Eşit Haklar için İzleme Derneği ve Kısa Dalga ortaklığında hazırlanan ve İrem Afşin’in sunduğu podcast serisi Yasaksız Meydan’da emek hareketi direnişleri ve işçilerin barışçıl toplanma ve gösteri hakkının düzenli olarak engellenmesi konusu ele alındı.
Tazminat haklarını almadan işten çıkarılan 1500 Bimeks işçisi 22 Haziran’dan bu yana sokaklarda haklarını aramaya çalışıyor. Bugüne kadar 11 ilde eylemler, basın açıklamaları ve protestolar gerçekleştiren Bimeks işçileri, şirketle ilgili şahısların çalıştığı üniversitelerin ve yeni şirketlerinin önlerinde basın açıklamaları yaparak seslerini ve taleplerini duyurmaya çalışıyor.
Kamuoyunda, özellikle sosyal medyada direnişin bilinir hale gelmesinin nedeni ise, eylemlerinin düzenli olarak kolluk güçlerinin müdahalesi ile engellenmesi ve işçilerin gözaltına alınması ile sonuçlanması. Ayrıca Eylül’deki gözaltı sürecinden sonra işçiler haklarında açılan davada yurtdışı çıkış yasakları ile adli kontrol şartı getirildi.
“Bu işin içinde siyaset, iş dünyası ve tarikat var.”
Bimeks Direnişi işçisi Atakan Yunus Başaran Bimeks’in 2014 yılından sonraki iflas sürecinin “profesyonel şirket batırma operasyonu” olduğunu savunarak “2016’nın sonunda patronumuz Murat Akgiray 1.500 işçiyi kapının önüne koydu, sokakta çırılçıplak kalan biz işçilerin on- yirmi senelik tazminatları içeride kaldı. Mahkemeleri kazandık ancak, şirketin içi boşaltıldığı için hiçbir şey elde edemedik. Bu aslında Türkiye’nin ilk en büyük elektronik perakende dolandırıcılığıdır. Bu işin içinde siyaset, iş dünyası ve tarikat var. Hakkımızı aramaya her gittiğimizde, kaç kişi gidersek gidelim, orada üç yüz- beş yüz tane polis karşımıza çıkıyor. Gözaltına alınıp tekrar geri dönmeyelim diye İstanbul’un çeşitli karakollarına dağıtılıyoruz. Polis anayasal hakkımızı kullanmamıza engel olarak bir suç işliyor.”
“Hakkımızı ararken eziyet görüyoruz”
Bimeks işçilerinden Dilek Aslan, her eyleme gittiğinde ailesinin rahatsız olduğunu belirterek “Başıma ne gelecek diye düşünüyorlar, kızım “Annem iyi mi?” diye herkesi arıyor. Maddi bakımdan da eyleme gitmek bizi gerçekten zorluyor. Kiralarımızı kıt kanaat ödeyen, faturalarını geç ödeyen insanlarız, villalarda yalılarda oturmuyoruz. Neden hakkımı aramaya çalışırken bile eziyet göreyim? Biz hakkımızı ararken eziyet görüyoruz, çok üzülüyorum” dedi.
“5 işçiye 500 polisin gelmesi bizim için şereftir”
Hak mücadelesi için barışçıl toplanma ve gösteri hakkının önemini vurgulayan Umut-Sen sözcüsü Betül Celep ise, Bimeks Direnişi’nin hukuken çiğnenen haklar üzerine kurulu bir direniş olduğunun altını çizerek “İşçilerle konuştuğumuzda hukuken yapılacak işleri zaten çoktan yapmış, davalarını kazanmış, haklarına icra kağıtları gitmiş ama hala ödenmemiş durumdalardı. İşçi arkadaşlara hukukun çeşitli kollayıcıları olduğunu, tarafsız bir hukuk olmadığını, nihayetinde hukukun işverenleri kollayan bir yerde durduğunu anlattık. Yaşadıkları dört yıllık deneyimin özeti bu demek. Ahmet Akgiray, Vedat Akgiray ve Murat Akgiray’ ın arkasındaki siyasi güçler oldukça kudretliler. Biz mecbur olduğumuz bir yolda yürüyoruz ve hiçbir suçlamayı kabul edecek durumda değiliz. O yüzden beş işçiye beş yüz polis gelmesi bizim için onurdur, şereftir” dedi.