Suriye rejimi Arap Birliği ve Birleşmiş Milletler özel temsilcisi Kofi Annan’ın barış planını kabul etmiş olsa da ülkedeki çatışmalar devam ediyor. Suriye Ulusal Konseyi’nin verdiği sayılara göre, plana onay verilmesinden bu yana ülkede her gün ortalama 25 kişi hayatını kaybediyor. Çatışmalar nedeniyle Birleşmiş Milletler gözlemcileri çalışmalarını zorlukla sürdürüyor. Suriye'nin hangi yönde değişeceği ise belirsizliğini koruyor.
Peki Beşar Esed’ın devrilmesi halinde Suriye’de nasıl bir yönetim ortaya çıkacak?
Deutsche Welle'de yayımlanan analiz şöyle:
Güney Afrika örneği
Suriye’deki muhalif gruplar arasında Suriye Ulusal Konseyi öne çıkıyor. Konsey daha şimdiden Beşar Esed sonrası dönemle ilgili hazırlıklar yapıyor. Konseyin araştırma ve iletişim merkezi yöneticisi olan Usame Munayed hayata geçirmek istedikleri projeleri şu sözlerle anlatıyor: “Üzerinde uzlaştığımız bazı noktalar var. Bu temel konulardan biri herkesin hukuk önündeki eşitliğini sağlamak. Ayrımcılık bir suç unsuru sayılacak. Cinsiyet, din veya başka bir nitelik temelinde ayrımcılık yapmak cezaya tabi olacak. Böylece daha sonra muhtemel intikam alma girişimlerine karşı da önlem almak istiyoruz. Aynı şekilde ulusal bir uzlaşma projesi planlıyoruz. Burada Güney Afrika modelini örnek alıyoruz. Ayrıca anayasa ile ilgili olarak Almanya’ya ve farklı etnik ve dinî grupların bir arada yaşadığı ülkelerin anayasalarına bakıyoruz.”
'İran ile ilişkiler değişecek'
Usame Munayed ülkenin dış politikasını da değiştirmek istediklerini belirtiyor. İran’ın Suriye'ye silah, teknoloji ve personel konusunda destek sağladığını ve Esed’in kendi halkını öldürmesine yardım ettiğine işaret ediyor. Suriyeli muhalif, ülkesinin başta İran ve Hizbullah ile olmak üzere yıkıcı ittifaklar içinde olduğunu belirterek bunlarla ilişkilerin değişmesi gerektiğini ifade ediyor. Ancak İsrail ile ilişkilerde çok büyük bir değişiklik beklenmemesi gerektiği yönünde de sinyaller veriyor: “Toprak işgal ettiler. İşgal altında bulunan Golan Tepeleri'nin Birleşmiş Milletler kararlarına göre Suriye’ye geri verilmeleri gerekiyor. Bu meselede Suriye tarafını temsil eden, tüm ülkenin desteğini alan demokratik ve meşru bir müzakereci olmalı. Bu, Suriye halkının umutlarını ve iradesini temsil etmeli. Ancak henüz bir şeyler söylemek için erken.”
'Önce şiddet sona ermeli'
Ancak tüm bunların olabilmesi için önce şiddetin sona ermesi şart. Merkezi Mainz kentinde bulunan Arap Dünyası Araştırmaları Merkezi’nin müdürü Günter Meyer ülkede muhalefetin çok parçalı olmasının da bu konuda bir engel teşkil ettiğini vurguluyor: “Bir yanda özünde genellikle sol eğilimli olan ve 13 partiden oluşan iç muhalefet var. Diğer yanda da çoğunluğu oluşturan Özgür Suriye Ordusu ve Ulusal Kongre. Ulusal Kongre bilhassa dışarıdan yönlendiriliyor ve rejimin zor yoluyla devrilmesini sağlamak için Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin desteğini arkasına almış durumda. Eğer gözlemcilerin yardımıyla çatışmalar belirgin bir biçimde azaltılabilirse ve önemli gruplar müzakerelere katılabilirse, ülkede barışçıl bir dönüşüm için bir fırsat ortaya çıkabilir.”
Alman uzman, bu seçeneğin başarılı olamaması durumunda ise tüm ülkenin Sünniler ile Şiiler arasında yaşanan bir etnik savaşın içine çekilebileceğini ve bunun da tüm Ortadoğu’da daha derin kamplaşmalara yol açabileceğine işaret ediyor.