Mahfi Eğilmez*
Bir zamanlar Mülkiye
2015 – 2016 yılı için üniversitelerin iktisat (ekonomi) bölümlerinin taban puanlarına baktığımda gözlerime inanamadım. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) iktisat bölümünün taban puanı oldukça düşük kalmış. Eskiden Mülkiye’nin giriş puanı en yüksek puanlar arasındaydı.
1968 yılında girdim Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne (Mülkiye.) O zamanlarda Türkiye’de başka bir siyasal bilgiler fakültesi yoktu. 275 kişi alınmıştı o yıl okula. Mülkiye’de ilk 2 yıl ortak okunuyor üçüncü sınıfta öğrenciler tercihlerine göre 4 bölüme ayrılıyordu: İktisat ve Maliye Bölümü (mali şube), Diplomasi ve Dış Münasebetler Bölümü (hariciye şubesi, bugünkü adıyla Uluslararası İlişkiler), İdare ve Siyaset Bilimleri Bölümü (idari şube, bugünkü adıyla Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi) ve İşletme Bölümü. Uluslararası İlişkiler bölümüne gidebilmek için 2. sınıfı geçtikten sonra ayrıca yabancı dil sınavına girip başarılı olma koşulu vardı. Zor bir sınavdı ve yabancı dille eğitim yapan liselerden gelmeyenler arasından kazanan oldukça azdı.
İlk iki yıl ortak dersler okumanın avantajı çok büyüktü. Mesela ben üçüncü sınıfta iktisat ve maliye bölümünü seçmiş olsam da ilk iki yıl siyaset biliminden anayasa hukukuna, ceza hukukundan siyasal tarihe kadar iktisat ve maliyeyle ilgisi yokmuş gibi görünen birçok ders okudum. Ve yaşamım boyunca bu derslerin inanılmaz yararını gördüm. İktisat ve maliyeyle bunları bütünledim, yorumlarım ve analizlerim çok daha anlamlı oldu.
Mülkiye’de o zaman üssü mizan uygulaması vardı. Yani sınıf geçebilmek için bir yılda okutulan bütün derslerden 10 üzerinden en az 5 alınması ve bütün derslerin ortalamasının da en az 7 olması gerekiyordu. İki sınav hakkı vardı. İlki dersler bitince Haziran’da ikincisi de bütünleme için Eylül’de idi. Diyelim 8 dersiniz var ve siz sınavda 5’inden 5’den yukarıda üçünden de 5’den aşağıda not aldınız. 5’den aşağı not aldığınız 3 dersten bütünlemeye kalıyordunuz. Diyelim ki bütünlemede bunlardan 5’den yukarı not aldınız. O zaman da 8 dersin ortalaması alınıyordu. Eğer ortalamanız 7 ve yukarı ise bir üst sınıfa geçiyordunuz. Eğer bir tek dersiniz bile 5’in altındaysa 8 dersten de sınıfta kalıyordunuz. Ya da hiç zayıfınız yok ama ortalamanız 6,8 tutuyor. O zaman da bütün derslerden sınıfta kalıyordunuz. Yani ders geçme değil sınıf geçme veya kalma sistemi geçerliydi. Birinci veya ikinci sınıfta iki kez sınıfta kalanlar belge alıp okuldan atılıyordu. Ben okula girdiğimde bir önceki yılın bütünleme notları asılmıştı. Merakla gidip bakmıştım. 50 kişi birinci sınıftan belge alıp atılmıştı. Atılanlar arasında hiç zayıfı olamadığı halde üssü mizanı tutturamadığı için atılanlar da vardı. Dehşet verici bir çizelgeydi. 7 orta sayılıyor, 7,5 – 8,5 arası iyi, 8,5 ve üstü pekiyi sayılıyordu.
Okula girişte yabancı dil muafiyet ve derecelendirme sınavı yapılıyordu. Yabancı dille eğitim veren okullardan gelen arkadaşlar bu sınavda başarılı oluyor, genellikle ya yabancı dil öğreniminden muafiyet alıyor ya da üçüncü kurdan başlıyordu. Ben düz liseden geldiğim için birinci kurdan başladım. Dersler sabahtan yapılır, yabancı dil dersleri öğleden sonra olurdu. İngilizce kurlarına TED Ankara Kolejinin hocaları geliyordu. Son derecede ciddi tutuyorlardı dersleri. İngilizcemi ilerletmemde o kurların çok yararını gördüm.
Mülkiye'de hukuk dersleri oldukça ağırlıklıydı. Hukuk Fakültelerinde okutulana yakın sayıda ve kalitede hukuk dersi okunurdu. O nedenle Mülkiye mezunlarının fark derslerini (bir tanesi Roma Hukuku idi) vererek Hukuk Fakültesi mezunu olma hakları vardı. Ben üçüncü sınıfa geçtiğimde (1970) bu hak kaldırıldı.
Mülkiye’nin kendi yurt binası vardı. Ailesi Ankara’da olmayan öğrenciler bu yurtta kalırlardı. Yurdun kendine göre ayrı bir havası vardı. O yurtta 4 yıl birlikte kalanların arkadaşlığı asker arkadaşlığı, yatılı okul arkadaşlığı gibi olurdu. Mülkiyelilerin birbirini tutma meselesi oradan gelir. Bir de efsanevi kantini vardı okulun. Ben birinci sınıftayken Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş’i orada görürdüm. Kantin, kantin değil adeta felsefe ve siyaset tartışma mekânıydı. Oradaki tartışmalardan geri kalmamak için derslerin dışında kitaplar olurduk. Yani kantin, okuldaki 4 bölüme ek adeta ayrı bir bölüm gibiydi. 12 Mart 1971 Darbesiyle yurt Mülkiye’nin yönetiminden alınıp Kredi ve Yurtlar Kurumuna devredildi, kantin de kapatıldı. Mülkiye’nin Mülkiye olmaktan çıkmasına neden olan ilk olay budur.
Aşağıdaki tabloda Mülkiye’de okuduğum derslerin listesi var:
Tabloya bakınca sanki 4 - 5 dalda birden öğrenim görülmüş gibi duruyor. İktisat, maliye, siyaset bilimi, işletme, hukuk. Bu dersleri hakkını vererek okuyan bir öğrencinin meslek sınavlarını kazanmaması neredeyse imkânsızdı. O zamanlar Mülkiyeliler birbirini tutar gibi görünse de gerçek durum, okulun zorluğunda, üssü mizanda ve bu kadar yaygın kapsamlı bir ders programında gizliydi. Çünkü hiçbir okulda böyle kapsamlı ve yaygın bir ders programı yoktu.
YÖK’ün gelişiyle birlikte bu sistem ortadan kalktı. İlk iki yıl ortak dersler okuma imkânı kalmadı. Şimdi girişte bölümler ayrılıyor. Okula başlarken iktisat, maliye, işletme gibi bölümlere başlanıyor. Öyle olunca her bölüm kendi alanına sıkışıp kalmış oluyor. Örneğin iktisat bölümünde siyasetle ilgili bir ders kalmamış, hukuk dersleri hatta kamu maliyesi bile seçimlik dersler arasına girmiş.
Mülkiye gibi sıra dışı bir okulu bütün üniversitelere model yapacak yerde tam tersini yapıp sıradanlaştırmayı becerdikten sonra üniversite eğitiminin nasıl bu hale geldiğine şaşırmamız da ayrı bir tuhaflık.
* Bu yazı Mahfi Eğilmez'in kişisel bloğunda yayımlanmıştır