Politika

Binali Yıldırım: İmamoğlu ile canlı yayına çıkmak konusunda bayramdan sonra temasa geçilecek

"İlçe seçim kurulları işlerini düzgün yapmadılar"

02 Haziran 2019 23:20

AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, YSK tarafından iptal edilen seçimlere ilişkin “Çalınan bir oy yoksa bu oylar nereden geldi kardeşim? Bu oylar nasıl geri geldi, birisinin cevabını vermesi lazım. Sadece yüzde onunu saydırabildik. Bunu görünce tamamı sayılmalı dedik. Yüzde onda fark yarıya düşerse, bir on daha saysak öne geçeceğiz, hepsini saysak fark olacak” dedi.

“Esasında bu seçimin mağduru 8.5 milyon oy veren İstanbullu” ifadesini kullanan Yıldırım “Seçim Bu mağduriyeti yapan kim? Seçim Kurulu. İlçe seçim kurulları işlerini düzgün yapmadılar. En masum şekilde bunu söylüyorum. Böyle değil. Organize bir kötülük var. Ama ben onu daha insaflı bir şekilde ifade ediyorum. Ben o kadarcık saymada çöpe atılan 16 bin oyu kurtardım” şeklinde konuştu.

Sosyal medyada gündem olan “İSPARK nasıl zarar etti ben de anlamadım” sözlerinin çarpıtıldığını öne süren Binali Yıldırım, rakamlara bakınca İSPARK’ın zarar etmediğini söyledi. Yıldırım “2005'ten beri hiçbir zaman eksiye düşmemiş. Sürekli kar eden bir kuruluş. Zaten mantığı da yok. Niye zarar edecekler?  Dolayısıyla tamamen algı oluşturmaya yönelik saçma sapan bir şey. O kadar insan burada çalışıyor. 2 milyar ciro yapılmış, 845 milyon SGK, damga vergisi, kurumlar vergisi olarak ödenmiş.  Bu kadar yalan dolan ancak nerede olur, neyse söylemeyeyim” dedi.

Yıldırım, Ekrem İmamoğlu ile beraber canlı yayına çıkmak konusunda bayramdan sonra temasa geçilerek gün belirleneceğini bildirdi.

Cumhur İttifakı'nın İstanbul adayı Binali Yıldırım, Simge Fıstıkoğlu'nun moderatörlüğünde Ahmed Arpat ve Okan Müderrisoğlu'nun sorularını yanıtladı. Binali Yıldırım'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Seçimlerin yenilenme kararıyla ilgili vatandaşların ilk günlerde biraz kafası karışıktı doğrusunu söylemek gerekirse. Ancak konuştukça, meseleyi izah ettikçe kuşkunun ortadan kalktığını gördük. Sokağın gündeminde değil bu. Adaylardan ne yapacak, ne vaatleri var, bunları bekliyor. 

Benim için anket bugün sandıktan sonuçtur. Anketler yavaş yavaş yönlendirme aracı olarak kullanılmaya başladı. Bunu da seçmenin iradesine saygısızlık olarak görüyorum. Seçmenin iradesini yönlendirmek bana çok doğru gelmiyor. Manipülasyon yaparak, ajite ederek şartları, bir sonuca kanalize etmek dürüstçe gelmiyor.

Doğru, alışık olmadığımız bir durum. En son 1963'te yaşanmış İstanbul'da. Orada seçim iptal edilmiş ama kazanan adaydan alıp kazanamayan adaya verilmiş. O günden bugüne Türk demokrasisinde muazzam bir gelişim var. Ortada sonuçlanmış bir seçim yok. Kazananı kaybedeni olan bir seçim de yok. Bir seçim tekrarı var. Kazanan ve kaybeden belirlenemediği için yenilenen bir seçim var.

İptal edilen oy aradaki farktan on kat fazla. Biz bir usulsüzlük olduğu kanaatine vardık ve itiraz ettik. Fark 16 bin lehimize azaldı. Burada kuşkularımız arttı. Hemen hemen eşit oy almış iki aday var. Eğer yeniden sayımda oy kazanımı varsa bunun da dengeli olması gerekir. Bir ben kazanırsam bir de rakibin kazanması lazım. Fakat böyle olmuyor. Bu normal bir şey mi?

Bu anormal bir durum. Çalınan bir oy yoksa bu oylar nereden geldi kardeşim? Bu oylar nasıl geri geldi, birisinin cevabını vermesi lazım. Sadece yüzde onunu saydırabildik. Bunu görünce tamamı sayılmalı dedik. Yüzde onda fark yarıya düşerse, bir on daha saysak öne geçeceğiz, hepsini saysak fark olacak.

"İlçe Seçim Kurulları işlerini düzgün yapmadılar"

Biz 19 bin sandıkta iddiada bulunduk, 755 sandığı kabul etti. 755 sandık 232 bin oy ediyor yaklaşık. Bununla da yetinmedi, kritik 108 sandık tespit etti. Bu sandıklar oy sayım tutanaklarının bir kısmında hiç rakam yok, bir kısmında hiç imza yok. Bunların toplamı da 30 bin. Fark ne kadar? 13 bin 729 Dolayısıyla seçimin sonucunu, ikisini topladığımız zaman 260 binin üzerinde bir oy ediyor. Seçimin sonucunu değiştirecek bir şey. YSK'nın bütün içtihatları şöyle; tek başına kanunsuz bir işlem seçimi iptal etmeye yeterli değil. Mutlaka bu kanunsuzluğun seçim sonucunu değiştirmeye müeesir olması. Hem gerek şart hem yeter şart burada gerçekleşiyor ve seçimin tekrarı kararını veriyor. Esasında bu seçimin mağduru 8.5 milyon oy veren İstanbulludur. Mağduriyet algısı, tabii insanlar bize, bizim temasta olduğumuz insanlar genellikle bu konuları anlatınca yaşananların insanın içine sinmediğini kabul ediyorlar. Mağdur ne rakibim ne ben; birinci derecede mağdur İstanbulludur.

Bu mağduriyeti yapan kim? Seçim Kurulu. İlçe Seçim Kurulları işlerini düzgün yapmadılar. En masum şekilde bunu söylüyorum. Böyle değil. Organize bir kötülük var. Ama ben onu daha insaflı bir şekilde ifade ediyorum. Ben o kadarcık saymada çöpe atılan 16 bin oyu kurtardım.

YSK ne diyor? Bu işi yapanlar hakkında soruşturma başlatılsın. Neye yarar kardeşim! Bir seçimin yenilenmesi kolay bir şey mi! Aslında kendini de ele veriyor; biz bu işi beceremedik, onun için sorumlular soruşturulsun, cezalandırılsın. Bir de karşı oy yazanlar var biliyorsun, o da tam evlere şenlik. Ne diyor? Efendim diyor, 2 Mart'ta itiraz vardı, etmediniz. Dolayısıyla kanunusuz atama bir sebep olamaz. Doğru ama diğer yandan doğru olan bir şey daha var. Ben diyorum ki kardeşim kimi görevlendirdin, bir bakayım. Yasak, veremem diyor. 

Müneccim miyim ben orada kimi görevlendirdi? Bilmeden nasıl itiraz edeceğim? Bu da kendi içinde yaman bir çelişki. Şimdi o hatadan da döndüler. Bundan sonra benim görüşüm yeni seçimde çok büyük problem çıkmayacak. Çünkü hatalar düzeltildi. Partiler bundan ciddi anlamda ders aldılar ve gözlerini dört değil sekiz açacaklar, vatandaşların verdiği oylara sahip çıkacaklar.

Bütün partiler didik didik ettiler. Müracaat ettiler, son şekli verildi. Bundan sonra sandık başkanlarına yönelik itiraz, tüketilmiş itirazdır. Bu seçimin güvenilirlik açısından daha iyi bir konumda olduğunu söylüyorum. Ben Ulaştırma Bakanlığı yaptım 12 yıl. İnternet altyapısını, aklınıza gelen bütün sanal alemle ilgili işleri Türkiye'nin her tarafında yaygınlaştırdık. Sosyal medya sorumsuz medya değildir. Sosyal medyada da yapılan her türlü yasa dışı işlemler bugün değilse yarın size bedel olarak gelecektir. Biz karşılıklı bir yayına çıkma konusunda prensip olarak tamam dedik. Hatta bizim bu kampanyadan sorumlu genel başkan yardımcımız, CHP'deki arkadaşlarla temasa geçecek ve bunun altyapısını hazırlayacaklar. Bana yayıncı arkadaşımız bir başka kanalda, "Bu fikri ben ortaya attım, ben yapmak isterim" dedi, "Ben ona tek başıma karar veremem, diğer aday arkadaşın da buna rıza göstermesi lazım" dedim. Şimdi bu kısmını atınca tuttular hemen, bombardıman. İşte hiçbir şeye tek başına karar veriyor, liderine, cumhurbaşkanına soracak gibi tamamen kötü niyetli , tamamen operasyonel bir şekilde tamamen açık ve dürüst bir söylemi çarpıtarak algı oluşturmaya çalıştılar. Beyefendi 15 Temmuz'da Brüksel'deyken biz alçaklara meydan okuduk. Onun için bu şeyler bize sökmez. Bu ucuz ayak oyunları bana sökmez. Bu kadar açık söyleyeyim. İsraf tabii ki dinizimde haramdır. İsraf hiçbir şekilde, hele hele kamu adına iş yapanların müsaade etmemesi gereken bir şeydir. Şimdi iddialarda bulunuyor arkadaş ama iddiada bulunduğu arkadaşlar memur. Kendini savunma şansı yok. Hatta bir tanesi için, çok canım sıkıldı, sordum. Diyor ki "Bir genel sekreterin üç tane arabası vardı". Yazlık, kışlık, bir de baharlık mı ne, öyle bir şey. Herhalde yaz kış lastiğiyle karıştırdı arkadaş. Adamın bir tane arabası var. Çoğu kere de Fatih'te oturduğu için yürüyerek gidip geliyormuş işe. Yani bu kadar çarpıtma olamaz. Bu arkadaşın yaptığı en güzel iş, söylenenleri değiştirerek sosyal medyada köpürtmek veya hiç söylenmeyeni söylenmiş gibi takdim ederek, onun üzerinden saldırmak.

Hani derler ya; aşağı mahallede bir yalan uydurdum, yukarı mahalleye geldim, kendim de inandım. Bak birkaç tipik örnek vereyim. Mesela seçimlerle ilgili itiraz sürecinin başladığı ilk günlerde "Bütün oyların sayılmasını istedik, CHP engelledi" dedik. Buna "Hayır, biz itiraz etmedik" dedi. Halbuki ben biliyorum, iki, üç kez itiraz ettiklerini. Ne dedi, "YSK benim en güvendiğim tek kurum, sonuna kadar güveniyorum" dedi. Daha sonra sordular, "Kınıyorum YSK'yı, şöyle kötü, böyle kötü" dedi, "Çete" dedi genel başkanları. "Yok ben böyle bir şey söylemedim" dedi.

İmamoğlu ile canlı yayına çıkacak mı?

(CHP adayı İmamoğlu'yla yayın hakkında) Arkadaşlarımız görüşüyorlar. Bayram sonu gün belirlenecek. Artık o hazırlıkları, detayı, günü, içeriği, kuralları... Tabii bu yayının İstanbullulara bir katkı sağlamasını önemsiyorum. Tercihim, ağırlıklı İstanbul olmalı. Onu söyleyince de onu da çarpıttılar. Korkuyor musun diğer konularda cevap vermeyeceğin için mi istemiyorsun gibi aslı astarı olmayan şeyler söylediler. Her şeyi konuşurum ben. Arkadaşımızın siyasi tecrübesinden kat kat tecrübem var, yaşadıklarım da var. Bu bir hakikat. İstanbul'da belediyeciliğim 1994'te başladı. Yeni İstanbul'a aday oluyor filan değilim. Cumhurbaşkınımızla dört buçuk sene beraber İstanbul'da beraber çalışmışız.

Dolayısıyla her şeyi konuşuruz ama benim muradım İstanbulluya faydalı olan neyse onu konuşalım. İstanbulluya ne yapacağız, İstanbullu gençlere ne yapacağız, İstanbullu kadınlara ne yapacağız. İstanbul'un kültür hayatına, sanat hayatına hangi katkıları sağlayacağız. İstanbul'un ekonomisini nasıl daha geliştireceğiz. Tüm bunları konuşmak lazım.

Kampanyamızın esası dedikleri, biz AK Parti seçmeninden bir oy devşirmesi yapabilir miyiz, bunun üzerine kurulu. Kuran-ı Kerim okuması, partisinin adını ağzına almaması, parti liderlerini, parti mensuplarını kampanyasına dahil etmemesi size ne çağrıştırıyor? Bu bile başlı başına bir ölçüdür. Bir aday partisiyle anlam ifade eder.

Partini yoksayamazsın, parti kimliğini yok sayamazsın. Partinle vatandaşın önüne çıkmalısın. Benim kanaatim o. Zaten aday rakibim, genellikle benim gördüğüm beni kopyalıyor. İşte halkla daha sıcak ilişkiler içerisinde, halkın içinden ayrılmadığı görünümünü veriyor ama taklitimden sakınmalarını ben tavsiye ediyorum vatandaşlara.

Bir şeyi de söyleyeyim, web sitesi için üç yılda 80 milyon harcamışlar diyor. Yani ben bunu merak ettim. Bir kere bu 80 milyon meselesi şöyle. 80 milyona yakın bütçesi var. Bu bütçeyi de Medya AŞ diye yine belediyenin yüzde yüz sahibi olduğu şirket almış. Peki bu şirket ne yapmış? 460 tane iş yaptırmış. 2 bin 285 satın alma yapmış bu parayla. 150 kişi çalıştırmış. Dolayısıyla külliyen yalan. Bir web sitesi olayı falan değil.

15 milyon İstanbullunun desteğine talipseniz, bu şehri yönetmeye talipseniz, önce güven sorununuz olmaması gerekir diye düşünüyorum. Genellikle bizim mahallelerde dolaşıyor. Dolaşsın tabii, benim için mahsuru yok. Yani sırıtmaması lazım. Şimdiye kadar 27 Mayıs meselesine CHP zihinsel olarak kapalıdır. Bu sene mi aklınıza geldi kardeşim, sorarlar adama. Bu biraz sırıtıyor.

İstanbul'da yaşayan, İstanbul'un zorluklarını göğüslemeye çalışan, geleceğini İstanbul'da arayan herkesten oy istiyorum. Buna CHP seçmeni de dahil. Buna HDP'ye oy veren ya da vermeyen Kürt hemşehrilerimiz de dahil. Buna Saadet PArtisi tabanı da dahil. Bütün kesimlerden destek isitoyrum. Çünkü ben siyaseti hizmet aracı olarak görmüşüm. Hayatım boyunca da rozetini çıkarıp herkese hizmet götürmüş birisiyim. Anadolu'nun her köşesine bakarsanız, bölünmüş yollara bakarsanız, tünellere bakarsanız, internet ağlarına bakarsanız, havaalanlarına bakarsanız, tren yollarına bakarsanız, hastanelere bakarsanız bunu görürsünüz. Biz İstanbul'a hangi hizmeti yaptıysak Hakkari'ye de aynı hizmeti yaptık. Veya İzmir'e daha fazlasını yaptık. Orası bize oy vermiyor diye, öyle bir anlayış bizim siyasetimizde yoktur.

İstanbulluların beklentisi... Bir ekonomik zorluk yaşıyoruz. Bu ekonomik zorluğu elbette aşacağız. Bu İstanbul'da daha ço khissediliyor, bunu biliyoruz. Karşılaştığımızda da diyoruz ki, "Tamam bu vardır ama bun uaşacak olan kadrolar yine AK Parti kadrolarıdır". Geçmişten de örnekleri var. 200 küresel krizi, 2008-2009 küresel krizi TÜrkiye'yi teğet geçti. Bütün dünya kasıp kavruldu ama biz onun üstesinden geldik. Onun üstüne bir 17-25 yaşadık, Gezi olayları yaşadık, 15 Temmuz alçak darbe girişimini yaşadık. Bütün bu badirelerden hamdolsun milletimizin desteğiyle çıktık. Şimdi bu anlamda İstanbul'da yaşayan çeşlitli kesimlere yönelik bir vaatlerimiz var, bir de beş yıla yayılmış projelerimiz var. Mesela gençlerimize aylık 10 GB ücretsiz internet vereceğiz. Bu önemli bir şey gençler için. Gençler çünkü artık akranlarıyla değil ekranlarıyla arkadaşlık yapıyorlar. Ayrıca engellilere de bu hizmeti vereceğiz. 

Ayrıca engellilere de bu hizmeti vereceğiz. Engellilerin de tabii ihtiyacı var vakit geçirmek için. Kısıtlı, tam anlamıyla sosyal hayata katılamıyor. Ayrıca gençlere bütün müzeler ve tiyatrolar ücretsiz olacak. Belediyenin bütün spor tesisleri ücretsiz olacak. Öğrencilerin akbili 40 liraya düşürülmüştü. Liseyi bitirip de üniversiteye hazırlanan gençleri de dahil ediyoruz. Bir yıl boyunca onlar da bu indirimden yararlanacaklar.

Akıllı şehir uygulamaları yeni istihram yaratacak. Üniversite öğrencilerine ücretli staj sağlayacağız.