Başrolünde oynadığı ‘Kış Uykusu’ filmi Cannes’da aldığı Altın Palmiye Ödülü’nden sonra Oscar’a yürüyen Melisa Sözen, “İyi ruhun insanı güzelleştirdiğini” belirterek, “’Beni şöyle bir erkek etkiler’ diye bir cümle kursam kendimden nefret ederim” dedi. Sözen, “Özel hayatında korunaklı olmayı tercih ettiğini” söyledi.
Melisa Sözen, Nuri Bilge Ceylan’ın “Oyuncuyu özgür bırakan bir yönetmen” olduğunu belirterek, Cannes’da kazandıkları “Altın Palmiye Ödülü’nü Gezi direnişinde hayatını kaybedenlere adaması son derece anlamlıydı” ifadelerini kullandı.
Oyuncu Melisa Sözen’in Hürriyet’ten Hakan Gence’nin sorularını yanıtladığı söyleşi şöyle:
Şimdiye kadar Yavuz Turgul, Çağan Irmak, Onur Ünlü, Nuri Bilge Ceylan gibi büyük yönetmenlerle çalıştınız. Çok mu şanslısınız, çok mu planlı?
- Oyunculuğa başladığımda 15 yaşındaydım. Bu zamana kadar birçok isimle yollarımız kesişti. Bunun yanında birlikte iş yapmak istediğim insanlardı ve fırsat doğduğunda seçimlerimi o yönde yaptım. Tabii buna ek olarak şans faktörünü de sayabiliriz.
15 yaşında gelen şöhreti içselleştirmek zor muydu? Hiç psikolojik destek almanız gerekti mi?
- Hayır. Benim üzerimde oyunculuğun ve tanınmanın hiçbir negatif etkisi olmadı. Sete gitmediğim zamanlar normal bir çocuk gibiydim. Lisede zaten güzel sanatlar okudum. Orada oyunculuk yapan arkadaşlarımız vardı. Bu yüzden okulda da sivrilen bir tip haline gelmedim.
Dışarıdan cool ve snob bir görüntünüz var. O vitrinde görünen kadın mı?
- Böyle görünmemin birinci sebebi sanırım canlandırdığım roller. Ayrıca eskiden çok çekingen ve utangaçtım. Sanırım yaş almak insanı rahatlatıyor.
Sorunun cevabını vermediniz. Görünenin aksine eğlenceli misiniz?
- Gülmeyi severim. Neşeli ve enerjiğim. Yarım saat bir yerde oturursam rahatsız olurum. Hemen kalkar kıpırdamaya başlarım.
‘İyi ruh insanı güzelleştiriyor’
Hep sadesiniz. Seksi görünmekle ilgili bir derdiniz mi var?
- Yooo öyle bir şey yok! Eğer oyuncuysan değişimlerini oyunculuğunu icra ettiğin yerlerde gösteriyorsun. Ben de iş için değiştirdiğim saçımı veya tarzımı özel hayatıma yansıtmıyorum.
Güzelliği tarif etmenizi istesem...
- Renkli göz, esmer ten gibi fiziksel güzelliğe dair kriterlerim yok.
Neye dair var?
- İnsan konuştukça, düşüncelerini ifade ettikçe onun ruhuyla güzelleşir. Zekâdan ziyade iyi ruh bence insanı güzelleştiriyor.
Bazıları sizi seksi, bazıları domestik buluyor. Sizce hangisisiniz?
- Seksi de domestik de değilim. Ama hiç düşünmedim.
Çok zor bir röportaj kişisisiniz.
- Bir daha benimle röportaj yapmak istemeyeceksin değil mi Hakan?
Olur mu ama biraz daha detaylı anlatsanız keşke. Kariyerinizde güzelliğinizin etkisi var mı mesela?
- Oyunculukta güzelliğin bir önemi olduğunu kabul etmiyorum. Oyunculuk güzellikten oluşmuyor.
Neden oluşuyor?
- Yetenek ve ruhtan.
Size göre öyle ama ekranda güzel olmayan erkek ve kadın oyuncuları başrollerde göremiyoruz...
- Sana göre güzel olan bana göre olmayabilir. Onun parametrelerini bilmiyorum ama herkesin hemfikir olduğu kriterlerden ilerleniyor olabilir.
O halde sizin için yakışıklı adam nasıldır?
- Bu konulara girmem. Beni bunları anlatırken düşünsene...
Sizi bir erkek nasıl etkiler peki diye sorayım?
- “Beni şöyle bir erkek etkiler” diye bir cümle kursam kendimden nefret ederim.
Aşk, hayatınızın neresinde duruyor?
- Özel hayat konuşmayalım. Sonra bunları başlık olarak görüyorum. Bu alanlarda korunaklı olmayı tercih ediyorum.
Biraz da aileden bahsedelim. Aile sizin için ne demek?
- Mutluluk.
E hadi belki bu bölümde daha rahat olursunuz. Hikâyeniz nerede başlıyor?
- İstanbul’da. Kuzenlerim, teyzelerim falan geniş bir ailenin içinde mutlu ve şanslı bir çocukluk geçirdim. O yıllarımın bir kısmı Polonezköy, bir kısmı Büyükada, bir kısmı burada geçti. Annem eskiden hobi olarak resim yapardı. Sonra bir arkadaşıyla atölye kurdu. Babam borsayla ilgileniyordu. Benden üç yaş küçük bir erkek kardeşim var. Yönetmenlik okuyor.
Oyunculuk nereden çıktı peki?
- Çok film seyreder, kitap okurdum, hayalperest bir çocuktum. Bunların varacağı yer burasıymış. Kendimi bildim bileli başka hiçbir meslek yapmak istemedim.
Komedi oynamayı çok istiyordum
Kanal D’de yayınlanan ‘Anasının Oğlu’nda komedi yapıyorsunuz. Sizden komedyen çıkar mı?
- Bu bir meslek. Komedi ve bir sitcom oynamayı çok istiyordum.
Sizi nasıl ikna ettiler?
- BKM’nin projesi olması, daha önce hiç çalışmadığım ve çalışmak istediğim Köksal Engür ve Devrim Yakut’la bir arada çalışma fırsatı bulmak benim için önemliydi. Sit-com’da iki veya üç gün çalışabiliyorsunuz. Şimdi geri kalan günlerde ‘Kalp Düğümü’ isimli oyunum için vaktim kalacak.
Gelelim klişe soruya, karakteriniz Ece’nin psikiyatrist olduğunu biliyoruz. Peki ötesinde ne var?
- Takıntılı, deli dolu bir kız. Birden kendini bir ailenin içinde buluyor ve başka biri gibi davranması gerekiyor.
Korku, baskıyı da beraberinde getiriyor
Neleri kafaya takarsınız?
- Haksızlık ve ön yargı meselesi üzerine düşünüyorum. İnsanlar birbirlerini incitmeye çok meyilli. Birbirimizi sevmeyi nasıl öğreneceğiz?
Siyaset, hayatınızın neresinde?
- Fikrimi beyandan çekinmiyorum. En çok mustarip olduğumuz şey ötekileştirme. Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapmamalısın.
Gelecekten korkuyor musunuz?
- Kimseye korkun demek ve yaratılan korkunun içine çekmek istemem. Çünkü korku, baskıyı da beraberinde getiriyor. Sanat ve korku ilişkisi tarih boyunca enteresan sonuçlar doğurmuş. Bunu hep birlikte yaşayıp göreceğiz...
Fotoğraf çekip Instagram’a yüklerken otosansür uyguluyor musunuz?
- Hayır. Sadece fikir beyan ederken daha iyisini nasıl söylerim diye düşünüyorum.
Öfke, isyan, üzüntü...
Nuri Bilge’yle ilgili bizim bilmediğimiz ne anlatırsınız?
- Oyuncuya muazzam bir alan tanıyor. Onun setinde kendini bitmesi gereken bir çekim sürecinde gibi hissetmiyorsun. Sanki sonsuz bir keşif alanındasın.
Filmin Oscar yolunda şansı var mı?
- Uzun bir yol, hep beraber neler olacağını göreceğiz.
Nuri Bilge Ceylan ödülü Gezi Parkı’nda hayatını kaybedenlere adadı. O konuşmayı siz nasıl buldunuz?
- Gezi Direnişi, sadece Türkiye’nin tarihini değiştirmekle kalmadı aynı zamanda bütün dünya tarafından ilgiyle takip edildi. Ödülü direnişte hayatını kaybedenlere adaması son derece anlamlıydı.
Bir yanda büyülü bir tören, bir yanda Soma faciası. Neler hissettiniz?
- Hepimiz için çok zor bir deneyimdi. Cannes’da aklımız, kalbimiz hep Soma’daydı. Öfke, isyan, üzüntü iç içeydi.
‘Tim Burton karakteri olmak isterdim’
“Film olsa” dediğiniz şarkı?
‘Pan’ın Labirenti’ filminde bir ninni var. Onu dinlerken üzerine başka filmler de çekilebilir diye düşünüyorum.
Hangi filmdeki hangi karakter olmak isterdiniz?
Tim Burton filmlerindeki karakterlerinden biri.
Bir film çekseniz nerede çekerdiniz?
Cunda’da...
Oynadığınız filmlerde kendinizi bulduğunuz karakter?
‘Pazarları Hiç Sevmem’deki Deniz karakteri. O da neşeli, aklına geleni yapan biriydi.