Politika

'Başbuğ'un TSK'da puanı arttı'

Askerlere yakınlığıyla bilinen Radikal yazarı Mehmet Ali Kışlalı, tutuklu paşalara yapılan ziyaretin TSK içinde nasıl bir etki yarattığını ve Başbuğ'u nası

05 Eylül 2008 03:00


İki emekli orgeneralin tutuklu olarak bulundukları cezaevinde ziyaretlerine Türk Silahlı Kuvvetleri adına garnizon komutanı geldi. Haberi Genelkurmay internette açıklarken yargıya duyulan saygısını da eklemeyi ihmal etmedi.

Haber, meslektaşları heyecanlandırmıştı. Yorumumu soranlara aynen şunları söyledim: “İki emekli orgeneral yıllarca TSK’da hizmet etmiş, en üst rütbeye kadar geçerli notlar almış, sonra yasal sürelerini tamamlayıp emekli olmuş komutanlardır. Ergenekon davası denilen bir araştırma içinde olduğu ‘sanılan’ yaklaşımla tutuklandılar. İki aydır cezaevindeler. Haklarındaki suçlamalar henüz açıklanmadı. İddianame de hazırlanmadı. Ne zaman hazırlanıp açıklanacağı da belli değil. Kimi ziyaretçilere savcının engel olduğu hakkında haberler de duyuldu. Orgenerallerin sivil dostlarıyla birlikte,TSK camiası da merak içinde, yargının açıklamalarını bekliyorlar. Bu ortamda iki emekli komutanın TSK adına bir silah arkadaşlarınca ziyaret edilmesini ‘İnasani bir yaklaşım’ diyen Başbakan gibi tabii karşılamak gerekir. Bu ziyaretin daha önce yapılmaması herhalde komuta değişikliklerinin havasından ileri gelmiştir. Genelkurmay açıklamasında belirtildiği gibi, TSK’nın yargıya duyduğu saygı bellidir. Yaklaşımın, biraz geç kalmış, insani ve TSK‘nın vefasının işareti olarak kabul edilmesi gerekir.“

***
İki emekli orgeneralin önce gözaltına alınması, sonra da tutuklanması sırasında altı çizilen hususlardan biri de bu hukuki girişimin gerekçeleri hakkında herhangi bir açıklamanın yapılmamış olmasıydı. Bu da mensubu oldukları camia tabanı içinde, hukuka saygı sınırlarını asla zorlamayan, ama ciddiyeti hissedilen bir tedirginlik havasının yaratılmasına sebep olmuştu. Tüm sanıklar haklarındaki suçlamalar kesinlik kazanıncaya kadar suçsuz sayılmazlar mıydı? TSK içindeki komuta değişikliği yaklaşımlarından dolayı geciken ziyaret şimdi yapıldı. Hem camianın, ne ile suçlandıkları bile belli olmayan komutanlarıyla ilgilendiği gösterildi hem de bu vesileyle TSK’nın yargı işlemlerine bakış açısı vurgulandı.
Bu ziyaretin yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un göreve başlamasından sonra, hemen yapılmış olmasının hem TSK camiasını rahatlattığı, hem de yeni komutana camia nezdinde puan kazandırttığı kolayca söylenebilir.
Ziyaretin, TSK tarafından nasıl karşılandığı değerlendirilirken, aynı gün Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aydoğan Babaoğlu’nun Ergenekon hakkındaki sözlerinin basında yer almış olması da dikkat çekici olmuştur.
Aydoğan Paşa’nın Bursa Işıklar Hava Lisesi açılış törenleri sırasında meslektaşlara bir vesileyle ‘Ergenekon’un ne olduğu henüz kesin değil’ şeklinde bir ifade kullanması da, gerçek durumu, sadece sivil kesimde değil, askerler arasında da yansıtan bir irdeleme olmuştur.
‘Hukuka, kurallara ve hakkâniyete dayalı yargı’ herkesin günün birinde gereksinim duyacağı, çok değerli bir insan hakkıdır. Gözaltına alınan, yargı karşısına çıkarılan herkesin, fazla zaman geçmeden, nelerle suçlandığını bilmesi, gereken savunma yapma hakkına kavuşması gerekir. Bu sırada, tutuklu ya da gözaltında bulunan kişilerin, o güne kadar ülkeye yaptıkları hizmetlerle ulaştıkları, henüz itibarlarının tümünü kaybettikleri ıspatlanmamış konumlarına, göreceli de olsa hürmeten, belli muamelelerden mahrum bırakılmamaları gerekir.
Söz konusu iki komutanın, yargılamalarından sonra ortaya çıkacak hukuki durumlarının değerlendirmesine kadar, TSK içinde ve anayasal rejimi özümsemiş çevrelerde saygın yerlerini korumakta olmaları önemli değil midir?
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Yaşar Paşa görevinin son iki ayı içinde, yıllarca birlikte çalıştığı iki komutan arkadaşının durumuyla ilgilenme gereğini duymamış ise bunun gerekçeleri aranırken, ‘Erdoğan ile yaptığı Dolmabahçe konuşması’ gibi yorumlara gitmemek gerektiğini düşünüyorum.
Büyükanıt, birkaç başka önemli konuyla olduğu gibi, bu konuyla da açıklamalar yapan bir konuşmayla, dönemini kapatma yerine ‘sessizce’ ayrılarak geride kalan sorunların üzerine İlker Paşa’nın gitmesini yeğlemiştir.
TSK’nın bu son yaklaşımı anlayışla ve takdirle karşılanmalıdır.

Mehmet Ali Kışlalı / Radikal / 5 Eylül 2008