Muhteşem Yüzyıl’dan geçen günlerde ayrılan oyuncu Berrak Tüzünataç, "Ben babaannemin giydiği etekle şu an Beyoğlu’nda gezemiyorum! Bir kadın eğer dekolte giymek istiyorsa, onu bir tehdit gibi algılamaktansa; güzellik olarak görülmesini dilerim" dedi.
Berrak Tüzünataç, Hakan Gence'nin sorularını yanıtladı. Hürriyet'te yer alan söyleşi şöyle:
Muhteşem Yüzyıl’dan ayrıldınız. Mihrünisa karakterinden size ne kaldı?
- Değişim ve dönüşüm dönemindeyken bana çok destek olan beni bir sonraki aşamaya taşıyacak insanlarla tanışıp güzel dostluklar kurdum. Diziye dahil olduğumda dördüncü sezondu ve oturmuş bir setti. Dekor, kostüm, atmosfer role girmem açısından çok yardımcı oldu. İçinde yer aldığım için mutlu olduğum bir işti.
Başbakan diziye yönelik “Bizim öyle bir ecdadımız yok” açıklaması yaptı. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
- Batı medeniyetlerindeki insanlar birbirlerine, kendilerine ve tarihlerine çok daha objektif bakabiliyor. Sonuçta hiçbir insan ve dönem kusursuz değil. Kendi kusurlarımızı, eksiklerimizi ya da fazlalarımızı toplum olarak sahiplenebildiğimiz zaman, her şeyi daha net kucaklayıp kabullenebileceğimize inanıyorum.
Osmanlı ve günümüz siyasetini kıyasladığınızda çıkardığınız sonuç ne?
- Dünyada birçok farklı rejim örneği var. Demokrasi üzerinden konuşursak, günümüzde halkın ve çoğunluğun istediğinin olması üzerine bir sistemde yaşıyoruz. Aslında bu da tartışılır bir şey. Mesela baraj sistemi. Meclis’te her kesimin temsil edilebilmesini yürekten isterim. Ama yüzde 10 barajı bunu kısıtlıyor.
Twitter yasağına bir sanatçı olarak ne diyorsunuz?
- Yine ne yaptık da bir şey daha yasak edildi bize? Bunların hiçbiri belli değil. Baya sevgiden yoksun kalmış evlat psikolojisi oluşuyor üstümüzde. Sebebi açıklanmaksızın cezalar veriliyor, yasaklar konuluyor. Yasağı koyanların bile uymadığı bir yasak bu üstelik, yasağın konmasından yana olanlar, yasak sonrası ne düşündüklerini Twitter aracılığıyla ifade ediyor! Artık önemli olan akıl ve ruh sağlığımız, iyi ki mizah var, ona sığındık. Ve o yasaklanamıyor, şükürler olsun.
Dekolte konusundaki baskılar sizi kadın olarak nasıl etkiliyor?
- Ben babaannemin giydiği etekle şu an Beyoğlu’nda gezemiyorum! Bir kadın eğer dekolte giymek istiyorsa, onu bir tehdit gibi algılamaktansa; güzellik olarak görülmesini dilerim. En azından kadının estetik anlayışına saygı duyulmasını beklerim. Kimse, başkasına bir zarar vermediği sürece, başkasının ne yaşam tarzına, ne düşünce tarzına, ne giyinmeye tarzına ne de inanç sistemine karışamaz. Onu daha iyi ve huzurlu bir insan yapıyorsa isteyen ağaca bile tapabilir. Kimse kimsenin kurtuluş arayışını elinden alamaz. Hiçbirimizin buna hakkı yok.
Nejat İşler’in sağlık durumu mağlumumuz. Rahatsızlığının ilk dönemlerinde gazetelerde “Biz birbirimizi mahvettik” açıklamanızı okuduk… İşin aslı nedir?
- Bu çok vicdansızca. Magazin basını eğlencelik bir şey ve belli şeyleri sağmak üzerine kurulu, tamam kabul ettik. Ama bilmiyorum; ben mi safım, çok mu yüksek bir beklentideyim, gerçekten bilmiyorum, sadece belli konularda biraz vicdanlı olmanın kimseye zararı olmaz diye düşünüyorum.
Osmanlı ve günümüz siyasetini kıyasladığınızda çıkardığınız sonuç ne?
Dünyada birçok farklı rejim örneği var. Demokrasi üzerinden konuşursak, günümüzde halkın ve çoğunluğun istediğinin olması üzerine bir sistemde yaşıyoruz. Aslında bu da tartışılır bir şey. Mesela baraj sistemi. Meclis’te her kesimin temsil edilebilmesini yürekten isterim. Ama yüzde 10 barajı bunu kısıtlıyor.
Hâlâ arkadaş mısınız?
- Benim için her daim çok daha fazlasıdır ve her zaman öyle kalacaktır. Bunun ne hastalık ne de ayrılıkla ilgilisi var.
Dizinin bir bölümündeki ağlama sahneniz sosyal medyayı salladı. O sahnede kendinizi izlediğinizde ne hissettiniz?
- Benim de çok içime sinen bir sahne olmadı. Dokuz yıl oldu mesleğe başlayalı; dönüp arkama baktığımda içime sinen ve sinmeyen birçok sahnelerim var. Bunların her oyuncunun yaşadığı duygular olduğunu düşünüyorum.
Ardından final sahnesi geldi. O sahneyi de eleştirenler vardı. Sizinle bir dertleri mi var?
- İnsanın yaşadığı şeyler kendi kaygılarının aynası. Demek beğenilmeme ve eleştirilmeyle ilgili kaygı sahibiymişim ki bir şekilde bununla yüzleştim. Ama final sahnesi gerçekten gurur duyduğum bir sahne oldu. Şunu anladım: Kendi ruh halin ve kendi inancına dışarıdan gelen hiç bir şeyin etkisi olmasına müsaade etmeyecek kadar sağlam olmak gerekiyor. Eleştirilerin ve yorumların iyisine çok sevinmemek, kötüsüne çok üzülmemek gerekiyor.
Vahide Perçim’in oyunculuğunuzdan rahatsız olduğu haberlerinin aslı var mı?
- Çok üzücü... O sahneden önce de Vahide ablayla konuştuk ve çok etkilenerek oynadık. O haberi kendi adıma değil ama Vahide abla gibi özel ve güzel ruhlu biri adına yapılmış büyük bir haksızlık ve ayıp olarak görüyorum.