T24 - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal partisinin grup toplantısından konuştu. Başbakan’ın başkanlık sistemi ile ilgili sözlerini eleştiren Baykal, Erdoğan’ın 1993 yılında söylediği "Başkanlık sistemi Amerikan emperyalizminin bize tavsiyesidir" sözünü hatırlattı.
CHP Genel Başkanı partisinin grup toplantısında gündeme dair önemli açıklamalar yaptı. Baykal, başkanlık sistemi tartışmaları hakkında, Başbakan Erdoğan'ın 1993 yılında Refah Partisi MKYK üyesi iken söylediğini iddia ettiği ve bugün bir gazetede yer alan "Başkanlık sistemi Amerikan emperyalizminin bize tavsiyesidir" sözlerini hatırlattı. Baykal şöyle konuştu:
Başbakan Erdoğan daha önce başkanlık sistemi ile ilgili ne demiş. “Başkanlık sistemi Amerikan emperyalizminin bize tavsiyesidir” demiş. O zamanlar Amerikan emperyalizmi de diyormuş. O yazı var bizde. Daha neler demiş neler.
Hukuka uygun davrandık
Van’da bize yapılan saldırı sonrası bir tek kişi bize geçmiş olsun demedi.
Ne zamana kadar biz bu saldırının iç yüzünü belgelerle ortaya koyana kadar. Sonra yarım ağızla bir şeyler söylendi. Ama resmi bir durum yine yok ortada.
Daha sonra Samsun’da Sayın Ahmet Türk’e saldırı yapıldı. Biz hemen üzüntülerimizi geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. Acı ve üzüntü verici bir olay. Siyasete hayata şiddetin bulaşmaya başladığını ortaya koyan bir tablo kendisini gösterdi. Kamuoyu bunu kaygıyla karşıladı. Bu konuya sahip çıkma eğilimi kendisini gösterdi.
İktidar bir miktar telaşlandı. Bu olay yaşandı. Ama birileri çıktı dedi ki "Bizim tepkimiz CHP gibi olmaz."
CHP’nin tepkisi hukuka saygılıdır. Bizim canımız sıkıldı. Bize saldırı yapılması karşısında hukuk, kamuoyunu harekete geçirerek biz mi yanlış yaptık diye kendimize sorduk. Ama yanlış yapmadığımızı hemen karara bağladık. Demokraside böyle olayları caydırıcı adımlar atmak partilerin görevidir.
Ama bir süre sonra orada iki polisin öldürüldüğünü gördük. Bu çok acı ve üzüntü verici bir olaydır. Uzun süredir Türkiye’de çatışma alanı dışında olan bölgelerde polislere karşı bir saldırının yapılmadığı görülünce bu olayı yorumlamak daha da güçleşmektedir.
Yaşını başını almış, devriye gezen bir polis. Devriye arabasının içinde, şiddet yok, çatışma yok. Yer Samsun. Şimdi oradaki bu masum polislerin görevini yapmakta olan polislerin, daha önce yaşanmış olaylarla hiçbir bağlantısı olmayan bu insanların, birden bire planlı bir saldırıya hedef olması kaygı verici bir tablodur. Bunu Türkiye’de yaşanan çatışma olaylarından bir başkası diye izah etmek mümkün değildir.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Samsun'da iki polisini şehit edilmesiyle ilgili, “Bu olayın aydınlığa kavuşturulması lazımdır. İktidarın çok ayrı biçimde ele alması ve hesabını vermesi gereken bir durumdur” dedi.
Baykal, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, sözlerine, “Arkadaşlarımı dünkü mücadelelerinden dolayı kutluyorum. Çok büyük bir görev yapıyorlar. Bu göreve sonuna kadar devam edeceğiz. Hepinize başarılar diliyorum” diyerek başladı.
KKTC'de yapılan Cumhurbaşkanı seçimini anımsatan Baykal, seçimin Kıbrıs'ta önemli bir değişim talebini ortaya koyduğunu ifade etti. Bu değişim talebinin sadece Cumhurbaşkanının kişiliği ile ilgili olmadığını, Kıbrıs'ta uygulanmakta olan politikaların, Kıbrıs'a yönelik yapılmış çeşitli taahhütlerin, vaatlerin bir anlamda değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkan bir siyasal tercih olduğunu belirten Baykal, “Umuyorum Kıbrıs'ta yeni bir siyasi rotayı ortaya koyacak olan bir seçim olmuştur” değerlendirmesinde bulundu.
Kıbrıs'ta insanlar büyük bir dürüstlükle, içtenlikle önlerine getirilen teklifleri özveri sergileyerek destekleme gayreti içine girdiğini, her türlü sorumluluğu, esnekliği ortaya koyduklarını ancak, ortaya çıkan tablonun “geniş ölçüde hayal kırıklığı” olduğunu savunan Baykal, şunları kaydetti:
“Bu hayal kırıklığı, bu seçimlere de yansımıştır. Artık Kıbrıs'ta elbette barışçı müzakerelerle demokratik çözümü herkes istemektedir. Ama bu çözümün, KKTC'nin kazanılmış haklarını ortadan kaldırmasına ve Türkiye ile KKTC arasındaki bağın gereken şartlar oluşmadan koparılmasına yönelik bir sonuç doğurmaması temel bir sonuçtur. Bu çerçevede umut ediyorum Sayın Derviş Eroğlu müzakereleri elbette sürdürecektir ama bu müzakerelerin kazanılmış siyasi hakları ortadan kaldırmaya yönelik işletilmesine herhalde göz yummayacaktır. O nedenle Kıbrıs'ta var olan durumun iki ayrı toplum, iki ayrı coğrafya ve iki ayrı siyasi irade, egemenlik temelinde ancak, müzakerelerin birleşmeye, bütünleşmeye taşınmasıyla kalıcı bir istikrarın ve barışın sağlanması mümkün olacaktır. Bu seçim demokratik uyarıdır. Umut ediyorum bu demokratik uyarının, Kıbrıs'ta ortaya çıkan bu yeni anlayışın, Kıbrıs'ın ötesine de taşacağına yürekten inanıyorum.”
"Nereye gidiyoruz?"
Son günlerde birbiri ardına zincirleme şekilde ortaya çıkan siyasi, fiili saldırıların yeni bir düzey, derinlik kazandığını belirten Baykal, CHP'ye karşı Van'da yapılan saldırıyı anımsattı.
Bu saldırı karşısında olayın iç yüzünü, gerçek niteliğini kamuoyuna delilleriyle, fotoğraflarla kanıtladıklarını ifade eden Baykal, saldırının planlı, organize, hazırlıklı olduğunu ve “kamu görevlilerinin denetimi, gözetimi altında sahnelendiğini” ileri sürdü. Baykal, “Bunu yapanlar, bu işin başında bulunanlar AKP'liler” dedi. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Böyle bir olay dünyada demokratik bir ülkede olursa ne olur? İktidar yetkilileri konuya el konar. Önce olaya maruz kalan siyasi partiye, genel başkana nezaketle duygularını, üzüntülerini ifade ederek bir dostluk teması kurar. Bu olayın içinde olan herkesi takibat sonucunda hesap vermeye çeker. Bunların hiç birisi oldu mu? Bir tek kişi 'geçmiş olsun' demedi, üzüntüsünü ifade etmedi. CHP olayın iç yüzünü ortaya koyunca yarım ağız laflar... Ortada ciddi bir şey hala yok. Bu olayda biz hukuka saygılı, demokrasiyi özümsemiş bir siyasi parti nasıl davranırsa öyle davrandık. Gürültüye pabuç bırakmadık. İktidarı kınadık, yapılması gereken buydu, yaptık.
Bir süre sonra Ahmet Türk'e saldırı oldu. Üzüntü verici, acı verici bir olay. Biz hemen üzüntülerimizi ifade ettik. Kamuoyumuz bunu kaygıyla, üzüntüyle karşıladı. Ama bu olay yaşandığı zaman birileri çıktı 'bizim tepkimiz CHP gibi olmaz' dedi. CHP'nin tepkisi demokrasiye, hukuka saygılı bir siyasi partinin tepkisidir. Demokraside böyle olayları caydıracak adımlar atmak, bu olaya maruz kalanların sorumluluğu, görevi değildir. Bizim canımız sıkıldı. 'Saldırı karşısında hukuku, sağduyuyu harekete geçirmekle biz mi yanlış yaptık?' diye kendimize sorduk. Yanlış yapmadığımızı elbette karara bağladık.
Bir süre sonra orada iki polisin şehit edildiğini gördük. Bu çok acı bir olay. 'Sayın Türk'e yapılan saldırıyla iki polise yapılan saldırı arasında bir bağlantı vardır' diye hüküm verme konumunda değilim ama uzun süredir Türkiye'de çatışma alanı dışında kalan bölgede, hatta çatışma içinde kalan bölgede polislere karşı bir saldırının yapılmadığı dikkate alınınca, bu olayı yorumlamak daha güçleşmektedir. Bu olayın aydınlığa kavuşturulması lazımdır. İktidarın çok ayrı bir biçimde ele alması ve hesabını vermesi gereken bir durumdur. Bu olay böyle yaşandı. Bir yumruk ve iki polisin hayatı...”
Bakan Yıldız'a yapılan saldırı
Dün de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın saldırıya maruz kaldığını anımsatan Baykal, “Nereye gidiyoruz, bu nasıl manzaradır?” sorusunu yöneltti.
“Bu, Türkiye'de doğal karşılayacağımız türden olaylardan bir kaçı mıdır? Türkiye'nin nereye doğru sürüklenmekte olduğu konusunda iktidarın içine girdiği teslimiyetçi, kaygısız tablo önemli bir unsur değil midir?” diye soran Baykal, “Alışılmamış terör olaylarının ötesinde bir hesaplaşmaya, cezalandırmaya işin yönelmeye başlaması, karşılıklı saldırıların sıradan yöntem haline dönüşmesi hepimizi kaygılandırması gereken bir durumdur. Bu gidişe milletçe son vermeliyiz, hep birlikte durdurmalıyız” diye konuştu.