13 Mart 2025 12:00
Güncelleme: 13 Mart 2025 15:33
Tüm Türkiye’nin beklediği İstanbul depremine şehrin ne kadar hazır olduğu, deprem anında ve sonrasında yardım koordinasyonu ve lojistiğinin nasıl sağlanacağı, kimlere ne gibi sorumluluklar düştüğü, deprem konusunda merak edilenler arasında. 6 Şubat depremlerinin ardından afetlere karşı farkındalığın arttığını ancak hazırlık konusunda sorunun önceliklendirme olduğunu vurgulayan insani yardım lojistiği ve afet yönetimi alanlarında akademisyen ve araştırmacı olan Özyeğin Üniversitesi Profesör (IE), Sürdürülebilirlik Platformu Akademik Direktörü Burcu Balçık, “Asıl problem önceliklendirme” diye konuştu.
Prof. Dr. Balçık, “İstanbul, baktığınızda bir ülke gibi aslında. Bildiğimiz bir şey varsa o da yıkım karşısında bir kaos olacak. İstanbul'a yetecek arama kurtarma ekibi dünyada bile olmayabilir” ifadeleriyle depremin olası sonuçlarını değerlendirdi. Deprem ardından yardım koordinasyonu ve lojistiğinin çok iyi sağlanması gerektiğini belirten Prof. Dr. Balçık, “Çeper illerde İstanbul'a gelecek malzemelerin standart kutularda koordine edilmesi lazım” dedi.
T24’e konuşan Prof. Dr. Burcu Balçık’ın beklenen İstanbul depremi ve Türkiye’deki afet koordinasyonu hakkında açıklamaları şöyle:
Hem kurumların hazırlığı açısından, hem de afetler yaşandıktan sonra göz önüne çıkan etkileri ve bu etkileri aşamayışımız üzerinden yıllar içinde çok da ilerlemediğimiz görülüyor. 2014'te Van depremi olmuştu. O zaman da benzer sorunları gördük.
Van depreminden bugüne yaklaşık 10 sene geçti. Ardından belli başlı depremler de oldu ama 2023’teki Maraş depremlerinde geldiğimiz durumu gördük. Çok büyük bir afetti ama hazırlıkta çok zayıf olduğumuzu fark ettik.
Bir araştırmacı olarak bu konuda büyük bir çaba göstermemize rağmen hazırlık aşamasını kapalı kutu olarak görüyorum. Bunu birçok araştırmacının yazdıkları, çizdikleri, verdikleri röportajlarda da gözlemliyorum.
Türkiye Afet Müdahale Planı var. Kâğıt üstünde pırıl pırıl organizasyon şemaları, planlar, programlar uzunca detaylı şemalar var ama ‘Afet müdahale kapasitemiz nedir?’ sorularına cevap olarak sayısal veriler ve bu kapasitenin nasıl ulaşabileceğine cevap veren yerel politikalar da olmalı. Ancak bu şekilde ilerleyebiliriz.
Depremin ardından ‘Unutmayalım’ dedik ama ilerleme kaydedemedik. 99 yılından beri yapılan 17 Ağustos anmalarına şimdi bir de 6 Şubat eklenmiş oldu. Deprem sonrası birçok girişim oldu. Bilim kurulları toplantılar yaptı ama bir şekilde somut çıktı elde edilmediğini düşünüyorum. Yapılanlar sonucunda eminim farkındalık artmıştır ancak fiilen bir değişiklik yaşanmadı. Yapılanları değersizleştirmek istemem ama sonuçta mahallemize, ilçemize, şehrimize baktığımızda ‘Bakın bunlar olmuş’ diye bir hissiyat yaşamıyoruz.
Asıl problem önceliklendirme diye düşünüyorum. Ülke olarak kaynaklarımız çok geniş. Atılması gereken tüm adımları gerçekleştirebilecek bir ülkeyiz. Bilimsel altyapımız ve kadrolarımız var. Keza özel sektör de bu adımlara destek verebilecek güce sahip.
Bu sistemlerin kurulması mümkün ama bakış açısı değişmeli ve önceliklendirilmeli. Yerel ile merkezi yönetimler arasında kuvvetli bir koordinasyon kurulmalı.
Bu konuyu önceliklendirmek yapılamayacak bir şey değil. Literatürde de bu şekilde yer alıyor. Sadece bizim ülkemize de yönelik değil. Genelde afete ön hazırlık pek görünür aktiviteler içermediği ve çok dikkat çekmediği için, bütün efor afet yaşandıktan sonra yeniden inşaa etmek veya yardım çalışmaları gibi seçmen için daha görünür konulara odaklanıyor.
Deprem gibi afetlerin ne zaman gerçekleşeceği belirsiz olduğu için, hazırlık faaliyetlerine yaptığınız yatırımın seçimler anlamında getirisi görülmez. Afet sonrası bölgedeki büyük ihtiyacı karşılamak için yapılan “yardım” daha görünür ve karşılığı daha fazla olduğu için bu genelde tercih edilir.
Ele alınması gereken birçok faktör var, bir arada ve iç içe geçmiş karışık bir yumak gibi. O yumağın neresinden tutup da bir başlangıç noktası yaratmalı dersek, kamu politikalarıyla düzenlemelerin yapılmasının öncü kuvvet olarak gerekli olduğunu düşünüyorum. Ancak bu şekilde geniş kitlelerce harekete geçebileceğiz.
Yani bir önceliklendirme yapılsa ve ‘Biz şöyle bir seferberlik başlatıyoruz ve yarından itibaren bize herkes bu konuda ne yapacağını iletsin’ denirse yapılır. Buna ihtiyaç var.
Bir de yapılabilecek herşey olması gerektiği gibi ‘yapılıyormuş’ da sanılıyor olabilir. 2023'te ‘Biz deprem sonrası müdahalede çok iyi iş çıkardık’ diye değerlendirme yapan raporlar var.
İstanbul zaten zor bir şehir, en ufak karda bile insanların evine 5 saatte gidemediği bir yer. Bir maç olduğunda herkes yola düştüğünde tamamen tıkanan bir yer. Bildiğimiz bir şey varsa o da büyük bir yıkım karşısında bir kaos ortamının oluşma ihtimalinin yüksek olması .
İstanbul'da bir deprem olursa nasıl bir müdahale kapasitesi var? Oradaki senaryolar neler? Örneğin kaç hastane ayakta kalacak? Hangileri dayanıklı? Yaralılar nerelere yönlendirilecek? Ana arterler hangileri ve nerelere biz hiç araç sokmamalıyız ki yollar açık kalacak? Böyle planlar varsa bile toplumsal oalrak içselleştirilmiş değil. Sağlık sektörü , beslenme, gıda konusunda önlemler var mı? Mesela içme suyu nereden gelecek?
Toplanma alanları çok konuşulan bir konudur. Toplanma alanları yeterli sayıda yok diye birçok değerlendirme yapılıyor. Varsa bile deprem sonrası oraya gittiğinizde toplandığınızda ne kadar süre sonra size yardım olarak ne gelecek? Yani orada durup bekleseniz, ne kadar ve ne koşulda bekleyeceksiniz? Bunları bilmiyoruz. Yani bu konuda kurulmuş sistemler yok maalesef.
Şubat depremlerinden sonra özel sektör iş sürekliliği planlarını projelendirdi. ‘Ben çalışanıma nasıl erişeceğim?’ konusunda uygulamalar yapıldı. Veri sunucularını başka illere, örneğin Ankara'ya taşımak gibi önlemler alındı.
İş dünyasında birtakım hazırlıklar yapılmış olabilir, ama örneğin çocuğunuzu gönderdiğiniz okulu düşünün. Siz iş yerinizdesiniz, çocuk okulda ve telefon çalışmıyor. Planlar çocuklarıma ‘Nasıl ulaşacağım, ulaşamazsam ne olacak, orada bir geceyi geçirebilecek mi?’ gibi konuları içermeli ki herkes aynı anda sokağa dökülüp acil yolları kapamasın. Böyle en küçük birimden, en büyüğüne, herkesin bir arada buna odaklandığı, önceliklendirdiği bir hazırlık olması lazım.
İstanbul'da deprem olduğunda 6 Şubat depremlerindeki gibi ulusal ve uluslararası seviyede bir çağrı olacak. Öyle bir çağrı olduğunda çevredeki bütün illerde bulunan ulusal kaynakların buraya akması bekleniyor. Bu nedenle, büyük bir koordinasyon sorunu olmaması için hazırlık ve planlama yapılması gerekiyor.
İstanbul'a yetecek arama kurtarma ekibi dünyada bile olmayabilir. Yani bizim öyle bir arama kurtarma ihtiyacı yaşamamak için kentimizi dayanıklı hale getirmek en öncelikli hedefimiz olmalı. İstanbul'un bir ilçesi nüfus olarak bir il boyutunda. 39 ilçesi var. İstanbul baktığınızda bir ülke gibi...
İstanbul'da bir deprem olması durumunda, İstanbul'a gelecek yardım malzemelerinin çeper illerde standart kutularda hazırlanıp, koordineli şekilde gönderilmesi lazım. Çünkü yardım malzemelerini eleme, sınıflandırma gibi işlemler hızla yapılmalı ve kargoya yüklenebilmeli ki ihtiyaç sahiplerine daha efektif bir şekilde ulaştırılabilsin.
Barınma büyük sorun. Sizin eviniz belki sağlamdır ama dışarı çıktığınızda o binaya eve bir daha girebilecek misiniz? Nerede geçici olarak barınacaksınız? Sadece hasar alacak yıkılacak evlerin değil, her binanın durumunu bilmek ve eğer ben iki güne üç günü bir haftayı dışarıda geçireceksem nasıl olacak onun planlarının yapılması gerekiyor. Yerel yönetimlerin bu konuda aktif olması gerekiyor. Mahalleliyi tanıyan, orada çalışmalar yapan mahalle dayanışma ekipleri ile koordine olunmalı. Örneğin mahalledeki afet sonrasında çalışabilecek eczaneyi, fırını marketi önceden haritalayabiliriz. Örneğin elektrik gidebileceği için odunla çalışan fırınların olup olmadığının bilgisi bile değerli olabilir.
Daha iyi bir hazırlık için o kadar çok şey yapılabilir ki, ancak bunları uygulayıcıların önceliklendirmesi ve plan projelerinin olması gerekiyor. Ancak bu şekilde vatandaş da katılır ve o zaman kitlesel bir hazırlık başlar. Mevcut durumda tek başınıza evde deprem çantası yapmak maalesef yeterli değil."
© Tüm hakları saklıdır.