Bilim insanları bugüne kadar beyin ağırlığımızın nasıl geliştiğini ve ne gibi değişkenlerin belirlediğini ortaya çıkarmak için çok sayıda araştırmaya imza attılar. Yakın zamana kadar esas belirleyici olan faktörün sosyal etkileşim olduğu düşünülüyordu ama elde edilen bulgular, yaygın kanının aksine, beynin etkileşimden ziyade beslenme biçiminden ötürü evrimleştiğini destekliyor.
Nicola Davis tarafından The Guardian için kaleme alınan ve Gazete Duvar’dan Tarkan Tufan tarafından Türkçe’leştirilen makale şöyle:
Beyin ağırlığımızın sırrını ortaya çıkarmayı amaçlayan yeni araştırmalara göre, meyveyle beslenme, primatların evriminde beynin büyümesine yol açmış olabilir.
Yeni bulgular, insanların ve diğer primatların yön bulma ve karmaşık toplumsal etkileşimlere dahil olmak için fazladan beyin gücüne ihtiyaç duyduklarını, toplumsal gereklilikler sonucunda büyük bir beyin doğrultusunda evrimleştiklerini öne süren teori konusunda farklı bir görüş ortaya koyuyor. Bilim insanları bu görüşün aksine, daha büyük beyinlerin evriminin beslenme tarafından yönlendirildiğini iddia ediyorlar.
New York Üniversitesi’ndeki araştırmanın ortak-yazarı Alex DeCasien “Bütün bu süreç beraber ilerliyor: Beyinler giderek büyüyor, toplumsallaşma daha karmaşıklaşıyor, beslenme kalitesi daha iyi koşullara kavuşuyor; ancak belki de nispeten daha önemli ya da daha tutarlı olabilecek şey, evrim konusundaki odaklanmaya ilişkin bir değişim” diyor.
Metabolizma hızlandı, beyin büyüdü
Nature Ecology & Evolution (Doğa Ekoloji&Evrim) dergisinde yazan DeCasien ve meslektaşları, daha büyük beyin hacminin beslenmeyle mi yoksa sosyal faktörlerle mi bağlantılı olduğu konusunda karar vermek için, 140’dan fazla insan dışı primat türünün beyin hacmi farklılıklarının nasıl incelendiğini aktarıyor. Bu faktörler grup büyüklüğü, çiftleşme alışkanlıkları ve sosyal sistemi içeriyor; örneğin, bir türün yalnız mı yoksa erkeklerin bir kadın haremiyle kuşatıldığı bir sistemde mi yaşıyor olduğu inceleniyor.
Araştırmacılar, vücut büyüklüğü ve evrim ağacındaki türlerin durumu gibi faktörleri göz önünde tutarak, daha büyük sosyal yapıların daha büyük beyin boyutlarıyla bağlantılı olduğuna dair bir bulguya erişemedi.
Öte yandan, büyük beyinlerin beslenmeyle ilişkili olduğunu gördüler. Araştırmaya göre, meyveyle beslenen primatlar, aynı vücut ağırlığındaki yaprak yiyenlere kıyasla % 25 daha fazla beyin dokusuna sahipti. Omnivor (hem etçil hem otçul) olanların yaprak yiyenlerden daha büyük beyinleri olduğu tespit edildi; ancak meyve yiyenlere kıyasla hiçbir fark yoktu.
DeCasien, bulguların meyveyle beslenmenin yaprak yiyerek elde edilenden daha fazla enerji sağladığını, bu durumun da beyindeki büyümeye yardımcı olduğu görüşünü desteklediğini belirtiyor: “Meyve yüksek kaliteye sahip, konsantre besin maddesi daha fazla, yapraklardan daha az sindirim zamanı gerektiriyor.”
DeCasien ayrıca “meyve toplamak, bir ormanda meyveyi bulmak, yerini belirlemek, meyvenin nasıl yenileceğini bilmek ve muhtemel olgunlaşma zamanları hatırlamak becerileri, büyük beyinlerin itici gücü olabilir; çünkü bunlar daha fazla beyin gücü gerektirir” diyor. DeCasien, “Çevredeki nispeten bol olan yaprakları yeme konusunda çok daha talepkârlar” diye ekliyor, “Bunun sonucunda, sosyal etkileşimleriniz ne kadar karmaşık bir hale gelebilir?”
Uzmanlar insan dışı primatları incelerken, araştırma bulgularının kendi türümüzün neden büyük bir beyinle donatılmış olduğunu aydınlatabileceğini düşünüyorlardı.
Araştırma detaylarına girmeyen Reading Üniversitesi’nden evrimci bir biyolog olan Chris Venditti, “Yemekten çok daha fazla kalori elde edebilen ve böylece daha sindirilebilir hale getirebilen tek primat biziz.” diyor. “Beslenme gerçekten çok önemliyse, kendi beynimizin evrimindeki en önemli olan etken de yiyeceklerdir anlamına geliyor; et yiyerek daha fazla enerji alabilir ve böylelikle daha büyük beyinlerin gelişmesi için daha fazla olanağa sahip olabiliriz.”Ancak Venditti, son çalışmanın bazı sorunlar taşıdığını, en azından grup büyüklüğündeki limitlerin, bireylerin birbirleriyle etkileşime girme derecelerini yansıtmayabileceğini ve araştırma ekibinin sadece farklı türlerdeki neokorteksin (öncelikle algılama, akıl yürütme ve düşünce gibi karmaşık bilişsel süreçlerde yer alan bölge) boyutundan ziyade genel-göreli beyin boyutuna baktıklarının altını çiziyor.Venditti, “Farklı beyin bölgeleri birbirlerinden bağımsız olarak gelişebilir. Algılama sürecinin kendisinde yer alan belirli beyin bölgelerine bakarsanız, (grup boyutu ve beyin boyutu) arasında bir bağlantı olabileceğini düşünürsünüz.”
Oxford Üniversitesi’nde Evrimsel Psikoloji Profesörü olan Robin Dunbar, beyin görüntüleme çalışmalarının insanlarda ve maymunlarda neokorteksin bileşen büyüklüğü ile grup boyutu arasında bir bağlantı olduğuna dikkat çekiyor. Dahası, toplumsal grup büyüklüğünün ve beslenmenin büyük beyinlerin evrimine ilişkin iki alternatif açıklama olduğunu düşünmenin yanlış olduğuna ve bunlardan birinin bir neden, diğerininse bir kısıt olduğuna işaret ediyor. “Büyük bir beyni büyütmek için daha fazla besin alımına olanak sağlamak için beslenme rejiminizi değiştirmedikçe, büyük bir beyni toplumsal ya da başka bir faktörle baş edecek yönde geliştiremezsiniz” diyor: “Fakat bu gerçek, büyük beyinlerin neden evrimleştiğine dair bir açıklama değildir.”