Usta oyuncu Fikret Hakan İnkılap Yayınevi etiketiyle yayımlanacak olan yeni kitabı ''Fikret Hakan’la Türk Sinema Tarihi'' hakkında iddialı açıklamalar yaptı.
Kitabı hakkında “Benim aktörlüğümü beğenirsiniz, beğenmezsiniz. O sizin kendi takdirinize kalmış bir iş. Ama benim kitabım dünyadaki ilk kitap” diyen Hakan bu zamana kadar Türk sinemasıyla ilgili böylesi geniş ve kapsamlı bir akademik çalışma olmadığını belirterek, bu işin sanıldığı kadar da kolay olmadığını söylüyor.
Görülmemiş arşiv çalışması
Hakan kitabın hazırlık aşaması hakkında Taraf'a şunları anlattı: “1952’de sinemaya geçtiğim zaman 1953 yılında bir şeyin bilincine vardım. Baktım ki kim kime dum duma. Sinemada hiçbir akademik çalışma yok, ben de 1953’ten başlayarak kapı kapı dolaştım. 1952’den, 1958’de askere gittiğim döneme kadar geçen süre içerisinde Türk sinemasıyla ilgili o tarihe kadarki bütün dokümanları biriktirdim. Askerden sonra da devam etti. Güzel bir arşiv biriktirdim yani. Ama askerden geldikten sonra öyle yoğun bir çalışma düzeni içine girdik ki uzun yıllar hiç uğraşamadım. Meğer ne zor şeymiş. Olacak şey değil. Uzun lafın kısası, 1914 Himmet Ağanın İzdivacı’yla başlayan Türk sinemasıyla, 1996 Usta Beni Öldürsene ile Yeşilçam’ın bitişi. Ne kadar film varsa, yıl yıl ele aldım. Kaç bin anekdot ve sinema üzerine yazılmış kitap okudum, ben de bilmiyorum, sayısız. Çünkü zaten belgesellere inanmamış bir Cumhuriyet döneminde, belge toplayıp da, bu işin doğrusunu, mümkün olduğu kadar doğrusunu sunmak kolay bir iş değil. Yapılanlara baktım, yapılan kitaplar, çoğu da işte festivallerin sponsor olduğu kitaplar, yapanları küçümsemek adına söylemiyorum ama magazinsel kitaplar.”
Tek başıma çalıştım
Türk sinemasında her şeyin eksik olduğundan yakınan Hakan, “Şimdi size tevazu göstermeden bir şey söyleyeyim. Benim aktörlüğümü beğenirsiniz, beğenmezsiniz. O sizin kendi takdirinize kalmış bir iş. Ama benim kitabım dünyadaki ilk kitap” dedi ve şöyle devam etti: “Kitap hazırlandığında 1600 sayfaydı. Dökümanların bir kısmı çıkarıldı ve index hariç bin sayfaya indirildi. Sinema öyle bir iş ki politikayla, ekonomiyle beraber yürüyen bir şey. Bir politikacı gibi, bir ekonomist gibi yıl yıl Türkiye’nin gidişine de göz atmak gerekiyor. Sabah gazetesi Meydan Larousse hazırlarken, onlarca aydınla çalıştı. Ben ise tek başıma hazırladım. Kendimi övmek için söylemiyorum da, bu ne biliyor musunuz? Biz Türklerde vardır bu. Haddini aşan işe soyunmak”.
Bu işleri hep alaylılar yapıyor
Bazı kişilerin “Ne haddine böyle bir işe kalkıştın” diyeceklerinin altını çizen Hakan “Şu haddime, araştırdığım zaman gördüm ki dünyadaki bütün akademik çalışmaları alaylılar yapmış. Ben de bir alaylıyım” diyor. Yayındaki yeni dizisi hakkında konuşan Hakan, karşılarında Yaprak Dökümü gibi çok başarılı bir dizi olmasına karşın, Unutulmaz’ın da çok iyi gittiğini söyledi. Hakan, ikincilikten düşmediklerini vurgulayarak “Ayakta kaldık. Demek ki 26’ncı bölüme kadar gideceğiz. Ondan sonra zaten Allah büyük” açıklamasını yaptı. Bir röportajınızda, Yılmaz Güney, için “o ölmeden yanında olmak isterdim, ama maddi durumum el vermedi” demişsiniz sorusuna ise yapılanlara tepkisini sertçe dile getirerek şu cevabı verdi: “Evet. Gidecek param yoktu. Ben gitseydim o zaten ölmezdi. Rahmetli çok gururlu bir insandı. Kullanıldığını, terk edildiğini anladı, ondan öldü. Duvar filmini de yaptırmazdım ona. Başka işler yaptırırdım. Yaşamasını sağlardım. O morali de verirdim, yanından da ayrılmazdım. Öyle bir değeri Türk ve dünya sinemasının yitirmiş olması büyük bir acıdır. Toprağı bol olsun. Sorulmadan söylense provokasyona girebilir ama sordunuz diye söylüyorum”.