Yasin Durak*
“Doksanların bebeleri şimdi geldi
Bizi kes façamızı kes kim direndi?
Ter akıtan her can işçidendir
Façamızı kesen o bebelerin o bakışına ayar olur ezhel
O da faşoları keser
Evet adam olun yeter aga, denile de bilir ama düzen alır
Hepimizi karakola çeker”
Vietnam Savaşı sırasında ABD’de muhalif sesler yükselmeye başladığında Nixon yönetimi tarafından bir taktik icat edildiği söylenir; savaşa karşı çıkanları “uyuşturucu operasyonları” ile “temizlemek”. Bu taktik sayesinde savaş karşıtı politik gruplar, çiçek çocuklar (hippiler) ve Afro-Amerikanlar kolaylıkla uyuşturucuyla ilişkilendirilerek kriminalize ediliyor, sözüm ona politik değil narkotik/adli olan sebeplerle hapsediliyorlardı. Böylelikle “illegal” kılınan bu grupların öne sürdüğü “kamusal çağrı” da engelleniyor ve savaş karşıtlığının toplumsallaşması önlenmeye çalışılıyordu. Hatta yıllar sonra Richard Nixon’ın danışmanlarından John Ehrlichman bir gazeteciyle söyleşisinde yaptıklarını itiraf ederken, bu taktiğin daha sonraki iktidarlar tarafından da sürekli kullanıldığını ifade etti.
Siyaset bilimi terminolojisinde buna benzer taktikleri içeren fakat daha geniş bir yelpazede düşünülmesi gereken bir kavram var: “İstisnai kılmak”. Giorgio Agamben, antropolojik “kutsal insanın” (homo sacer) yani arkaik toplumlarda ritüelistik nedenlerle “öldürülmesi ceza gerektirmeyen” insanın, modern çağlara gelindiğinde yalnızca egemenlik ilişkisiyle tayin edildiğini, belirgin bir “kutsal insanın” olmadığı bu dönemde “hepimizin” birer “kutsal insan” olma potansiyeli taşıdığımızı söyler. İktidar her zaman öldürmez, bazen ölüme terk eder, bunu “istisnai kılınanın” tanımlandığı “eşikleri” tayin ederek yapar, böylelikle “eşik dışı” bırakılan, dışlama yoluyla içlenen “kutsal insan” kural dışı bir bağlamda iktidar tarafından tanımlanır. Hal böyle olunca “kutsal insan” karşısında bütün insanlar egemen kesilebilir.
Mecazen denilebilir ki; şu dönemde nefret söyleminin baskın olduğu Türkiye’de, işte istisnai kılınanı tayin eden bu “eşiklerin” çerçevesi artık sarayın bahçe duvarlarını bile aşamıyor! Teori ne söylerse söylesin, mesele yalnızca OHAL ilan etmek, olağanüstü hale karar veren egemenliğin olağan karakterinin açığa çıkması değil, tek adam ve mümessilleri bunu artık bir savunma refleksi olarak yapıyor. Gazeteciler, politikacılar, akademisyenler, öğrenciler, sanatçılar sürekli “terörle ilişkili” oldukları gerekçesiyle tutuklanırken, iktidar hitap ettiği dar tabanın kültürel aşağılık kompleksini kaşıyarak kendisine biat etmeyen tüm kesimlere saldırıyor, alıkoymasa da hedef gösteriyor. Kriz yükselirken el yordamıyla tadilatı sürdürülen günübirlik hegemonyanın ardında duran o gaspçılık berraklaştıkça üzerine nefret söylemini örtünüyor. Medyada hiç gündeme getirilmeyen gündelik hayatta, mevcut olanın fedaileri vatanperver nakaratlarla ihbarcılıktan linç kültürüne doğru yol alıp terör estirirken, operasyonel totaliterliğin kolluk gücü de aynı aşağılık kompleksiyle “istisnai” olarak gösterileni hedef belliyor. O malum şiirdeki gibi “merhabadan çok çıkar ulan kimliğini” diyen polislerin zırt pırt GBT yaptığı eşkâl hiç değişmiyor. Sigara cezaları bile yalnızca alkollü müesseselere kesilirken, devlet tarafından terör örgütü olarak tanımlanan IŞİD’in pek çok silahlı militanının ya da Fethullahçı darbecilerin kol gezdiği ülkede hiçbir cami çıkışında GBT yapıldığı filan görülmüyor. Büyük bir nüfus sırf yaşam tarzı nedeniyle gündelik olarak devlet tarafından taciz ediliyor ve bundan kurtulmak için gösterilen tek bir yol var; biat! Yani Erdoğan’ın açıkça söylediği üzere;
“Beyoğlu sokaklarında da arzı endam ettiklerini gördüğümüz bu marjinaller edepleriyle durdukları müddetçe bu ülkenin renklerinden biri olarak kalabilirler”.
Nihayet bugün artık anominin tavan yaptığı Türkiye’de pavyonların açılışlarında bile kurban kesilip dua okunması, iktidara bir vaftiz töreni gösterilmesi zorunlu. Çünkü yeraltının enformel piyasasında illegal olanın meşruiyetini sağlayabilen şey de biat! Legal ticari ilişkilerde dahi sosyal medya paylaşımlarından muhalif olduğu öğrenilen bir işletmeciyi batırmak için her gün dükkânına polis yollanıp ceza kesilebiliyor ya da muhalif insanlar ticaret hukukuna ilişkin nedenlerle de tutuklanabiliyor. Siyasi operasyonlar kolaylıkla adli gerekçelerle sürdürülüyor. Özetle, iktidar tarafından istisnai tayin edilene yönelik siyasi saldırının böylesi bir hukuki boyutu var. İşte son yaşanan olay da bunun bir göstergesi:
Göz torbaları sentetik uyuşturuculardan şişmiş şarkıcılar, oyuncular filan iktidarın nakaratlarını okuyup “saray kafası” yaşarken, muhalif kimliğiyle bilinen rapçi Ezhel “uyuşturucuyu övmek” suçlamasıyla hapsedildi!
Öncelikle bilmeyenler için ilk elden teslim edelim; Ezhel uyuşturucuya karşıdır. Aşağıdaki şarkı sözlerinde açıkladığı üzere;
“ve de gençler hapisteler çünkü tek çare torba
aşk değil zehirdir bonzai,
eroin ve ex çıkartır hastanelerden kadavra
her gün exden ölen sela var
sarıl yaşadığın her ana”
* Bu makale Gazete Duvar'dan alınmıştır.
Devamı için tıklayın.