Dünya

BBC: Batı'da dışlanan Erdoğan'ın 'Yeni Türkiye'si bir kabusun içine sürükleniyor

'Birleşmiş Milletler'de Türkiye'nin kaybetmesi Erdoğan'ın suratına atılan bir tokattı'

20 Kasım 2014 15:08

BBC International, son dönemde Batı dünyasında olumsuz yönde etki bırakan Türkiye'nin tutumu perspektifinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın "Yeni Türkiye" sloganına atıfla ”Türkçe’de,’Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur‘ diye eski bir deyiş vardır. Ülke Erdoğan liderliğinde tecride sürüklenirken, bu deyiş rahatsız edici biçimde gerçek olmaya başlıyor” yorumu yaptı.

Mark Lowen imzasıyla yayımlanan "Erdoğan’ın Yeni Türkiye’si tecride sürükleniyor" başlıklı analiz haberde, "Erdoğan'ın uluslararası toplumdan giderek dışlandığı ve Ortadoüu'daki politikalarla Türkiye'nin bir kabusun içine sürüklendiği" ifade edildi. 

Diken.com.tr tarafından derlenen analiz haber şöyle:

 

Havaalanı büyük ama dostu yok

 

Erdoğan’ın 11 yıllık başbakanlığında, Türkiye ön plana çıktı. AB’yle üyelik müzakerelerine başladı. Özellikle Afrika’da olmak üzere, diplomatik varlığını çok büyük ölçüde artırdı. Ülkenin en büyük kenti İstanbul, şu an diğer bütün rakiplerinden daha fazla ülkeye uçuş yapan bir havayoluyla, dünyanın en büyük hava taşımacılığı merkezlerinden birine ev sahipliği yapıyor.

Fakat son aylarda, belki de son iki yıldır, bir şey bozuldu. Dünya liderleri buraya hala uğruyor, sözgelimi bu hafta ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden gelecek ama Türkiye bugün belirgin bir biçimde dosttan yoksun.

 

BM’de Erdoğan’a ‘tokat’ atıldı

 

BM Güvenlik Konseyi geçen ay Güvenlik Koneyi’nin geçici üyeleri için oylama yaptığında, Türkiye bir koltuk sahibi olacağından emindi. Fakat küçük düşürücü bir biçimde İspanya ve Yeni Zelanda karşısında kaybetti. Bu, ağustos ayında cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın suratına atılan bir tokattı.

Her şey ‘Arap Baharı‘yla başladı. Türkiye yanlış ata oynayarak Mısır’da Müslüman Kardeşler’i destekledi, Suriye’de de Beşar Esad’ın hızla devrileceğine inandı. Şu an Mısır’da büyükelçisi yok; Erdoğan da Mısırlı mevkidaşı Abdülfettah Sisi’yi ‘seçilmemiş tiran‘ olmakla itham ediyor. Ve Türkiye Suriye’de bir kabusun içine sürüklendi; yabancı cihatçıların sınırlarından geçmesine izin verdiği için acımasızca eleştiriliyor. Irak, İran ve Suudi Arabistan’la ilişkileri de zayıfladı.

Ve İsrail’le eski stratejik ortaklık yerlebir oldu. Tel Aviv büyükelçisi geri çekilirken, Erdoğan İsrail’in Gazze bombardımanını ‘Holokost’u hatırlatan bir soykırım‘a benzetti.

 

Kobani en açık gösterge oldu

 

Fakat şimdi ABD gibi eski müttefiklerle bile ilişkiler dibe vurdu. Washington IŞİD’le mücadele için bir koalisyon kurarken, Türkiye kenarda durdu; IŞİD’in yanı sıra Esad’ı da hedef almadığı ve Suriye’de bir uçuşa yasak bölgeye destek verilmediği takdirde ABD’nin buradaki hava üslerini kullanmasını reddetti.

Erdoğan’ın geçen ay ABD Başkanı Barack Obama’yı Suriye’deki Kürt savaşçıları silahlandırmaması konusunda uyarmasından saatler sonra, ABD havadan silah indirdi. Anlaşmazlığın olabilecek en açık göstergesiydi bu.

 

Erdoğan için önemli olan sandık

 

Düşünce kuruluşu Edam’dan Sinan Ülgen’e göre, ”Hükümet mevzi kaybettiğinin farkında. Fakat Ankara bu durumu, Türkiye’nin ahlaki üstünlüğü ve değerlere dayalı bir dış politikayı benimseyecek kadar cesur davranabilen tek ülke olduğu için dışlandığını öne sürerek meşrulaştırıyor.” Sinan Ülgen, ”Bu argüman Erdoğan’ın seçmenleri nezdinde kabul görüyor ve onun için önemli olan da bu” diyor.

Eninde sonunda Erdoğan’ı yönlendiren şey de bu. Seçim sandığındaki benzersiz başarısı, onu politikalarının doğru olduğuna sarsılmaz biçimde inandırmış durumda. İstanbul’daki Gezi Parkı’nda bir inşaat planının Haziran 2013’te kıvılcımını yaktığı kitlesel sokak protestoları da onu yolundan döndürmedi; üst düzey isimler kendisini diyaloğa çağırırken, Erdoğan göstericilere ‘çapulcu‘ dedi.

 

Batı da arada kaldı

 

Erdoğan, kendisine ve yakınındakilere yönelik yolsuzluk iddialarını içeren yıkıcı bir özel telefon konuşmaları sızıntısından bile paçayı kurtardı. ‘Darbe girişimi‘ ithamında bulundu; binlerce yargıç ve polisi görevden alırken sosyal medyayı yasaklamaya kalkıştı. En sadık destekçilerini etrafında toplayarak saflarını sıkılaştırdı.

Sinan Ülgen’e göre, ”Erdoğan’a yönelik uluslararası bakış, Gezi protestoları ve hemen ardından yolsuzluk iddialarına verdiği tepkiyle birlikte’ değişti. Sinan Ülgen şöyle diyor: ”Türkiye’nin dışlanması sadece kendisi değil, Batı için de bir sorun. Eğer Batı, bölgedeki güvenlik hedeflerine ulaşmak istiyorsa, potansiyel açıdan Türkiye’den daha iyi bir ortak bulamaz. Türkiye’nin nüfuzunun azalması, Batı’yı da engeller. Erdoğan demokratik meşruiyetin seçim sandığıyla ilgili olduğuna inanıyor. Diğerleriyse Türk demokrasisinden özgür basın, bağımsız yargı ve hukukun üstünlüğü gibi daha fazla şey bekliyor.”

 

'Akıntıya kapılıp sürüklenme halinde'

 

Son haftalarda ülke içindeki eleştiriler de tavan yapmış durumda. Eleştiri konuları, 30’dan fazla yasal şikayete rağmen 1 milyar TL’den yüksek bir maliyete inşa edilen 1000 odalı başkanlık sarayından, yabancı gazetecilere yönelik sözlü saldırılara ve Amerika’yı Kolomb’un değil Müslümanların keşfettiğine dair tartışmalı açıklamalara kadar uzanıyor. Tüm bunlar, hükümetin akıntıya kapılıp sürüklendiği yönündeki hissiyatı güçlendirdi.

Bununla birlikte, Erdoğan sadık seçmenleri arasındaki desteğini koruyor. Ona oy veren yüzde 52, Twitter yasağı veya çoğu siyasetçi arasında yaygın olduğuna inandıkları yolsuzluk iddialarını pek umursamıyor.  Onlar için, mali çöküntü yaşayan bir ülkenin son 10 yılda dünyanın 17’inci büyük ekonomisine dönüşmesi, yeni hastane, yol ve okulların inşa edilmesi önemli.

 

Avrupalı diplomat: Erdoğan özel görüşmelerde daha farklı

 

Fakat Erdoğan’ın liderliğinin ilk dönemlerindeki başarıları, artan otoriterliği nedeniyle unutuldu. Avrupalı bir yetkili bana şunları söyledi: ”Erdoğan özel görüşmelerde gayet etkileyici ve nasihatları da dinleyebiliyor. Fakat kamuoyu önünde onun için her şey savaşı kazanmakla ilgili. Taviz vermeyi ve kuvvetler ayrılığını zayıflık göstergesi olarak görüyor. İçgüdüsel olarak saldırıya geçiyor, farklı bir yaklaşımın gerekli olabileceğini ancak bundan sonra idrak ediyor.”

Türkiye’de AB’ye yönelik olumlu bakış, ifade özgürlüğüyle ilgili endişelerle birlikte sönmüş durumda. Türkiye’nin üyelik yolundaki ilerlemesi yavaşlarken ve birlik içinde de genişleme yorgunluğu başgösterirken, AB’nin buradaki etkisi zayıfladı; bu durum da tecrit hissiyatını artırdı.

 

 

Yeni, mutsuz, kutuplaşmış Türkiye

 

Konuştuğum Avrupalı yetkili, “Erdoğan tarihteki en büyük Türk olmak istiyor. Ve bizim ona yönelik ilgimi azalmış olsa bile, birlikte iş tutmak zorunda olduğunuz kişi hala o” diyor.

Erdoğan, kendi deyimiyle ‘Yeni Türkiye’yi inşa ediyor. Diğerleriyse buna, ‘kutuplaşmış, mutsuz ve hem içerideki hem dışarıdaki dostlarını hızla kaybeden Türkiye’ diyor.

Haberin tamamı için tıklayın