Habertürk gazetesi yazarı Güntay Şimşek, "Bir 'paralel kıyı' yapılanması mı var?" sorusuyla oteller başta olmak üzere kurum ve kuruluşların mevcut yasalara rağmen kıyıları işgal ettiğini söyledi.
AKP'li bir bakanın "Yaklaşık 3 yıl önce Cumhurbaşkanı’mızın, başbakan olduğu dönemde direkt talimatı, ‘Kıyı Kanunu’nu çiğneyip sahilleri işgal eden otellerin bu tesislerini yıkın’ şeklindeydi" sözünü gündeme getiren Şişmek "Ancak her otelin bir dayısı, amcası çıktı. Her birinin arkasında güçlü gruplar olduğunu gördük. Hatta bazen bir grubun bir bakandan daha güçlü olduğu gerçeğiyle karşılaştık" diye yazdı.
Güntay Şimşek'in ‘Paralel Kıyı Yapılanması’ var mı? başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Kıyıların sahibi kim? Devletimiz mi, kanunlarımıza göre halk mı, yoksa oteller mi? Kıyıları, oteller başta olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlar mevcut yasalara rağmen nasıl işgal edebiliyor, niçin önüne geçilemiyor? Yoksa kıyıların kanunlara aykırı bir şekilde işgal edilmesinde ve buralarının rantının ecrimisil (işgaliye) gibi kılıflarla yenilmesinde de bir Paralel Devlet Yapılanması (PDY) mı var?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminde kıyı işgallerine dikkat çekmesine rağmen bu konuda bir adımlık mesafe dahi kat edilmiş değilse üzerinde ciddi düşünmek gerekiyor.
Kanunlara ve devlet otoritesine paralel bir yapı, çeşitli sebeplerle kıyıların işgal edilmesine göz yummuş olamaz mı? Mevcut tabloya bakınca başka da makul bir gerekçe akla gelmiyor.
Her otelin bir dayısı var
AK Parti’nin önemli isimlerinden eski bir bakana bu durumu sordum: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın otellerin kıyıları işgaline karşı tavrı belliyken neden bir gelişme olmadı?” Aldığım cevaba şaşıracaksınız: “Yaklaşık 3 yıl önce Cumhurbaşkanı’mızın, başbakan olduğu dönemde direkt talimatı, ‘Kıyı Kanunu’nu çiğneyip sahilleri işgal eden otellerin bu tesislerini yıkın’ şeklindeydi.
Ancak her otelin bir dayısı, amcası çıktı. Her birinin arkasında güçlü gruplar olduğunu gördük. Hatta bazen bir grubun bir bakandan daha güçlü olduğu gerçeğiyle karşılaştık.
Dolayısıyla başbakanımızın talimatına ve kanunlara rağmen kıyıları işgal edenlerin bu eylemlerine son veremedik. Umarım yeni dönemde, bu tarz sorunlar olmadan kanunlara uygun düzenlemeler yapılır.”
Kıyılarımızın geçirdiği bu travmayı, 27 Haziran 2016’da “Kıyılar otellerin işgali altında” başlığıyla gündeme getirmiştim. Ciddi bir şekilde ilgi gördü. Çok sayıda mesaj aldım. Kıyılarımızın bir numaralı otoritesi Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki de konuya ilgi gösterenler arasındaydı. Hatta Bakan Özhaseki’den konuyla ilgili detaylı bilgilendirme yapılacağına dair mesaj alınca beklemeye koyuldum. Çünkü Sayın Özhaseki ve bakanlık personeli, haberde yer verdiğim fotoğraflarla ilgili değerlendirmede dahi bulunmuşlardı, ama daha sonra bir gelişme olmadı.
Eğer kıyılarımız, kanunları hiçe sayan otellerin işgali altındaysa ve bundan Cumhurbaşkanı Erdoğan bile rahatsızsa, konunun en önemli sorumlusu ve otoritesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın herhalde bir şey yapması gerekir.
Ama 3 yıldır bir gelişme olmadığı gibi kıyıların nüfuzlu, dayısı, amcası olan oteller tarafından işgalleri de hızla devam ediyor. Sahil bandındaki şehirlerimizin valileri, ilçelerin kaymakamları ve belediye başkanları da gelişmelere seyirci kalıyor.
Beş yıldızlı otellerle başlayan kıyı işgalleri, daha düşük ölçekli ticaret erbabının ranttan pay alma yarışına girmeleri sebebiyle de giderek tabana yayılıyor ve vatandaş denize ulaşmakta ciddi sorunlar yaşıyor.
Milli Emlak ve bakanlık çekişmesi
Konuyu araştırdığımda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile Milli Emlak arasında kıyıların işgali mevzusunda sıkıntılar olduğunu öğrendim. Bakanlık tam anlamıyla sorumluluğu alamamış, Milli Emlak da ilgili dosyaları teslim etmekte direniyor gibi bir hava söz konusu.
Öyle ki, eski bir bakan “Kıyıların işgalinde hukuksuzluk çok güçlü” değerlendirmesini yaptı. Otel patronlarının kıyı ve denizleri işgal ederken, Kıyı Kanunu’na (3621 sayılı) göre, “Kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasında kalan alanlar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır ve özel mülkiyete konu olamaz” maddesini dikkate almadıkları ortada, ama sorumluluk sahibi bürokratlar, valiler, kaymakamların bu işi nasıl görmezden geldiklerinin nedenlerini çözmekte zorlandım.
Bu duruma tepki gösteren bazı otel sahipleri ve turizmcilerle de görüştüm. Genel kanaat, gemisini yürütenin kaptan olduğu yönünde. Çünkü sadece kıyıyı, denizi değil, koca koyu işgal eden oteller bile söz konusu.
Kıyıdan denize doğru beton duvar yapıp özel alan oluşturanlar, kamu alanı üzerine yaptıkları kanunsuz iskeleler için vatandaştan para tahsil edenler bile var.
Tek yetkili Çevre Bakanlığı
Cevap aradığım en önemli sorulardan biri, kanunsuz bir şekilde kıyıları işgal eden beş yıldızlı otellerin bu eyleminden kimin sorumlu olduğu hususuydu.
Mesela kıyıyı işgal eden, denize iskele yapan otellere kim müsaade ediyor? Bunun tek sorumlusu var: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. İllerde ve ilçelerde ise bakanlığı temsilen vali ve kaymakamlar yer alıyor.
Yine bu konuların içinde yer almış AK Partili bir siyasi kaynağım, işin tıkanmasını ve işgallerin artmasını şöyle izah etti: “Her otelin arkasında bir dayı olması sebebiyle konu sahil kenarında, kıyılarda değil, Ankara’da düğümleniyor. Çözümü de Ankara’da. Ancak küçük ölçekli tesislerde ise vali ve kaymakamların müsamahası söz konusu.”
Kıyılar, tüm vatandaşların yararlanmasına açık, kamu malı. Fakat oteller sebebiyle bu haktan mahrum bırakılan vatandaşın yanında olması gereken kamu kurumları, nedeni anlaşılmaz bir şekilde kanunları uygulamaktan imtina ediyorlar. Yapılan tek şey, kıyıları işgal eden otellere ecrimisil kesilerek hukuksuzluğun devam ettirilmesi.
Oteller de ecrimisil cezalarını ödeyince kendilerini işgal ettikleri kıyılar üzerinde hak sahibi gibi görüyor. Mesela, Kıyı Kanunu’na göre, kamu alanı üzerine iskeleleri kim yaptırırsa yaptırsın, kamusal alanda olması hasebiyle herkesin bilabedel kullanımına açık olması gerekir. Ama bazı yerlerde vatandaşın yanına yaklaşması bile söz konusu değil.
Kültür ve Turizm Bakanlığı 27 Haziran 2012’de yayınladığı genelgeyle, otellerin halkın kıyılardan yararlanmasını engelleyici her türlü unsuru ortadan kaldırması gerektiğini vurgulamıştı. Hatta otellerin işaret levhaları, çit, güvenlik elemanları ve benzeri yöntemlerle halkı kendilerine ait olan kıyı bölgelerinden uzak tutamayacağına dikkat çekmişti.
Ama değişen bir şey olmadı. Bakalım bu gelişmeleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı nasıl değerlendirecek? Yeni Türkiye’de kıyılarımız da bu hukuksuzluktan kurtulacak mı?