Politika

Baykal'dan Erdoğan'a 'Hitler' benzetmesi

Hükümetin son anayasa teklifini eleştiren Deniz Baykal, 3 madde konusunda asla taviz vermeyeceklerini ve Anayasa Mahkemesi'ne götüreceklerini kaydetti.

27 Nisan 2010 03:00

T24 - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Churchill'in Hitler'i hedef alan sözlerine gönderme yaparak AKP iktidarıyla "sokakta, parlamentoda ve mahkemede sonuna kadar mücadele edeceklerini" söyledi.

Baykal, CHP'nin grup toplantısında yaptığı konuşmada; anayasa paketi, bedelli askerlik ve Ermeni soykırımı iddiaları ile dondurulan protokol konusundaki tutumları nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan'a bir dizi eleştiri yöneltti.

Anayasa Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile parti kapatmalara ilişkin değişiklik paketindeki üç madde konusunda asla taviz vermeyeceklerini belirten Baykal, bu düzenlemeleri Anayasa Mahkemesi'ne götüreceklerini kaydetti. Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, "CHP'nin pakete destek vermesi, değişikliklerin 367'nin üzerinde kabul edilmesi durumunda üç maddenin ayrılabileceği" yolundaki önerisini bir kez daha "ahlaksız teklif" olarak nitelendiren Baykal, "CHP olarak anlayışımızı çok net bir şekilde ortaya koyduk ve bu konudaki mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Churchill; dağda, denizde, karada, ovada mücadele edeceğiz demişti. Churchill bunu Hitler'e karşı söylemişti. Ben de diyorum ki; sokakta, parlamentoda, Anayasa Mahkemesi'nde bu konuda sonuna kadar mücadele edeceğiz" diye konuştu.


İşte Baykal'ın konuşmasından önemli bölümler:



Et fiyatları

Hayvancılıkta üretimi desteklemesi için kurulan Et Balık Kurumu et ithalatına başlıyor. 8 yılda 80 yılda yapılan borç kadar borç yapıldı ve 80 yılda yapılanların tümünü sattılar...

Bakın Türk Telekom'un ilk üç aydaki kârı yüzde 88 oranında artmış. 546 milyon dolarlık kâr yıllık 2 milyar dolarlık bir gelir demek. Telekom'un yüzde 50 hissesi 6.5 milyar dolara satıldı. Satış karşısında 1 milyar 310 milyon dolar verdi aldı ve 5 eşit taksitle ödedi. Yıllık kârı 2 milyar dolar olan bir kurumu aylık 1 milyar dolar taksitle sattılar.

Bedelli askerlik


Geride bıraktığımız haftada ibretlik konular gündeme geldi. Bedelli askerlik gündeme geldi. Her yıl muhakkak gündeme gelir. Bakanlar ve başbakanlar yıllardır bu konuda iyi bir bilgiye sahip olmalıdır. Ama hükümet bir çözüme bağlanma durumu var anlayışında bir yaklaşım sergiledi.
Bildiğin halde neden insanları bedelli konusunda umutlandırdın? Sen 8 yıldan beri başbakansın. Sen bunu bilmiyorsan, insanlarda beklenti yaratan ben böyle düşünüyorum zihniyetinin devlet adamlılığı düşüncesiyle bağdaşır mı? Bİldiğin halde söylerken hangi amacın peşinde koşuyordun?

Van itirafı

Bir başka ilginç gelişme Van itirafı konusunda yaşandı. Van'da bir ziyaret sırasında saldırı düzenlenmişti. O saldırı sonrasında bunun organize olduğunu söylemiştik. Ellerinde taşlarla mevzilenmiş insanları ve emniyet güçlerini gördük. Gideceğimiz yerin tam tersine burdan inin yürüyün, denmişti. Biz yaşananları aynen anlattık. Bu organizasyon AKP'lilerin oynadıkları organizasyondur, dedik. Biz bu saldırıyı yapanların uzantılarının Ankara'da olduğunu söyledik. Sonra çok net bir şekilde ortaya çıktı. Fotoğraflarla, videolarla her şeye ortaya çıktı.

Sonra Samsun'da Ahmet Türk'e yumruklu saldırı yapıldı. Ardından polis ekiplerimize saldırıldı. Ardından Kayseri'de bir bakana yapılan saldırı sonrası bu durumun vehametinin farkına vardı.
Sonra çıktı hükümet üyeleri, evet biz hatalı değerlendirme yaptık, dediler. Ne zaman söylüyorsun, 2 hafta sonra... Kayseri'deki yumruk sonrası bizim Van'daki olaylar için müfettiş görevlendirdiler. 3 önemli gerçeği Kayseri'deki yumruk sonrası yapabildiler.

Bir iktidar sorumluluğu anlayışında olmadıkları ortaya çıktı. CHP'nin yaşadığı bu olayın hemen ardından yapılan değerlendirmenin kelimesi kelimesine doğru olduğu ortaya çıktı. Buna da kamuoyunun dikkatini çekmeye davet ediyor.


Ermeni meselesi

Geride bıraktığımız günlerde Ermeni olayları ile ilgili de gelişmeler oldu. Ermenistan hükümetinden protokolleri durduruyoruz, dedi. Bu Türkiye'ye doğru bir baskı adımı olarak algılandı. Arkasından başkan Obama değerlendirme yaptı. Bu süreçte Ermenistan'da Türkiye'ye karşı gösteriler yapıldı. Posterler yakıldı, çiğnendi. Bu olayların da doğru konumlandırması gerekiyor. Ermenistan ve Türkiye arasında barış konusunda adım atmayı hedefleyen bir süreç istendi. Bu yönde atılan adımlar bizi mutlu eder. Ama görüyoruz ki böyle bir sıcaklığı yaratmanın şartları müsait değil. Biz istediğimiz için değil, tam tersine bu yöndeki adımları Ermenistan'ın atmaya müsait olmadığı açıktır. Türkiye, Ermenistan'ın varlığını kabul eden ilk ülke olmuştur. Ancak Ermenistan ne zaman ki Azeri topraklarını işgal edip 1 milyon Azeri vatandaşını topraklarından edince biz topraklarımızı ve sınırlarımızı kapatıyoruz, dedik.

Geldik 24 Nisan'a, ne oldu? Başbakan protokolde söylemediği şartı Türkiye ayağa kalkınca apar topar Bakü'ye gitti ve dedi ki işgal kalkmadan protokol işlemez. Arkadaş bunu en azından sözlü olarak ifade etseydin. İmza atmışız. Sen temel şart olan bu konuyu protokole yazmıyorsun. Herkes birbirini aldatmaya çalışılıyor. Koca Türkiye'nin imzasını oraya atıyorsun, ondan sonra gereğini yapamıyorsun. Büyük iddialarla başlayan Ermeni açılımı fiyaskoyla tamamlanmıştır.

Başbakan, Obama'nın konuşmasını olumlu buldu. Ben bizzat baktım Obama'nın konuşmasına, geçen sene söylediklerine göre daha ağır bir konuşma yaptı. Başkan'ın 1.5 milyon Ermeniyi ölüme yürütme ifadesi bu son dönemlerde kullanıldı. Başbakan çıktı, bizim uyarılarımız dikkate alınmış, diyor. Ardından Dışişleri Bakanlığı Obama'nın açıklamalarını esefle karşıladı.

Bedelli konusunda Genelkurmay'la eşgüdümün yok, peki bu konuda da Dışişleri Bakanlığı'yla mı eşgüdümün yok? Obama'nın avukatlığını yapıyor. Biz Başbakan'ın sadece Obama'ya karşı değil, dünyaya karşı Türkiye'nin avukatlığını yapmasını istiyoruz.


Anayasa değişikliği

Gelelim Anayasa değişikliği konusuna... Parlamento işi gücü bıraktı, yaşanan faciaları bıraktı, başka bir işimiz gücümüz yok diye AKP'nin paketini sabahın köründen diğer sabaha kadar görüşmeler yapılıyor. Kavgalar, üslubu giderek sertleşen tartışmalar. Bu tablo parlamentoya dayatılmıştır. Parlamentonun bu hali bizi üzmüştür. Bu şekilde hazırlanmış bir hapı milletimiz nasıl yutacacak, buradan çıkacak sonuç ne ölçüde hayırlı olacak?

Hükümetin niyeti açıkça görülüyor. Ve hükümetin projesi iflas etmiştir. Şeytan ayrıntıda gizlidir, ayrıntıyı saklama ta başında belli olmuştur. Bu pakete destek olmayacağı bilinen bazı AKP'li vekillerin imzasıyla bu yaklaşım dayatılmıştır. Her aşamasında yanlışlık paçasından aka aka gelmiş. Bugün geldiğimiz noktada artık herkes görüyor ki, Türkiye'nin anayasa ihtiyacına karşılık veren bir proje değildir. Bu bir A-K-P projesidir. Diğer partiler yoktur.  Bu, TC Anayasası değildir, RTE anayasasıdır..

Saygın bir hukukçu desteği de yoktur. Çıkmış yola, yaptırmış bir paketle değişiklik yapacağız diyorlar. Bu T.C Anayasası değildir RTE anayasasıdır. Diğer süs maddelerinin ne için kullanıldığı da artık görülmeye başlandı. Bunu herkesin ısrarla anlaması gerekiyor.

Meclis'in seçeceği 3 ismin AKP yanlısı olmayacağını bana yüzde olarak nasıl ifade edersiniz? Burada AKP seçiyor, af edersiniz burada Recep Tayyip Erdoğan seçiyor. Geriye kalıyor 14 üye. 4 tanesini Cumhurbaşkanı seçecek. Öneriler nasıl gelecek? Şeytan ayrıntıda gizlidir. Cumhurbaşkanı belirlenenler arasında en fazla oyu alanı mı atayacak? Yani tarafsız bir tercihi yapabilecek mi Sayın Cumhurbaşkanı? AKP iktidardan düştükten sonra Anayasa Mahkemesi Başbakan Erdoğan'ı yargılayaca. Nasıl sunuluyor, ayarlamalar yapılmış ve parti kapatmalar da yasaklandı.

Sami Selçuk üç maddenin pakette askıya alınmasını önerdi. Ünlü Anayasa profesörü Milliyet'e konuştu. Dedi ki; bu anayasa değişiklik paketi soğana benziyor. Eğer bir kabuğunu kaldırısan cücüğü ortaya çıkıyor. Başbakan şark kurnazlığı yapıyorum, diyor ama önce o Anayasa'ya göre namusun ve şerefin üzerine yemin edeceksin, sonra da o Anayasa'nın ana ruhunu yok etmeye çalışacaksın, bu kurnazlık değildir de nedir? Bu anayasa projesi bitmiştir. Yanında kimse yok, yapayalnız Anayasa'yı değiştirmeye başlıyor. Şimdi 19 kişiye bir kişi takmak bağımsızlara markajda bulunmak oluyor mu? Bu mecliste alınan en şerefli karar 1 Mart tezkeresi kararı olmuştur.

Şimdi AKP biraz telaşlandı. Biz yaptık şimdi çıkarsak da olmaz.. Bize diyorlar ki yapılan açıklamalardan görüyorum. CHP Anayasa Mahkemesine götürmeyeceğine söz versin AKP'liler bu paketin ikiye ayrılmasına izin vereceklermiş. Biz size başta dedik 3 maddeyi çıkarın onları ayrı tutun. Biz o maddelere karşıyız. Senin keyfine gör Anayasa ve HSYK olur mu? Buna izin vermeyiz buna karşı çıkacağız diyeceğiz elbette. Bize diyor ki ayıralım da siz Anayasa Mahkemesi'ne götürme diyor. Eğer o üç maddenin anayasaya aykırı olduğunu biliyorsan ona göre bize adım atarsınız. Bugüne kadar kimsenin hakkını hukukunu pazarlık konusu yapmayacağız.

Biz anayasa mahkemesine keyfimizden götürmüyoruz. Sen o anayasaya yemin etmedin mi ben korumak için Anayasa Mahkemesine götürünce bana diyrorsun ki götürme. Bu hükümetin hukuk anlayış ne yazık ki oturmamıştır.

Başbakanlığa gelen çocuğa diyor ki artık yetki sende ister kes ister as. Başbakan bunu söylüyorsa bunun bir anlamı olmalı. Yani ister kes ister. İyi ki as keste kaldı. Sivas'taki olaylar gibi yak da geç diyebilirdi.

Senin bana böyle bir teklifte bulunmaya ne hakkın var. Bu bir ahlaksız tekliftir. Anayasa'nın bana verdiği hakkı nasıl kullanmamamı istersin. CHP olarak anlayışımızı çok net bir şekilde ortaya koyduk ve bu konudaki mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Dağda, denizde, karada, ovada mücadele edeceğiz demişti... Churchill bunu Hitler'e karşı söylemişti. Ben de diyorum ki sokakta, parlamentoda, anayasa mahkemesinde bu konuda sonuna kadar mücadele edeceğiz.