyunca sürekli okudum orada. Çok da büyük yazar olduğumu sanmıyorum ve söylemiyorum zaten. Eğer biraz biraz yazmasını öğrendiysem Ramazanoğlu Kitaplığı sayesindedir" dedi.
Yaşar Kemal, yeni adı Gökçedam olan Hemite köyünde dostluğu, kardeşliği ve sevgiyi görerek büyüdüğünü belirterek, "Orada Türkiye’nin insanlarını gördüm. Hemite köyünde ayrıca olabildiğince zengin bir doğayı yaşadım. Köye gelen aşıklardan türkülerin güzelliğini, Karacaoğlan’ı, Dadaloğlu’nu öğrendim" diye konuştu.
Yıllar boyunca Çukurova insanlarının nasıl değiştiğini de gördüğünü belirten Yaşar Kemal, şöyle devam etti:
"Türkiye’nin, Çukurova’nın nasıl değiştiğini, insanların nasıl değiştiğini yazdım. Avrupa’da 300 yılda olmuştur ama ben bunu seneler içinde gördüm. (Yaşar Kemal değişmenin romancısıdır) derler. Dünyada çok az yazara nasip olur bu. Türkiye’nin topyekun değişimini gözümle gördüm, yaşadım. Bu değişmeyi yaşamak ve üzerinde düşünmek, tarihimdir."
Türkiye’nin şu anda bir karanlık içerisinde olduğunu savunan Yaşar Kemal, şunları söyledi:
"Türk meselesi, Kürt meselesi var, var oğlu var. Ama birbirimize düşmemiz bir kültürsüzlüktür. Yine de iyi birtakım insanlar vardır. Onlara güvenin, mutlaka büyük şeyler yapacaklar. Türkiye’ye yeni bir imkan getireceklerdir.
Onun için ben umutsuz değilim. Bir kitabımda öyle bir şey yazmıştım, (umutsuzluk umudu yaratır) diye. Umutsuzluktan umudu öğreneceğiz. Umudum şudur ki Türkiye kendine gelecek. Ne savaş olacaktır, ne başka bir şey. Bizim halkımız başka halklardan daha yumuşaktır. Hemite köyü gibidir yani. 12 sene kasaba kasaba dolaştım Türkiye’yi. Kasaba kasaba Türk halkını dolaştım. Bu halkın müthiş güzel bir halk olduğunun şahidiyim."
Kemal, Çukurova’nın doğasını korumak için büyük mücadele verdiğini kaydederek, "Ama bir sedir ormanı yok oldu. Dünyada sedir ormanı çok azdır, onlardan biri Çukurova’daydı. Yok olduğunda neredeyse intihar edecektim. Neden doğayla bu kadar uğraştım? Bir sebebi olmalıydı. Türkiye Kurtuluş Savaşı’nda Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı ve Çerkez’i ile Yunanlılar’a karşı savaştı, hep beraber yendiler. Ama erozyonla topraklar gittiği zaman, onu hiç kimse geri getiremez. Bu nedenle eğitilmesi lazım Türkiye’nin" dedi.