09 Nisan 2020 12:08
Bağımsız Vermont Senatörü Bernie Sanders, -sadece ülkesinde değil, dünya genelinde de artan popülerizm ve otoriterliğe karşı bir umut arayan milyonlarca insanda heyecan uyandıran ‘Bernie’,- Demokrat Parti’nin 2020 seçimlerindeki başkan adayı olmak için başlattığı seçim kampanyasına dün son verdi. 78 yaşındaki siyasetçiyi büyük ihtimalle asla Oval Ofis’te göremeyeceğiz.
Ancak Sanders, 5 yılda ‘kapitalizmin beşiği’ kabul edilen bir ülkede, milyonları arkasından sürükleyen bir ‘sol’ hareket başlattı. Alışılmışın çok dışında, bir değil iki seçim kampanyası yürüttü ve en önemlisi ABD siyasetinde yadsınamayacak bir dalgayı hem önüne hem arkasına alan hem de daha ileri taşıyan bir isim oldu.
ABD başkanlık seçimlerine giden yola ilk kez girdiğinde, -2016’da, ufak bir eyaletin tecrübeli senatörü olan Sanders, aradan geçen sürede ABD’de ‘sol’ siyasetin sembolü haline geldi. Sanders, ‘düzene’ ve ‘yüzde 1’e*’ meydan okuyarak başlattığı başkanlık kampanyasında kendisine hiç şans verilmeyen bir isimken, Demokrat Parti’nin sembol siyasetçilerinden Hillary Clinton ile karşı karşıya geldi. Clinton’la ‘onun partisinin tabanından’ aldığı oylarla son dakikaya kadar mücadele etti.
Sanders, 2016’da ön seçimleri Clinton’a kaybettikten sonra “Siyasal devrim daha şimdi başladı” demişti, Vermont Senatörü’nün yarışa bu seferki vedası ise İranlı şair Füruh Ferruhzad'ın “Kuş ölür, sen uçuşu hatırla” dizelerini akıllara getiriyor.
Bernie Sanders, 2. Dünya Savaşı sırasında, 1941 yılında New York’un Brooklyn ilçesinde dünyaya geldi. ‘Düşük orta gelirli’ bir aileye doğan Sanders, “Paranın ailesi için ne kadar stres verici bir faktör olduğunu” asla unutmayacağını söylüyor. Sanders, geçen aylarda bir mitingde annesinin en büyük hayalinin “kira olan evlerinden çıkıp kendi evine yerleşmeleri olduğunu” anlatmış ancak genç yaşta ölen annesinin bu hayalini hiç gerçekleştiremediğini eklemişti.
Çocukluk yılları, Sanders’ın ilerde ABD ‘sol’unu değiştirecek görüşlerinin şekillenmesinde önemli rol oynamış. Vermont Senatörü, başkanlık yarışında gerçekleştirdiği mitinglerde sık sık çocukken yaşadığı zorluklardan bahsetti. Politik görüşünü belirleyen bir diğer dönem ise Chicago Üniversitesi’nde geçirdiği yıllarda gördükleriydi.
Bernie, orada geçirdiği yılları anlatırken ‘Brown vs. The Board of Education**’ davasının üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen okuldaki ayrımcılığın sürdüğünü, siyah ve beyaz öğrencilerin ayrı yerlerde tutulduğunu, siyah öğrencilerin korkunç şartlarda yaşamaya zorlandığını birçok söyleşide dile getirdi. Sanders’ın ‘Sivil Haklar’ protestolarına katılmasının sebebi de bunları görmesiydi ve ilk kez de bu eylemlerden birinde gözaltına alınmıştı. Sanders, bu yıllarda siyah-beyaz vatandaş eşitliği için yapılan protestolarda aktif rol oynamış ve kurulan bazı komitelere de liderlik etmişti.
1968 yılında Vermont eyaletine taşınan Sanders, her ne kadar öğrencilik yıllarında politik olarak aktif olsa da, siyasete aslında burada başladı. 1970’lerin başında başarısız parti girişimlerinde bulunan Sanders, 1981 yılında bir bağımsız olarak eyaletin en büyük şehri olan Burlington’a belediye başkanı seçildi. Bu görevde halkın büyük beğenisi kazanan Sanders, federal siyasete*** adım atmadan önce 42 bin nüfuslu Burlington’da üç dönem belediye başkanlığı yaptı.
Kendini bir ‘sosyal demokrat’ olarak tanımlayan Sanders, 1990 ara seçimlerinde Temsilciler Meclisi’ne Vermont’un en büyük bölgesini temsil etmek üzere seçildi. Bu görevi 15 yıl sürdürdükten sonra Vermont’tan senatör seçilmeyi başaran Sanders, yaklaşık 28 yıldır kesintisiz olarak ABD Kongresi’nde görev yapıyor. 77 yaşındaki sosyal demokrat Kongre’de en uzun süre görev yapan bağımsız siyasetçi olarak rekor kırdı. Sanders bu 28 yıl içinde eğitim, işçi hakları, vergi reformu, sağlık hizmetleri ve orta sınıf ailelerin gelirinin artması gibi konulardan büyük mücadeleler verdi.
Siyaset merdivenlerini teker teker tırmanan Sanders, 2015’te uzun yıllar geçirdiği yasama organından yürütmeye aday olmaya karar verdi ve Periscope üzerinden yaptığı bir yayın ile 30 Nisan 2015’te ABD Başkanlığı’na Demokrat Parti’den aday oldu. Kariyeri boyunca bağımsız çalışan Sanders, başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti’den aday olmasının nedenini ise bağımsız olarak TV tartışmalarına ve her eyalette oy pusulasına girmenin zorluğu olarak gösterdi. Sanders’ın adaylığı ilk başta medya tarafından pek ciddiye alınmadı, eski Dışişleri Bakanı ve First-Lady Hillary Clinton’ın bulunduğu yarışta kimse Sanders gibi ‘ABD’nin alıştığı merkez-sol görüşün dışında, küçük bir eyalet senatörünün’ başarılı olabileceğini düşünmüyordu.
Sanders’ın seçim kampanyasının bu durumu ‘Our Revolution’ (Bizim devrimimiz) kitabının önsözünde şu sözlerle anlatıyordu: “Sonuçta Sanders, bütçesi düşük ve siyasi olarak organize olmayan bir kampanya ile Demokrat Parti düzenine karşı durmaya çalışıyordu.”
Sanders, ilerleyen aylarda bütün ABD’yi şaşırtmayı başardı. Ön seçim için yaptığı mitinglerde, “ABD milyarderlere değil, halkın tamamına ait” dedi, böylece yakın dönem ABD siyasetine damga vuran “Yüzde 1’e karşı dur” sloganı ortaya çıktı. Sanders, PAC****’lerden para almayı reddediyor, tamamıyla halkın bağışlarıyla desteklenen bir kampanyayla Clinton ile yarışıyordu. Bütün bunları yaparken ABD’nin en zengin yüzde birlik kısmına da kafa tutuyordu.
Sanders, 2016 ön seçimlerinde başkan olması durumunda Wall Street’in daha iyi denetleneceğini, kadın ve erkeklere eşit maaş vermeye zorlanacağını, yeni bir sağlık sistemi kuracağını, ücretsiz üniversiteler olacağını ve sosyal güvenlik sisteminin geliştirileceğini vaat etti. Sözlerinden bir diğeri de ülke genelinde her türlü eşitsizlik ile mücadele etmekti. Sanders ayrıca eşcinsel evliliğe destek vermiş ve kürtajın kaldırılmasını talep edenlere sert bir şekilde karşı çıkmıştı.
Adaylığını ilk açıkladığına medyaya “Beni küçümsemeyin” diyen Bernie, haklı çıktı. Adaylığına garanti gözüyle bakılan Hillary’nin karşısında 22 eyalette önde çıkmayı başardı. Sonunda ufak bir farkla Clinton Demokrat Parti adaylığını kazanmayı başardı. Sanders 12 Temmuz 2016’da bir Clinton mitingine konuk oldu ve “Hillary Clinton muhteşem bir başkan olacak ve bugün onun yanında durmaktan onur duyuyorum” sözleriyle desteğini sundu. Ancak Clinton 2016 seçimlerinde sürpriz bir şekilde Cumhuriyetçi aday Donald Trump’a yenildi. Demokrat Parti’ye yakın birçok gazeteci, “Sanders seçmenini Clinton’a oy vermek için sandığa gitmemekle” suçladı.
Sanders 2016 kampanyası boyunca PAC’lerden destek almamasına rağmen 96 milyon dolar bağış topladı. Kampanyasına 3 milyon 700 bin kişi bağış yaptı ve tekil bağışçı sayısında 44. Başkan Obama’nın 2011 kampanyasını bile geçmeyi başardı.
77 yaşındaki siyasetçi, 2016 Michigan Demokrat Parti ön seçimleri ile de tarihe geçti. Anketlere göre Clinton eyaletteki ön seçimi yüzde 20’den büyük bir fark ile kazanıyordu. Ama Sanders bu seçimi kazanmayı başardı. Bu seçim, hâlâ ABD tarihinin en büyük anket yanılgılarından biri sayılıyor.
Dört sene sonra Sanders bir kez daha aynı yarış için gömleğinin kollarını sıvadığında ise Demokrat Parti’nin ön seçim pusulası kalabalıktı. Kampanyanın adı bu sefer ‘Bernie 2020’ olmuştu ancak nelerin kabul edildiği, nelerin edilmediği konusunda aradan geçen sürede değişen çok da bir şey yoktu. Bernie’nin kampanyası yine milyarderlerden ve Super PAC’lerden bağış kabul etmiyor, tamamen seçmenlerinin desteğiyle ayakta duruyordu.
Sanders’ın yarıştan çekildiği güne kadar mitinglerinde kullanılan mikrofonlardan kampanya çalışanlarının yemeklerine kadar her şeyi bağımsız senatörü Beyaz Saray’da görmek isteyen seçmenleri destekledi. Bu boyutta bir kampanyanın böyle bir uygulamayı başarıyla uygulayabilmesinin ABD tarihinde başka bir örneği yok.
Ön seçimlerin ilk durağı Iowa’da seçimin adı seçmen listeleri açıklanmadan belliydi. Birçok kişi, “Buttigieg sizi şaşırtabilir”, “Warren’ı unutmayın” diyordu ancak bu seçimin hikayesi “Biden’a karşı Sanders”dı. Nitekim öyle de oldu. Diğer adaylar yer yer “acaba mı” dedirtse de, Demokrat Parti’de ön seçimin rakipleri belliydi ve aylarını meydanlardan birbirlerinin söylemlerine karşılık vererek geçirdiler.
2020 ön seçimlerindeki durum, Sanders açısından bazı açılardan dört yıl öncesiyle benzerdi. Senatör, bir kez daha Demokrat Parti genel merkezinin seveceği, görüşlerinin uyuşacağı bir adayla karşı karşıyaydı. Karşısındaki isim, yine geçmişte kurulan hükûmetlerde rol almış bir isimdi, -Clinton, Obama döneminde dışişleri bakanlığı yapmıştı, Biden da başkan yardımcılığı-. Karşısındaki isim yine merkeze hitap ediyordu ve yine favori o değil, karşısındaki isimdi.
Sanders, özellikle ön seçimlerde geriye düştüğünde bu benzerliklere dikkat çekti ve ikinci bir ‘Hillary vakası’nın önlenmesi ve Trump’ın yenilmesi için kendisinin seçilmesi gerektiğine işaret etti.
Bu seferki en belirgin fark ise Sanders’ın artık Amerikalıların deyimiyle yarışın “kara atı*****” olmamasıydı. Sandığa giden süreçte yapılan anketlerde hep Biden’ın ensesindeydi, zaman zaman öne bile geçti.
Karşısındaki rakipler değişirken kampanyasının adını değiştiren ama kimin kendisine destek verip kimin veremeyeceği konusunda durduğu mevziyi terk etmeyen Sanders’ın vaatleri de değişmemişti. Sanders, ABD’ye sosyal devlet esintileri getirme planını 4 sene sonraya da taşımıştı. Yine ABD’nin en zengin yüzde 1’inden yüksek vergi alacağını söylüyor, ücretsiz sağlık sisteminin bir insan hakkı olduğunu belirtiyor, öğrencilerin iş bulabilmesi için artık bir manada okunması zorunlu hale gelen üniversitelere gittiğinde ömür boyu ödeyecekleri borçların altına girmemesini istiyordu.
3 Şubat geldiğinde ve ön seçimler başladığında ilk üç eyalette Sanders, Biden’ı geride bıraktı. Biden, Iowa, New Hampshire ve Nevada’dan sadece 15 oy çıkarabildi. Eski başkan yardımcısının kampında şok vardı. Bazı haber siteleri Biden’ın kampanyasına son vermesi gerektiğini bile konuşuyordu. Ancak 29 Şubat’ta rüzgar tersine döndü. Güney Carolina’da alınan büyük zaferle Biden 14 eyaletin sandığa gittiği ‘Süper Salı’ya momentumla girdi. Üzerine yarışın iki büyük ismi Pete Buttigieg ve Amy Klobuchar eski başkan yardımcısına desteğini açıkladı.
‘Süper Salı’, Sanders için büyük bir felaket oldu. 14 eyaletin 10’u Biden’a gitti. Adaylığı kazanmak için gereken delege sayısında Biden, Sanders’ı geçti ve bir daha geri vermemek üzere liderliği aldı.
Daha sonra Michael Bloomberg ve Tulsi Gabbard gibi isimler de Biden’a desteğini sununca Sanders, su alan gemiyi batmaktan kurtaramadı. Warren, görüşlerinin yakın olduğu senatöre yarıştan çekildikten sonra desteğini sunmadı. ‘Süper Salı’dan sonra sandığa giden on eyaletten sadece ikisi “Sanders” dedi.
Sanders yenilgi giderek açık gözükse de, mücadeleyi bırakmak istemedi. Bundaki en büyük etkenlerden biri de, görüşlerini ABD’de bu büyüklükte bir arenada temsil eden tek isim olan Sanders’ın bir sonraki seçimlerde 82 yaşında olacak olmasıydı.
Bağımsız senatör, Koronavirüs salgını günlerinde de kampanyasını dijitale taşıyarak sürdürdü, ancak bu dönemde Kongre’deki görevini kampanyanın önüne koydu. En nihayetinde ise takvimler 8 Nisan’ı gösterdiğinde, ABD’de gün daha yeni başlamışken kampanyasına son verdi.
Bağımsız Vermont Senatörü, ABD’yi pençesine alan salgın nedeniyle seçmenine internet üzerinden seslenerek, “Böyle zorlu bir zamanda hepimizin yapması gereken şeyler varken kazanamayacak bir kampanyayı sürdürmeye vicdanım el vermez” dedi. Sanders, kampanyasına son verse de kalan eyaletlerde pusuladan adını çekmeyeceğini ifade etti.
4 yıl önce belki kendisinin bile hayal edemeyeceği bir şeye önderlik eden Sanders, “Bu kampanya sona erse de, hareketimiz sona ermedi” diyerek veda etti başkanlık hedefine. Haksız da sayılmaz, bugün Kongre’nin en çok konuşulan isimlerinden Alexandria Ocasio-Cortez ve İlhan Omar, bir bakıma Sanders ekolünden geliyorlar. Sanders’ın başlattığı hareket, belki de bundan yıllar sonra ABD’nin ilk kadın ve Hispanik başkanı olarak Beyaz Saray’ın kapısından girecek.
*ABD nüfusunun en zengin kesmine ‘yüzde 1’ diye hitap ediliyor. Bu yüzde 1’lik kesimin ortalama yıllık geliri 1.32 milyon dolar. Occupy Wall Street eylemlerinde “Biz yüzde 99’uz” sloganı protestocular tarafından sıkça kullanılmıştı
** Brown vs. The Board of Education; ABD’de okullarda ırk ayrımını yasa dışı kılan sembol dava
*** ABD’de belediye başkanlığı ve valilik gibi tek bir şehir veya eyaleti etkileyen siyasete “yerel” siyaset diye hitap edilirken, tüm eyaletler üzerinde yasa yapma veya etki yaratma etkisi olan siyasete “federal” siyaset deniyor
**** Siyasi eylem komitesi. Bir adayın kazanması veya kaybetmesi için para toplayıp reklam ve organizasyonlarda bu parayı kullanır
***** “The dark horse”, ABD’liler arasında “çok tanınmasa da bir yarışta veya karşılaşmada sürpriz yapabilecek” kişiler için kullanılan söylem
© Tüm hakları saklıdır.