CHP lideri Deniz Baykal, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na dış politika anlamında temel tablonun Kafkasya olduğunu ifade ederek muhalefet olarak özellikle Ermenistan'la yaşanan yeni süreçle ilgili endişelerini dile getirdiklerini, sürecin seyrinin Türkiye'nin milli menfaatleri için tehlike arz ettiğini anlattıklarını söyledi.
Dört temel sorun
Baykal, Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile gerçekleştirdikleri buluşma sonrası bir basın toplantısı düzenledi.
Baykal, temel konunun Kafkasya'daki tablo olduğunu, bu tablo içinde 4 temel sorun gördüklerini anlattı.
İlk olarak Kafkasya'daki hukuki zemin belirsizliğinin çözülmesi gerektiğini vurgulayan Baykal, ülkeler arasındaki ilişkinin temel, hukuki dayanaklarının açık biçimde kabul edilmediğini, Türkiye açısından hukuki zeminin, Kars Anlaşması olduğunu kaydetti.
Ermeni devletinin, bağımsızlığını kazandıktan sonra 1991'de Kars Anlaşması'nın geçerliliğini reddettiğini, kabul etmediğini ifade eden Baykal, Kars Anlaşması'nın, önemli ve kapsamlı bir belge olduğunu, Türkiye ile Ermenistan ilişkilerini netleştirdiğini belirtti.
Ermenistan'ın bu anlaşmayı kabul etmemesi konusunun aşılması gerektiğini belirten Baykal, 'En temel olay, buradaki hukuki zemin kaybıdır. Öncelikli olarak bunun aşılması lazım' dedi.
'Kafkasya'daki işgal bitmeli'
İkinci aşılması gereken konunun ise Kafkasya'daki hukuk dışı işgal olduğunu dile getiren Baykal, Kafkasya'da Ermenistan'ın, Azerbaycan topraklarının 5'te 1'ini işgal ettiğini, buna da bir çözüm getirmenin şart olduğunu söyledi.
Baykal, işgalin bir siyasi suçlama değil, işgalin Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği'nin hukuki bir tespiti olduğunu söyledi.
Baykal, üçüncü temel konunun soykırım iddiaları olduğunu belirterek, 'Türkiye-Ermenistan ilişkilerini zehirleyen bir temel konu, soykırım iddialarıyla Türkiye'ye karşı bir husumet kampanyasının uluslararası düzeyde Ermenistan tarafından sürdürülüyor olmasıdır' diye konuştu.
Ermenistan ile sınırın kapalı olduğunu, iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin bulunmadığını belirten Baykal, bunun da ortadan kaldırılması gerektiğini ifade etti. Baykal, 'Türkiye ile Ermenistan'ın birbirlerine yönelik diplomatik ilişkileri tesis etmesi ve sınırın açılması bir ihtiyaçtır' dedi.
'Protokolde sadece sınırın açılması var'
CHP Lideri Baykal, bu dört temel konuda dengeli, inandırıcı bir yaklaşımı, iki ülkenin geliştirmesini herkesin memnuniyetle karşılayacağını ifade ederek, şunları söyledi:
'Ama bizim önümüze iki protokol sunulmuştur, hazırlanmış, parafe edilmiştir. Bu dört konudan sadece biri, yani sınırın açılması konusu, kapsamlı ayrıntılı, somut biçimde, takvime bağlanmış olarak ortaya konulmuştur. Sınırın nasıl açılacağı konusu, hiç bir tereddüt taşımayan, ayrıntılı zaman belirlemeleri yapılarak, aşamaları iyi tarif edilerek ortaya konmuştur. Hangi tarihte ne zaman, nasıl sınırın açılacağı belli edilmiştir, ama diğer 3 konuyla ilgili, böyle somut, kararlı, net, takvime bağlanmış bir yaklaşımın bulunmadığı açıkça görülmektedir.'
'Soykırım iddiası konusunda güven veren süreç yok'
Ermenistan'ın, kesinlikle 'Kars Anlaşması'nı tanımıyoruz' deme hakkını ellerinde tutma gayreti içinde olduğunun görüldüğünü söyleyen Baykal, soykırım iddiası konusunda da güven veren bir sürecin kararlaştırılmadığını savundu.
Bir tarih komisyonu kurulması ve çalışma yapmasının dile getirildiğini ifade eden Baykal, ama komisyonun yapısı, kimlerin katılacağı, hangi yetkilerle ne gibi kararlar alacağı konusunda hiç bir belirleme bulunmadığını bildirdi.
'2004 AB müzakerelerini unutmayalım'
Baykal, protokolde Azerbaycan topraklarındaki Ermenistan işgalinin kaldırılmasını öngören hiç bir ifadenin de yer almadığını ifade ederek, iyi niyetli bir takım adımların atılmakta olduğu, umudun yükseldiğinin ifade edildiğini söyledi. Baykal, 'Bildiğimiz senaryo, bir tarafta hukuki bir taahhüt ve angajman, sınırın açılmasına yönelik olarak. Öte yanda da iyi niyetli temenniler, bekleyişler. Bu tuzak geçmişte de yaşanmıştır' dedi.
'Tehlikelere dikkat çekmeyi görev biliyorum'
CHP Lideri Baykal, Türkiye'nin hukuken kendisini bir kez daha angaje ettiğini savunarak, şunları kaydetti:
'Bize ifade edilen; 'merak etmeyin, haklısınız, ama bu süreç içinde onlar da işgal edilmiş 7 bölgeyi tahliye etmeye başlayacaktır, işgale son verilecektir. Zaten biz 13 Ekimde imzayı atacağız, parafe edilmiş protokolü imzalayacağız, ama Meclis bunu onaylamayacak. Meclis'in onayı için bekleyeceğiz, bu tahliye başlarsa ona paralel olarak Meclis onayını sağlayacağız' demektedirler. Bu aklımıza şunu getiriyor; 24 Nisan. İmzalanmış protokol belki Meclis'e gönderilecek, ama o zaman bize diyecekler ki 'Bakın soykırım kararı ABD kongresinden çıkmak üzere, bunu önleyecek tek yol sizin bu kararı alıp kapıyı açmanızdır, açmazsanız karar çıkar.' Türkiye bu sürece girerek, bu protokolleri gizli gizli parafe edip, aylarca sonra kamuoyuna ilan edip, daha sonra da imzalayarak kendisini bu tip baskılara, yönlendirmelere açık tutmaktadır.
Türkiye bir kez daha, Ermenistan'ı bu konulardaki arayışlara yönlendiren temel sorunu, yani sınırın kapalı olması sorununu, sağlam güvenceler almadan, onlar adına çözerek, uluslararası baskılara direnemeyip, onların arzu ettikleri doğrultuda bir an önce harekete geçerek, kapıyı açarak Ermenistan'ı rahatlatacaktır, ama Ermenistan kapı açıldıktan sonra soykırım iddiasından korkarım vazgeçmeyecektir. Kurulacağı söylenen tarih komisyonu, anlamlı, bunu engelleyici bir çalışmayı yapamayacaktır. Protokolde bunu güvence altına alan hiç bir dayanak noktası yoktur. Soykırım iddiaları devam edecek, işgalde ayak sürüme devam edecektir. Ermenistan Kars anlaşmasını tanımadığını bir aşamada tekrar ifade etme imkanını bulabilecektir. Bu tehlikelere dikkati çekmeyi görev biliyorum.''
'Bu temaslar yardımcı olun temasıdır'
Protokolün, kesinlik, netlik ortaya çıkmadan imzalanmasını uygun bulmadıklarını vurgulayan Baykal, şöyle devam etti:
'Ama Hükümet'in bunu karar altına aldığına da tanık olduk. Bunu alacaklardır. O nedenle bugün yaptıkları görüşme bu sorunlar karşısında 'Acaba milletçe, birlikte nasıl davranalım, bize ne tavsiye edersiniz, Türkiye'nin bu konudaki yaklaşımını gelin birlikte oluşturalım, katkılarınız nedir?' sorusunu sorma üzerine yapılmış bir görüşme değildir. Herkesin ilgisi ve bilgisi dışında bir süreç, bir yol haritası karar altına alınmıştır, o uygulanmaktadır. Şimdi yapılan bu temaslar 'Bizim kararını aldığımız, uygulamaya yöneldiğimiz, elimize verilmiş olan bu yol haritasını uygulamakta bize yardımcı olun' temasıdır.'
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun gelecek dönemle ilgili, işgale son verilmesine yönelik ya da diğer konular için bekleyişinin sağlam, somut, dayanakları olduğu gözlemini yapamadığını ifade ederek, 'O bir umudu, temenniyi dile getiriyor. Bu, ülkenin geleceğiyle ilgili tarihi bir süreç. Bu süreçte böyle temenni ve iyi niyetlerle karar almamız söz konusu olamaz' dedi.
'Ya Nabucco'yu ya da Güney Akım'ı desteklemeliyiz'
Davutoğlu ile NABUCCO ve Güney Akım projelerini de konuştuklarını
belirten Baykal, bu konuda Türkiye'nin güvenilir, inanılır, kendi
yararlarını, milli çıkarlarını gözeten bir yaklaşım içinde bulunması
gerektiğine işaret etti.
Bu noktada da çok ciddi tereddütleri olduğunu dile getiren Baykal, 'Bu iki proje aynı zamanda, birlikte gerçekleştirilebilir projeler olmaktan uzaktır. Ne bölgedeki doğal gaz kaynakları ne Avrupa'nın bu konudaki tüketim talebi görülebilir, makul bir gelecek için iki ayrı projenin birlikte yürütülmesine imkan tanıyor. O nedenle bunlardan ya biri ya öbürü olacaktır. Biz her iki projeye de destek veren bir ülke konumundayız. Bunun çok ciddi sorunlar, Türk dış politikasının güvenilirliği bakımından ciddi tereddütler yaratması olasılığı vardır' diye konuştu.
'Kıbrıs'ta iki ayrı halk çizgisinden uzaklaşılıyor'
Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile gerçekleştirdikleri görüşmede Kıbrıs ile ilgili gelişmelerin de değerlendirildiğini anlatan Baykal, 'egemen eşitlik kavramı'nın gündemden düştüğü, buna paralel olarak Kıbrıs'ta yürütülen müzakerelerden olumsuz sinyaller gelmeye başladığını savundu. Baykal, gündeme gelen tek egemenlik, tek vatandaşlık gibi kavramların iki ayrı halkın bulunduğu bir çözümden uzaklaşıldığı izlenimini yarattığını dile getirdi.
Kıbrıs'ta Hükümet ile Cumhurbaşkanı arasında, Muhalefet ile Hükümet arasında görüş birliği olmadığını iddia eden Baykal, 'Hristofyas, Annan Planı'nı kesinlikle kabul etmeyeceğini ifade ediyor. Onun gerisinde bir çözüme eğer Türkiye sürüklenecek olursa bunun çok vahim sonuçları ortaya çıkar'' diye konuştu.
'Yaklaşımımız daha da güçlenmiş olarak sürüyor'
Bu konulardaki görüşlerini ifade ettiklerini, Davutoğlu ve beraberindekilerin görüşlerini de dinlediklerini kaydeden Baykal, 'İfade ettiğim gibi bu temasın yapılmış olması Hükümet'in açılım politikalarına destek anlamına kesinlikle gelmez. Bizim devlete saygımızın, ülkenin dış politika sorunlarına yönelik sorumluluk bilincimizin, anlayışımızın gereği olarak değerlendirmelerimizi, uyarılarımızı Hükümet'e aktarma fırsatı olarak bu buluşmayı değerlendirmek istedik. Sayın Bakan da lütfetti bilgiler verdi, temaslar hakkında açıklamalar yaptı' dedi.
'Ermeni açılımı ciddi tuzaklar içeriyor'
Ermeni açılımının ciddi, net ve açık tuzaklar içeren bir süreç şeklinde hazırlandığını savunan Baykal, 'Bizim uyarılarımıza rağmen protokoller 13 Ekim'de imzalanacak' dedi.
Azerbaycan'ın Türkiye ve AB için çok önemli olduğunu belirten Baykal, 'Ermenistan'ın, lobilerinin etkisi altında bu dünyanın temel gerçeklerinin ihmal edilmesi çok yanlıştır. Türkiye'nin görevi dünyaya bunu anlatmaktır. Azerbaycan'ı yabancılaştıran, dışlayan, kıran, kenara iten kararlar alınacak olursa bu AB'ye de Türkiye'ye çok ciddi zarar verir. Şu anda Azerbaycan büyük bir iyi niyet ve sükunetle gelişmeleri izliyor, ama hepimiz bu kaygıları taşıyoruz' diye konuştu.
'Başbakanın Azerbaycan'a verdiği taahhüt önemli'
Baykal, Davutoğlu'nun durumu nasıl gördüğünü anlattığını, kendilerinin de dinlediğini söyledi.
Deniz Baykal, 'Görüyoruz o bu konuda bir iyimser, iyi niyetli bir bekleyiş içindedir. Kimsenin bu söylediklerimizin geçerli olmadığını söylemesi mümkün değil. Protokole bakan herkes bu tabloyu görür. Uluslararası anlaşmalara dayalı olarak sınırın düzenleneceği maddesini biz yeterince inandırıcı, hukuki zafiyeti ortadan kaldıracak bir değerlendirme olarak görmüyoruz ya da Tarih Komisyonu... Yapısı, yetkisi, işleyişi belli değil. Sayın Bakan'ın bizi dinlediğini ve bizim de Bakan'ın açıklamalarını ilgiyle dinleyip, not ettiğimizi söyleyebiliriz karşılıklı olarak' diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Azerbaycan'da yaptığı konuşmadaki taahhüdünü Davutoğlu'na hatırlatıp hatırlatmadığının sorulması üzerine Baykal, Başbakan Erdoğan'ın bu konudaki taahhüdünün olağanüstü önemli olduğunu, bunun yerine getirilmemesi durumunda Türkiye'nin bölgedeki inandırıcılığının, etkinliğinin, saygınlığının tahrip olacağını ifade ettiğini, bu görüşe Davutoğlu'nun da katıldığını söyledi.
'Klasik bir dış politika tuzağı söz konusu'
Baykal, Türkiye-Ermenistan ilişkileriyle ilgili sürece ilişkin kaygılarını dile getirirken ABD Başkanı Barack Obama ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasında gerçekleştirilen görüşmeye ilişkin bazı sorular sorduğunun hatırlatılması ve Davutoğlu ile görüşmesinde bu konuda bir cevap alıp almadığının sorulması üzerine, 'Hayır. Ben o tespitimi onunla da paylaştım, ifade ettim. Herhangi bir cevap almadık' dedi.
Deniz Baykal, bir gazetecinin, 'Protokoller dengeli değil dediniz, revize edilmesi imkanı olup olmadığı görüşüldü mü?' sorusunu yanıtlarken, Hükümet'in protokolü oluşturduktan sonra kendileriyle görüşmesini eleştirerek sözlerine şöyle devam etti:
'Şimdi yeni bir tuzak kuruluyor. Bir Ermenistan tuzağı var. Açık. Bunu görüyoruz. Bunu görmek, bunu söylemek bizim görevimiz. Bunu söylemiş olmamız bu sorunların çözülmesine karşı çıkmak değildir. Sorunların çözülmesinin gereği işgalin kalkmasıdır, Kars Anlaşması'nın kabul edilmesidir, soykırım konusu da artık yakışmıyor. Bu konuyu da artık iyi komşuluk ilişkileriyle, dostluk ve işbirliği anlayışla bağdaştırmak mümkün değil. O konuda da yeni bir anlayışın içine gir. Sınırı da açarız, her şeyi de yaparız.'