Vahap Coşkun*
Türkiye bir hafta içinde iki büyük terör saldırısına maruz kaldı. Daha İstanbul-Dolmabahçe’de patlatılan bombaların sebep olduğu acılar tazeyken, PKK bu kez Kayseri’de izine çıkan askerleri hedef aldı. Her iki saldırının ortaya çıkardığı ağır tablo nedeniyle toplumda sinirler gerildi, teröre karşı öfke ve nefret zirveye yükseldi.
İstanbul’daki saldırıyı TAK (Teyrêbazên Azadiya Kurdistan - Kürdistan Özgürlük Şahinleri) üstlendi. Kayseri’deki saldırıyı ise -- bu yazının yazıldığı an itibariyle -- henüz açıkça üstlenen bir grup yok. Ancak emareler gene TAK’ı işaret ediyor.
“İntikam örgütü”
TAK’ın kuruluş çalışmaları Abdullah Öcalan’ın yakalandığı 1999 yılına kadar geriye götürülebilir. Kuruluşunu 2004’te ilan eden TAK, Kuruluş Bildirgesi’ne göre bir “intikam örgütü.” Kuruluşuna gerekçe olarak birçok neden sıralıyor:
- Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözme girişiminin karşılık bulmaması;
- Devletin inkâr ve imha politikaları;
- Siyasilerin Kürt sorununu çözme değil oyalama ve zamana yayma taktikleri.
En mühim neden ise “Kongra-Gel’in ve HPG’nin siyasal dengeleri gözeten” mücadele yöntemlerini “zayıf” bulması. Kongra-Gel, Öcalan’ın yakalanmasından sonra PKK’nin girdiği yeni yapılanma döneminde kullandığı isimlerden biri. HPG ise PKK’nin silâhlı kanadını oluşturuyor. Yani TAK kendini Kongra-Gel’i ve HPG’yi -- yani PKK’yi -- yeterince sert bulmayanların örgütü olarak niteliyor.
Kuralsız şiddet
Kuruluş Bildirgesi’ne egemen olan dil, TAK’ın nasıl bir yapı olduğu anlamak için yeterli veriyi sağlıyor. TAK, hiçbir kural tanımayan, intikam ruhuyla hedefe yönelen ve kuralsız şiddet uygulayacağını söyleyen bir oluşum. Türkiye’nin tamamını bir eylem alanı olarak gören TAK, buna uygun olarak ülkenin her yerinde bombalar patlatacağını, suikastlar yapacağını ve yakma eylemleri gerçekleştireceğini belirtiyor. Hedefe kilitlenme ve imha etme, misliyle karşılık verme ve gençleri her türlü eyleme teşvik etme, TAK’ın söyleminde önemli bir yer tutuyor.
TAK’ın eylemlerinde hedef aldığı başlıca dört grup var:
- Güvenlik güçleri ve sivil bürokrasi;
- Öcalan’ın yakalanmasında parmağı olanlar;
- İşbirlikçi ve ihanetçiler;
- Ekonomik ve turistik hedefler.
Nitekim kuruluşunu 2004’te duyuran ve iki yıllık hazırlık sürecinden sonra 2006’da faaliyete geçen TAK, on yıllık zaman zarfında belirlediği bu hedeflere dönük birçok eylemin altına imza atmış bulunuyor.
TAK’ın resmi söylemi
TAK, PKK’den “ayrı bir oluşum” olduğunu belirtiyor. Bazıları da TAK’ı PKK’den kopan şahinler veya PKK’nin merkezi denetiminin dışındaki bir grup olarak değerlendiriyor. Ancak ne TAK’ın resmi söylemi, ne de TAK’ı kontrol dışı bir yapı olarak gösteren değerlendirmeler gerçeği yansıtıyor. Çok değil, sadece PKK’nin değişen stratejileri ile TAK’ın eylemleri arasındaki zamanlamaya bakmak bile, TAK’ın PKK ile bağlantısını net bir biçimde görmek için yeterli. Çıplak bir gerçek orta yerde duruyor: PKK’nin devletle görüştüğü dönemlerde TAK sırra kadem basıyor. PKK’nin devletle çatıştığı dönemlerde ise TAK bütün şiddetiyle sahayı kaplıyor. Yakın tarihten iki örnek verilebilir.
İlki, 2010 sonrası dönem. TAK Eylül 2010’da Taksim’de bir bombalı saldırı yaptı. PKK sert bir açıklama yayınladı; TAK’ı kınadı, bir daha böyle bir eylem yapmaması için uyardı ve aksi takdirde ağır bir biçimde cezalandırmakla tehdit etti. Açıklamanın ardından TAK sessizliğe büründü. Devlet ile PKK arasında Oslo’da yürütülen müzakereler süresince TAK hiç ortada gözükmedi. Oslo’da kurulan masa 2011 Temmuz’unda çökünce, TAK Eylül 2011’de Kızılay-Kumrular’da patlattığı bombayla tekrar sahneye çıktı.
İkincisi, çözüm süreci. Süreç boyunca TAK’tan hiç ses çıkmadı. Ne zaman ki çatışmalar başladı, TAK kanlı eylemleriyle sahaya geri döndü. Bütün bunlar, bu eşzamanlı olarak saldırma ve durmalar, herhalde bir tesadüf olarak yorumlanamaz. TAK, PKK’ya bağlı bir yapıdır. Onu durduran da, harekete geçiren de PKK’nin komutlarıdır.
TAK’ın örtüsü
PKK açısından TAK’ın iki önemli işlevinden söz edilebilir: Biri, çatışmayı derinleştirmek ve boyutlandırmaktır. TAK’ın büyük şehirlerde yaptığı bombalamaların tesiri yüksek. Büyük bir sansasyon yaratıyor, toplumu galeyana getiriyor, tehlikeli dalgalanmalara sebebiyet veriyor. Yürek dağlayan insani kayıpların yanında, ülkenin ekonomisi ve turizmine de göz ardı edilemeyecek büyüklükte bir darbe vuruyor.
Güvenlik analistleri -- tesirinin böylesine büyük olmasına karşılık -- TAK’ın yaptığı türden eylemlerin örgütler için en az maliyet ve en az risk taşıyan eylemler olduğunun altını çiziyor. Yani PKK, TAK vasıtasıyla, kendisi için son derece düşük ve ihmal edilebilir bir bedel karşılığında Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve sosyal istikrarını tahrip ediyor.
Diğeri ise, TAK’ın PKK için iki yönlü bir örtü gibi çalışmasıdır. TAK bir taraftan, genel kamuoyunun ve kendi tabanının asla tasvip etmeyeceği eylemlerin sorumluluğunu üstüne alarak PKK’yi zor duruma düşmekten kurtarma amacı güdüyor. Diğer taraftan da TAK’ın varlığı, PKK’nin son zamanlarda uluslararası alanda artan saygınlığına halel gelmemesini temin ediyor. Hem IŞİD’e karşı yürütülen mücadele ve ABD ile kurulan ilişki, hem de Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin eskisine nazaran daha kötü seviyelerde seyretmesi, PKK’ye bilhassa Batı’da bir itibar sağlıyor.
Daha önce sahip olunmayan bu itibarın İstanbul ve Kayseri’deki gibi terör eylemleriyle harcanması PKK’nin işine gelmez. Bu nedenle bu eylemlerin sorumluluğu TAK’a havale ediliyor. TAK bir nevi günah keçisine dönüştürülüyor ve PKK’nin gerek iç gerek dış kamuoyunda rahatlatılması amaçlanıyor.
* Bu yazı Serbestiyet.com'da yayınlanmıştır