Taraf gazetesinin Salı ekinde yer alan Sevan Nişanyan imzalı 'Yanlış Cumhuriyet, Atatürk ve Kemalizm Üzerine 51 Soru' isimli kitaba yönelik eleştiri yazısı, Cumhuriyet'e yönelik eleştirilerini sorular üzerine temellendiren yazarın kimi konularda haklılığını teslim ederken, saltanat methiyelerine yer vermesini eleştiriliyor ve ortaya attığı iddiaları destekleyecek kaynakların kıtlığı ile kitabı bir 'blöfçü rehberine' benzetiyor.
***
Bir musibet olarak cumhuriyet
Kurucu elitin 85 yıllık iktidarının tehlikeye girdiği, yerleşik iktidar İlişkilerinin çözünmeye başladığı bilgisi, bugün neredeyse herkesin malumu haline geldi. Şimdiye kadar rejimin çeperinde kararsız bir muhalefet yürüten, yer yer hükümet etme yetkisi de kazanan geniş kitleler, artık iktidarın tümüne, bütün unsurlarıyla talip olmuş durumdalar. Bundan kaynaklanan el enseleşmeler, güç gösterileri ve rakibine gözdağı vermeler şu anki siyasi gündemimizi meşgul eden vakalar. Özellikle 1960 Askeri Darbesi sonrasında kurumsallaşan ikili iktidar yapısının gölgesinde şimdiye kadar gemisini yürütebilen Türkiye, artık bunun mümkün olmadığı bir tarihsel evreye geldi. İktidar partisinin laiklik karşıtı odak olduğunun kabulüyle ve "Ölümü gösterip sıtmaya razı etme" biçiminde neticelenen, ülkenin en büyük azınlığının meşru siyasal temsilcisi olan siyasi partiye açılan kapatma davalarından anlıyoruz ki, artık kılıçlar çekilmiştir. Ayrıca "Atatürk devrimlerinin toplumda bir travmaya yol açtığı" gibi açıklamalar ve ülkenin en büyük medya şirketiyle siyasi iktidar arasındaki çekişmeden de bunun işaretleri gözlemlenebilir. Aslına bakılırsa ülkedeki kısır siyaset etme biçimlerinin ıslahı için bu türden bir hesaplaşma da gerekli görünüyor.
Eleştirmek cesaret ister
Cumhuriyetin 85 yıllık tarihi üzerine eleştirel değerlendirilmelerin sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek denli kıttır. Bu netameli tarihsel sürece dönük soğukkanlı çıkarımlarda bulunmanın önü, kendini rejimin aslî sahibi ve bekçisi ilan edenlerce neredeyse istikrarlı bir dirençle kesilmiş ve bu türden çabalar Cumhuriyet'in ve dolayısıyla Türkiye Devleti'nin manevi şahsiyetine yapılan "menfur saldırılar olarak addedilmiştir. Halen bile Cumhuriyet'in hilafına söz söylemek ciddi bir cesareti ve baskılara göğüs germe İradesini gerektirmektedir. Öte yandan eleştirel tavırların hepsi, aralarında herhangi bir kategorik oynm yapılmaksızın, kendini çağdaşlığa özgülemiş "cumhuriyetperverler" tarafından "irticacılık" olarak yaftalanmaktadir.
Cumhuriyeti değerlendirmek
Bugüne kadar yazdığı turizm ve otel rehberleri ile Şirince'deki pansiyonlarıyla tanınan Scvan Nişanyan, yayın alemi açısından Etimoloji Sözlüğü ve Karl Marx'ın abidevi eseri Grundrisse'nin çevirmeni olarak biliniyordu. Nişanyan, esas itibariyle 1994'te yazmış olduğu ve geçen yıl kendi imkanlarıyla yayınladığı Yanlış Cumhuriyet, Atatürk ve Kemalizm Üzerine 51 Soru başlıklı kitabında ise. Cumhuriyet tarihine yönelik hayli spektaküler sorular üzerinden alternatif bir yaklaşım geliştirmeye çalışıyor. Yazarın kendi imkanlarıyla yayınladığı dönemde daha çok kapalı devre bir kesim tarafından tartışılan kitap, bugün artık Kırmızı Yayınlan tarafından önceki baskısına nazarla neredeyse hiçbir değişikliğe uğramadan basılmış bulunuyor.
Kitapta temel olarak Cumhuriyet'in ezeli ve ebedi öteki haline getirdiği Osmanlı'nın aslında Cumhuriyet'i de aşan bir modernlik ve batıcılık timsali olduğu iddiasında olan Nişanyan, bu iddialarını desteklerken, yer yer zorlama bağlantılara girmekten de çekinmiyor. Bugüne kadar terazinin bir tarafına çokça basılmış olmasının hıncını, hışımla diğer tarafa basmakla gidermeye çalışan yazar bu uğurda, saltanat güzellemesine bile giriyor. Batı tipi bir rejimin ve kültürün tesisi sürecinde Cumhuriyet'İn, bırakın ilerlemeyi ciddi bir gerilemeye işaret ettiğini ve Osmanlı'nın Tanzimat'taki çizgisini dahi sürdürmekten aciz kaldığını da vurgulamaktan geri durmuyor.
Eldeki veriler ekseninde Cumhuriyet'in ekonomik "mucizeleri", muazzam tam bağımsızlıkçı kalkınma stratejileri, kadınlara sağladığı, dönem Avrupa'sını da aşan, hak ve özgürlükler, demokrasi ile ekonomik gelişme arasında olduğu iddia edilen ilişki gibi artık enikonu standart Cumhuriyet güzellemeleri haline gelmiş ezberlerin ciddi bir yeniden değerlendirmesini de yapıyor Nişanyan. Özellikle demokrasi ve ekonomik gelişme arasındaki ilişki ekseninde memleketin bu ekonomik düzeyde demokratik bir yönetime hazır olmadığı yargısının, dönemin benzer ekonomik düzeydeki ülkeleri Yunanistan, Bulgaristan vb. örnekler üzerinden çarpıcı bir eleştirisini yapıp, bu türden bir genellemeye gidilemeyeceğini vurguluyor. Ayrıca kadınlara yönelik düzenlemenin demokratik kurumların yerleştirilmediği bir toplumda hiçbir anlam ifade etmeyeceğini belirtmesi de bir diğer çarpıcı değerlendirme olarak göze çarpıyor.
Aslına bakarsanız bizim açımızdan yazarın en dikkate değer yaklaşımı, 1923-45 arası tek parti yönetiminin, dönemin siyasal rejimlerinden örneklerle, tipik bir faşizm dönemi olarak nitelendirmesidir. Tek parti yönetimi, mutlak İktidara sahip bîr ulusal lider ve muhalefete yönelik oldukça sert önlemlerde örneklerini bulabileceğimiz bu eleştirinin dünya siyaset literatürünce de desteklendiği söylenebilir. Bugüne kadar bu iddia bu açıklıkta dillendirilmemiştİr ve Nişanyan da bu yaklaşımını destekleyici bir dizi ömeğe kitabın giriş bölümünde yer vermiştir.
Blöfçünün rehberi
Bütün bunlara karşın oldukça çarpıcı sorular ekseninde ilerleyen kitabın ciddi bir editoryal müdahaleye gerek duyduğu aşikar. Oldukça çaplı meselelere dair kıymetli sorular ortaya atmasına karşın iddialarına temel teşkil edecek kaynakların kıtlığı kitapta göze çarpan en ciddi eksiklik. Bu türden sıkıntıların giderilmeyişi kitabı, cumhuriyetperverlere karşı, sol/liberallere yönelik bir tür "blöfçünün rehberi" olmaktan öteye götüremiyor. Ayrıca Batı kültürüne ve Batıya karşı tartışmasız ve gönülden yandaş tavrı Nişanyan'ı, cumhuriyetin İslamcı eleştirmenlerinden farklı kılsa da, Batı medeniyetinin açmazlarını görmezden gelmesine yol açan bir körleşmeyi de beraberinde getiriyor. Nişanyan'ın "Şark zihniyeti", "şark dalkavukluğu" gibi oryantalizm kokan ve Batı akılcılığı ve evrenselliğini, alternatifleri "barbarizm" olarak addedecek denli öven ifadeleri bu yaklaşımının tipik tezahürleri olarak okunabilir.
Sonuç olarak Nişanyan'ın çabası alternatif bir yaklaşımın gerekliliği ekseninde kıymetli olsa da, spektaküler olma adına karşıtının söylemine benzer bir dili ve üslubu cisimlemesi bakımından da sıkıntılıdır.
Sevan Nişanyan, Yanlış
Cumhuriyet, Atatürk ve Kemalizm
Üzerine 51 Soru, İstanbul: Kırmızı
Yayınları, 2008.