Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP lideri Deniz Baykal’ın aynı anda Atatürk Havalimanı’nda bulundukları, ancak bir el bile sıkışmadıkları eleştiri konusu olmuştu.
Gerçekten, Başbakan Erdoğan ve CHP lideri Baykal, İstanbul Güngören’deki katliamdan sonra Atatürk Havalimanı’nın VIP bölümünde aynı anda bulundular da bir el uzatıp tokalaşmadılar mı? Aynı anda yakın odalarda oturdular da birbirlerini görmemek için odalarından çıkmadılar mı? Bir katliam sonrasında, teröre karşı en fazla birlik ve beraberlik görüntüsüne ihtiyaç duyulduğu bir anda, iki lider bundan kaçındılar mı? Karşılaşmamak için saatlerini, yollarını değiştirdiler mi?
Dün bu sorulara yanıt bulmaya çalıştım.
CHP lideri Deniz Baykal’a bu soruları yönelttim. Baykal, olayın yazıldığı gibi olmadığını belirterek şu bilgileri verdi:
‘Ben binada bile yoktum’
“O haber ve yorum doğru bilgilere dayanmıyor. Ben Atatürk Havalimanı’nda, terminal binasında yoktum. Binaya girmedim bile. Aynı salonda olsak Başbakan’la niye tokalaşmayalım? Ben havaalanına geldiğimde 13.00 uçağına yetişemeyeceğim belli oldu. ‘O zaman 15.00 uçağıyla gideriz’ diye karar verdik. Ben arabadan inmedim bile. Sadece bazı gazeteciler vardı ve soru sordular. Kısaca onları yanıtladım ve THY terminal binasına hiç girmeden doğrudan yemeğe gittik.”
‘Başbakan’a bilgi verirdim’
Baykal, şöyle devam etti: “Eğer yansıdığı gibi, aynı anda, aynı salonda veya yakın salonda olsaydım elbette Başbakan’la tokalaşır ve birbirimize ‘geçmiş olsun’ derdik. Niye demeyelim? Hele öyle acılı bir günde, bir katliamın arkasından karşılaşsak, tokalaşıp geçmiş olsun demez miyiz? Benim insani ilişkilerde bir sorunum yoktur. Başbakan Erdoğan’la da yoktur. Hatta karşılaşsaydık ben, olay yerinde edindiğim bilgileri ve izlenimleri Başbakan’a da aktarırdım. Aksi düşünülebilir mi?”
‘Bir araya gelirim’
CHP lideri Baykal’a, İstanbul’daki vahşi saldırıdan sonra terörle mücadele konusunda Başbakan Erdoğan’la bir araya gelip gelemeyeceğini de sordum. Şu yanıtı verdi:
“Elbette gelirim. Zaten milli bir tepki gösterilmesi önerisinde bulunan benim. Siyasi yönü fazla önde olmayan, milli, toplumsal bir tepki verilmesini ben önerdim. Bu öneri, elbette bir araya gelmeyi de içeriyor. Siyasi partilerin bir araya gelmesini de içeriyor, liderlerin bir araya gelmesini de içeriyor. Elbette Başbakan’la bir araya gelmeyi de içeriyor.
Aksi düşünülebilir mi? Terör konusunda demokratik, milli bir tepki gösterilmesini öneriyorum. İspanya’da bu yapıldı. İnsanlar bir araya geldi, 1 milyon kişi bir araya geldi ve terörü lanetledi.
Biz de böyle tepki göstermeliyiz, diyorum. Konu terör. terörle mücadele, siyasi parti gözlüğüyle görülecek bir olay değildir. Ben, milli tepkiden söz ediyorum.
Toplumsal tepkiden söz ediyorum. Bütün siyasi partiler, bütün kesimler, sivil toplum kuruluşları, vatandaşlarımız teröre karşı siyasi kaygı gözetmeden bir araya gelerek bu milli tepkiyi vermemiz gerektiğini düşünüyorum ve öneriyorum.”